Van’ın Tuşba ilçesinde 31 Mart seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) eşbaşkan adayları Yılmaz Berki ve Ayşe Minaz, yüzde 58 oy oranıyla seçildi. Ancak Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile ihraç edilen seçilmişlerin mazbataları verilmediği için belediye AKP’ye geçti. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) bu kararının kayyım atamanın başka bir yöntemi olduğunu belirten Eşbaşkan Ayşe Minaz, “Bizler Tuşba halkının iradesine sahip çıkacağız, belediye meclisinde vermiş olduğumuz mücadelede bunun bir göstergesi olacaktır” dedi. 

'HALKIN SEÇİLMİŞLERİ OLARAK HAREKET EDECEĞİZ'

Tuşba halkına sandığa yansıtmış oldukları iradeden dolayı teşekkür eden Minaz, “Çünkü Tuşba bizim için çok önemli ve stratejik bir ilçeydi. YSK’nin son dönemlerde yapmış olduğu bütün hukuksuzluklara ve kirli politikalara rağmen bizler bu halkın yine seçilmişleri olarak hareket edeceğiz. Halk iradesinin gasp edilmesini kabul etmiyor. YSK bizim evraklarımızı alırken hiçbir arkadaşımızla ilgili sıkıntı bildirmedi. Bizim meclis üyesi olan arkadaşımızla ilgili sıkıntı vardı, bu sıkıntılardan kaynaklı meclis üyelerimiz veto edilmişti ve bunların yerine farklı isimler getirilmişti” diye konuştu.  

YSK’nin bu süreçte eşbaşkan Yılmaz Berki ile ilgili herhangi bir geri bildirim yada sıkıntı belirtmediğini kaydeden Minaz, “Bu noktada bizler seçime gittik. Ama burada bize gizli bir tuzak kurulmuştur. ‘Seçime girebilirsiniz ama kazanamazsınız’ tarzı dayatıldı bize. 10-15 gün boyunca mazbatalarımız hiçbir gerekçe gösterilmeden verilmedi. Bu Türkiye’nin siyasi tarihine büyük bir leke olarak geçecektir. Ama bizler Tuşba halkının iradesine sahip çıkacağız. Tuşba halkı için yapılması gereken bütün hizmetler neyse biz Belediye Meclisi olarak bunları yürüteceğiz ve orada halkın temsilcileri olarak bulunacağız. Yapılan haksızlığı ve hukuksuzluğu hiçbir şekilde kabul etmediğimizi bir kez daha söylüyoruz” ifadelerini kullandı. 

'TOPLUMSAL VE HUKUKİ MÜCADELEMİZ SÜRECEKTİR'

Adil bir seçim umduklarını ifade eden Minaz, şöyle devam etti: “Adil bir yarış olduğuna inanmıştık ama maalesef karşımızdaki tezgah bunun tam tersiymiş, bunu gördük. Meclis toplantısına gittiğimiz gün de karşımızdaki zat sanki halkın seçilmişi gibi oturmuş ve buna inanıyordu. En büyük sıkıntı da buydu. Bizim buna karşı tepkimiz de çok normal, olağan ve demokratik tepkilerdi. Bizler tabi ki hiçbir şekilde fiziksel hiçbir saldırıyı kabul etmiyoruz ve kendilerine de yapıldığı zaman biz bunu da çok uygun görmüyoruz. Ancak orada bir irade gaspı var. Bizim dikkat çekmek istediğimiz tam da budur. Karşıdaki benim ilkokulda hocam olabilir ama öğrencisine ve halka yapmış oldukları büyük bir gasptır. Bizim amacımız bunu vurgulamaktı. Her yerde bunu dile getirdik ve getirmeye de devam edeceğiz. Tepkimizin sosyal medyada çok yer alması ve bunun Türkiye gündemine oturması kendimizi iyi ifade ettiğimizi gösteriyor. Biz bunun kayyımların yeni versiyonları olduğunu görüyoruz. Bizler halkın seçilmişleriyiz. Halkımızın yanında kol kola, omuz omuza yapılması gereken bütün çalışmaları yapacağız. Kendisi benim hocam ve ben bir eğitimcinin erdemine ve bir toplum terbiyecisine uygun hareket etmesini beklerdim. Yapılanlara karşı toplumsal ve hukuki mücadeleyi sürdüreceğiz.”