Van'da, 23 Ekim 2011'de meydana gelen 7.2  şiddetindeki depremin üzerinden 9 yıl geçti. 25 saniye süren depremde resmi rakamlara göre; 604 kişi öldü, 4 bin 152 kişi yaralandı. Yüzlerce binanın yıkıldığı kentten başka illere göç etmek zorunda kalan yurttaşlar, gittikleri yerlerde de ırkçılığa maruz kaldı. Kurulan çadırlarda yaşamak zorunda yurttaşlar, ısınma gibi birçok sorunla karşı karşıya kaldı. Çadırlarda meydana gelen yangınlarda, 12 yurttaş yanarak hayatını kaybetti. 

Depremzedeler için 224.1 milyon TL yardım toplanıldığını; ancak paranın nereye ve nasıl harcandığı yıllarca tartışma konusu oldu. Deprem sonrası merkez İpekyolu ilçesine bağlı Sanayi Mahallesi’nde 20 metrekare genişliğinde yaklaşık 170 adet konteyner kuruldu. Konteynerlarda yaşayan depremzedeler, yaşadıkları sorunlara ilişkin Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. 9 yıldır 10 çocuğuyla birlikte 20 metrekarelik konteynerde yaşam mücadelesi veren depremzedelerden Emin Turan, deprem zamanında herhangi bir gelirinin olmamasından kaynaklı konteynerde yaşamaya mecbur kaldığını söyledi. 

KURU EKMEKLE KARINLARINI DOYURUYORLAR 

Merkez İpekyolu ilçesindeki işçiler sokağına gider günlük işlerde çalıştığını belirten Turan, iş bulması durumunda da günlük 60 liraya çalıştığını ve ayda en fazla 10 gün çalışabildiğini belirtti. Geçim sıkıntısı çektiğini dile getiren Turan, yaşadığı mağduriyeti şöyle anlattı: “Biz burada sefalet içinde yaşıyoruz. Mutfağımız dahi yok ki, içinde gıda dolabımız olsun. Ben onlarca kez belediyeye gittim, ancak yardım etmediler. Sosyal Yardımlaşma Kurumu’na gittim,  yardım yerine bu sefer de bana verdikleri parayı da iptal ettiler. Onların gözünde ben zenginim. Biz insan gibi yaşamıyoruz. Çocuklarım sabahtan akşama kadar kuru ekmekle karınlarını doyuyorlar.”  

‘ETİ CAMLARDA GÖRÜYORUZ’

Deprem sonrası biri engelli birinin de kalbi delik olan 6 çocuğuyla birlikte konteynerde yaşamaya devam eden Gül Kaval adlı depremzede de Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan eşinin 3 yıl önce ihraç edildiğini söyledi. Eşinin ihraç edilme durumuna karşı açtığı davayı kazandığını; ancak işine iade edilmediğini ifade eden Kaval, herhangi bir gelirlerinin olmadığını belirterek, “Bu konteynerde yaşamayı hiç istemiyorum ama mecburuz. Bir yağmur yağdığında bütün halılarımız rutubetten ıslanıyor. Kışın burada yaşamak çok zor oluyor. Dolabımıza et dahi girmiyor. Filmlerde olduğu gibi eti camlarda görüyoruz. Çocuklarım bende etli yemek istiyor ama yapacak durumum yok. Bir anne için bu çok zor bir durum. Marketten sürekli borç aldığımız için 5 bin TL borcumuz var” dedi. 

‘KONTEYNERLERDE YAŞAMAKTAN BIKTIK’ 

Engelli bir çocuğu ile rutubetli konteynerde 9 yıldır yaşayan ve çocuklarını konteynerde büyüten Ayten Baycan ise 5 kişilik aile bireylerinin engelli çocuğuna verilen maaşıyla geçindiğini söyledi. Konteynerdeki yaşam koşullarının zor olduğunu dile getiren Baycan, “Biz artık burada konteynerlerde yaşamaktan bıktık” diye konuştu. 

HER GÜN DEPREM!

Depremden sonra kışı çadırda geçirdiklerini ve ardından konteynerlere yerleştiklerini hatırlatan Selim Çetin adlı depremzede ise ailenin geçimini sağlamak için bandrolsüz sigara sattığı için tutuklanıp denetim serbestlikle serbest bırakıldığını söyledi. Cezasını kamu yerlerinde ücretsiz çalışarak ödediğini aktaran Baycan, bir ay önce elektriklerinin kesildiğini ve kendisine de kaçak elektrik kullandığından kaynaklı 22 bin TL para cezası verildiğini belirtti. “Konteynerlerde yaşamak hiç güzel değil” diyen Çetin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir yağmur bir toz oluştuğunda hepsi içeri giriyor. Konteynerin çatılarına slikon vurmuşum. Gelirimiz olmadığı için günlerce verilecek yardımları bekliyoruz. 6 aydır işsizim benim için her gün deprem. 10 yıldır çocuklarım için bir elbise dahi almamışım. Biz, bazı fırınların getirdiği kuru ekmekle yaşıyoruz. Bayat ekmeği su ile ıslatıp çorba ve yoğurtla yiyoruz. Bizim dışardaki sokak hayvanı kadar değerimiz yok. Devletin bana yardımı dokunmuş değil.” 

MA / Dindar Karataş