Halkların Demokratik Partisi HDP Van Milletvekili Murat Sarısaç Meclis Genel Kurulu’nda Milli Güvenlik Kurulu (MGK) bütçesi üzerine konuştu.

Sarısaç,"Bugünde yine Muş'un iki ilçesinde ve bir beldesinde halkın seçme ve seçilme hakkı elinden alınarak demokratik bir güne uyandık(!)Ben de 2020 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi üzerine görüşlerimi detaylarına girmeden aktaracağım. Bu vesileyle bizi izleyen değerli halkımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sarısaç konuşmasına şöyle devam etti; "Neoliberal ekonomik politikalarla yıllarca yurttaşların emeğini sömüren anlayış, bunu neomuhafazakâr politikalarla pervasızlığa ve pişkinliğe kadar vardırmıştır. Öyle ki mücahitler müteahhit olup ülkenin bütün kaynaklarını âdeta bir vakum gibi çekerek bitirirken halkın yoksulluğu ise derinleşmiştir. Dolayısıyla bu bütçe, yurttaşlarımızın ve halkımızın bütçesi değildir; ekonomik krizin yükünü halkın sırtına bindiren ama yüzde 1'i de ihya etmekten geri durmayan bir bütçedir. Saray bütçesinin gençlere, işsizlere, çiftçilere, işçilere ve emekçilere vereceği bir şey de yoktur çünkü bu bütçenin mantığı, hayat pahalılığından şikâyet eden yurttaşlara "Bir mermi kaç para?" cevabı verenlerin kayıtsızlığına dayanmaktadır."

'TECRİT BİR İNSANLIK SUÇUDUR'

Tecrit uygulamalarına son verilmesini vurgulayan Sarısaç,"Siyasetin varlığı, acılara neden olan sorunlarda diyalog ve müzakere yöntemlerinin uygulanmasında anlam bulur. Ne var ki siyasi aklın geriye atıldığı bir dönemdeyiz. Öyle ki AKP iktidarı, çıkarı için Anayasa'yı ve kanunları kenara atabilmektedir. Son süreçte saray rejiminin doğrudan karar sahibi olduğu İmralı tecrit sisteminde de keyfî kararlar söz konusudur. Özellikle, Sayın Abdullah Öcalan'a yönelik mutlak tecridin uygulanmasında evrensel hukuk normlarının ve adalet anlayışının değil, dönemsel siyasal tercihlerin etkinliği olduğu aşikârdır. Ne olursa olsun, tecrit bir insanlık suçudur, bunu evrensel bir norm olarak söylüyorum. Belirtmek gerekir ki İmralı'da sürdürülen tecrit, uluslararası hukuka ve sözleşmelere, Anayasa'ya aykırılık teşkil eden bir işkence sistemidir. Bu nedenle, İmralı'daki tecrit başta olmak üzere bütün tecrit uygulamalarına derhâl son verilmelidir."dedi.

'200'E YAKIN İNSAN KATLEDİLDİ'

Sarısaç,"AKP'nin savaş politikası bu ülkede birçok acının yaşanmasına neden olmuştur. Kürt coğrafyasında yurttaşların yaşam, sağlık, eğitim ve seyahat hakkı başta olmak üzere temel anayasal haklar askıya alındı. Öylesine bir vicdansızlık yaşandı ki Cizre'de 200'e yakın insan hunharca katledildi. Taybet ananın cenazesinin günlerce sokakta bekletildiğini gördük. İnsanlık, bir annenin 10 yaşındaki Cemile'sinin cansız bedenini "Bozulmasın." diye buzdolabında saklanmasına da şahit oldu. Güç zehirlenmesinin yarattığı bu zulmü unutmak mümkün müdür?"

'AKP İKTİDARI KÜRT DÜŞMANLIĞINDA İSTİKBAL ARAMAKTADIR'

AKP Hükümetinin Kürt düşmanlığı üzerinden istikbal aradığını belirten Sarısaç,"AKP'nin methiyeler dizdiği ÖSO çetelerinin Tel Rıfat, Serekaniye ve Afrin'de yaptığı talan, yağma, tecavüz ve çocuk katliamlarını hangi ehlivicdan görmezden gelebilir? AKP rejimi içte ve dışta Kürtlerin varlığını, kazanımlarını tehdit olarak görmektedir çünkü AKP iktidarı, Kürt düşmanlığında istikbal aramaktadır. Bunu, sadece Türkiye'de değil, Suriye, Irak ve İran'da da temel bir politika hâline getirmiştir. Kürt düşmanlığında istikbal aramaktadır, öyle ki Kürtler Mars'ta hak talep etse veya orada statü istese ilk tepki AKP'den gelecektir. Her ne kadar AKP, uluslararası arenada Kürt düşmanı olmadığını anlatmaya çalışsa da kamuoyu nezdinde tezlerinin inandırıcı olmadığı ve Kürt karşıtlığı etiketinin üzerlerine yapıştığı görülmektir ki Irak federe kürdistan bölgesindeki Kürtlere yönelik "Ekmeğe muhtaç olacaklar." sözleri de terör ezberinin suni bir kılıf olduğunu gösterdiği gibi, Kürtlere tahammülsüzlüğün bir örneği olarak hafızadaki tazeliğini korumaktadır. Biliyoruz ki iç siyasette oy kaybı yaşayan, ahlaki ve vicdani açıdan çürüyen iktidar, Kürt halkının kazanımlarına saldırarak ömrünü uzatmaya çalışmaktadır."diye konuştu.

'MURAT KAYA KATLEDİLDİ'

Van'daki Polis şiddeti ve Tutakta 3 Çocuk Babası Murat Kayan'nın öldürülmesinde değinen Sarısaç, "Sayın milletvekilleri, Kürt coğrafyasında silah kullanma yetkisinin ihlali veya "Dur." ihtarına uymadığı gibi gerekçelerle birçok sivil insanımız yaşamını yitirmiştir. Van'da da birkaç ay önce, açıkça, kolluk güçlerinin bize karşı "Gerekirse vururum". sözlerine bizzat şahit olduk. Tabii, cezasızlık politikası sonucunda daha birkaç gün önce de yine bir polis memurunun bir yurttaşa silahını çektiği de görüldü daha vahimi ise Ağrı'nın Tutak ilçesinde 3 çocuk babası bir sivil yurttaş olan Murat Kaya katledildi ve milletvekillerinden oluşan heyetimizin köye girişi engellendi. Bütün bunları üst üste koyduğumuzda karşımıza çıkan sonuç, Kürt karşıtlığı değil midir?

'HANGİ DİNDE İNSANLARIN CENAZELERİNE İŞKENCE ETMEK VARDIR'

Sarısaç," Kürtlere yönelik zulüm, zorbalık, hukuksuzluk politikasına terör kılıfı da uydurmaktan vazgeçin çünkü artık tuz da koktu. Hadi, tamam, anladık, Kürtlerin diline, kimliğine, değerlerine yani dirisine düşmansınız, peki, ya ölüsünden ne istiyorsunuz? Hangi dinde -faşizm hariç- hangi ideolojide insanların cenazelerine işkence etmek vardır, insanların gelenek ve inançlarına göre defnedilmesine ve taziye kurulmasına engel olmak vardır? Dünyada buna benzer bir tek örnek verebilir misiniz? Ama bu, ne yazık ki sadece sizde var. Murat Kaya akrabalarından, halktan gizlenerek defnedildi, taziyesinin kurulmasına dahi izin verilmedi. Yine AKP iktidarı döneminde mezarlıklar bombalandı, ölülere bile su sıkılıp tabutlar düşürüldü. Oysaki İslam'da ölüden hüküm kalkar ve cenazenin dokunulmazlığı esas alınır ama ne yazık ki siz bundan da bihabersiniz çünkü her zamanki ezberinize sığınarak "Onlar teröristtir." deyip bütün Kürtleri terörist olarak görüyorsunuz.

(AKP sıralarından gürültüler)

EMRULLAH İŞLER (Ankara) - Yok öyle bir şey.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) - Hatibi dinleyelim arkadaşlar.

MURAT SARISAÇ (Devamla) - Sizden önceki iktidarlar döneminde Ahmet Kaya'ya çatal, bıçak fırlatılıyordu; sonra, siz ortaya çıktınız ve dediniz ki: "Kürt sorunu benim sorunumdur, ben bu sorunu çözerim."

RECEP ÖZEL (Isparta) - Kürt sorunu yok ki terör sorunu var.

MURAT SARISAÇ (Devamla) - Sonra iktidara da geldiniz ve sizin iktidarınız döneminde, Ahmet Kayalara bırakın çatal bıçak fırlatılmasını, Bekir Kaya'lar zindanlara atıldı Kürt olduğu için

METİN YAVUZ (Aydın) - Hadi oradan ya!

MURAT SARISAÇ (Devamla) - Murat Kayalara da yüzlerce kurşun sıkıldı, yine Kürt olduğu için. Bunların hepsi sizin iktidarınız döneminde oldu.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Sen konuştuğuna inanıyor musun?

MURAT SARISAÇ (Devamla) - Çıkınca bana dediler ki: Parazit yapacaklar çok dikkate alma. (HDP sıralarından alkışlar)

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) - Kürsüden parazit yapan sensin!

MURAT SARISAÇ (Devamla) - Sayın milletvekilleri, 31 Mart seçimleri, AKP'nin kayyum darbesi Türkiye'de önceden görece var olan seçim demokrasisinin artık hiç kalmadığının ilanı olmuştur. Çünkü AKP saray rejimi, son iki yerel seçimin sonucunu kabul etmeyerek halkın iradesine ipotek koymuştur. Özellikle 7 Hazirandan itibaren bombaların patladığı, muhalefetin miting dahi yapamadığı OHAL şartlarında ülkeyi seçimlere götüren AKP, sonuçları lehine çevirmek için her yolu mübah görmekten geri kalmamıştır. Buna rağmen, 31 Mart yerel seçimlerinde HDP birçok belediyeyi sömürge memuru kayyumlardan geri almıştır.

'SARAY BELEDİYESİN DE AYNI TEZGAHA BAŞ VURULMUŞTUR'

HDP Belediyelerine kayyım atamaları ve kayyım yolsuzlukların dile getiren Sarısaç,"Belediye Eş Başkanlarımız, kayyumların şatafat makamını ve israf düzenini akla ve hayale sığmayan yolsuzluklarını belgeleriyle birlikte kamuoyuyla paylaşmıştır. Böylece halkın üstün yararı için kullanılması gereken kaynakların, kayyumlar tarafından nasıl ganimet olarak görülüp talan edildiği ortaya çıkmıştır. Öyle ki ülkenin batısında Kürt karşıtlığını körükleyip suni gündemlerle dikkatler başka tarafa çekilirken birçok belediye de halkın milyarlarca lirasını malum çevrelere peşkeş çekildiği teşhir edilmiştir. Öyle ki Yüksekova Belediyesi tek bir ihale dahi yapmamışken Hakkari Valiliği resmi sitesinden yaptığı açıklamada kayyum atanmasının gerekçelerinden biri olarak, yapılan ihale bedellerinin yüksek tutulup aradaki farkın örgüte gönderildiğini iddia etmiştir. Oysa Yüksekova Belediyesi önceki kayyum tarafından 687 milyon lira borçlandırılmış ve HDP belediyesi olduğu için de gelirlerinin yüzde yüzüne el konulan, aylarca personelinin maaşını dahi ödeyemediği bir belediye olmuştur. Altını çizerek tekrar belirtiyorum, bu süreçte Yüksekova Belediyesi'nin yapmış olduğu tek bir ihale yoktur. Yine İçişleri Bakanının bir kahraman edasıyla çıkıp âdeta "Yakaladık." dediği Van'ın gasbedilen 10 belediyesinden 1'i olan Saray Belediyesinde de aynı tezgâha başvurulmuştur. Hâlbuki, halkın resmî dilekçelerle yapmış olduğu talepleri belediye yönetimi dosyalar hâline getirmiş, bu dosyalar AKP'lilerin de yer aldığı belediye meclisinde oylamaya sunulup karara dönüştürülmüştür. Yapılan her kuruş harcamanın faturası ve alımları yapan firmalar açık bir şekilde ortadadır. Sanırım, İçişleri Bakanı, yıl sonu olduğu için, Kandil'in fatura açığı olduğunu düşünmüş ki böyle bir iddiayla, iftirayla ortaya çıkmıştır."dedi.

MURAT SARISAÇ (Devamla) - Fakat biliyoruz ki orada naylon olan faturalar değildi, sizin onlarca kez ortaya çıkan ucuz Makyavelist anlayışınızdı.

'MESELE KÜRT DÜŞMANLIĞIDIR'

Sarısaç konuşmasında son olarak;"Bir kaç örnek üzerinden size demokrasilerin olmazsa olmazı olan seçme ve seçilme hakkının hayat bulduğu seçimlerin ne hâle geldiğini anlatmaya çalıştık. Kayyum atanan belediyeler HDP'nin olduğu için, KHK gerekçesiyle gasbedilen 6 belediye HDP'nin olduğu için, belediye meclis üyeleri ve il genel meclis üyeleri uyduruk soruşturmalarla görevden uzaklaştırılıp yerlerine kayyum atananlar HDP'li olduğu için bahsettiğimiz sorunlar sadece HDP'nin sorunuymuş gibi davranıp dilinden demokrasiyi düşürmeyen çevreler sağır ve dilsiz kesilmiş olabilirler. Lakin bilinmelidir ki mesele terör, mesele nizam, mesele beka falan değildir; mesele artık seçimleri kazanamayacağını anlayan AKP'nin seçimleri ortadan kaldırma meselesidir. Kısacası, mesele ranttır, mesele faşizmdir, mesele demokrasi ve Kürt düşmanlığıdır."