Şırnak’ın Silopi ilçesinde valilik tarafından 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağının devam ettiği 4 Ocak 2016’da, Karşıyaka Mahallesi’nde Ofis Mahallesi’ne geçen Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Parti Meclisi (PM) üyesi Sêvê Demir, Özgür Kadın Kongresi (KJA) üyesi Fatma Uyar ve Silopi Halk Meclisi Eşbaşkanı Pakize Nayır, polis tarafından yaylım ateşine tutularak katledildi. Polis saldırısında, 3 Kürt kadın siyasetçiyle birlikte İslam Atak (20) da yaşamını yitirdi.

ÖNCE PATLAMA SONRA YAYLIM ATEŞİ

Saldırıdan yaralı kurtulan ve olayı 6 Ocak 2016’da Dicle Haber Ajansı’na (DİHA) anlatan dönemin DBP Silopi İlçe Örgütü yöneticisi Cabbar Çağatay, Ofis Mahallesi’ne geçerken saat 19.00 sıralarında MOBESE kameralarının olduğu noktada bir patlamanın meydana geldiğini belirterek, daha sonra kendilerine ateş açıldığını söyledi. Patlama sonucu kendisinin de içinde bulunduğu 8 kişinin yaralandığını dile getiren Çağatay, partililere ve milletvekillerine bilgi verdikten sonra bölgeye gelen polislerin açtığı yaylım ateşi sonucu Demir, Nayır ve Uyar ile Atak’ın yaşamını yitirdiğini kaydetti.

AMBULANSA ENGELLEME

Dönemin Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Aycan İrmez, olayın yaşanmasının ardından Sağlık Bakanlığı, 112 ve Silopi Devlet Hastanesi’ni aramasına rağmen olay yerine ambulans gönderilmediğini söylemişti. İrmez, ulaştığı dönemin Şırnak Valisi Ali İhsan Su’nun da “çatışma var” bahanesiyle ambulansın olay yerine gitmesini engellediğini dile getirerek, 3 Kürt kadın siyasetçinin infaz edildiğini dile getirmişti. 

İNFAZ İDDİASI

Yine dönemin HDP Şırnak Milletvekili Leyla Birlik de 3 Kürt kadın siyasetçinin polis tarafından sağ yakalanarak infaz edildiğini, tüm girişimlerine rağmen ambulansın kadınların infaz edilmesinin ardından olay yerine gittiğini ifade etmişti. Birlik, kadınları getirildikleri Şırnak Devlet Hastanesi’nde teşhis ettiğini ve yakın mesafeden ağır silahlarla katledildiklerini belirtmişti. 

OTOPSİ RAPORU

Şırnak Devlet Hastanesi’nde yapılan otopsi sonucunda, 3 Kürt siyasetçi bedeninde çok sayıda ateşli silah mermi çekirdeğinin olduğu kaydedilmişti. Aynı yerde katledilen Uyar için atışların "uzak mesafeden" yapıldığı, Demir için ise atış mesafesinin tespit edilmemesi dikkat çekti. Otopsi raporunda, Demir'in ölüm nedenine ilişkin kafatasının parçalandığı ve vücudunda da 11 adet 5x3 santimetre, 2x1.5 santimetre ve 2x1 santimetrelik ateşli silahlara ait kurşun girişlerinin olduğu yazıldı. Nayır'ın cenazesinde ise öldürücü nitelikte 5 adet ateşli mermi çekirdeğinin isabet etmiş olduğu tespit edilmişti.

VALİLİĞİN YALANLAMA ÇABASI

Şırnak Valiliği’nin olaydan 3 gün sonra 7 Ocak’ta infaz olayını yalanlamak için yaptığı açıklamada, 3 kadının çatışmada yaşamını yitirdiğini ve kadınların yanında uzun namlulu silaha ait şarjör bulunduğunu ileri sürdü. Ancak ele geçirildiği iddia edilen şarjörün kadınların üzerlerinden çıkan ve kayıt altına alınan eşyalar arasında olmaması, infazı doğruladı. 

KATLEDİLENLER ŞÜPHELİ OLDU!

3 Kürt kadın siyasetçinin ölümüyle ilgili başlatılan soruşturmada geçen 6 yılda hiçbir ilerleme kaydedilmedi. İlk olarak Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma, yetkisizlik kararıyla Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturmada ise katledilen Demir, Nayır ve Uyar, şüpheli olarak dosyada yer aldı. Soruşturmada ilerleme kaydedilmemesi üzerine avukatların soruşturmanın akıbetine dair taleplerde bulunduğu başvuru üzerine, dosyaya 2018 yılında gizlilik kararı getirildi. Gizlilik kararı tebliğ edilmeyen avukatların, kararın kaldırılmasına yönelik yaptıkları başvuru da yanıtsız bırakıldı. 

6 YILDIR İLERLEME YOK

3 Kürt kadın siyasetçiyle ilgili soruşturmaya dair bilgi veren avukat Gülşen Özbek, geçen 6 yılda hiçbir ilerlemenin kaydedilmediğini söyledi. Kadınların katledildiği bölgeyi izleyen MOBESE kayıtlarının önemli olduğunu, ancak taleplerine rağmen dosyaya eklenmediğini kaydetti. Görüntülerin verilmemesine rağmen kadınların savunmasız bir şekilde katledildiğinin tutanaklara yansıdığına dikkat çeken Özbek, gizlilik kararıyla dosyaya dair bilgi alamadıklarını ifade etti. 

RET GEREKÇESİNE ‘ÖRGÜT ÜYESİ’ KILIFI

Özbek, Sêvê Demir’İn yaşam hakkının ihlal edilmesi nedeniyle Mardin 1'inci İdare Mahkemesi’ne tam dava açılması talebiyle başvuruda bulunduklarını ancak mahkemenin Sêvê Demir’in “örgüt üyesi” olduğu iddiasıyla ret kararı verdiğini söyledi. Özbek, kararın Bölge İdare Mahkemesi’nce onanmasının ardından dosyayı Danıştay’a taşıdıklarını ve bu sürecin devam ettiğini belirtti. 

ÇATIŞMA SÜSÜ

İdare Mahkemesi’nin ret kararına dair Özbek, “Sêvê Demir, Silopi’de siyasetçi kimliğiyle (DBP PM üyesi), bir yurttaş olarak bulunuyordu. Buna dair belgeleri mahkemeye sunmamıza rağmen gizli tanık beyanları esas alındı. Soruşturma dosyasına yansıyan gizli tanık beyanında da Sêvê Demir’in KJA üyesi olması suç olarak yönetiliyor. Yine olay yerinde bulunan tanıklar, basına ve kamuoyuna yansıyan bilgilere göre kadınlar savunmasız bir şekilde katledildi. Buna rağmen ‘Güvenlik güçleriyle çıkan çatışmada güvenlik güçlerinin meşru müdafaa kapsamında hareket ettiği’ ileri sürülerek, başvurularımız reddedildi” diye konuştu. 

‘DUR’ İHTARI YOK

Özbek, İdare Mahkemesi kararına karşı Bölge Adliye Mahkemesi’ne (İstinaf) başvuruda bulunduklarını belirterek, sürecin devam ettiğini kaydetti. Özbek, istinaf mahkemesine yaptıkları başvuruya dair şunları söyledi: “Sêvê Demir’in çatışma yaşanmadan vurulduğunu, örgüt üyesi olmadığını, bu noktada şüpheli dahi olsa, bir kişinin elinde silah bulunmaksızın vurulmasının, doğrudan yaşam hakkı ihlali olduğunu belirttik. Polis Vazife ve Sâlahiyet Kanunu kapsamında kolluk güçlerinin hangi durumlarda silah kullanabileceği düzenlenmiştir. Kolluk, ‘dur’ ihtarı yapılmadan, silah kullanamaz. Nitekim kamuoyuna ve basına yansıyan bilgilere göre, ‘dur’ ihtarı olmadan 3 kadın vurulmuş.”

ZAMAN AŞIMI NİYETİ

Gelinen aşamada gizlilik kararıyla soruşturmanın aydınlatılması taleplerinin denetiminin kısıtlandığını, soruşturmanın şeffaf yürütülmediğinin altını çizen Özbek, “Geldiğimiz zaman içerisinde olayın üzerinden 6 yıl geçti. Hala faillerin tespit edilmemiş olması, ifadesi alınan tek bir kolluk olmaması, bu dosyanın da 1990’lı yıllardaki gibi faili meçhul cinayetlerdeki gibi raflara kaldırılarak, zaman aşımına uğraması niyeti içerisinde olduğu görülüyor” dedi.

MA / Özgür Paksoy