İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi’nde 22 yıldır ağır tecrit koşullarında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın aile ve avukat görüş hakkı, hukuk dışı bir şekilde engelleniyor. En son 7 Ağustos 2019 tarihinde avukatlarıyla görüşen Öcalan, 25 Mart’ta ise kardeşi Mehmet Öcalan’la 4 dakika süren telefon görüşmesi yaptı. Öcalan’la yüz yüze yapılan son görüşme ise 27 Şubat 2020 tarihinde İmralı Adası’nda çıkan yangın sonrası oluşan kamuoyu tepkisi üzerine 3 Mart 2020 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan’la gerçekleşti.

AÇLIK GREVİ 243'ÜNCÜ GÜNDE 

Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle tüm cezaevlerinde 27 Kasım 2020’de binlerce tutuklunun katılımıyla başlatılan süresiz- dönüşümlü açlık grevi eylemi 243'üncü gününde devam ediyor. Yurtiçi ve yurtdışında yükselen tepkilere rağmen hükümet, tutukluların talebi karşısında sessizliğini koruyor. Mehmet ve Fatma Öcalan kardeşler, İmralı tecridi ve yaptırılmayan aile görüşlerine ilişkin Mezopotamya Ajansı'na (MA) konuştu. 

HUKUK BERTARAF EDİLDİ

Ağabeyiyle en son 4 ay önce kısa bir telefon görüşmesi gerçekleştirdiklerini, bu görüşmenin yarıda kesildiğini hatırlatan Mehmet Öcalan, hukuk dışı uygulamalara ilişkin söylenecek sözün kalmadığını ifade etti. Mehmet Öcalan, “Kendi yasalarına dayanarak bir insanı zindana koydular. Ve yıllardır zindanda tutuyorlar. Sen devletsin, bunu yapabilirsin. Ki bunu da yapıyorsun. Ama cezaevinde bu şekilde tutuğunuz bir insanın da yasal ve demokratik hakları var. Dünyada da böyledir. Yaklaşık 2 yıldır görüşme yapmamışız. Görüşmeyi virüse bağlıyorlardı. Ama artık aşıda bulundu. Herkes her yere gidebiliyor. Buradan Kürt, Arap, Türk ve diğer halklara sesleniyorum; Başkan sıradan bir insan değildir. En azından avukatlarıyla görüşme yapabilmelidir. Türkiye’de eksik olan hukuk da kalmadı, bertaraf ettiler” dedi.

12 EYLÜL’Ü GEÇTİ

Öcalan’ın Ortadoğu’daki etkisine dikkati çeken Mehmet Öcalan, “Adada 4 insanı cezaevinde tutuyorsunuz. Yaşayıp yaşamadıklarından bile haberimiz yok. Endişeliyiz. Ben 12 Eylül’ü yaşadım. Bir gün karakolda bir gün evdeydim. O zamanlar bile hukuk vardı, adalet vardı. Bu süreç 12 Eylül’ü geçti. 2 yıldır bir kişiyle görüşememek kabul edilemez. Bu insanların hakları karşısında nasıl kör ve sağır olunuyor? Bayramda herkes kendi yakınlarına ziyarete gitti. Peki, bu dört aile neden yakınlarının yanına gitmelerine izin verilmedi? Bu vicdani mi? Bunun hiçbir kanunda yeri yok” diye konuştu. 

AİHM VE CPT’YE ÇAĞRI 

Ağabeyinin uluslararası komplo sonucu Türkiye’ye teslim edilerek İmralı Cezaevi’ne konulduğunu, komploda yer alan ABD, İsrail, İngiltere, Rusya ve Avrupa devletlerinin bugün sürdürülen tecritten sorumlu olduğunu ifade eden Öcalan, “Bu kadar da zulüm olmaz. Tecrit insani, vicdani ve dini olarak kabul edilemez. 'Hak, hukuk ve adalet var' diyorlar. Peki nerede? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve işkenceyi önlemek için kurulan CPT diye bir kurum var. Bu kurumlar niye görevlerini yapmıyorlar? Başkan avukatlarıyla görüşse dünya mı yıkılacak? Ama onlar, başkan konuşmasıyla bu kanın önünün kesilmesinden rahatsızlar. Onun için büyük bir bent oluşturup Başkan’ın sesinin çıkmamasını istiyorlar” diye belirtti. 

'BİR HAFTADA ÇÖZÜLÜR’

Türkiye’nin Federe Kürdistan Bölgesi’nde sürdürdüğü operasyonlara da değinen Mehmet Öcalan, “Bu savaşa ne ad verirseniz verin. Sonuçta insanlar ölüyor, kan akıyor. Eğer Başkan’la diyalog kurulursa, bu savaş bir haftada son bulur. Kürt meselesini iyi bilmek ve takip etmek gerekiyor. Kürt Sorunu bugünün sorun değil, 200 yıldır devam eden bir sorun. Bu durumda bu sorunu çözecek aktör ise Başkan’dır. Sadece Güney’de değil her yerde kan akıyor. İmralı kapıları açılırsa bu sorun çözülür. İnsan öldürmekle bu sorun çözüme kavuşmaz. Başkan’la diyalog kurulursa ve bunu devlet de istese bu savaş bir haftada son bulur” dedi. 

‘DEVLET ÇÖZÜM İSTEMİYOR’

Tecrit devam ettiği sürece çözümün mümkün olmayacağının altını çizen Mehmet Öcalan, “Kürt halkının diğer halklar gibi yasal ve demokratik hakları var. Başkan da bunun için cezaevinde. Devlet bu sorunun çözülmesini istemiyor. Kürtler kimsenin düşmanı değil. Haklarını istiyorlar. Devlet neden bu sorunun çözülmesini istemiyor? Anlaşılmıyor. Kürtler kendi haklarının dışında bişey istemiyor” ifadelerinde bulundu. 

‘YARIN GEÇ KALIRIZ’

Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerine dikkat çekerek konuşmasını sürdüren Mehmet Öcalan, şunları söyledi: “Tek talepleri tecridin sonlandırılmasıdır. Daha önce 5 gün süreyle değişiyorlardı. Şimdi 15 güne yükselttiler. 15 günde çok büyük şeyler yaşanır. Önceki açlık grevinde 8 kişi yaşamına son verdi. Biz bir kere daha böyle ölümlerin yaşanmasını istemiyoruz. Devlet bu talebin muhatabıdır. Açlık grevi eylemi insani olduğu kadar siyasidir de. Yükü dört duvar arasında kalan insanların üzerine bindirmişiz. Bu görevin asıl muhatapları dışardakilerdir. Bu görev bizimdir. ‘Ortam müsait değil’ denilemez. İmkân yaratılmalıdır. Yükü cezaevindeki insanların üzerine yığmışız. Bu kabul edilemez. Kimse dilsiz ve sağır olmasın. Herkes yasal ve demokratik haklarını kullanmalıdır. Demokratik eylemler yapmalıyız. Açlık grevlerine ses olmak için tepkilerimizi dile getirmeliyiz. Bu eylemin sonu tecridin kaldırılmasından geçer. Bugün adım atmazsak yarın çok geç kalırız. Buradan demokrat, aydın ve herkese çağrımızdır, İmralı kapıları açılmalıdır.” 

‘TECRİDİ SONLANDIRIN’

7 yıldır ağabeyiyle görüşemediğini dile getiren Fatma Öcalan ise, şöyle konuştu: “Hastayım. Bıraksalar ağabeyimin görüşüne gidebilirim. Ama bırakmıyorlar. Yaşıyor mu yaşamıyor mu bilemiyoruz. Kendisinden haber almak istiyoruz. Orada ne olup bittiğini bilmiyoruz. Kendisini çok özledik. Ama bizi görüştürmüyorlar. Bu tecridin son bulması gerekiyor. Bir kuş bile bir yerde tek başına kalamıyor. Cezaevine koymuşlar ve tecride altında tutuyorlar. Cezaevlerinde artık saçları ağardı. Eskiden en azından ayda bir kere gidip görebiliyorduk. Artık hiç görüştürmüyorlar. Bu savaşın son bulup, tecridin kaldırılmasını istiyorum.” 

MA / Barış Polat