Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

Günay, sözlerine Sakarya’daki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamada yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı dileyerek başladı. 1 Haziran’da başlattıkları “Demokratik Mücadele Programı”nın ikinci aşaması üzerinde duran Günay, “Partimiz, kurulduğu günden bu yana çok çeşitli saldırılara, baskıya maruz kalmasına rağmen hâlâ direnişin ve topluma nefes aldıran bir kale olduğunu defalarca gösterdi” dedi.

Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı, seçilmişlerin rehin alındığı siyasi darbeye karşı HDP’nin halk iradesinden yana takındığı tavırla baskı rejimine karşı cesaretle direndiğini söyleyen Günay, “ 24 Haziran seçimlerinde her türlü hakarete ve engellemeye rağmen hala dimdik ayakta olduğumuzu gösterdik. 31 Mart’ta bütün ayrıksı duruşlara rağmen birlikte hareket etmenin zorbaları, tek adamları nasıl gerilettiğini ve demokrasinin nasıl kazanabileceği ile gösterdik” ifadelerini kullandı. 

‘İKTİDAR BİLİNDİK YÜZÜNÜ GÖSTERDİ’

Günay, 1 Haziran’dan bu yana sokakta, meydanda, Meclis’te mücadeleyi sürdürdüklerini belirterek, “Saray ittifakı-iktidarı çatışma ve savaştan beslenerek yeni saldırı gerekçeleri oluşturmaya devam etti. İktidar, doğayı talan etmeye ve tüm ülke zenginliklerini sermayeye peşkeş çekmeye çalışarak gerçek yüzünü göstermeyi sürdürdü. Toplum düşmanı yüzünü, emekçilerin haklarını daha fazla gasp ederek gösterdi. Erkek egemenliğini büyütmek için kadınlara saldırmaya, kameralar önünde, karakollarda ve evlerde işkence yapmayı sürdürdü. İktidar bilindik yüzünü bir kez deha cinsiyet kimliklerine ve cinsel yönelimlere nefretle bakarak gösterdi”  diye belirtti. 

ANKARA’DAN TÜRKİYE’NİN DÖRT BİR TARAFINA GİDİLECEK 

Meclis’te başlattıkları Demokratik Mücadele Programı’nın ikinci aşamasının detaylarına dair konuşan Günay, şunları söyledi: “Demokratik Mücadele Programı, 1 Haziran’da Eş Genel Başkanlarımızın açıkladığı 9 maddelik tutum belgesi ile başladı. Mücadele programımızı Haziran ayı içinde Hakkari ve Edirne’den Ankara’ya bütün engellemelere, saldırılara rağmen kararlılıkla yürüyerek sürdürdük. Türkiye kamuoyu iktidarın zorba ve saygısız yöntemlerini değil bizim kararlılığımız, çözüm önerilerimizi konuştu. Çünkü bu yürüyüş Hakkâri’den, Karadeniz’in tulumu ve horunu ile başladı, Edirne ve Kandıra hapishanesinden yükselen direniş ve özgürlük sesiyle başladı. Birinci aşamadan Türkiye’nin iki yakasından Ankara’ya yürümüştük, şimdi Ankara’dan yola çıkarak Türkiye’nin dört bir tarafında toplumun her kesimiyle buluşacağız.”

‘HEP BİRLİKTE’ DİYECEĞİZ

Mücadelelerinin ikinci aşamasında da iktidara karşı toplumsal muhalefeti örebilecek güç olacaklarını “Hep Birlikte” diyerek sağlayacaklarını ifade eden Günay, “Savunma hakkını gasp etme konusunda kararlı olduğunu gösteren AKP-MHP blokuna karşı bizler de hep birlikte savunma hakkını korumak için program takvimimizi 6 Temmuz’da başlattık. Meclis’te iktidarın teklifini geri çekmesi veya Genel Kurul’dan geçmemesi için tüm gücümüzle çalışma ve direnme kararı aldık. Bu anlamıyla bu ucube yasa tasarısına karşı baro başkanlarının ve avukatların yaptığı Ankara yürüyüşünü bir kez daha kutluyoruz” dedi.

HERKES İÇİN HAK, HUKUK, ADALET 

Günay, Ankara’da 20 Temmuz’da gerçekleştirecekleri buluşmanın siyasallaşan yargı yerine hukukun bağımsızlığı ve üstünlüğüne olan inançlarından doğduğunu da dile getirdi. Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ankara’da yapacağımız bu buluşmada aynı zamanda Türkiye’nin her yerinden KHK ile işinden edilen öğretmenleri, akademisyenleri, emekçileri buluşturacağız. Adalet mücadelesini elbette sadece meclisteki ‘çoklu baro’ düzenlemesiyle sınırlı görmüyoruz. Hak, hukuk, adalet mücadelesi bugün Türkiye’de herkes için temel talep, temel gereksinim haline gelmiştir. Ayrım gözetmeden hepimize yönelen bu saldırılara, haksızlıklara ‘Hep Birlikte’ karşı çıkmak zorundayız.”

AYTAÇ VE ÜNSAL’UN DURUMU

Türkiye’de yargının ‘bağımlı hale’ geldiğini vurgulayan Günay, “AKP sistemli bir şekilde topluma hukuksuzluğu dayatıyor. Barolar düzenlemesi ile hukukun tabutuna son çivi çakılmak isteniyor. Bu hukuksuzluk ve adaletsizlik insanları canından ediyor, toplumu çürütüyor. Çeteler serbest bırakılırken, bugün siyasi düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde binlerce hasta tutuklu ölüme mahkum edilmiş durumdadır. Milletvekili, belediye eşbaşkanı, siyasetçi, akademisyen, gazeteci, yazar, aydın, yani muhalefet eden on binlerce kişi tutsaktır. Meslektaşlarımız Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal, aylardır ölüm orucu eylemi ile adalet talebinde bulunmaktadır ve bu eylem artık kritik aşamayı geçmiştir. Bu vesileyle bir kez daha Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın talepleri yerine getirilmesi çağrısı yapıyoruz” diye konuştu.

‘ŞENYAŞAR AİLESİNİN YANINDAYIZ’

Şenyaşar ailesine yönelik 14 Haziran 2018 tarihinde gerçekleştirilen katliam davasının dün Malatya Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandığına dikkat çeken Günay, “Esvet Şenyaşar ve iki oğlunun katledilmesi siyasi nedenlerle planlı bir katliamdı. AKP milletvekilinin devletin gücünü arkasına alarak sebep olduğu bu katliam sorumlularının adil bir şekilde yargılanacağı ve hak ettikleri cezaları alacağı konusunda son derece kuşkuluyuz. Çünkü şimdiye kadar benzer durumda olan binlerce katliam davasında sorumlular aklandı, katliamcılara cesaret verildi. Her ne olursa olsun Şenyaşar ailesinin yanında olduğumuzu bir kez daha vurgulamak istiyorum” dedi.

DEMOKRASİ BULUŞMALARI

Günay, Demokratik Mücadele Programı’nın detaylarına ilişkin şu bilgileri paylaştı: 

“Demokrasi Buluşmamız 5 temel başlıktan oluşuyor. ‘Halklar ve İnançlar’, ‘Adalet’, ‘İş-Aş’, ‘Gençlik’, ‘Ekoloji’ başlıklarını destekleyecek etkinlikler ile demokrasi mücadelesini büyüteceğiz. Hatay’da yapacağımız Halklar ve İnançlar Buluşması birlikteliğin, çoğulculuğun, rengin önemine dikkat çekecek. Türkü, Kürdü, Arabı, Ermenisi, Süryanisi, Sunnisi, Alevisi, Hristiyanı, Êzidîsi, inanmayanı (Ateisti) ile halklar ve inançlar bahçesi olan partimizin bu buluşma ile kutuplaştırıcı zihniyete karşı birlikteliği sarmalayacak bir tutkal görevi göreceğini düşünüyoruz.

İŞ-AŞ DEMOKRASİ BULUŞMALARININ OMURGASIDIR

Kıdem tazminatına karşı gaspın yeniden gündeme geldiği, güvencesiz çalışma yelpazesinin genişletildiği ve sermayeye yeni peşkeş paketlerinin hazırlandığı bugünlerde emeğin hakkını savunacak İş-Aş Buluşması, Demokrasi Buluşmalarının omurgası niteliğindedir. Emek ile ilgili iki farklı etkinliğimiz var. Birincisi tarımın öneminin ve mevsimlik işçiliğin yakıcılığının yoğun olduğu bugünlerde Urfa’da büyük bir buluşma ile yapılacak. İkincisi, büyük buluşma fabrikalarda hayatları hiçe sayılan işçilerin emeklerinin gasp edildiği bir fabrika buluşması olacak. 

GENÇLİK BULUŞMASI

Bir diğer temel başlığımız ise gençliktir. Yaz dönemine girdik. Milyonlarca yeni mezun genç işsizler ordusuna katıldı. Milyonlarca genç, güvencesiz koşullarda çalışıyor. ‘Z kuşağı’ ile ilgili tartışmalar tüm mecraları sardı. Ayrıca hazırlığı yapılan yasa tekliflerinden birinin içeriğinde 25 yaş altı emekçilerin haklarını gasp etmeyi planlayan düzenlemeler var. Bunlarla birlikte gençler tüm topluma direnmenin metotları konusunda yeni yöntemlerin olduğunu gösteriyor ve öğretiyor. Gençler sarayın yaptığı etkinlikte ‘oy yok’ diyerek cesareti büyütebiliyorlar. Bu nedenle Gençlik Meclisi öncülüğünde İstanbul’da büyük bir ‘Gençlik Buluşması’ yapacağız.

EKOLOJİ BULUŞMASI

Başka bir temamız ise ekolojidir. AKP’nin tüm Türkiye’yi çölleştirme ve patronlara peşkeş çekme anlayışına karşı partimiz HDP, tüm Türkiye’yi koruma misyonunu sonuna kadar yerine getirecektir. Karadeniz’de yol ve santral projeleriyle; İstanbul’da 3. Havalimanı. köprü uygulamaları ve Kanal İstanbul hayaliyle; Ege’de Kaz Dağları’nın meşesini, çınarını, çamını, keçisini, geyiğini, yaban hayatını maden şirketlerine tercih etmesiyle ya da Aydın’da incir ağaçlarını kurutan jeotermal santralleri ile; Kürdistan’da Munzur’un yeşilinin ve maneviyatının yok edilmeye çalışılması ya da Cudi’nin, Gabar’ın yakılması veya Hasankeyf’te tarihi belleğin betona gömülmesiyle; Akdeniz’in suyuna ve geleceğine düşman bir şekilde nükleere teslim edilmeye çalışılmasıyla ülkenin her yanında talan politikası sürdürülmektedir. 

‘HASANKEYF AKP’NİN UTANÇ BELGESİ’

Hasankeyf’te yaşanan ekolojik, tarihi, kültürel soykırımdır. Doğu ve batı kültürünün izlerini günümüze kadar taşıyan, 12 bin yıldır insanların yaşadığı ve 19. yüzyıla kadar bölgenin en büyük yerleşim yerlerinden birini oluşturan Hasankeyf Antik Kenti sular altında bırakıldı. Geçen hafta basına yansıyan fotoğraflar, AKP iktidarının utanç belgesidir. Ama utanacaklarına ‘Hasankeyf’in yeni yüzü’ diyerek bide utanmazlıklarını dışarı vuruyorlar. Kültürel, sosyal ve ekolojik olarak Yukarı ve Aşağı Mezopotamya’da büyük yıkımları getirecek olan Ilısu Projesi’nin iktidarın iddia ettiği gibi sosyo-ekonomik hiçbir getirisi yoktur, tam aksine, talan, yıkım ve tahakküm projesidir. 12 bin yıllık bir tarih, onlarca medeniyet ve silinen insanlık hafızası. 

İktidarın akıl almaz doğa düşmanlığından yaban hayvanları da payına düşeni alıyor. 

İstanbul’da yapacağımız bu etkinlikte Derelerin Kardeşliğini savunanlar ile Munzur Özgür Aksın diyenler; Mezopotamya Ekoloji Hareketi ile Kaz Dağlarını Korumak isteyenleri ve Kanal İstanbul projesine karşı çıkmak isteyenlerin buluşmasına öncülük edeceğiz.   

KİLYOS

Tüm bu buluşmaların yanında cenazelerle beraber insanlığı da Kilyos’ta kaldırıma gömenlere karşı durmak için bir araya geleceğiz. 

İZMİR DEMOKRASİ BULUŞMASI

İzmir’de büyük bir Demokrasi Kürsüsü kurarak her kesimin tepkisini, talebini, isyanını ve hayalindeki demokratik Türkiye’nin ne olduğunu duyuracağız.

Kürt coğrafyasının her yerinde süren saldırı, zülüm ve işgal girişimlerine karşı tüm Kürt siyasi yapılarıyla  beraber tepkimizi Amed’de göstereceğiz. 

Bu açıklama tarihe sahip çıkmak ve o dönemlerden bugünlere işkenceyi savunanları teşhir etmek için oldukça önemlidir. Bu vesileyle 14 Temmuz’da işkencedeki insan çığlıklarını dünyaya duyurmak için bedenini ölüm orucuna yatıran devrimcileri Kemal Pir şahsında saygıyla anıyoruz. 

KENAN EVREN’İN YAPTIKLARINA TAŞ ÇIKARACAK UYGULAMALAR

Biliyorsunuz 12 Eylül faşizmi Diyarbakır E Tipi ve Ulucan mahpushanelerini işkencehanelere çevirmişti. AKP-MHP iktidarı bugün Kenan Evren’in yaptıklarına taş çıkaracak uygulamaları devreye koydu. Cenazeye, canlıya, mezara işkence yapılıyor. Görüntüler, fotoğraflar yayınlanıyor ama AKP temsilcileri, valiler, emniyet müdürleri açıklama yapma gereği duymadan işkencecileri savunuyorlar. Bu utanç tablosundan hiç mi rahatsız olmuyor bunlar? Olmuyorlar. Çünkü bu işkenceler iktidarın onayı ile gerçekleşiyor.   

14 TEMMUZ DİRENGEN RUHU İLE DİRENİŞ HAYKIRACAĞIZ

Seçilmişlerin rehin alınması ve insanlık dışı işkence uygulamalarını o günlerde yapanlar deneyimlerini bugünkü iktidara aktarmıştır. O dönem yapılanlar sadece format değiştirerek bir bütünsellik içinde bugünde devam etmektedir. Bizlerde geçmişin bütünselliği ve öğrettikleri ile bu mekanların önünden 14 Temmuz’un direngen ruhu ile direniş gücümüzü haykıracağız.”

HEP BİRLİKTE YAPACAĞIZ

Günay, açıkladıkları “Demokrasi Buluşmaları”ndaki tüm eylemsellikleri ve etkinlikleri sadece kendileri yapmayacağını, toplumsal muhalefetin öncü görevini üstlenerek, her konu ile ilgili mücadele veren kesimlerle birlikte hareket edeceklerini de söyledi.

‘AKP VARLIĞINI SAVAŞA BAĞLAMIŞTIR’

Türkiye’nin en büyük sorunlarından birinin içerde ve dışarıda sürdürülen savaş siyaseti olduğunu vurgulayan Günay, “AKP iktidarı, içeride ve dışarıda varlığını savaşa bağlamıştır. İçeride duyarlı tüm toplumsal kesimlere yönelik görülmemiş bir baskı yürütürken, dışarıda da mezhepçi, yayılmacı ve Kürt düşmanı zihniyeti nedeniyle pek çok yerde sıcak savaştadır. Bu haliyle dünyada ne yapacağı kestirilemeyen, kimseye güven vermeyen ve önü alınması gereken bir iktidar pozisyonuna gelmiştir. HDP olarak, AKP hükümetinin bölgede sürdürdüğü yayılmacı, maceracı savaş politikasına karşıyız. Bu yayılmacı siyasetin Türkiye toplumuna kazandıracağı bir şey yoktur” dedi.

 İKTİDARA UYARI

İktidara seslenen Günay, şunları söyledi: “AKP hükümetini uyarıyoruz, Kürde düşmanlık siyaseti temelinde sınırların dışına taşıdığınız savaş siyasetine karşı Kürt halkının rızası yoktur. Türkiye toplumu bu siyasetinizi onaylamıyor. Ülke dışındaki tüm askeri üsleri kapatın, operasyonları durdurun,  ülke içinde ve dışında sorunları diyalog ve müzakere ile çözmenin yolunu bulmalısınız. Aksi takdirde Türkiye’yi içerde ve dışarda mecbur ettiğiniz karanlık yolculuğunuzun sonu iktidarınız için hüsran ve yenilgidir.

‘ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİTLE BAŞLAYIN’

Örneğin Sayın Abdullah Öcalan üzerinde yürütülen hukuk dışı, siyasi tecridi kaldırıp, onun Türkiye’nin tüm sorunlarının çözümüne dair düşüncelerinden yararlanarak bu çatışma ve savaş siyasetine son vermeye başlayabilirsiniz. Daha sonra barolara müdahale yasasını geri çekin, infaz eşitliğini sağlayın ki siyasi tutsaklar özgürlüklerine kavuşsun, ihraç ettiğiniz emekçilerin işlerini iade edin, mezarlardan elinizi çekin. Kadına karşı suç işleme özgürlüğüne son verin ve kadın kazanımlarına el uzatmaktan vaz geçin. El koyduğunuz belediyeleri halkın iradesine saygının gereği gerçek sahiplerine iade edin.”(Mezopotamya Ajansı)