Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan katıldığı bir televizyon programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

HDP’ye dönük baskılar, kapatma davası ve Kobane davası ile AKP-MHP iktidarının neyi amaçladığının sorulması üzerine Buldan, HDP’ye yönelik baskıların sadece kapatma ya da Kobane davasıyla izah edilecek bir durum olmadığını belirtti. Her dönem Kürtleri temsil eden siyasi partilere dönük baskının devam ettiğini ifade eden Buldan, “HDP’de bugün aynı baskılarla karşı karşıya kalan bir parti. Aslında her iki davada da amaçlanan AKP Hükümetinin Kürtler ve demokrasi güçleri üzerinden, Türkiye toplumunu bir kıskaç altına almak ve bunun üzerinden bir baskı politikasını genişleterek HDP’yi kriminalize etmek. Kürtleri ve siyasetçilerini bir nevi de baskı altında tutmak,, cezaevine atmak yada haklarında  fezleke hazırlamak  farklı yollarla bir nevi siyaset dışı bırakmaya çalışan bir zihniyetle karşı karşıyayız” dedi.

‘SARAYDA HAZIRLANMIŞ İDDİANAME’

AKP’nin süreci iki yöntemle ele aldığını dile getiren Buldan, “AKP, hem Kobane Kumpas davasını hem de HDP’yi kapatmayı gündemine aldı. Ancak; her iki davanın da iddianamesine baktığımız zaman içerisinde gerçekle alakalı herhangi bir şeyin olduğunu söylemek mümkün değil. Sarayda hazırlanmış AKP’nin özel olarak MHP’yle birlikte hazırlatmış olduğu bir iddianameden bahsediyoruz. İddianamenin içerisinde her iki davada da özellikle HDP kapatma davasında siyasetçilerin yaptıkları konuşmalar, yürüttükleri faaliyetler, katıldıkları etkinlikler var. Bütün bunları kes kopyala yapıştır yöntemiyle iddianameye ekleyen ve bu iddianame üzerinden Türkiye kamuoyuna HDP’yi çok farklı bir şekilde algı yönetimiyle anlatmaya çalışan bir zihniyet var karşımızda” diye konuştu.

‘KOBANE DAVASI HÜKÜMETİN ELİNE AYAĞINA DOLANDI’

İlk başta Anayasa Mahkemesi’nin HDP kapatma davasıyla ilgili iddianamesini reddetmesini haklılıklarının ortaya çıkması olarak değerlendiren Buldan devamında şunları kaydetti: “Bu iki davada hukuki davalar değil, siyasi sarayın emriyle hazırlanan davalar. AKP-MHP bu konu üzerinden ‘illa kapatılsın, hatta açılmamak üzere kapatılsın’ demesi üzerine Anayasa Mahkemesi’ne tekrar gönderilen ama Anayasa Mahkemesi’nin tekrar bu iddianameyi kabul etmesiyle bir süreç başladı.  Ve bu süreç hala devam ediyor. Ne zaman sonuçlanacağını bilmemekle birlikte bir taraftan da Kobane Kumpas Davası var. Bu davada aslında aynı yöntemle kes kopyala yapıştır yöntemiyle ve genel merkez hesabında atılan bir twiti bahane ederek 5 yıl sonra ele alınan bir dava haline getirilen bir meseleden bahsediyoruz. Orada gizli tanıklar var, özellikle son günlerde çıkarıldıkları mahkemelerde söylerinkilerinde bu siyasetçileri tanımadıklarını kendilerine talimat vermediklerini söyleyen ifadeler verdiler. Aslında Kobane Kumpas Davası tamamıyla hükümetin eline ayağına dolanan ve içinden çıkılmaz bir hal alan ve gittikçe karmaşıklaşan bir dava haline geldi.

AKP-MHP’NİN SİYASİ MALZEMESİ HALİNE GELDİ

Orada yargılanan arkadaşlarımız olayın özünü anlatan ve Kobane sürecinde kapatma davası sürecini çok iyi anlatan bir hal aldı İŞİD’in Kobane’ye saldıracağı dönemde Cumhurbaşkanı’nın ‘Kobane düştü düşecek’ sözü üzerine insanların harekete geçtiğini HDP’nin bu süreç içerisinde bir arabulucu misyonu oynadığı ve olayları durdurmak için çok çaba sarf ettiğini söyleyebilirim. Bu süreç AKP ve küçük ortağı MHP’ye bir siyasi malzeme haline geldi. 5-6 yıl sonra bir dava haline getirdikleri mesele üzerinden bunu gündem haline getirmeye çalışan, kendi iktidarlarını bu süreç üzerinden bir yere oturtmaya çalışıyorlar. Bu davalar hukuki değil, siyasi davalardır.”

‘ÇÖZÜM SÜRECİ HEBA EDİLDİ’

Çözüm sürecine de değinen Buldan, “Çözüm süreci bittikten sonra Türkiye’deki durum arasında dağlar kadar fark var kimsenin ölmediği öldürülmediği hiç kimsenin kapısının önüne cenazelerin gitmediği, annelerin gözyaşı dökmediği bir süreçti. Bu süreç gerçek anlamda heba edilen bir süreçti. Dolmabahçe Mutabakatı kabul edilseydi biz bugün bambaşka bir Türkiye’yle karşı karşıya kalacaktık. Bambaşka bir Türkiye’de yaşayacaktık, ne bir kaosun krizin yaşandığı süreç olacaktı. Darbe süreci bile aslında o görüşmelerin bitmesiyle hayata geçen ve gerçekten Türkiye tarihi açısında çok vahim darbeyle, seçilenleri indirmeye çalışan bir anlayışın devreye girdiğini gördük. Öcalan’da bir darbe mekanizmasının hayata geçirileceğini söyledi ve bugün gerçekten de böyle oldu. Siz bugün demokratikleşmeden, barıştan, özgürlükten geri adım atarsanız bugün Türkiye’de yaşananlar hiç kimsenin kabul etmediği ve Türkiye toplumunun bire bir etkilendiği bunun hem ekonomik kriz hem sosyal hem siyasi bütün krizlerin iç içe yaşandığı ve bütün bu krizlerden etkilenen milyonlarca insan var Türkiye’de. Dolayısıyla bütün bu sorunların müsebbibinin kesinlikle Kürt sorununun demokratik çözümünden yana olmayan bir anlayışın devrede olmasından kaynaklanıyor. Muhalefet de ne yazık ki ateşe su dökmek yerine benzinle giden bir anlayışa sahip” şeklinde konuştu.