CHP son yıllarda Kürt politikasında önemli değişiklikler yaptı. Genel başkanlığa Kemal Kılıçdaroğlu geldikten sonra parti, yavaş yavaş ulusalcı kimliğinden sosyal demokrat bir çizgiye evrildi. Partinin demokratikleşmesinden rahatsız olan isimler buna karşı direnmeye başladı. Kongrelerde kavgalar eksik olmadı. “Kim daha çok Atatürkçü” yarışmasına dönen parti içi rekabetler, pek çok yeni ismi parlattığı gibi söndürdü. Bir dönem ulusalcıların gözdesi olan Emine Ülker Tarhan, CHP’den ayrılarak Anadolu Partisi’ni kurdu. 

2015 seçimlerine giren Anadolu Partisi ancak yüzde 0.06 oy alabildi. Aldığı oy oranından sonra Emine Ülker Tarhan siyaset sahnesinden silindi. ‘Rumelilik’ vurgusu yaptığı parti amblemi dahi hatırlanmaz oldu. Öncesinde de Tuncay Özkan ile kurulan Yeni Parti, Yaşar Nuri Öztürk’lü Halkın Yükselişi Partisi gibi partiler CHP’den çıksa da günün sonunda  arzu ettikleri amaca ulşamadılar, başarısız oldular.

Ancak CHP’de sular durulmadı.  CHP, muhalefet partileriyle çeşitli ilişkileri geliştirerek ittifaklar kurdu ancak partinin uzlaşmaya dayalı bu siyasetini hazmedemeyenler de buna itiraz ederek kazan kaldırmaya başladı. Ulusalcılık bayrağını da Öztürk Yılmaz gibi isimler devralıp AKP’ye yanaştı. Derken Mustafa Sarıgül, Muharrem İnce gibi isimler de bu kervana katıldı ve yeni partiler için kolları sıvadılar. 

Fakat Kılıçdaroğlu rotasından sapmadı. Son yapılan yerel seçimlerde Kürtler, CHP’ye bu işlevselliğin zemini olarak oy verdi. Böylece CHP başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere pek çok büyükşehir belediyesini kazanarak AKP’yi “kır partisi”ne dönüştürdü. Kürtler arasında da CHP eskisi kadar kötü bir imajla anılmamaya başlandı. 

Ancak buna tepkiler bitmek bilmedi. Son olarak CHP’den Mehmet Ali Çelebi, Hüseyin Avni Aksoy ve Özcan Özel gibi milletvekilleri istifa etti. İstifa eden vekiller, CHP’yi  HDP yönetimine ses çıkarmamakla suçladı ve onlar da ‘Rumelilik’ vurgusu yaptılar. Ancak Emine Ülker Tarhan’ın yolunda giden bu vekilleri iktidar medyası hariç neredeyse kimse ciddiye almadı. Peki CHP’nin Kürtlerle nasıl bir ilişkisi var?

Geçtiğimiz günlerde Rawest Araştırma Şirketinin yayınladığı sonuçlara göre Kürtler, CHP’yi eskiye oranla daha makbul görüyor. Söz konusu rapora göre Kürt illerinde aldığı oylarda keskin olmasa da belirgin bir artış var. Yine rapora göre AKP Kürt coğrafyasında gittikçe zayıflıyor. AKP’ye oy vermiş her 4 kişiden biri şu an uzaklaşmış vaziyette. 2018 seçimlerinde %2,5 civarında oya sahip olan CHP ise oyunu yaklaşık 3 katına çıkarmış görünüyor. HDP’nin oy oranında kayda değer bir farklılık gözlenmiyor. Ancak yeni kurulan Deva Partisi %5,  Gelecek Partisi ise  %3 ve oy alarak Türkiye ortalamasının üzerinden bir oy alıyor. 

30 yıldır AKP ve HDP arasında dağılan Kürt oyları, bu süreçte neden CHP’ye kaymaya başladı? Rawest’in Müdürü Rojesir Girasun, 2007 -2010 arasında AKP’nin Kürtler arasında öncelikli bir parti olduğunu, kendi seçmeni Kürtlerden oy aldığı gibi HDP tabanındaki Kürtlere kısmen yakın olduğunu ifade ediyor.

Bu Çözüm Süreci’nin bitimine kadar devam etti. Sonrasında bu ipin kopmaya başladığını ifade eden Girasun, “İslami terminoloji ile konuşursak HDP son yıllarda CHP’ye oy verilebilir şeklinde bir nevi ‘fetva’ verdi. Haram olmadığına dair bir ‘cevaz’ verdi. Böylece Kürt seçmenin, CHP’ye oy verilebilir bir parti olduğuna dair imajını güçlendirdi. Bu tabi ki önemli. Şöyle düşünün. Müslüman olarak faize haram diyorsun ama her gün okuduğun İslami referanslı bir gazetede eğer bir banka reklamı görürsen sen de gider o bankayla iş yapabilirsin” şeklinde tarif ediyor.  CHP’nin son yıllardaki Kürt politikasını değerlendiren Girasun, şöyle devam ediyor:

“Kemal Kılıçdaroğlu 2011’den beri açılımlar yapıyor. Mehmet Bekaroğlu, Sezgin Tanrıkulu gibi isimleri yanına alıyor, partiyi demokrat çizgiye çekiyor. Bu Kürt seçmenin CHP’ye, özellikle Kılıçdaroğlu’na bir güven duymasına sebebiyet veriyor. Halen Kılıçdaroğlu’na olan güven CHP’ye olan güvenden daha fazla. Çünkü Kılıçdaroğlu sonrası CHP’nin bugünkü yönetim anlayışının devam edip etmeyeceğine dair çok ciddi bir kafa karışıklığı ve güvensizlik var. Öte taraftan 2019 yerel seçimlerinde HDP ile ittifakına, Kürt seçmenin oraya sağladığı katkı sebebiyle kazanılan zaferler, bir sinerji yaratmış.

Sonrasında İmamoğlu gibi isimlerin yerelde kazandığı başarıların merkeze taşınabilme ihtimali, CHP'nin yerel iktidarının genel iktidarına yansıyabilme umudu var. Böylece iktidar referanslı oy verebilen Kürt seçmenleri, CHP’ye yakınlaştırdı. CHP son 30 yılın en yüksek oy oranında şimdi. Bu bize şunu gösteriyor. CHP, ittifakın da etkisiyle önümüzdeki seçimde Van, Diyarbakır, Mardin gibi yerlerde vekil çıkarabilir. Bunlar onun emareleri… önceki seçimde Urfa’dan çıkarmıştı zaten.” 

Girasun’a göre CHP’ye gelen bu oyun önemli bir kısmı ilk defa oy kullanan seçmenden geliyor. Diğerleri MHP ve diğer partilerden geliyor. CHP’nin yerel teşkilatları hakkında da konuşan genç araştırmacı, CHP’nin bölgede artık bir tabela partisi olmadığına vurgu yapıyor:

“Bir de eskiden CHP teşkilatlarına ilgi yoktu. Tabela partisiydi. Şimdi tabela partisi olmaktan çıktı. İl başkanlarının bir prestiji var. İl teşkilatlarının sahada bir görünürlüğü var. Bu da başka bir etki yaratmış. Yine CHP'ye yönelik taktiksel bir ilişki var. Yani Oğuz Kaan salıcı, Mehmet Bekaroğlu, Canan Kaftancıoğlu gibi sempatik isimler var. Bu sempati bunlara oy vermeyi kolaylaştırıyor.”  

Dicle Üniversitesi'nden Doç. Dr. Vahap Coşkun ise Kürt illerinde CHP’nin oyunda keskin bir artışın olmayacağını ancak AKP’nin oylarında önemli bir düşüş olacağını belirtiyor. Kılıçdaroğlu’nun stratejisi hakkında konuşan Coşkun, “Kılıçdaroğlu hem muhafazakar kesimle hem Kürtlerle yakınlaşma stratejisi izliyor. CHP’nin klasik seçmen tabanının dışındaki seçmene ulaşmak için gayret sarf ediyor. Bunun bir sonucunu yerel seçimlerde aldı.  Özellikle büyük şehirlerde Kürt seçmenlerin önemli bir kısmı CHP’yi desteklediler. Bölgedeki bir yansıması da var. Bir kıpırdanma CHP’nin teşkilatlarında da görülüyor. Ama kısa vade içerisinde keskin bir siyasal kırılmaya sebebiyet verecek mi diye sorarsanız bunun için erken olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuşuyor. 

CHP’nin yaklaşık 20 yıldır sahada olmadığını hatırlatan Coşkun şöyle sürdürüyor sözlerini: 

“2000’li yılların başından beri AK Parti ve HDP’nin domine ettiği bir manzara var. Keskin kırılma muhtemelen AK Parti’de yaşanacak. AK Parti tabanından çıkan iki parti, AK Parti oylarında muhtemelen önemli bir değişiklik meydana getirecek. CHP Kürtlere yakınlaşma siyasetini devam ediyor ama kısa bir sürede mutlak manada oy olarak  döneceğini söylemek zor. Böyle için daha çaba sarf etmesi gerekiyor. Söylem olarak, aktör olarak, çalışma olarak epey bir gayret sarf etmesi gerekiyor.  Çünkü uzun süredir CHP sahada yoktu. Geri dönüşü zaman alacak. Tabi diğer partilerin bu siyasete nasıl cevap vereceği de önemli. Bir kıpırdama var ama şimdilik çok yüksek bir artışı beklemiyorum.”

Kürtlerin her gün daha fazla CHP’ye ilgi gösterdiğini kaydeden CHP Diyarbakır İl Başkan Yardımcısı Mahmut  Aziz Usal, özellikle sahada kendilerine olumlu bir yaklaşımın olduğunu belirtiyor. CHP’nin önümüzdeki süreçte daha etkili olacağını vurgulayan Usal, “Deniz Baykal zamanında yani yaklaşık 9 sene parti Diyarbakır’ı gözden çıkarmıştı. Oysa önceden Diyarbakır solun kalesiydi. Buradan milletvekilleri çıkarıyorduk. 2018 seçimlerinde ben de birinci sıra milletvekili adayıydım. Hesaplamalara baktığımızda 3 bin oy daha alsaydım Diyarbakır’dan vekil olacaktım ittifaktan kaynaklı olarak” şeklinde tabloyu anlatıyor..  

Usal’a göre Kılıçdaroğlu döneminde Kürtlerin CHP’ye bakışı değişti ve buna paralel olarak CHP’nin de Kürtlere bakışı değişti: 

“Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesiyle parti içindeki demokratikleşme süreci farklı bir hal aldı. Kürtlere bakış değişti. Kürtlerin de bakışı değişti. Parti içinde farklı görüşte insanlar da var. En basitinden geçenlerde üç vekil istifa etti. Neden istifa ettiklerini herkes biliyor. HDP ile yakınlaşmadan kaynaklı. HDP ile yakınlaşma sonuçta bölgedeki insanlara yakınlaşma demek. Kürt sorununu meclis çatısı altında çözebilme inancımızdan kaynaklanıyor.

2017’nin sonlarına kadar Bağlar’a biz giremezken şimdi gidip insanlarla kaynaşıyoruz. Pandemi olmasına rağmen bize sarılıp, ‘bizi bu adamlardan kurtarın’ diyen insanlar var.  Siz bu insanlara dokunursanız, bu insanlara samimi olduğunuzu gösterirseniz. Emin olun siz de kazanırsınız, bölge halkı da bize o kazancı sağlar. Sokakta nadiren de olsa tepki alıyoruz. Aldığımız tepki dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili. Basının yanlış yönlendirmesinden dolayı sayın Selahattin Demirtaş’ın bizim yüzümüzden içerde olduğu inancındalar. Biz hatalarımızın da farkındayız. Hatalarımızdan ders çıkarıyoruz. İnşallah Diyarbakır’da istediğimiz başarıyı halkımızla elde edeceğiz.” 

CHP Van İl Başkanı Mehmet Kurukçu da Usal ile aynı fikirde… Doğu ve Güneydoğu’da CHP’ye karşı ılımlı bir havanın başladığını söylüyor. Parti teşkilatları olarak daha çok çalışacaklarını kaydeden Kurukçu, “Benim Van’da 5 yıllık başkanlık sürecim var. 15 -20 yıl önceki CHP’nin Doğu’ya bakış açısı farklıydı. Ama şimdi Doğu’nun da CHP’ye bakış açısı değişti” diyerek söze giriyor. 

Eskiden CHP’nin “dinsiz ve Kürt düşmanı” şeklinde algılandığını kaydeden Kurukçu, sözlerini şöyle sürdürüyor: 

“10 yıl önce Van’da birine CHP denildiğinde, ‘CHP din düşmanı, Kürt düşmanı’ şeklinde algısı vardı. Bu algılar kırıldı. Ayrıca sayın Kılıçdaroğlu’nun parti başına gelmesinden sonra Doğu ve Güneydoğu’ya yönelik ılımlı bir hava oluştu. Bunu halk arasında da görüyoruz. CHP sol, demokrat, sosyal adalet gibi ilkelere yaslanarak Kürtler arasında da artık kabul edilebilir bir hale geldi. Önümüzdeki günlerde bunu daha net göreceğimizi düşünüyorum. Bunu ileriki zamanlarda oy şeklinde de görebiliriz.”

Şimdilik ufukta bir seçim görünmese de AKP’den vazgeçen Kürt seçmenin yeni seçenek olarak DEVA, CHP ve Gelecek gibi partileri de izlediği aşikar… 

Ahval