Adıyaman, Bingöl, Bitlis, Diyarbakır, Muş, Urfa, Şırnak, Dersim ve Van baro başkanları, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği karara ilişkin ortak açıklama yaptı. AİHM’nin, Selahattin Demirtaş’ın “özgürlük ve güvenlik hakkı” ve “seçme ve seçilme hakkı”nın ihlal edildiği ve ilk defa Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamının siyasi nedenlerden kaynaklı olduğuna karar verdiği hatırlatılan baroların açıklamasında, AİHM’in bu kararı açıklanması üzerine; Cumhurbaşkanı’nın karara yönelik yaptığı, “AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” beyanının hukuken kabul edilmesinin imkânsız olan bir açıklama olduğu kaydedildi.

MAHKEMENİN RET KARARI

Bu beyanın, Anayasa'nın 138/2. maddesinin (Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.)  açık ihlali olduğu yönünde hukukçular tarafından eleştirildiği ifade edilen açıklamada, Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği ret kararında kısaca, AİHM kararının bağlayıcı olduğunu, ancak henüz kesinleşmediği için uygulanmayacağını kararlaştırdığı dile getirildi.

‘HUKUKA AYKIRIDIR’

Baroların açıklamasında, AİHM kararının uygulanmasının Anayasal bir zorunluluk olduğuna dikkat çekilerek, “Türkiye AİHS'e imza atmış ve AİHM'in yargılama yetkisini kabul etmiştir. AİHS'in ‘kararların bağlayıcılığı ve infazı’ başlıklı 46. maddesine göre AİHM kararlarının AİHS'e taraf Türkiye dâhil tüm Avrupa devletleri için doğrudan bağlayıcılığı bulunmaktadır. İlgili Anayasa ve milletlerarası sözleşme maddelerinden açıkça anlaşılacağı üzere AİHM kararları Türkiye açısından doğrudan bağlayıcıdır. Bu hususu Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi de teyit etmiştir. Ancak Yerel Mahkemenin, AİHM kararını kesinleşmediğinden bahisle uygulamaması hukuka aykırıdır. Şöyle ki hukuk sistemimizde tutuklunun serbest bırakılmasına ilişkin kararların uygulanması için kesinleşmesi şartı hiçbir aşamada yoktur. Kişinin özgürlüğü söz konusu olduğu zaman mahkeme kararları derhal uygulanması gerekir. Uygulamada da tahliye kararı derhal uygulanır. Daha sonra itiraz mercilerine itiraz edilir” denildi.

ÇELİŞKİLİ KARAR

Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi tutukluluğun devamı kararının gerekçesinde, AİHM kararının kesinleşmediğini açıkça ortaya koyarken 3 no’lu ara kararında kararın kesinleşip kesinleşmediğini “Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığı'na sorulmasına” karar verdiği hatırlatılan açıklamada,  bunun büyük bir çelişki olduğu ve bu durumu hukuken izah etmenin mümkün olmadığına işaret edildi. 

‘TAHLİYE KARARI VERİLSİN’

Baroların açıklamasında, devletin, AİHM tarafından tespit edilen ihlale son vermek ve zararları telafi etmek amacıyla, Bakanlar Komitesinin denetimine tabi olarak, bireysel tedbirleri almakla yükümlü olduğu belirtilerek, “İnsan haklarının korunmasının asıl önemli olduğu husus devletin tüm kurumu ve kuruluşları tarafından özümsenerek yerine getirilmesi ile mümkün olacaktır. Yargı kararlarının uygulanması hiçbir otoritenin onayına bağlı değildir. Yargı kararının uygulanmasının herhangi bir otoritenin onayına bağlanması demek özgür yargı ve adaletin ortadan kalkması demektir. Ayrıca, ülkemizde yargıya olan güvenin artması, demokratik hukuk devleti olma niteliğinin anlamıyla yücelmesi açısından önem arzeden AİHM kararının uygulanma süreci ülkemizin hukuk devleti olma ve adil yargılama hakkı yönünden sınavı olacaktır. Hukuk devleti öncelikle kendi koyduğu kurallara ilk kendisini bağlı sayan, bu kurallara uyan ve bu kuralları yürüten devlettir. Bağımsız yargının AİHM kararına uygun olarak hakkaniyet ile karar vermesi, AİHM kararının ruhuna uygun hareket etmesi, tutukluluğun devamına ilişkin kararının geri alınarak derhal tahliye kararı vermesi ülkemize, hukukumuza ve adalet sistemimize olan güveni artıracaktır” diye kaydedildi.