Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Konya Milletvekili Abdüllatif Şener, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Saadet Partisi (SP) Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyareti sonrası başlayan ittifak tartışmaları ve gündemdeki gelişmelere dair Mezopotamya Ajansı'na önemli değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan ve AKP’nin oy kaybettiğini, umutsuz bir durumda olduğu için “siyasi ataklar” geliştirmeye çalıştığını belirten Şener, “Sayın Erdoğan’ın koşulları iyileştirme, ekonomik sorunları çözme, demokratikleşme diye bir programı yok. Ne ekonomik reform ne de hukuk reformu yapabilecek konumda değil. Böyle olunca ittifak alanıyla bağlantılı çalışmalarını sürdürüyor” dedi.

ERDOĞAN’IN UMUTSUZ ARAYIŞI

Şener, Erdoğan’ın zaman zaman Millet İttifakı’nın içerisindeki partilerin arasına mesafe koymaya çalıştığını ve “ittifakın içindeki partileri birbirinden koparabilir miyim?” çabasında olduğunu söyledi. Erdoğan’ın SP ile yakınlaşma amacında olduğunu ifade eden Şener, “Benim gördüğüm kadarıyla, Erdoğan bu temaslarıyla ‘hiç değilse biri elimde kalsın’ veya ‘bunların arasını açayım’ gibi çabalarıyla başını bir taştan öbürüne vuruyor çünkü karşısındaki Millet İttifakı, güçlü bir ittifak ve seçimlere de böyle gireceğini düşünüyorum. Erdoğan umutsuzca da olsa bu arayışlarını sürdürüyor” şeklinde konuştu.

ERBAKAN’IN ERDOĞAN UYARISI

SP’nin Erdoğan ile birliktelik kurmayacağını düşünen Şener, nedenini şöyle açıkladı: “Erbakan hocanın çizgisi SP’nin çizgisidir. Erbakan Hoca, Milli Görüş Hareketi’ni başlatan, partisini kuran daha sonra kapatılması üzerine Milli Selamet, Refah, Fazilet ve en son SP’yi kuran kişidir. Ana çizgisi bellidir. Erbakan Hoca’yı sürekli ziyaret ederdim. Uzun sohbetlerimiz oldu. Hatta vefatına yakın günlerde hastanedeyken özel kalemine beni arattırdı. Bende hastaneye gittim. Çok rahatsızdı, yataktan kalkacak vaziyeti yoktu. Erbakan Hoca, o ziyaretimde bana şunları söyledi: ‘Abdüllatif, Erdoğan ve partisi bu ülkeyi felakete götürüyor. Bunlar iş başında kaldığı sürece bu ülkede büyük felaketler yaşanacaktır. Onun için ne yapın edin bir araya gelin, dayanışma içinde olun ama bunu iktidardan uzaklaştırmaya bakın.’ Ben bunu hocamın bir vasiyeti olarak algılamışımdır. Gerçekten de o günden bugüne kadar geçen 10 yıl zarfında ortaya çıkmıştır söyledikleri.  Ekonomi, dış ve iç politika olmak üzere bütün politikaları felaket. Bana vasiyeti olarak algıladığım sözleri, Erbakan Hoca bütün konuşmalarında dile getirmişti zaten. Böyle bir çizgisini vasiyetinde taşırken, Erdoğan’ın iş başında kalması için destek vermesi mümkün değildir. Bunu bütün parti de biliyor. Parti yönetimi bile hakim olamaz böyle bir politikaya.”

‘MİLLET İTTİFAKI’NDA SORUN YOK’

Millet İttifakı’nın “demokrasi, hukuk devleti ve parlamenter sistem” ilkeleri etrafında bir araya geldiğini dile getiren Şener, “Bu ilkeler, partilerin varlık sebepleridir. Peki ne olacak da bu partiler Cumhur İttifakı’na geçecek? Geçmeleri için eleştirdikleri ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyi bir sistem olduğunu söylemeleri gerekir. Şimdiye kadarki bütün beyanlarını inkar etmeleri lazım. Demokrasi, hukuk devleti, adalet söylemlerini terk etmeleri lazım. Bu mümkün mü? Bence değil. Parti, varlık nedenini ortadan kaldırmış olur. Bence Millet İttifakı’nda bir sorun yok. Sorun çıkarsa Cumhur İttifakı’nda çıkar” dedi.

‘MHP’LİLER ERDOĞAN’DAN RAHATSIZ’

AKP-MHP ittifakının sorun yaşadığını ifade eden Şener, “Cumhur İttifak’ı sorun yaşadıkların dair bir görüntü vermiyor ama çok katı bir şekilde birbirlerini destekliyor olmaları o ittifakta zaaflar olduğunu gösteriyor. Örneğin, MHP ile görüştüğümde Sayın Erdoğan ve politikalarından memnun olmadıklarını görmüyorum. Sadece dış politikasını beğeniyorlar. Onu da şeklen görüyorlar. Her tarafa giriyor. Halbuki Türkiye dış politikada sürekli kaybediyor. Türkiye’nin rakibi olan ülkeler kazanıyor” diye konuştu.

KIRK SATIR MI KIRK KATIR MI?

Erdoğan’ın “ittifak" arayışının olası erken seçimle bağlantılı olmadığını düşünen Şener, “Erken seçim veya vaktinde seçim fark etmez. Son dakikada bazı oluşumlar gerçekleşmez. Bütün siyasetçiler bilir. Bu bir süreçtir. Bu süreçleri hazırlıyor. Ulaşmak istedikleri süreçlerin bir ön yoklamaları bunlar. Birtakım arayışları var, test ediyor. Bazen test ettiği şeylerin tam tersine kararlar alıyor. Geçmişte bu yönünü görmüştük. Erdoğan çok zor durumda. ‘Kırk katır mı kırk satır mı’ derler ya, öyle bir noktada. Artık MHP’nin desteği yetmiyor. Bu partinin tabanında da sıcak bakmayan bir seçmen kitlesi var” diye belirtti. 

‘SÖZDE CUMHURBAŞKANI’

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Sözde Cumhurbaşkanı” ifadeleri sonrası başlayan tartışmalara değinen Şener, şu değerlendirmede bulundu: “Cumhurbaşkanı sıfatıyla herkese ağzına geleni söyleme hakkına sahip görüyor kendisini. Diğer partilerin siyasi eleştirilerini Cumhurbaşkanı’na hakaretten kabul edip davalar açıyor. Cumhurbaşkanı sıfatına sahip olmak onun için muhalefeti susturmak demek. O sıfatıyla ilgili yıpratıcı şeyler söylediğiniz zaman hassasiyetine dokunmuş oluyorsunuz. Bu hassasiyeti korumak içinde karşı bir söz söyleme gereği duydu Sayın Kılıçdaroğlu’na ‘sözde genel’ başkan dedi. Ama onun söylediği havada kaldı. Erdoğan’ın bu sözü tutmadı çünkü bunun bir tabanı yok. Sözde genel başkan demek suretiyle Erdoğan kendisini vurmuştur. 

Sayın Kılıçdaroğlu ‘Sözde Cumhurbaşkanı’ demekle doğdurandan doğruya Erdoğan’ı vurmuştur. Çünkü insanların duygularına ve aklına bu söz yerleşmiş bir sözdür. Cumhurbaşkanı sadece oy almakla olmaz. Oy almakla sadece şeklen Cumhurbaşkanı olursunuz. Özde Cumhurbaşkanı olmak için Anayasa’ya uygun davranmak gerekiyor. Erdoğan, Meclis’te iki kez ‘Cumhurbaşkanı görevimi tarafsız yapacağıma namusum ve şerefim üzerine ant içiyorum’ diye yemin etti. Ama Erdoğan kapıdan çıktıktan sonra tarafsızlığını bırakmış, taraf olmuştur. ‘Ben AKP’nin genel başkanıyım bana muhalefet eden herkese karşıyım’ demiştir. Anayasa’daki yer alan ve kendisinin yapmış olduğu yemine aykırı olarak her gün konuşuyor.”

KAYYIM REKTÖR

Boğaziçi Üniversite “kayyım rektör” atanmasını ve buna dönük protestolarıda polis şiddetini eleştiren Şener, şunları söyledi: “Öğrencilerin, öğretim görevlilerinin, idari personelinin birlikte seçtiği bir rektör değil. Cumhurbaşkanı tek başına tepeden atıyor. Herkesin kendisine bağlı olmasını istiyor. Onun için Türkiye’de üniversiteler perişan durumda. Boğaziçi ve diğer öğrencilere tutumu son derece önemlidir. Rektör atanmasını beğenmeyen, buna karşı çıkan ülkenin geleceği olan gencecik insanlarımıza kelepçe takmak, evini basmak, duvarları kırmak… Hatta bazı öğrencilerin ifadelerine göre çıplak aramayla onurunu kırmaya çalışacaksınız, bu asla kabul edilebilir bir şey değildir.”

MA / Diren Yurtsever