Türkiye gazeteciler için cezaevine dönüşmüş durumda. AKP iktidarı gerçeklerin ortaya çıkmaması için gazetecileri gözaltına alarak, tutuklayarak gerçeklerin üzerini örtmeye çalışıyor. Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi raporuna göre bu yıl 180 ülke arasında 154’üncü sırada yer aldı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) verilerine göre Türkiye’de 66 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde tutuluyor. Diğer basın kurumlarına göre ise 100’e yakın gazeteci tutuklu. Van’ın Çatak ilçesinde askerler tarafından 11 Eylül’de gözaltına alınan ve helikopterden atılarak işkence sonucu yaşamını yitiren Servet Turgut ile yaralanan Osman Şiban’ın haberini yapan Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Jinnews Muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala tutuklandı. Geçtiğimiz hafta Mezopotamya Ajansı muhabiri Mehmet Arslan tutuklandı. Etkin Haber Ajansı (ETHA) İstanbul Bürosu basılarak tüm dijital materyallerine el konuldu. ETHA’nın Bürosu dağıtılarak eşyaları kullanılamaz hale getirildi. ETHA muhabiri Pınar Gayıp gözaltına alındı. Ardından ev hapsi ile serbest bırakıldı. Bir diğer ETHA emekçisi İsminaz Temel hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

Yeni Yaşam Gaztesin'den Yadigar Aygün'e konuşan Haberin Var Mı İnisiyatifi’nden gazeteci Hasan Hüseyin Tahmaz, tutuklu gazetecilerin bir an önce serbest bırakılması gerektiğine dikkat çekerek topluma gazetecilerle dayanışma çağrısında bulundu.

'GÖREVLERİNİ YAPTILAR'

Haberin Var Mı İnisiyatifi’nden gazeteci H. Hüseyin Tahmaz, Van’da helikopterden atılan ve işkence gören Osman Şiban ve hayatını kaybeden Servet Turgut’un haberini yaptığı için 4 gazetecinin tutuklandığına dikkat çekti. Gazetecilerin görevini yaptığının altını çizen Tahmaz, “Haberin Var Mı İnisiyatifi olarak ilk günden beri Van’daki bu tutuklamaları kamuoyunun gündemine taşımaya çalıştık. Eldeki kısıtlı bilgileri kovalayarak 2 yurttaşımızın başına gelenleri haberleştirdiler. Servet Turgut ve Osman Şiban’ın yere yakın mesafeden helikopterden atıldıklarını, kışla içinde yüzlerce asker tarafından linç edildiklerini, Servet Turgut’un bu sırada hayatını kaybettiğini daha sonra Milletvekili Ahmet Şık’ın yaptığı görüşmeler sonucunda hazırladığı raporundan öğrendik. Van’daki gazeteci arkadaşlarımız olmasaydı bu olayı kimse öğrenemeyecekti. Her ne kadar Savunma Bakanı ‘öyle bir olay yok’ şeklinde açıklama yapmış olsa da, bu olayın failleri de bir gün mutlaka hesap verecektir. Osman Şiban’ın henüz tedavisi tamamlanmadan yeniden gözaltına alınması, bedenen ve psikolojik olarak ifade vermeye uygun olmadığı için tekrar serbest bırakılması da, yapılan haberlerin yeterli etkiyi yaptığını gösteriyor. Gazetecilerin tutuklanma gerekçeleri de ülke basın tarihi açısından oldukça hazin. ‘Devlet aleyhine toplumsal olayları haber yapmak’, ‘Bölgeden süreklilik arz edecek şekilde haber yapmak’ gibi literatüre ilk kez giren bir suçlamaya maruz kalan Mezopotamya Ajansı muhabirleri Adnan Bilen, Cemil Uğur, Jinnews Muhabiri Şehriban Abi ve gazeteci Nazan Sala ile meslektaşları olarak gurur duyuyoruz. Basın kartları olmadığı için gazeteci olmadıkları iddia edilen meslektaşlarımızla ilgili tek delil de yaptıkları haberler. Tümüyle görevlerini yapmışlardır, aldıkları işkence ve linç duyumlarını çok çok kısıtlı imkanlarla takip edip haberleştirdiler. Gazeteci haber yapar” dedi.

KÜRT GAZETECİLER HEDEFTE

Tahmaz, AKP iktidarının, bölgede ve Türkiye’de gazetecilik mesleğini her geçen gün daha zor hale getirdiğine dikkat çekti. Özellikle Kürt gazetecilerin tutuklanma sebebinin bölgede yaşanan hak ihlallerini, katliamları, tecavüzleri, cinsel istismarları, yapılan yolsuzlukların üzerini örtmek için yapıldığını söyledi. Tahmaz, geçtiğimiz günlerde Etkin Haber Ajansı’nın bürosuna yapılan baskını hatırlattı. Tahmaz, “Türkiye tarihinde olmadığı kadar despotik bir yönetim altında. İktidar Covid-19 salgınını da bahane ederek her türlü hak arama mücadelesini engellemeye çalışıyor. Hak taleplerini kamuoyuna duyurma görevi olan gazeteciler hemen her yerde engelleniyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Daha bu hafta ETHA ve MA muhabirleri, çalışanları ev baskınlarıyla gözaltına alındı. Özellikle ülkenin doğu ve güneydoğusunda gazetecilik yapmak neredeyse imkansız hale geldi. İstanbul merkezli medya kuruluşları muhabir bile göndermiyor artık. Daha bağımsız yayıncılık yapan kuruluşların da muhabir istihdam edecek imkanları yok. O yüzden ülkenin çok önemli bir bölümünde neler yaşandığından bihaberiz. Pek çok Mezopotamya Ajansı muhabiri neredeyse tutuklanma garantisi altında yine de görevlerini yapmaya çalışıyor, onlar sayesinde kırıntı düzeyinde de olsa bölgeden haber alabiliyoruz. O nedenle, dayanışma çok önemli” diye konuştu.

TOPLUMA ÇAĞRIMIZ...

Toplumdan saklanan gerçekleri ortaya çıkardığı için gazetecilerin tutuklandığının altını çizen Tahmaz, halkın bir an önce haber alma hakkına sahip çıkması gerektiğini vurguladı. Tutuklu gazeteciler için topluma ve gazetecilere dayanışma çağrısında bulunan Tahmaz, “Toplumumuz feci derecede kutuplaşmış durumda. Propaganda aygıtının esiri olmuş halkın bir kesimi iktidarın söylediği gibi, gazetecilerin terörist olduğuna inanıyor, inandırılmaya çalışılıyor. Halkın büyük bölümü ise bağımsız gazetecilerin ödediği bedellerin farkında. Her şeye rağmen gazeteciler sayesinde belediyelerden yandaş vakıflara aktarılan kaynakları öğrendik. Gazeteciler sayesinde devlet kadrolarında cirit atan cemaat yapılanmalarını öğrendik. Cesur gazeteciler sayesinde Sayıştay raporlarına yansıyan, hasıraltı edilmiş yolsuzlukları öğreniyoruz. Mesleğine sahip çıkan gazeteciler sayesinde Kemal Kurkut’un üstü çıplak bir şekilde intihar bombacısı olduğu iddiasıyla öldürüldüğünü kare kare gördük. Gazeteci Abdurrahman Gök aslında bu fotoğraf nedeniyle yargılanıyor. Bunu biliyoruz. Biz meslektaşlarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz, hiçbiri sahipsiz değil. Gazeteciliğin kriminalize edilmesini kabul etmeyeceğiz. Gazeteciler ucu kime dokunacağına bakmaksızın gerçekleri halka ulaştırmaya devam edecek. Ancak meselenin iki tarafı olduğunu da gözden kaçırmamak gerekiyor. Basın ve ifade özgürlüğü aynı zamanda haber alma ve haber olma özgürlüğüdür de. Bir gün haksızlığa uğradığınızda kim bunu kamuoyuna ulaştıracak? Kim ülke gündemine taşıyacak ve bu haksızlığın giderilmesi için kamuoyu oluşmasını sağlayacak? Hala iyi ve cesur gazeteciler varken onlara sahip çıkın. Topluma çağrımız budur” dedi.

TARİH BU DİRENİŞİ YAZACAK

Gazeteci Tahmaz, Haberin Var Mı İnisiyatifi’nin çalışmaları ve yaptığı kampanyanın önemini ise şu sözlerle açıkladı: “Tarih bu dönemi baskılarla hatırlayacağı gibi esasında bazı önemli direniş örnekleriyle de hatırlayacak. Her şeye rağmen gazeteciler meslekleri ve meslektaşları için mücadele etmeye devam ediyor. İpe sapa gelmez gerekçelerle tutuklamalara rağmen gazeteciler halka gerçekleri ulaştırmak için görevlerini yapmayı sürdürüyor. Haberin Var Mı İnisiyatifi olarak esasında bir bellek çalışması yapıyoruz. Görevlerini yaptıkları, halka gerçekleri ulaştırdıkları için baskı altına alınan, tutuklanan gazetecilerin aslında neyin çabası içinde olduklarını kamuoyuna hatırlatmaya çalışıyoruz. ‘Yazmasalardı bilmeyecektik’ sözü ekseninde, gazetecilerin gerçekte hangi gerekçeyle, kimi, kimleri rahatsız ettikleri için tutuklandıklarını kamuoyuna aktarıyoruz. Tutuklamalardaki, sorgulardaki, iddianamelerdeki deli saçması ifadeleri kamuoyunun gündemine taşıyoruz. Bu kampanyalar toplumun önemli bir bölümü tarafından sahipleniliyor. Haber alma olanakları çok kısıtlı olan kamuoyu, güvenilir, ne dediği belli, sözünü esirgemeyen gazetecilerin yürüttüğü kampanya sayesinde gerçekleri öğreniyor” diye konuştu.