Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu, Özgürlükler İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Van Şubesi Kadın Komisyonu ve Star Kadın Derneği, İstanbul Sözleşmesi’nin 10’uncu yılı dolayısıyla “İstanbul Sözleşmesi bağlamında kadına yönelik şiddetle mücadele” konulu panel düzenledi. Online gerçekleşen panele Sosyolog Halide Türkoğlu, akademisyen Fahriye Ceren Akçabay ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TDKF) Başkanı Canan Güllü konuşmacı olarak katıldı. Programın kolaylaştırıcılığını ise Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Yönetim Kurulu üyesi avukat Şeyma Şen yaptı. Panele birçok aktivist ve kadın hakları savunucusu katılım sağladı.

Panelde ilk olarak konuşan akademisyen Fahriye Ceren Akçabay, “İstanbul Sözleşmesi ile genel hukuki kazanımlar” konusunu değerlendirdi.

SÖZLEŞMENİN ÖNEMİ

İstanbul Sözleşmesi’nin öneminden bahseden Ceren, “İstanbul Sözleşmesi toplumsal cinsiyet eşitsizliği vurgusuyla aslında şiddeti ele alan ve kadına yönelik şiddeti bir toplumsal cinsiyete dayalı bir şiddet biçimi olarak tanımlayarak bununla mücadele etmeye çalışan bir belge. Bu aslında şu anlama geliyor; bin yıllardır içinde yaşamakta olduğumuz cinsiyet eşitsizliğinin içinde yeşerdiği erkek egemen toplumun değişmesinin gerekliliğini ortaya koyan bir belge. İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik tutuma şaşırmamak gerekiyor. Bu Sözleşmenin gücünü, metnin önemini ve uygulandığı takdirde gerçekten de önemli değişikliklere vesile olabileceğinin bir göstergesi” dedi.

TOPLUMSAL CİNSİYET SORUNU

Ardından konuşan Sosyolog Halide Türkoğlu da “İstanbul Sözleşmesi ve Toplumsal Cinsiyet” konusu üzerine değerlendirmelerde bulundu. Toplumsal cinsiyetin ortaya çıkış tarihine kısaca değinen Türkoğlu, ideolojilerin toplumsal cinsiyetten beslendiğini ifade etti. Türkoğlu,“Toplumun, kadın ve erkekleri birbirinden ayırmak için onlara bir takım roller atfettiği, beklediği davranışlar olduğu ve bunun da işte toplumda kadınlık ve erkekliğin inşası şeklinde geldiğini görmek gerekiyor. Doğuştan kadın olarak bir ayrımcılıkla karşılanmanın bir kader olmadığını ve bu kaderle mücadele etmek gerektiğini atölyelerimizde gördük. Bu atölyelerde kadınların bir şekilde bilinçlenmesi, kimlik kazanması noktasında da bir inşa sürecini de beraberinde getiriyor. Kadın özgürlükçü, eşitlikçi bir ideolojidir. Bu da aynı zamanda inşa gerektiren bir meseldir” diye belirtti.

KÜRT KADINLARI VE MÜCADELESİ

Kürt illerinde 90’lı yıllardan bu yana devam eden erkek-devlet şiddetine dikkat çeken Türkoğlu, kadınların Sığınaklar Kurultayı’na katılıp bunları anlatması gerektiğini aktardı. Türkoğlu, şöyle devam etti: “Yaşadığımız çevre boyutuyla şiddettin anlatılması önemlidir. Toplumsal cinsiyetle erkek ve kadın üzerinde yani iki kimlik üzerinden geliştirilen bir mesele değil, bunun aynı zamanda etnik mesele olarak, dinsel kimlik olarak, sınıf mücadelesi olarak o kadar çok kategorileri var ki; engelli olması, yaşlı olması, bir sürü kategoriler kadına yönelik şiddetti de katmer katmer arttırdığını görmekteyiz. 90’lı yıllarda Kürt kadını yaşamsal mücadelesini yürütürken, aynı zamanda kadın mücadelesini de yürütmeye çalıştı.”

‘ONLARCA KADIN DERNEĞİ KAPATILDI’

Son olarak konuşan TKDF Başkanı Canan Güllü de “Grevio Raporu Çerçevesinde Türkiye’nin Şiddetle Mücadele Grafiği” konusu üzerine konuştu. Güllü, Nahide Opuz’dan bu yana Türkiye’nin Grevio’ya giden sürecini anlatarak, kadına yönelik ayrımcılık politikalarının yasaklanması gerektiğini ifade etti. “Türkiye’de onlarca kadın derneği kapatıldı” diyen Güllü, birçok kentte erkekler tarafından katledilen kadın katliamlarını örnek vererek, konuşmasını sonlandırdı.

Panel soru ve cevap bölümü sonrası son buldu.