İran ve Irak Federe Kürdistan Bölgesi sınırında yer alan Hakkari’de, askerlerin açtığı ateş sonucu yaşanan yaralanma ve ölümlere her gün bir yenisi ekleniyor. Asker ateşiyle yaşamını yitiren Çetin Başer, Adem Kuyumcu, Vedat Ekinci ve Şerali Dereli ile yaralanan Kerimhan Zerender ve Reşit Ekinci bunlardan sadece birkaçı. Valilik, yaşanan ölüm ve yaralanmaları genelde "mevzuata uygun", “seken kurşun" ve "havaya açılan ateş" şeklinde savunuyor. Olaylara ilişkin başlatılan soruşturmalar ise birçok kez "takipsizlik" ile sonuçlanıyor. 

TEDAVİSİ SÜRÜYOR

En son Derecik ilçesine bağlı Hacı Bey köyünün Derindere (Çemêkurk) mezrasında 18 Mayıs’ta askerlerin açtığı ateş sonucu çoban Şahap Şendol (23) ve Celil Ekinci (17) yaralandı. Yaralılar, olay yerine gelen yurttaşlar ve yaralılar tarafından Federe Kürdistan Bölgesi'nde bulunan bir hastaneye kaldırıldı. Elinden yaralanan ve 2 parmağı kesilen Şendol taburcu edildi. Daha önce ağabeyi Reşit de benzer şekilde yaralanan Ekinci ise, şimdiye kadar 2 kez ameliyat oldu. Karnından yaralanan Ekinci'nin tedavisi halen devam ediyor. 

Olayın üzerinden 3 gün geçmesine rağmen Hakkari Valiliği'nden halen bir açıklama yapılmaması dikkati çekiyor. 

DEDE: UYARI YAPILMIYOR

Ekinci'nin yaralanmasına dair görüntüleri kamuoyu ile paylaşan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Sait Dede, sınır hattında yaşanan ölüm ve yaralanmaları Mezopotamya Ajansı'na değerlendirdi.

Yaralanan  Ekinci'nin Federe Kürdistan Bölgesi’ne geçtiğini ve dönüşte çoban Şendol ile birlikte yaralandığını aktaran Dede, sınır hattında sık sık geçişlerin yaşandığını ve bunun askerler ve yetkililer tarafından bilindiğini ifade etti. 

Derecik'te yaşayanların büyük bir bölümünün Kürdistan Bölgesi'ne yaşayanlar ile akraba olduğuna dikkati çeken Dede, son yaşanan olaya ilişkin şunları aktardı: "Aynı zamanda ticari ilişkileri de bulunmamakta. Kürtler arasına konulan bu yapay sınırları aşan Celil de akrabalarının yanına dönüyor ve gelirken birkaç paket sigara getiriyor. Dönerken Türkiye tarafında kayıtlı olan ancak Irak’ta çobanlık yapan Şahap da onunla geliyor. Aslında bu durum bile ilişkilerin nasıl olduğunun kanıtıdır. Hiçbir uyarı ateşi yapılmadan Celil ve Şahab vuruluyor. Celil sırtından vuruluyor ve kurşun kalbe çok yakın bir yerden göğüsten çıkıyor. Yaralı olmalarına rağmen yarım saatten fazla orada askerler tarafından bekletiliyorlar. Hatta hakaretlere maruz kalıyorlar. Oradaki peşmerge güçleri ve akrabaları gelip Hewlêr'e götürülüyor."

GÜVENLİK AMBARGOSU 

Derecik'in sınır hattında olması nedeniyle "güvenlik ambargosu" altında olduğunu kaydeden Dede, insanların rahat bir şekilde ne tarlalarına ne de yaylalarına çıkabildiğini ifade etti. Her noktada karakol ve kalekollar bulunduğunu dile getiren Dede, ilçe sakinlerinin geçim kaynaklarının da sınırlı olduğunu söyledi. Dede, “Tarım ve hayvancılık yapılamıyor. Zaman zaman hendekler kazılıyor. Kendi ineğini evinin bahçesinde rahat rahat otlatamıyorsun. İnsanlar geçimlerini sağlamak için Irak’tan çay, şeker ve sigara getirip satıyorlar. Bunu herkes biliyor. Bu gidişler sık sık yaşanıyor. Askerler 50 metre uzaklıkta ateş açıyor. Uyarı atışı ile bu kişiler durdurulabilir ve haklarında hukuki işlem yapılabilirdi. Ancak mevzu Derecik ve Kürtler olunca rahat davranabiliyorlar” ifadelerini kullandı. 

KÜRT OLUNCA...  

Asker ve polislerin "korunacaklarını bildikleri" için bu kadar rahat ateş açtıklarını söyleyen Dede, valiliğin kamuoyuna yansımayan olayları örtbas etmeye çalıştığına vurgu yaptı. Kamuoyuna yansıyan olaylara ise "kılıf" uydurulduğunu belirten Dede, “Valilik açıklamalarında ‘kaçakçılardı, sınır geçtiler ve uyarı ateşine riayet etmediler’ şeklinde ifadelere yer veriyor. Türkiye’nin Yunanistan sınırında kimse vurulmuyor çünkü orada Kürtler yok. Burada ciddi bir çifte standart söz konusu. Net bir şekilde Kürtlere düşman olduklarını söylüyorlar. Mesele Kürt olunca sokakta, evinde, tarlada ve sınırda nerede olursan vurulabiliyorsun" diye konuştu. 

Olaylara ilişkin başlatılan soruşturmaların da ya davaya dönüşmediğini ya da yapılan yargılamalarda faillerin aklandığını söyleyen Dede, "Oysa bu ülkede siyaset yürüttüğünüz için 10 yıl cezaevinde kalabiliyorsunuz. Sadece Hakkari’de de değil Kürdün yaşadığı her yerde bu yaşanıyor. Topyekun bir sindirme ve yok etme politikası mevcut. Bunun altında yatan ana neden ise Kürdü bir yüzyıl daha statüsüz bırakmaktır. Bu nedenle Kürtlerin bu olaylara bütüncül yaklaşması gerekiyor" diye kaydetti.  

MA / Dindar Karataş