İktidarın ayrıştırma ve ötekileştirme politikaları ve söylemleri toplumu kaos ortamına doğru sürüklerken, ırkçılığın da derinleşmesine zemin sunuyor. Ankara, Afyon, Antalya, Konya gibi kentlerde yaşayan veya çalışmak durumunda olan Kürtler, ırkçı saldırıların hedefi haline getirilirken, yargının cezasızlık politikaları da saldırıların artmasına yol açıyor. Irkçı saldırıların örneklerinden biri Konya’nın Meram ilçesine bağlı Hasanköy Mahallesi’nde 30 Temmuz’da katledilen Karslı Kürt aile.  4’ü kadın 7 kişinin fail Mehmet Altun tarafından katledilmesi, ülkede Kürtlere yönelik artan saldırıları gün yüzüne çıkarmış oldu.

Fail katliamdan 6 gün sonra tutuklanırken, failin yakınlarından 10 kişi de tutuklandı. 

Katledilen ailenin avukatı Abdurrahman Karabulut, davaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

'DEVLET YETKİLİLERİ KATİLLERİN AVUKATLIĞINI YAPMAKTADIR'

Saldırının ırkçı saiklerle yapıldığına dair en ufak bir şüpheleri olmadığını ifade eden Abdurrahman, hekim Dal’ında aynı saikle katledildiğini hatırlattı. Bunu, katledilenlerin ifade tutanaklarından bildiklerini kaydeden Abdurrahman, katliamdan önce aile üyelerinin bunu açık bir şekilde dile getirdiklerini söyledi. Ailenin 12 Mayıs’ta kendilerine yönelik gerçekleşen saldırı sonrasında, bu saldırının ırkçı saiklerle gerçekleştiğini aktardığını belirten Abdurrahman, “Dedeoğulları ailesi saldırı esnasında ‘Biz ülkücüyüz, sizleri buradan kaldıracağız’ şeklindeki ifadeleri savcılıkta ifade etmektedirler. Hal böyleyken bunun aksini söylemek, özellikle devlet yetkililerinin bunun böyle olmadığını söylemesi tarafsız bir açıklama değildir. Müvekkillerimi yalanlayan bir açıklamadır. Adeta saldırgan ve katillerin avukatlığını yapmaktır. Saldırının saiki bu şekilde olmasına rağmen gerek bakanlıkça gerek başsavcılıkça gerekse de valilikçe olaya vakıf olmadan yapılan açıklamalar bu şekilde oldu. Bizim açıklamalarımız ise belgeye dayalı açıklamalar, bunları kamuoyuyla paylaşıyoruz. Mesleki anlamda müvekkillerimin iddialarına bağlıyım. Hem soruşturma hem de kovuşturma evresinde bu iddialar çerçevesinde savunmalarımızı yapmaya devam edeceğiz. Hiç kimsenin iddia edilen suçu bu şekilde örtbas etmeye hakkı yoktur. Bu, dolaylı olarak yargıyı etkileme durumudur. Yargılamanın tarafı olmayan kişi ve kurumların bu meyanda açıklama yapması yargılamayı etkilemektir, ayrıca suç teşkil etmektedir” sözlerine yer verdi.

'EMNİYET MÜDÜRÜ "KOMŞU KAVGASI" DİYE AÇIKLAMA YAPMAMI İSTEDİ'

Katliama ilişkin yanlış bir algı yaratılmaya çalışıldığına dikkat çeken Abdurrahman, Konya İl Emniyet Müdürlüğü’nün kendisinden de bunu talep ettiğini açıkladı. Abdurrahman, “Emniyet Müdürü, olay yeri incelemesi esnasında böyle bir olayın olmadığını, basit bir komşu kavgası olduğu şeklinde Twiter üzerinden açıklama yapmamı istedi. Ben bunu reddettim. ‘Müvekkillerimizin böyle bir iddiası var. Araştırılması ve hakikatin açığa çıkarılması lazım. Varsa böyle bir ırkçılık daha fazla filizlenmeden bunu şehirden söküp atmamız gerekiyor’ dediğimiz zaman gayet makul ve mantıklı karşılıyorlar. Kabul etmedikleri ve kendilerine yakıştırmadıkları için refleks olarak tümden reddetme gibi bir duyguya kapılmış durumdalar. Devlet refleksi de bu şekilde. İçişleri Bakanı, Vali ve Başsavcının ilk saatlerdeki açıklamaları bir reflekstir. Onların refleksi bunu yakıştırmadıklarından değil, bu suçu örtbas etmek anlamında bir reflekstir. Bu açıklamalardan sonra müvekkillerimin iddialarını paylaştım. Yetkililerin de bu saldırının ırkçı bir saikle yapıldığı konusunda tereddütleri olmadığı kanaatindeyim”  sözlerini kullandı.

'TCK'DDA IRKÇI SAİKLE İLGİLİ FIKRA YOK'

“Algı bizzat devlet yetkilileri tarafından yapılmaya çalışıldı” diyen Abdurrahman, kamuoyu tepkisinin yaratılmak istenen algıları kırdığının altını çizdi.  Bu konuda halk olarak ciddi bir direniş sergilediklerine dikkat çeken Abdurrahman, çok sayıda sivil toplum örgütü ve siyasi parti temsilcileri ile yüzlerce avukatın aile yakınlarına ziyarette bulunduğunu belirtti. Abdurrahman, “Bu direncimiz ve olayın aydınlatılması açısından verdiğimiz bilgi ve belgeler, devlet yetkilileri tarafından yaratılmaya çalışılan gerçek dışı algıyı pasifize etmiştir. Onların bu direnci şu anda kırılmış durumda. Daha önceki saldırıların ardından koruma taleplerimiz oldu. Cezasızlık politikalarının yeni saldırılara yol açacağına dair kuvvetli ihtimallerin olduğunu söyledik. O zaman bizi dinlemeyen yetkililer şu anda sıkı önlemler almış durumda. Ama bu önlemler alınıncaya kadar 7 yurttaşımızı kaybettik. Bundan sonra da olmaması için bu konuya ciddiyetle yaklaşılması gerekmektedir. Ceza Kanunu’nda maalesef ırkçı saiklerle işlenen suçlarda suçun ağırlaştırılması için bir fıkra yok. Bu anlamda bir yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir” dedi.

'TEDBİRLER O ZAMAN ALINMIŞ OLSAYDI BU KATLİAM GERÇEKLEŞMEYEBİLİRDİ'

Önceden etkin koruma talebinde bulunduklarını kaydeden Abdurrahman, bu talebin karşılanmadığını, uzaktan çağrı yoluyla koruma tedbiri uygulandığını ifade etti. Bu tarz koruma tedbirinin işlevsiz bir koruma olduğunu aktaran Abdurrahman, “Adeta suç işlendikten sonra olay yerine polisi çağırma tarzındadır. Kadına yönelik işlenen cinayetlerde de bu şekilde. Şu anda aile fertlerine ciddi bir koruma tedbiri verilmiş. Bu tedbirler o zaman alınmış olsaydı bu katliam gerçekleşmeyebilirdi” şeklinde konuştu.

'HDP VE KAMUOYU SORUŞTURMANIN SEYRİNİ DEĞİŞTİRDİ'

Cenaze töreninde HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar’ın tabutu omuzladığını hatırlatan Abdurrahman, “İktidar partisi mensuplarının, AKP’li bakanlar ve milletvekillerinin cenaze namazını kıldıktan sonra siyah arabalarına binip gitmeleri, kimin cenazeye ne derecede samimi yaklaştığının en önemli fotoğrafıydı. Sonradan cenaze evine gelip ‘Etkin bir soruşturma yürütülecek’ demelerini samimi bulmuyorum. HDP’nin diğer siyasi partilere göre samimi bir şekilde bu olaya sahip çıkması ve bir bütün olarak Türkiye’de bu olaya duyarlı olan halkların tepki göstermesi, soruşturmanın seyrini değiştirdi” diye belirtti.

'HAKİM DAL KATLİAMINDA DA İHMALLER VAR'

Katledilen Hakim Dal ile ilgili de ciddi ihmallerin olduğunu anımsatan Abdurrahman, 50-60 kişi tarafından bir saldırının söz konusu olduğunu ancak tek bir kişinin tutuklandığını söyledi. Olay yerinde tekrar keşif yaptıklarını dile getiren Abdurrahman, “Dosyada hareketlilik var yeni tutuklamalar kuvvetle muhtemel. Biz bunları daha önce de istedik. Olay yerinde kimlerin olduğunun, HTS kayıtlarının, baz istasyonları kayıtlarının tespit edilmesini istedik. Hakim Dal sırtından kurşunlanmadan önce 7-8 kişi tarafından yerde darp ediliyor. Fiil üzerinde hakimiyet ilkesi diye bir şey var. Hem TCK 37’nci maddede iştirak anlamında hem de Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi’nin içtihat haline gelmiş bir kararı var. ‘Birden fazla kişinin karıştığı suçlarda şüpheli veya sanıklar fiil üzerinde hakimiyet kuruyorlarsa, içlerinden bir tanesi öldürücü darbeyi vursa dahi fiil üzerinde hakimiyet kuran ne kadar kişi varsa hepsi iştirak anlamında sorumludur ve cezalandırılmalıdır’ şeklinde bir içtihat var. Bu içtihat neden Hakim Dal olayında göz önünde bulundurulmadı? Neden bir kişi tutuklandı? Jandarmanın tarafsız ifadesi var. 3 tane jandarmanın ‘6-7 kişi Hekim Dal’ın üzerine çullanmış tekme tokat ve taşlarla dövüyorlardı. Daha sonra silah sesi duyup Hakim Dal’ın öldüğüne şahit olduk’ demesine rağmen olayı bir kişiye indirgeyip diğer saldırganları sorumluluktan kurtarma çabası içerisindeler” dedi.

'HEDEFLENMEK İSTENAN KATLİAMI FAİLİ MAÇHUL BIRAKMAKTIR'

Kamuoyunun bu davaya duyarlı yaklaşması ve sahiplenmesi sonucunda gözaltına alınan 14 kişiden 10’unun tutuklandığını ve failin yakalandığını vurgulayan Abdurrahman, aksi takdirde olayın faili meçhul olarak kalabileceğini kaydetti. Bunun örneklerini Türkiye yargılama tarihinde çok gördüklerini belirten Abdurrahman, “Amaç da esasen buydu. Bu çok organizeli ve planlı bir katliamdı ama kamuoyu buna müsaade etmedi. Asıl hedeflenmek istenen katliamı faili meçhul bırakmaktı. Ama şu anda etkin bir soruşturma yapılıyor. Geniş aile arasında bir whatsapp grubu tespit edildi. Bu whatsapp grubunun varlığını gözaltına alınanlardan 7-8 tanesi söylüyor. Gerekçelerini, 12 Mayıs saldırısından sonraki hukuki gelişmeleri takip etmek olarak belirtiyorlar ama grubun içindeki yazışmaların çözümlemesi hala elimize geçmedi. Çözüldüğü zaman soruşturmanın seyri açısından önemli bir delil olacağını biliyoruz” ifadelerini kullandı. 

'ARKASINDA CİDDİ BİR ORGANİZASYN VAR'

Katliam failinin aile bireylerini suçtan kurtarmak amacıyla ifade verdiğini aktaran Abdurrahman, failin eşinin ifadesinin dikkat çektiğini söyledi. Abdurrahman sözlerini şöyle sürdürdü: “Eşi ifadesinde eşinin çalışmadığını söylüyor. Buna rağmen parayı nereden getiriyor? Araba kiralıyor defalarca. Nereden kazandığı, buna kimlerin destek verdiği noktasında bizim için ciddi şüpheler doğurmaktadır. Katliamı yapan şahsın ifadesinde müvekkillerimin hepsini ismen tanıdığını, toplam 7 kişi olduğunu söylüyor. Soruşturma dosyasında bu şahsın ismi doğru dürüst geçmediği halde müvekkillerimin isimlerini ve kaç kişi olduklarını kim söylemiş? Mutlaka bunun arkasında birileri var. Sıkı sıkı tembihlenmiş, kaç kişi olduğu, kaçının kadın, kaçının erkek olduğu kendisine söylenmiş. Bunu söyleyen kim? Bu kadar etkili bilgiyi veren kim veya kimlerdir? Bütün ifadeleri ve dosyadaki delilleri bir araya getirdiğimiz zaman, bir kişi tarafından münferiden işlenmiş bir suç değildir. Bu sadece bir tetikçi. Bunun arkasında mutlaka ciddi bir organizasyon var. Azmettirme, yardım etme ve iştirak anlamında bu tetikçinin arkasında kimler varsa hepsinin tespitine yönelik çalışma ve taleplerimiz devam edecek. Bu olayla irtibatı olan doğrudan veya dolaylı bir şekilde etkisi olan aile dışında, ciddi konumlarda olan siyasiler veya STÖ mensubu var. Bunların da tanıklıklarına başvurulması için savcılığa müracaat ettik. Onların ifadesinin birçok şeyi aydınlatacağı kanaatindeyim.”

'HAVUZ MEDYASI FAİLİN İFADDESİNİ YÖNLENDİRİYOR'

Failin, ailenin evine hazırlıklı gittiğini söyleyen Abdurrahman, “İki şarjör ve yeterince mermi ile eve gidiyor. Benzin bidonu getirmiş ve delilleri karartmak için evi ateşe vermeye çalışmış. Bütün deliller planlı, organizeli ve failin tek başına olmadığını ortaya koymaktadır. A-Haber’e düşen bir buçuk dakikalık görüntüde öyle bir algı oluşturulmuş ki sanki müvekkillerim üzerine saldırmış bu da kendini korumak için ateş ediyor. Bu, insanın aklıyla dalga geçmektir. Havuz medyası, ‘Biz görüntüleri bu şekilse servis ettik sen de bunun üzerine bu şekilde ifade ver’ demeye getiriyor. Failin ifadesini yönlendiriyor. Failin ifadesi ile o görüntüyü yan yana getirdiğiniz zaman neredeyse onlar haklı çıkacakmış gibi bir algı yaratmaya çalıştılar. Videonun bizden saklanarak havuz medyasına verilmesi ayrı bir facia. Başsavcılıkla görüştüğümüzde video kaydın çözümlemelerinin bitmediğini, bitmesinin ardından bize vereceklerini söylemelerinin ardından video sosyal medyada paylaşıldı. Emniyetçe bu bir şekilde sızdırılmış. Öncelikle ırkçı bir saldırı olmadığı açıklaması geldi, direncimiz karşısında bu tutmadı, akabinde bu videoyu yayınlamaya çalıştılar. Saldırının meşru müdafaa kapsamında olabileceği algısını yaratmaya çalıştılar. Biz bu planlara alışığız zaten. Önceki katliamlardan beri biliyoruz biz bunları” şeklinde konuştu.  

'WHATSAPP GRUBUNU KURAN ŞÜPHELİ DEĞİL TANIK'

Taraflar ve şüpheliler arasındaki hesap hareketliliğinin incelendiğini belirten Abdurrahman, finans bakımından bir takım talepleri olduğunu dile getirdi. 12 Mayıs’tan sonraki tutuklama aşamasında cezaevine kimlerin para yatırdığı ve parayı yatıranların banka hareketliliğinin incelenmesi yönünde talepleri olduğunu sözlerine ekleyen Abdurrahman, “Çalışmayan bir insanın 16 mermili silah alması ve araç kiralaması hayatın doğal akışına aykırıdır. Evini geçindirmekte zorlanan işsiz bir insanın böyle bir riske girmesi, çok büyük vaatler verildiği konusunda ciddi şüphelendiriyor. Bu vaadi yapan bir kişi olamaz. Bir bütün halinde ya arkasında ciddi güçler var. Aile komple ortaklaşa bir hesap yaparak birlikte bu finansmanı sağlamış da olabilir. Şüphelilerden birinin maddi durumu çok iyi ve whatsapp grubunu kurduğu ifadelerde yer alıyorken, bu kişi şüpheli olarak gözaltına alınmıyor. Asıl grubu kuran değil de diğerleri tutuklanıyor. Bu grubu kuran kişinin neden şüpheli sıfatıyla ifadesi alınmıyor, tanık olarak ifadesi alınıyor? Bu şahsın şüpheli olarak ifadesine başvurulması ve tutuklanması için de savcılığa talepte bulunduk”  dedi. 

'PARMAK İZİNE RASTLANAN KİŞİNİN İFADESİ ALINACAK'

Failin aracında parmak izine rastlanan kişinin ifadesinin alınması için Beyşehir’e talimat yazıldığını ifade eden Abdurrahman, failin kullandığı yedek telefonun incelenmesi için de BTK’dan sonuç beklendiğini aktardı. Şüphelilerin evlerinden çıkan silahların bir saldırı hazırlığında olduklarının göstergesi olduğuna işaret eden Abdurrahman, “Onlara sorarsanız kendilerine yönelik saldırı durumunda kaynaklı silah temin ettiklerini söyleyeceklerdir. Dosya kapsamına ve 10 yıllık tarihi gelişmelere baktığımız zaman saldırıya uğrayanların her zaman müvekkillerim olduğu açık ve nettir. Dolayısıyla geçmişe baktığımız zaman yeni bir saldırının olabilme ihtimali yüksekti” sözlerine yer verdi. 

'UMARIM IRKÇILIK TOHUMLARI VERMEYE ÇALIŞANLARA FIRSAT VERİLMEZ'

Abdurrahman, yakaladıkları çelişkiler noktasında kendilerini şüpheye düşüren konularla ilgili taleplerde bulunduklarını söyleyerek, “Konya barosu da katliamı etkin bir şekilde inceleyeceklerini ve hızlı ve etkin bir soruşturmanın yapılabilmesi için katkı sunacaklarını söylediler. Birçok baro başkanı bizi arayacak desteklerini sundular ve gözlemci olarak davaya katılacaklarını belirttiler. Bu dava çok önemli bir dava. Türkiye kamuoyu, STÖ’ler, barolar, ırkçılıkla mücadelede duyarlı ve hassas olan kurumlar davayı izleyecektir. Bu yönüyle bizim çağrılarımız da olacaktır. Olayın gerçekliğinin açığa çıkarılması için hep birlikte mücadele edeceğiz. Bir daha böyle olaylar yaşanmaması adına bunu yapmamız gerekiyor. Umarım bu son olur ülkemizde, umarım bu ırkçılık tohumları vermeye çalışanlara bu fırsat verilmez. Bu tam anlamıyla yetkililerin diliyle, üslubuyla alakalı olan bir durum. Buna fırsat verilmemesi gerekiyor. Davanın takipçisi olacağız”  diye konuştu.