Devlet Bahçeli, yıllardır siyasetin en sert güvenlik söylemini taşıyan isimlerden biri olarak bilinir. Anayasa Mahkemesi’ne “kapatılsın” çağrısı yapan, AİHM kararlarını “millî iradeye müdahale” olarak değerlendiren bir çizgiye sahipti. Ancak 4 Kasım 2025’te, gazetecilerin sorusu üzerine verdiği şu yanıt, siyasetin tansiyonunu bir anda değiştirdi:

“Selahattin Demirtaş hukuki yollardan sonuca ulaşmıştır; tahliyesi Türkiye için hayırlara vesile olacaktır.”

Bu cümle, Bahçeli’nin bugüne dek kurduğu siyasi hatla açık bir kontrast taşıyordu. 2016’dan bu yana neredeyse her beyanında “bölücü siyaset” ve “terörle mücadele” vurgusu yapan bir liderin, HDP’nin eski eş genel başkanının tahliyesine dair bu yumuşak tonu kullanması, yalnızca şaşırtıcı değil; stratejik olarak da anlamlı.

Bahçeli’nin Geçmiş Söylemi: Yargıya Üfleyen Siyaset

Devlet Bahçeli’nin 2010’lu yıllardan itibaren yargı kararlarına doğrudan müdahale olarak yorumlanan açıklamaları çok sayıda. Özellikle:

  • 2020: AİHM’in Demirtaş kararına “Türk milleti teslim olmaz” tepkisi,
  • 2021: Anayasa Mahkemesi için “Kapatılmalıdır, milli güvenlik sorunudur” açıklaması,
  • 2018–2023 arası: “HDP kapatılsın, yargı gereğini yapacaktır” vurgusu,

yargıya yönelik siyasî baskı oluşturduğu gerekçesiyle hukuk çevrelerince sert biçimde eleştirildi. Bu çizgi, Bahçeli'nin yargı karşısında bir “denetleyici” ya da “yönlendirici” pozisyonda konumlandığına dair yaygın bir algıyı da beraberinde getirdi.

Şimdi Ne Değişti? “Hayırlı Tahliye”nin Şifreleri

Bahçeli’nin 4 Kasım’daki açıklamasının ardında sadece söylemsel bir değişiklik değil, muhtemelen siyasal konjonktürün yeni bir faza geçişi var. Açıklama, aynı hafta içinde MHP’nin “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” önerisiyle ve “İmralı’ya heyet giderse MHP de destek verir” sözleriyle birlikte okunmalı.

Bu söylemler;güvenlik siyasetinden siyasallaşmış barış sürecine geçiş sinyali,

Cumhur İttifakı içi yeni bir iş bölümü kurgusu,uluslararası hukukla çelişmeyen ama iç siyasete uygun bir yeni dil inşası anlamına gelebilir.

Bahçeli, belki de ilk kez yargı kararlarına “telkin” yerine “onay” diliyle yaklaşıyor. Bu, yargı bağımsızlığı açısından da farklı bir yorum kapısı açıyor.

Açıklama Sonrası Ne Oldu? İlk Sarsıntılar ve Başvurular

Bahçeli’nin açıklamasının hemen ardından, Selahattin Demirtaş’ın avukatları tahliye başvurusunda bulundu. Başvuruda hem AYM kararları hem de AİHM’in önceki içtihatları referans gösterildi. Zamanlama açısından bu başvurunun Bahçeli’nin açıklamasına denk düşmesi, siyasetin yargı üzerindeki dolaylı etkisini yeniden gündeme getirdi.

HDP ve DEM Parti çevresinden gelen ilk açıklamalar ise temkinliydi. “Bu bir geri adım değil, geç kalınmış bir adalet çağrısıdır” tonundaki açıklamalar, siyasette kalıcı bir değişimden çok, konjonktürel bir açılım okuması yapıldığını gösterdi.

Muhalefet ve hukuk çevreleri ise Anayasa’nın 138. maddesini yeniden hatırlattı: Mahkemeler, görevlerinde bağımsızdır ve hiçbir makamdan talimat almaz. Dolayısıyla Bahçeli’nin bu açıklaması da, bir önceki dönemdekiler gibi, yargının tarafsızlığına gölge düşürebilir.

Cumhur İttifakı'nda Rol Paylaşımı mı?

AKP’nin son dönemde diplomasi ve ekonomi merkezli yeniden yapılanma çabaları, MHP’yi daha esnek bir güvenlik söylemine zorlamış olabilir. Bahçeli'nin açıklaması, bir yandan tabanını kaybetmeyecek kadar sert olmayan, ama merkeze yakın mesajlar verecek kadar yumuşatılmış bir “yeni dil”e işaret ediyor.

Bu bağlamda Bahçeli:

  • İktidarın güvenlik söylemine siyasi meşruiyet kazandırıyor,
  • Yargı kararlarını sahiplenerek içerideki tansiyonu düşürüyor,
  • Uluslararası izleyicilere “hukuk sistemine saygı” mesajı veriyor,
  • Demirtaş gibi sembol isimler üzerinden “kontrollü normalleşme” testine zemin hazırlıyor.

Sonuç: Bahçeli’nin Sesi Siyasetin Yeni Tonunu mu Ayarlıyor?

Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi henüz gerçekleşmedi. Ancak Bahçeli’nin bu yöndeki açıklaması, Türkiye’de siyasetin yön değiştirmese bile tonunun yumuşadığını gösteriyor. Bu, yargı–siyaset ilişkisi için yeni bir test dönemi.

Önümüzdeki haftalarda AYM ve yerel mahkemelerin vereceği kararlar, yalnızca Demirtaş’ın değil, Türkiye’nin siyasî rejimindeki yeni fazın habercisi olabilir. Bahçeli ise yine kendine özgü bir noktada duruyor: Gerek duyduğunda söylemi sertleştiren, fakat siyasî sistemin dönüşüm ihtiyacı doğduğunda ilk yumuşama mesajını veren lider.

Siyaset sahnesinde bir kez daha: “Ne sert çizgisinden vazgeçiyor, ne de sistemin yönünü tayin etme gücünden.”