Topraklarının yüzde 92'si deprem kuşağında bulunan Türkiye’de tarih boyunca sonucu ağır depremler yaşandı. Son büyük deprem 24 Ocak’ta merkez üssü Elazığ’ın Sivrice ilçesi olan 6.8 büyüklüğündeki deprem oldu. Elazığ, Malatya, Bingöl, Diyarbakır, Urfa, Sivas ve birçok kentten hissedilen depremde 41 kişi hayatını kaybetti. Bölgede depremler meydana gelmeye devam ederken, depremin sık sık yaşandığı yerlerden biri de Van. En büyük kayıplar 23 Ekim 2011’de merkez üssü Erciş olan 7.2 büyüklüğündeki deprem ve hemen ardından 9 Kasım’da 5.6 büyüklüğünde depremde yaşandı. 604 kişi yaşamını yitirirken, 4 bin kişi yaralandı, binlerce ev yıkıldı, kent harabeye döndü. Van aradan geçen zamanda hala kendisini toparlamaya çalışırken bu yıl 23 Şubat’ta merkez üssü İran’ın Xoy kenti olan 5.4’lük depremde Başkale ilçesinden 9 kişi hayatını kaybetti, 37 kişi yaralandı. 25 Haziran’da Van Saray’da 5.4 büyüklüğünde meydana gelen depremde de birçok ev yıkıldı ya da hasar aldı. 

Depremlerin yaşandığı kentlerde en dikkat çeken konu ise birçok noktada kurulan TOKİ’ler oluyor. Van’da 2011 yılındaki depremin ardından kentin birçok noktasına TOKİ’ler yapılırken, hala sorunları devam ediyor. 

'İKTİDAR MAĞDUR HALKI BORÇLANDIRIYOR'

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekilli Muazzez Orhan Işık, iktidarın depreme yönelik önlemler geliştirmek yerine mağdur halkı borçlandırarak kendilerine mahkum ettiğini ifade etti. Yaşanan kayıplardan ders çıkarılmadığını ve tedbirlerin alınmadığını belirten Orhan, “Van’da yaşanan 2011 depreminde binlerce insan konteynerlere mahkum edildi ve hala birçok aile konteynerde yaşamını sürdürüyor. Bunca can kaybının yaşandığı depremlerden sonra bu kentleri afet bölgesi ilan etmek yerine afetlerden rant devşiriliyor. Halk 170 bin TL gibi bir fiyatla TOKİ’lere mecbur edilerek 20 yıl, 30 yıl borçlandırarak yeni bir mağduriyet yaşatılıyor. Halkı borçlandırarak kendilerine mecbur kılan politikalar yürütüyor” diye konuştu.

'HALK DAYANIŞMASI ENGELLENİYOR'

Son depremden sonra Saray’a gittiklerini, bölgede birçok ev ve ahırın ağır hasar aldığını kaydeden Orhan, gözlemlerini şöyle aktardı: “Gürpınar’a bağlı Elaçmaz Mahallesi haricindeki diğer mahallelere Valilik, AFAD ve diğer herhangi bir kurumdan ziyaretin olmadığını, tespitlerin yapılmadığını gördük. Yetkililer sadece can kaybının olup olmadığını sormuş. Yaratığı hasarı, vahametti, insanların, çocukların yaşadığı psikoloji göz ardı edilmiş. Dışardan bakılınca belki bir bütün yıkılan evlerin sayısı çok değil fakat evlerin tamamı içine girilemeyecek derecede ağır hasarlı. Açılan yarıklardan dışardaki ışığı görmek mümkün. Çünkü maalesef ki bölgede toprak, kolonsuz, taş yığma, toprak yığma yapılar olduğu için küçük sarsıntılarda dahi duvarlar bir birinden ayrılabiliyor. Ayrıca yaşanılan depremlerde halkın dayanışması da engelleniyor. Ziyaretimizin ikinci gününde polis ablukasıyla karşılaştık ve araçlarımızın içi herhangi bir yardım var mı diye arandı.”

'DEPREMİN SIK YAŞANDIĞI YERLER AFET BÖLGESİ İLAN EDİLSİN'

Van Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü ile yaptıkları görüşmelerde bazı bölgeler için acil çadır talebinde bulunduklarını belirten Orhan, “yapılacak hasar tespit çalışmalarından sonra gerekli görülürse, evlerde oluşan hasarlar hasar olarak kabul edilirse çadır verileceği” yanıtını aldıklarını aktardı. İktidarın, Valiliğin yaklaşımı, AFAD’ın formalitelere, hiyerarşilere bağlı olması nedeniyle halka yardım ulaşmadığını söyleyen Muazzez Orhan, “Bir afet oluyor insanlar sağ olduğuna sevinirken, bir yandan da tek mal varlıları olan evleri, ahırlarının derdine düşüyorlar ama kayyım onlara çadır götüreceğine TOKİ pazarlıyor. 80 metrekare evlerin yapılacağı, bunun 100 bin TL’sini halkın, üst kısmının ise devlet tarafından ödenmesi koşuluyla halka hibe edileceği ifade edilmiş. Bölge afet bölgesi ilan edilse halkın elektrik, su, kredi borçları durdurulacak vergi alınmayacak” diye konuştu. 

'DEPREM TASARISI GÖRÜŞÜLSÜN'

2020 yılının “Deprem seferberliği ve farkındalık yılı” olarak ilan edilmesi için 13 Kasım 2019 yılında TBMM’ye önerge verdiklerini hatırlatan Orhan, önergenin gündeme alınmadığını ve cevapsız bırakıldığını kaydetti. 2020 yılında peş peşe yaşanılan depremlerin önergenin önemini ortaya koyduğunu ifade eden Orhan, şunları söyledi: “Afet riski karşısında daha az can kaybı ile nasıl atlatılacağına dair yol yöntemlerin belirlenmesi, yasal politikaların geliştirilmesi gerektiğini bir kez daha gördük. Buradan bir kez daha sesleniyoruz, her gün yeni depremlerle uyanıyoruz ve uzmanlar önemle, ısrarla her yaşanan depremden sonra Türkiye’yi daha şiddetli depremlerin olacağı konusunda uyarıyor. Önerge Meclis gündemine alınsın ve bununla ilgili politikalar geliştirerek hep beraber daha büyük can ve mal kayıpların önüne geçelim.”