Resmi ve özel öğretim kurumlarında görev yapan 1 milyonu aşkın öğretmen  ve 18 milyona yakın öğrenci için geçtiğimiz Pazartesi günü itibariyle ders zili çaldı. Ancak yeni eğitim ve öğretim yılı, ülkede iyice belirgin hale gelen ekonomik kriz nedeniyle öğrenci velileri için oldukça zor başladı. Artan eğitim harcamaları altında ezilen veliler, hemen her gün yapılan yeni zamlarla bütçeleri alt üst olmuşken, çocuklarının eğitim masraflarının altından nasıl kalkacakları konusunda kara kara düşünmekle meşgul.

EĞİTİM MASRAFLARINDA ARTIŞ 

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası’nın (Eğitim Sen) yayımladığı "2019-2020 eğitim ve öğretim yılı başında eğitimin durumu" adlı rapora göre, ekonomik krizin de etkisiyle zorunlu okul ihtiyaçlarında son bir yıl içinde yüzde 15 ile 35 arasında artış yaşandı. Bu durum velilerin ekonomisini ciddi manada olumsuz etkiledi.

OECD ÜLKELERİNDEN 2 KAT DAHA AZ

Yine Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 2019 Yılı Eğitim Raporu’na göre ise, Türkiye’de devletin bir öğrencinin eğitimi için yaptığı yıllık harcama OECD ülkeleri ortalamasından 2 kat daha az. Türkiye, bu sıralamada Meksika ve Kolombiya’dan sonra 3'üncü gelirken, Lüksemburg, ABD ve Avusturya ise eğitime en fazla yatırım yapan ülkeler olarak kayıtlara geçti. 

'VELİLERDEN PARA ALINIYOR’

Eğitim Sen İstanbul 3 No'lu Şube Başkanı Ayfer Koçak, diğer OECD ülkeleri içerisinde eğitim harcamalarının yüzde 90’ı devlet tarafından yapılırken, Türkiye’de ise bu oranın yüzde 75 olduğuna dikkat çekti.

Yani harcamaların yüzde 25’inin aileye bırakıldığını söyleyen Koçak, “Bugün bir velisine, öğrencisini kaydetmek istediğinde okullara yapılan ödeneklerin sıkıntılı olması gerekçesiyle okul idareleri velilere ‘kayıt parası vermeyebilirsiniz, ama bu okulun giderleri var. Sizin desteğinize ihtiyacımız var’ deniyor. Okul masrafları için velilerden 300 ile Bin 500 TL arasında değişen paralar alınıyor. Bazı okullarda bu çığırından çıkmış durumda. Ailenin ekonomik krizden dolayı bunu ödemesi problemli. Ama aile ekonomisini zorlayarak bunun çocuğa yansımaması için gidip malzemeleri almaya çalışıyor. Alırken de en ucuzunu bulmaya çalışıyor. Kullanımının problemli olan malzemeler de okula gelmiş oluyor. Dolayısıyla bu hem ekonomik hem de sağlık açısından sorunlu bir durum” dedi.

ÖZEL TEŞVİK EDİLİYOR 

Koçak, eğitime ayrılan kamusal kaynaklar azalırken özel eğitim kurumlarının teşvik edilmesi üzerinde de durdu.  Koçak, bu konuda şunları söyledi: “12 yıldır devam eden bir süreç bu. 2011-2012 eğitim ve öğretim yılında özel mesleki teknik ortaokul sayısı 45 iken, bugün bu sayı 383’tür. Ortaöğretimde bu sayı 885 iken, bugün 2 bin 989’dur. O dönem ilkokullarda özel okul sayısı 931 iken bugün 3 bin 487 oldu. Özel okula giden bir öğrenci başına teşvik veriliyor. Türkiye’de eğitim sisteminde sürekli değişiklikler yapıldığı için bu değişikliğe insanların hemen uyum sağlanması talep ediliyor. Uyum sağlayamayanlar çözümü mecburen özel okulda arıyor.” 

Eğitimdeki bu su sorunun sadece eğitim emekçilerinin değil, herkesin sorunu olduğunu ifade eden Koçak, bu nedenle de ortak bir zeminde buluşarak mücadele etmek zorunda olduklarını vurguladı.

Çalıştığı bir kamu hastanesinden aldığı 2.020,90 TL asgari ücretle çalışan Halime Çetinbaş, yaşamlarını idame ettirmeye çalıştığı bu ücretle aynı zamanda en büyüğü 7'inci sınıf, en küçüğü 2'inci sınıfa giden dört çocuğunu okutma derdinde. 

Yaşanan ekonomik kriz içerisinde kazandığı bu para ile dört çocuk büyütmenin zorluklarından şikayet eden Çetinbaş, bu durumun üstüne binen eğitim masrafları ile birlikte iyice şaşırıp kaldığını ifade etti. Çetinbaş, içerisinde bulunduğu bu durumdan “Çocuklarımdan ikisi ayrı, diğer ikisi de ayrı bir okulda okuyor. 6 ayda bir aidat alınıyor, aidat kişi başı 80 lira. Çocuklara her gün kişi başı 2.5 TL veriyorum, öğlen yemeklerini okulda yiyorlar. Ben çalıştığım için ancak akşamları onlarla ilgilenebiliyorum. Sürekli kırtasiye masrafları var, bunu karşılayamıyorum" sözleriyle yakındı. 

MA / İrfan Tunççelik