Haber ve görüntü: Sedat Türlü

Yaşıtları Üniversite okuyup gelecek hayali kurarken 19 yaşında genç bir göçmen olan Murtaza Atay Türkiye’de yaşamış olduğu tüm olumsuzluklara rağmenayakta kalmaya çalışıyor.

Son 2 yıldır medyada en çok önümüze çıkan konuların başında Afganistan halkının göçü ve sonrasında yaşananlar geliyor. 2021 yılında Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesiyle sık sık Afganların Türkiye’ye giriş videolarını izlemeye başladık. Medya’da göçmen karşıtı grupların yansıttığı olumsuz videolar ile Afganlar ile birlikte tüm göçmenler Türkiye’de daha zorlu koşullarda yaşamaya başladı. Öyle ki 10 yaşındaki çocuklarda bile mülteci nefreti oluşturuldu. Oysaki Afganların Türkiye ve çevre ülkelere göçü yeni değil. 40 yıldır süren savaş ve kötüye giden ekonomi nedeni ile Afganlar dağları aşarak geçim derdine düşüyor. 

Türkiye ve çevre ülkelere göçmek zorunda kalan Afganlar önce ucuz iş gücü olarak kullanılmaya başlıyor. Elbette ki ‘makûs talih’ olarak kabul edenlerin sayısı bir hayli fazla olsa da ucuz iş gücünü kabul etmeyip kendi hikâyesini yaratan göçmenlerin sayısı da gün geçtikçe artıyor. Özellikle metropollerde hurda ve kâğıt toplayıcılığı ile başlayan birçok Afgan ve Pakistanlı kendi işyerlerini açarak kazançlarını ellerinde tutmaya başladı. Kürtlerin yaşadığı bölgelerde diğer bölgelere nazaran daha rahat yaşayan göçmenler ise kendi hikâyesini daha erken yazmaya başlıyor. 

Kadın sigortacılar: ‘Kadınların yapamayacağı hiçbir iş yoktur’ Kadın sigortacılar: ‘Kadınların yapamayacağı hiçbir iş yoktur’

Yaklaşık bir yıldır Kars ilinde göçmen olarak yaşayan Afganistanlı 19 yaşındaki Murtaza Atay, çalıştığı iş yerlerinde saati 5 TL’den daha az çalışarak başladığı iş hayatının altıncı ayında kendi iş yerini kurarak geçimini kendi elinde tutmaya başlıyor. Türkiye’den önce İran’da göçmen olarak yaşarken de aynı ekonomik ayrımcılığa maruz kalıyor. Kimliksizlik ve ucuz iş gücü gibi tüm olumsuz koşulları deneyimleyip kısmi başarı elde ettiğini söylüyor. Ancak bu başarıya rağmen kötüye giden Türkiye ekonomisinden oda nasibini alıyor. 

Atay, Afganistan’da yaşarken ilk zamanlarda sadece babasının İran’a giderek onların geçimini sağlamaya çalıştığını belirterek şöyle devam ediyor; “Babamın tek başına çalışması yetmiyordu bizde babamdan ayrı kalamıyorduk. O nedenle ailecek İran’a göçtük. Uzun yıllar orada da çalıştım. Terzilik yaptım daha çok. Ancak yaşım 18’e geldiğinde ülkeden çıkmak zorunda kalacaktım. Çünkü beni Afganistan’a teslim edeceklerdi. İki seçeneğim vardı ya orada kalıp polislerden sürekli saklanacaktım. Ya da başka bir yere göç edecektim.” 

Atay Afganistan’da iş olmadığı için göç ettiklerini tekrarlıyor. Afganistan’da 8 yaşında bile hem okuyup hem de terzilerin yanında çıraklık yaptığını ekliyor. Atay, “yedinci sınıfa kadar okumuştum ama İran’a geçmek zorunda kalınca okulu bıraktım. İran’da mecburen çalıştım. Düşük ücretler vardı ama bir düzen oturtmuştuk. 18 yaşıma geldiğimde ülkeden ayrılmak zorunda kaldım. Daha önce sadece babamdan ayrı düşmüşken bu sefer hepsinden uzak kaldım” diyerek iç çekiyor.

Daha önce dayısının Türkiye’de yaşadığını söyleyen Atay, “ Dayım beni aradı ‘Mesleğin var buraya gel’ dedi. Bende aslında mecbur kaldım. Tek seçeneğim vardı. O nedenle Kars’a kadar geldim. Türkiye’ye geldiğimde Türkçe bilmiyordum. Başka birinin yanında çalışmaya başladım kendisi buralıydı. Dil bilmiyordum günlük 50 TL alıyordum. 20 TL sigaraya verdiğimde 30 TL kalıyordu çok zor geçinebiliyordum. Sonra dil öğrendim ve başka terzilerde çalışmaya başladım. Ama baktıkça aslında işi zaten bildiğimi ve herhangi bir ustaya ihtiyacımın olmadığını fark ettim. Benden önce bu dükkanda yine Afganlar vardı onlar devretmek istiyordu bende çevremden borçlanarak burayı aldım” ifadelerini kullanıyor. 

Konuştuğu her cümlede kimliksiz yaşamanın zorluğu ve hüznü gözlerinde okunuyor Atay’ın. Müşterilerine yaklaşımı dükkanın sahibinden daha çok yeni giren işçi bir çocuk utangaçlığında olan Atay, ekonominin kötü gidişatı nedeniyle geçinmekte zorluk yaşadığını söylüyor. Atay son olarak şu cümlelere yer veriyor; “ Şuan kış olduğu için çok fazla iş yok ama yazın biraz daha iyi oluyor. Aileme arada para gönderiyordum ancak fazla gönderemem çünkü burada da her şey pahalı ve hayat zor. Kış koşullarında hem iş yok hem de ev ve dükkânın ayrı ayrı elektrik ve doğalgaz faturası ile kiralar derken çok zor oluyor. Ailemin burada olmasını isterdim ama bakınca burada da durum çok zor olmuş. Bazen onlara uzaktan destek olmaya çalışıyorum yine. Ama pahalılık izin vermiyor.”

Bu içerik Avrupa Birliği tarafından finanse edilen Gazeteciler Cemiyeti’nin “Basın Evi Destek Aracı (BEDA)” programı kapsamında hazırlanmıştır.