Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde yıllarca Barış Annesi olarak mücadele veren ve yakalandığı rahim kanseri nedeniyle tedavi gördüğü Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde 2 Ocak günü yaşamını yitiren Naciye İke'yi (70) mücadele arkadaşları anlattı. Gever Barış Anneleri Meclisi Üyesi İke'nin, kendileri için bir yol gösterici olduğunu dile getiren Barış Anneleri, İke'nin barış için yapılan her etkinlikte beyaz tülbendiyle en ön sırada yer aldığını anlattı. 

'BARIŞ SAVUNUCUSUYDU' 

Kürt özgürlük mücadelesi sonucunda 1992 yılında oğlu  Emrah'ı, 2009 yılında ise diğer oğlu Ali İhsan'ı kaybeden anne İke'nin dökülen kanın durması ve barışın sağlanması için her alanda mücadele verdiğini söyleyen mücadele arkadaşı Besna Çoğaç,  “Naciye biz annelerin yol göstereniydi. Onun ölümü ile bizler sahipsiz kaldık. Naciye anne iki evladını büyük bir barış savunucusuydu. Yıllarca büyük acılar yaşadı. Onun çektiği acıları çok az insan çekmiştir. Öngörüsü ve gündemi takip yeteneği çok ileride bir kadındı. Onun söylediği her şey kısa sürede gerçekleşirdi. Yürüttüğü çalışmalar nedeniyle 2 defa Avrupa'dan davet alıp oradaki çalışmalara katılmak için gitmişti. Onun ölümü hepimizi derinden sarstı. Hepimizi o toplar ve çalışmalara dahil ederdi. Bu dağlara barış gelmesi için gitmediği alan, katılmadığı çalışma platformu kalmamıştı. Aramızdaki en değerli kadındı. Çok değişik bir renkti. Kimseye benzemezdi. Son dönemlerde yakalandığı hastalıktan dolayı büyük acılar çekmesine rağmen yine de hepimize moral verirdi. Bizler de onu son anına kadar yalnız bırakmadık. Hepimizin ablasıydı ve çok değerli bir kadındı” dedi.  

‘BÜYÜK MÜCADELELER VERDİ’

Barış Annesi olarak yıllarca İke ile birlikte çalışmalar yürüten Besna Dede, cesareti ve azminin herkes tarafından takdir edildiğini belirterek, “Hem ablamızdı hem de bütün kadınların annesiydi. Barış annesi olarak hepimize öncülük ediyordu. Ölümü sadece bizleri değil, kendisini tanıyan herkesi derinden üzmüştür. 20 yıldan fazla birlikte mücadele ettik ve hiçbir zaman zorluklardan çekinmedi. Her sıkıntıya büyük bir cesaretle göğüs geldi. Kimsenin kalbini kırmadı ve kimsenin üzülmesini istemiyordu. Kürtler için, evlatları için büyük acılar çekti. Bütün yaşamı boyunca halkı için mücadele etti. Dağlarda olsun evlerde olsun bizlere öncülük edip her zaman en anlamlı sözleri o söylerdi. Annelerin birleşmesi için büyük çalışmaları oldu” diye anlattı. 

‘LİDER BİR KADINDI’

Naciye İke'nin akrabası olan Ayten Özorhan da yıllarca birlikte çalıştığını belirterek, İke'nin aile içinde sözünün dinlenen, değer verilen biri olduğunu belirtti. İke'nin cesaretiyle bilindiğini paylaşan Özorhan, “Naciye anne benim büyük yengemdi. O hepimiz için büyük bir anneydi. Yıllarca ömrünü bu mücadeleye verdi. İki oğlunun şahadetinden sonra çalışmalarını tamamen bu yönde yaptı. Hiç kimseden çekinmeyen büyük cesaret sahibi bir anneydi. Her zaman her şekilde en önde yer aldı. Onun en büyük amacı çocuklarının mücadelesini sürdürmekti. Son nefesine kadar bu mücadele ile kaldı. O sadece yürüttüğü çalışmalarla değil, evdeki yaşamıyla da öncü ve lider bir kadındı. Evimizin reisi oydu. Onun sözü hepimiz için bir talimat olurdu. Çünkü her şeyi önceden görebilen ve kararları ile en doğrusunu bilen bir kadındı. Ölümüyle hepimizi yalnız bıraktı ve yeri doldurulamaz” diye konuştu. 

‘SON NEFESİME KADAR BARIŞI İSTEDİ' 

Barış Annesi Gule Polat ise İke'nin 3 aylık hastalık sürecinde dahi çalışmalardan geri durmadığını söyledi. İke'nin herkes tarafından taktir edilen ve saygı duyulan bir kadın olduğunu dile getiren Polat, şöyle anlattı: “Yaptıkları ile herkesin gönlünde taht kurmuştu. Son yıllarda kimse ona sadece bir barış annesi olarak bakmıyordu. Ona bir milletvekili bir lider gibi bakılır, sözüne itibar edilirdi. O her şartta barışı savunan ve kimseye kin gütmeyen bir kişilikti. Bütün dünyanın barışını istiyordu. Yıllarca demokrasi ve eşitliği savundu. Bu çalışmalarını bütün platformlarda dile getirdi. Ama maalesef kimse Hacı Naciye'nin sesini duymak istemedi. Ülkenin bakanları, yöneticileri, Cumhurbaşkanı Naciye'nin ve barış annelerinin sesini duymadı. Hastasın dediğimizde de ‘Son nefesime kadar bu çalışmaların içinde olacağım. Ben barış annesiyim ve barış gelinceye kadar çalışmalarıma devam edeceğim’ diyordu. Ve öyle de yaptı. Ayakta kaldığı son güne kadar da bizlerle barış çalışmalarına katıldı.”(Hakkari/MA)