"Haşhaş" kelimesi Arapçada "kuru ot" ve "hayvan yemi" anlamına gelir. Sonraları kelimenin anlamı uyuşturucu etkisiyle bilinen hint keneviri ile özdeşleştirilmiştir.

"Haşhaşi" kelimesinin kökeni ve anlamı 19. yüzyıla kadar Batı dünyasında tartışma konusu olmuştur. 19 Mayıs 1809 tarihinde Silvestre de Sacy'nin Institut de France'da yayınladığı bildiride kelimenin etimolojisine getirdiği açıklama kabul görmüştür.

Sacy'e göre Batı dillerinde "suikastçı, kiralık katil" gibi anlamlara gelen ve en erken Haçlı Seferleri kayıtlarında rastlanan "assasini, assissini, heyssisini" gibi kelimelerin kökeni Arapçadaki "haşhaş" kelimesidir. Bu kelimenin çoğulu ise "haşhaşiyyun, haşhaşin" gibi kelimelerdir. Peki Haşhaşiler kimdir? Haşhaşi örgütü nedir? Haşhaşilerin lideri kimdir?

HAŞHAŞİLERİN LİDERİ KİMDİR?

  • Haşhaşilerin lideri ve kurucusu, Şîʿa mezhebinin İsmâ‘îl’îyye koluna mensup din adamı Hasan bin Sabbah’tır.

HAŞHAŞİLER HANGİ MEZHEPTEN?

Haşhaşiler, Sabbahîler ya da Suikastçılar, Şîʿa mezhebinin İsmâ‘îl’îyye koluna mensup din adamı Hasan bin Sabbah tarafından 1090 yılının Eylül ayında Elemût Kalesi'ni zapt ettiğinde kurulmuş olan dinî tarikat ve siyasî örgüt.

HAŞHAŞİLER KİMDİR? HAŞHAŞİ ÖRGÜTÜ NEDİR?

Tarih kaynaklarına göre, Haşhaşiler, 1090 yılının eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüttür.

Nasıl Ortaya Çıktı?

Tarikat 11.yy'da İsmaililik mezhebi esaslarına dayanan Fatımiler devleti içindeki dinsel bir hizipleşme sonucu ortaya çıktı. Bu hizipleşme sonucu ortaya çıkan iki koldan biri olan Nizarilik kolunun temsilcisi olan Haşhaşin Tarikatı önce İran sonra da Suriye'ye yayıldı.

Kuşatılması ve ele geçirilmesi güç kaleler temelinde örgütlenmiş olan Haşhaşin Tarikatı önemli kişilere yönelik suikastlere dayanan etkili bir askeri strateji geliştirerek Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli ve farklı bir güç olarak ortaya çıktı.

Tarikatin En Önemli Özelliği

İsmâilî olmalarından dolayı mezhebin diğer mensupları ile aynı prensipleri paylaşan Haşhaşiler’in en önemli özelliği gizli cemiyet halinde teşkilâtlanmalarıdır. Bu topluma giren kişiler fedâiler, refikler, dâîler ve davetin önde gelen kişileri şeklinde bir sınıflandırmaya tâbi tutuluyorlardı ve liderlerine karşı mutlak surette itaat göstermek, emredilen her şeyi yerine getirmek zorunda idiler. Düşmandan kurtulmak için onu öldürme geleneği bu fırka tarafından sürdürülmüştür.

Haşhaşin Tarikatı ideolojik açıdan dönemin Sünni siyasi ve dini çevrelerini düşman olarak gördü. Özel olarak da Abbasi Halifeliği ve onun koruyucusu olan Büyük Selçuklu Devleti esas düşmanları oldu. Topluluk, suikastleriyle tanınırken, iddialara göre suikastlerden önce kendilerinden geçmek için içtikleri haşhaştan isimlerini almışlardır. Topluluğun, Büyük Selçuklu Devleti zamanında terör estirip, pekçok üst düzey devlet adamını ve Abbasi soyunu öldürdüğü biliniyor. Bu kötü şöhretleri sayesinde, çoğu batı dilinde suikastçi anlamına gelen assasin kelimesi Haşhaşi kelimesinden gelmiştir. Romanlara ve filmlere konu olan Haşhaşiler, sarp bir kayalığın tepesinde, ulaşılmaz Alamut Kalesi'nde yaşamışlardır.

HAŞHAŞİLERİN TARİHÇESİ

Haşhaşiler'in tarihi Elemût Kalesi'nin alınmasıyla başlar. Hasan Sabbah uzun süren misyonerlik ve insan kazanma faaliyetleri sırasında Selçuklularla mücadele etmek için rahat edebileceği ulaşılmaz bir yer aramış, Deylem'de yaptığı faaliyetler sırasında Alamut Kalesi'nde karar kılmıştır. Büyük ve yüksek bir kayalık tepe üzerine inşa edilmiş olan bu kaleye sadece dar bir patikadan ulaşılmaktaydı.

Hasan Sabbah buraya vardığında kale onu Selçuklu sultanından almış olan Zeydî-Alevîler Hanedanlığı soyundan gelen Alevi Mehdi adındaki bir hükümdarın elindeydi.[9]:23 Önce bölgeye dâîlerini yollayan Hasan, bölge halkını ve Alamut'ta yaşayanları kendi tarafına çekmiştir. Hasan Sabbah bu olayları şöyle anlatmaktadır:

Ve sonra Kazvin'den Alamut Kalesi'ne bir dâî gönderdim. Alamut insanlarından bazıları dâînin telkinlerine uyup mezhep değiştirdiler ve Alevileri de buna teşvik ettiler. Dâî yenilgiye uğramış gibi göründü ancak bir yolunu bulup dönmelerin tümünü kale dışına çıkardı ve bütün kapıları kapatarak kalenin sultanın malı olduğunu ilan etti. Uzun münakaşalardan sonra onları yeniden içeri aldı ve insanlar da daha kötüsüyle karşılaşmamak için onun himayesi altına girdiler.[5]

Bundan sonra 4 Eylül 1090 günü gizlice kaleye alınmış, kalenin önceki sahibi elinden bir şey gelmediği için kaleyi terk etmiştir. İranlı tarihçilere göre Hasan Sabbah, Mehdi'ye üç bin altın dinar değerinde bir senet vermiştir. Böylece Hasan Sabbah ve Haşhaşiler örgütlerini resmen kurmuş ve faaliyetlerine başlamışlardır.[5]

Haşhaşiler, Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli rol oynamışlardır. Büyük Selçuklu Devleti'nin en parlak döneminde düşüşe geçmesine ve Sencer, Berkyaruk ile Muhammed Tapar arasındaki taht kavgalarına önemli etkide bulunmuşlardır. Bu süreçte bazı Selçuklu sultanlarıyla müttefik olan Haşhaşiler çoğuyla da mücadele içinde olmuşlardır. Selçukluların dağılmasından sonra da etkisini sürdüren İran Haşhaşileri Moğolların İran'ı ve Bağdat'ı ele geçirmesine kadar ayakta kalmış, sonrasında ise Moğol-Nizari Savaşı sonucu son liderleri Rükneddin Hür Şah'ın Hülagü'nün isteklerine uymasıyla 1256 yılında Alamut Kalesi, teslim olmuş 1258 yılında Lemeser Kalesi ele geçirilmiştir. Ancak Girduh kalesi 1270 yılına kadar direnmiştir. Moğollar başta Alamut Kalesi olmak üzere tüm kaleleri yakıp yıkmışlardır. Bölgedeki 100.000'i aşkın İsmailiyi Möngke Hanın emriyle katletmişlerdir. Suriye Haşhaşileri Haçlı Seferleri sırasında siyasal olaylarda önemli bir rol oynamışlardır. Raşidüddin Sinan el-İsmaili döneminde siyasal ve öğretisel olarak en parlak dönemlerini yaşamışlardır. 1273 yılında ise kalelerini Baybars'a teslim etmişlerdir.[5]

Haşhaşiler'in örgütlenmesi ve askerî taktikleri

Hasan Sabbah'ın kurduğu tarikat sıkı bir hiyerarşi ve katı kurallara dayanmaktadır. Tarikat kendi örgütlenmesini "davet" olarak adlandırmıştır. Tarikatın temsilcileri "davetçiler" anlamındaki dâîlerdir. Dâîlerin en alt kademesinde "davete cevap veren" anlamına gelen "müstecip"ler, en üst kademede ise "delil" manasına gelen "hücce" yani baş dâî yer almaktadır. "Cezire", dâînin faaliyet gösterdiği bölgedir. İsmaililer de diğer mezhepler gibi dinî liderlerine şeyh, pir, ata gibi unvanlarla hitap eder. Tarikat mensuplarının birbirleri için kullandıkları terim ise "yoldaş" anlamına gelen "refik"tir. Sıklıkla fedai olarak bilinen suikastçılar ise tarikat tarafından esasiyun olarak adlandırılmıştır.

Haşhaşiler tarihte kendilerinden önce pek görülmemiş olan bir askerî taktik geliştirdiler. Özel olarak tek bir önemli kişiyi öldürmeyi temel askerî taktik olarak kullanan Haşhaşiler, suikastı da kendilerince dinî ve psikolojik bir şekilde uygulamışlardır. Haşhaşilerce yapılan suikastların hiçbirinde ok, zehir gibi silahlar kullanılmamıştır. Neredeyse tüm suikastlarda hançer kullanılmıştır. Diğer önemli husus ise suikastı gerçekleştiren Haşhaşi'nin kaçmaya çalışmaması ve öldürülen kişinin korumaları veya halk tarafından linç edilmesidir. Uzmanlar bunu Haşhaşiler'in eylemlerine ayinsel bir hava katmak ve insanları korkutma, etkileme amacıyla bu şekilde yaptığını düşünmektedir. Haşhaşiler'in bu eylem biçimi Batılılar tarafından günümüzün Müslüman intihar eylemcileri ile ilişkilendirilmiştir. Ancak Orta Çağ İslam tarihi uzmanı Bernard Lewis'e göre Haşhaşiler'in kendilerini öldürmeyip korumalar tarafından öldürülmeyi beklemesinin günümüzün intihar bombacılarının kendilerini öldürmesinden kesin biçimde ayrıldığını, İslam dinine göre ikincisinin günah sayıldığını belirtmektedir.[5] Hurûfilik, Batınilik ve Ezoterizm üzerinde uzmanlaşmış Aytunç Altındal'a göre ise Tapınak Şövalyeleri ile Haşhaşiler arasında kendilerine has ezoterik ve batıni itikatların paylaşımında pek çok ortak husus mevcuttu.[10]

Haşhaşilerin Liderleri

Elburz Dağları'nın merkezinde yer alan Haşhaşi kalesi Lambesar.

  • Hasan Sabbah (1090–1124)
    • Dihdar Ebu Ali Ardestani Kazvin Dai'si
    • Hüseyin Ka'ini Kuhistan'dan sorumlu dai ve komutan
    • Abdülmelik ibn Attaş Şahdiz kalesi komutanı  İdam edildi
    • Kiya Muzaffar Kuhistan muhtashamı
    • Ebu el-Hakim el-Muneccim Suriye baş dai İdam edildi
    • Ebu Tahir el-Saiğ, Suriye de Da'i İdam edildi
      • Sarmin'li Ebu el Fetih da'i Suriye'de İdam edildi
      • Halep'teki Nizari silahlı kuvvetlerinin komutanı Husam el-Din ibn Dumlec
      • İbrahim el- acemi, Kal'at el-Belis'in komutanı
      • İsmail da'i
      • El-Hakim el-Müneccim'in isimsiz kardeşi İdam edildi
    • Behram Suriye baş dai İdam edildi
    • Mu'ayyed el-Din Muzaffer b. Ahmed Mustavfi, eski Selçuklu Re'isi Girduk kalesi komutanı
    • Ebu Hamza, Arjan da Dai
    • Kiya Buzurg-Ummid Lambsar Kalesi komutanı
    • Kiya Ebu Cafer komutan
    • Kiya Ebu Ali, komutan
    • Kiya Garshab komutan
    • Hasan Adem Kasrani
    • Keykubad Deylemi, Tikrit Kalesi komutanı
  • Kiya Buzurg-Ummid (1124–1138)
    • İktidar konseyi üyesi Dihdar Ebu Ali Ardistani
    • Yönetim kurulu üyesi Hasan Adem Kasrani
    • İktidar konseyi üyesi Kiya Ebu Cafer
    • İsmail el-Acemi Suriye Baş Da'i
    • Kiya Nuşhad (?), Komutan
    • Kiya Muhammad Nasihi Şehristani
  • Kiya Muhammed ibn Buzurg-Ummid (1138-1162)
    • Kiya Muhammad ibn Ali Hüsrev Firuz, komutan
    • Kiya Ali ibn Buzurg-Ummid, komutan
    • Dihkhuda Ebu Yusuf, komutan
    • Kiya Hüseyn ibn Abdel -Cabbar
    • Amir Belkasım Şemsiran, Lambsar'da komutan
    • Amir Melikşah komutan
    • Kiya İsmail, komutan
    • Ali ibn Vefa, Suriye komutanı
    • Şeyh Ebu Muhammed, Suriye Baş Da'i
  • Hasan Alâ Zikrihi’s-Selâm (1162-1166)
    • Raşid el-Din Sinan Suriye Nizarileri'nin lideri
  • Nur ed-Din Muhammed (1166–1210)
  • Celal ed- Din Hasan (1210-1221)
  • Alaad'din Muhammed (1221-1255)
  • Rükneddin Hür Şah (1255-1257)

Raşidüddin Sinan el-İsmaili'nin Suriye'deki karargahı olan Masyaf Kalesi.

Haşhaşi kaleleri

Deylem-Gilan bölgesindeki Haşhaşi kalesi Rudhan.

İran

  • Alamut Kalesi (1090)
  • Lambasar Kalesi, Rudbar (1096 veya 1102)
  • Rudhan Kalesi, Deylem-Gilan
  • Meymun Diz, Alamut
  • Samiran Kalesi, Rudbar
  • Nevizar Şah Kalesi, Alamut
  • Girduh Kalesi, Damğan (1096)
  • Saru Kalesi, Simnan
  • Mumin Abad Kalesi, Kuhistan Bölgesi, Dermiyan
  • Kain Kalesi, Gain
  • Furk Kalesi, Dermiyan
  • Halancan Kalesi, Nehbendan
  • Arcan Kalesi, Behbahan-Huzistan
  • Şah Diz (İsfahan, Selçuklu başkenti)

Suriye İsmailileri önderi Raşidüddin Sinan el-İsmaili'nin denetimindeki bölgede kalan, Abbasiler devrinde Araplar tarafından inşa edilen ve 10. yüzyılın sonlarında Bizanslılar tarafından daha da sağlamlaştırmış olan Haşhaşiler'in Ebu Kubeys Kalesi.

Suriye

  • Masyaf Kalesi, Hama
  • Ebu Kubeys, Hama
  • Mûdik Kalesi, Hama
  • El-Uleyka Kalesi, El Nuseyriye Dağları-Tartus
  • El-Kadmus Kalesi, El Nuseyriye Dağları-Tartus
  • El-Kehf Kalesi, El Nuseyriye Dağları-Tartus
  • El-Havabi Kalesi, El Nuseyriye Dağları-Tartus
  • El-Rusafe Kalesi, El Nuseyriye Dağları-Hama
  • El-Kuley'ah Kalesi, El Nuseyriye Dağları-Tartus
  • Sermin Kalesi, El Nuseyriye Dağları-İdlip
  • El-Manika Kalesi, El Nuseyriye Dağları-Lazkiye[11]
  • El-Efamiye, Hama
  • Banyas, Golan Tepeleri

Haşhaşiler'in önemli suikastları

Büyük Selçuklu Devleti Veziri Nizamülmülk'e bir Haşhaşi tarafından düzenlenen suikastı resmeden bir 14. yüzyıl minyatürü.

Haşhaşiler 100 üzeri suikast gerçekleştirmiş saysız devlet adamı, Sultan, din adamı ve Subayı öldürmüşlerdir. Detaylı liste için bknz(Haşhaşilerin Suikastine Uğrayan Kişilerin Listesi)

  • Büyük Selçuklu Devleti Veziri Nizamülmülk (16 Ekim 1092)
  • İsfahan kadısı Ubeydullah el-Hatib (1108-1109)
  • Nizamülmülk'ün oğlu aynı zamanda Selçuklu veziri Fahrülmülk (11 Eylül 1106)
  • Musul Valisi Mevdud bin Altuntegin (10 Ekim 1113)
  • Musul Valisi Aksungur el-Porsuki (26 Kasım 1126)
  • Şii din adamı Ebu Haşim (1131)
  • Ahmed bin Nizamülmülk'e suikast girişimi. Suikastten yaralı kurtuldu.
  • Mareğa Valisi ve fıkıhçı Ahmedil el-kurdi (1114-1115 Bağdat ta öldürüldü)
  • Fatımi orduları başkomutanı El-Efdâl Şehinşâh (1121)
  • Büyük Selçuklu Devleti veziri Muineddin Kaşi (16 Mart 1127)
  • Şam Atabeyi Tacülmülk Böri Mayıs 1131'de iki haşhaşinin suikastine uğradı. Yaralı olarak kurtuldu ancak yaraları nedeniyle 1 yıl sonra öldü. (Haziran 1132)
  • Abbasi Halifesi Mustarşid (1134)
  • Abbasi halifesi Râşid (6 Temmuz 1138)
  • Irak Selçuklu Devleti hükümdarı Davud
  • Humus hükümdarı Cenah-üd Devle (1 Mayıs 1103)
  • Fatımi Halifesi Amir (1130)
  • Trablus Kontu II. Raymond (1140)
  • Mazendaran Hükümadarı Şah Gazi Rüstemin oğlu Girdbazu (1142)
  • Rey Valisi Ebu Abbas (1147)
  • Selahaddin Eyyubi'ye iki suikast girişimi (1174 ve 22 Mayıs 1176)
  • Kudüs Krallığı hükümdarı Montferratlı Conrad (28 Nisan 1192)
  • Halep hükümdarının veziri Şehabeddin ibn-ül Acemi (31 Ağustos 1177)
  • Antakyalı IV. Boemondo'nun oğlu Raymond-Ruben (1213)[5]

Aşağıda sizleri sıkmadan başlıklarla kısaca Alamut kalesi hakkında bilgiler vereceğiz. Alamut kalesi nerede? Hangi ülkede? Alamut kalesi ne zaman ve kim tarafından inşa edildi? Haşhaşilerin eline ne zaman geçti? Alamut kalesini kim ve ne zaman yıktı? Kısa ve net cevaplarla...

ALAMUT KALESİ NEREDE? HANGİ ÜLKEDE?

Alamut kalesi, İran'ın Kazvin şehrinde bulunmaktadır. Alamut kalesi, Rûdbâr vadisinde bulunan elli kadar müstahkem kalenin en meşhurudur. Deylem sınırında Rûdhâne-i Alamut vadisiyle Tâlekān nehrinin birleştiği yerden 2, Kazvin’den ise 6-8 fersah mesafede 2000 m. yükseklikteki yalçın kayalar üzerinde kurulmuştur.

Kelime mânâsı olarak "Kartal Yuvası" anlamına gelmektedir.

ALAMUT KALESİ NE ZAMAN VE KİM TARAFINDAN İNŞA EDİLMİŞTİR?

İbnü’l-Esîr’e göre kale Deylem hükümdarlarından biri tarafından kurulmuştur. Ancak daha sonra 246 (860) yılında Taberistan Alevîleri’nin reisi Hasan b. Zeyd ed-Dâî-İlelhak tarafından yeniden inşa edilen kale, asıl şöhretini Haşşâşîn’in lideri ve İsmâilî Devleti’nin kurucusu Hasan Sabbâh’a borçludur.

ALAMUT KALESİ HAŞHAŞİLERİN ELİNE NE ZAMAN GEÇTİ?

Alamut Kalesi’ni 4 Eylül 1090 tarihinde ele geçiren Hasan Sabbâh burasını Bâtınî karargâhı haline getirdi.

Nizari-İsmaili mezhebinin yaşatılmasında büyük bir rol oynayan bu merkezde adamlarına cennetin anahtarlarını kendi ellerinde bulundurduğuna inandıran ve haşhaşın uyuşturucu etkisini kullanan Hasan bin Sabbah, eğitime tabi tuttuğu fedaileri aracılığıyla birçok devlet adamı ve hükümdarın canına mâl olan suikastler tertip etmeyi başarabilmiş ve çevresindeki ülkelere epey gözdağı vermiştir. Uzun süre Alamut kalesi fitne ve kargaşa yuvası olmuştur.

ALAMUT KALESİNİ KİM YIKTI? NE ZAMAN YIKTI?

Hasan Sabbâh’ın Alamut’taki faaliyetlerine son vermek isteyen Sultan Melikşah, 1091-1092 yıllarında vezir Nizâmülmülk ile birlikte kaleye asker sevkedip burayı kuşattıysa da başarılı olamadı. Kale daha sonra 503 (1109-10) ve 511 (1117-18) yıllarında Sultan Muhammed Tapar, 521’de (1127) Sultan Sencer, 524’te (1130) Sultan Mahmûd b. Muhammed Tapar, 552’de (1157) Bâvendîler’den Taberistan Hükümdarı Gazi Rüstem b. Ali b. Şehriyâr, 595’te (1198-99) de Hârizmşah Tekiş tarafından kuşatıldıysa da fethi mümkün olmadı.

Alamut Kalesi Sonunda Yıkıldı

Uzun süre Bâtınîler’in (İsmâilîler) karargahı olan Alamut Kalesi, 19 Kasım 1256’da Moğol Hükümdarı Hülâgû tarafından ele geçirildi ve yıkıldı.

Alamut’un son hâkimi Rükneddin Hürşah, Hülâgû’ya karşı koyamayacağını anlayınca teslim oldu. Hülâgû kaleyi yerle bir etti ve halkını kılıçtan geçirdi. Burada bulunan zengin kütüphaneyi de veziri meşhur tarihçi Alâeddin Atâ Melik Cüveynî’ye teslim etti. İsmâilîler daha sonra Alamut’u yeniden işgal etmek için seferber oldularsa da Moğollar tarafından püskürtüldüler (1275).

Hasan Sabbah'ın ölümünden sonra yerine Rudbarlı bir Türk ve sağ kolu olan Kiya Buzrug Ummid (1124 - 1138), Elemût Piri olur. Elemût Devleti’nin 1256 yılında Moğollar tarafından yıkılıncaya dek de aynı soydan İranlılar yönetime gelirler. Nizari İsmaililer Hazar Denizi’nin güneyine Deylem ve Gilan’a da egemen olmuşlardır.

ALAMUT KALESİNİN ÖZELLİKLERİ

 - Pers mimarisi ile birlikte inşa edilmiştir.

 - Sarp bir kayalıkların üzerine inşa edilmiştir.

 - Hasan Sabbah tarafından Alamut kalesine su kuyusu yaptırılmıştır.

 - Kale surlarla çevrili olan bir yapıdır.

 - Sert kayalarla inşa edilmiştir.

 - Alamut kalesi 8200 metre yüksekliği bulunur.

 - Kaleye ulaşabilmek için yer altı yolları bulunur.

 - Kaleye ihtiyaç ulaştırmak için suya oldukça yakın bir konumda bulunur.

HAŞHAŞİLERİN LİDERİ VE KURUCUSU HASAN SABBAH KİMDİR? NASIL VE NE ZAMAN ÖLDÜ?

Hasan Sabbah, Nizârî-İsmaili Devleti'nin ve Haşhaşî fedai grubunun kurucusudur. 438 (1046-47) veya 445 (1053-54) yılında İran’da İmâmiyye Şîası’nın önemli merkezlerinden biri olan Kum şehrinde doğduğu rivayet edilir. Babası Ali b. Muhammed İmâmiyye Şîası’nın önde gelen simalarından biriydi.

Sergüzeşt-i Seyyidinâ adını verdikleri eserinde aslen Güney Yemen’de hüküm süren Himyerî krallarının soyuna mensup olduğunu, babasının Yemen’den Kûfe’ye göç ettiğini, oradan da Kum’a ve nihayet Rey şehrine geldiğini ve kendisinin de burada doğduğunu yazmaktadır (Cüveynî, III, 113)

İsmâilî kaynakları onu çilekeş, kanaatkâr, ciddi bir insan olarak tanıtır ve oğullarından birini şarap içtiği, diğerini de Hüseyin Kâinî cinayetinden sorumlu tuttuğu için öldürttüğünü kaydeder. Tarihçi Bernard Lewis Hasan Sabbâh’ın hüccet (imamın temsilcisi) ve dâî olduğunu, asla imamlık iddiasında bulunmadığını söyler.

HASAN SABBAH NASIL ÖLDÜ, KİM ÖLDÜRDÜ?

Uyanış Büyük Selçuklu dizisinde hain, Batıni Hassan Sabbah konusunda son yayınlanan fragmanla beraber izleyenlerin merak ettiği soruların başında "Hasan Sabbah nasıl öldü?, Hasan Sabbahı kim öldürdü?" gibi sorular yer almaktadır. Sizler için tarihin tozlu sayfalarından gerçekleri araştırdık. İşte Hasan Sabbah'ın ölümü nasıl oldu ile ilgili merak ettiğiniz soruların cevapları...

Hasan Sabbah Nasıl ve Ne Zaman Ölmüştür?

  • Hasan Sabbâh 6 Rebîülâhir 518 (23 Mayıs 1124) tarihinde, aralıksız otuz beş yıl faaliyet gösterdiği Alamut Kalesi’nde hasta yatağında öldü.

İsmâilî kaynakları onu çilekeş, kanaatkâr, ciddi bir insan olarak tanıtır ve oğullarından birini şarap içtiği, diğerini de Hüseyin Kâinî cinayetinden sorumlu tuttuğu için öldürttüğünü kaydeder.

Hasan Sabbah'ı Kim Öldürdü?

  • Hasan Sabbah kimse tarafından öldürülmedi. 3 Mayıs 1124 Cuma günü eceliyle hasta yatağında ölmüştür.

HASAN SABBAH VE NİZAMÜL MÜLK NASIL TANIŞTI?

Âlim kişiliğiyle tanınan babası Ali b. Muhammed İmâmiyye Şîası’nın önde gelen simalarından biriydi. Oğlunun eğitimiyle yakından ilgilendi; özellikle felsefî ilimler, kelâm, mantık, fıkıh ve riyâziyyât sahasında köklü bilgi kazanmasını sağladı.

Hasan Sabbâh’ın Selçuklu Veziri Nizâmülmülk ile Ömer Hayyâm’ın arkadaşı olduğu ve birlikte Muvaffak-Lidînillâh en-Nîsâbûrî’nin derslerine devam ettikleri, aralarından kim daha önce ikbal ve servete ulaşırsa onun diğerlerine yardım edeceğine dair yeminleştikleri, Nizâmülmülk’ün vezir olunca Hasan Sabbâh’a valilik teklif ettiği, ancak onun merkezden uzaklaşmamak için sarayda bir görev istediği, bu isteği kabul edilince Nizâmülmülk’ün görevine göz diktiği, bunu farkeden Nizâmülmülk’ün onu Sultan Melikşah’ın gözünden düşürüp saraydan uzaklaştırdığı ve Hasan Sabbâh’ın da Mısır’a kaçtığı rivayet edilmektedir.

Bu hikâye, Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî tarafından da kabul edilmekle beraber 408’de (1017-18) doğan Nizâmülmülk’ün 438 veya 445’te doğan Hasan Sabbâh ile birlikte aynı hocanın öğrencisi olması uzak bir ihtimaldir.