Koronavirüs (Kovid-19) salgınından kaynaklı ölüm ve vaka sayılarının artması üzerine 29 Nisan’da başlayan “tam kapanma” 17 Mayıs’a kadar sürecek. Türk Tabipler Birliği'nin (TTB) “geç kalınmış ve bilim dışı” şeklinde yorumladığı karar sonrası da milyonlarca işçi çalışmaya devam ediyor. Başta sanayi ve inşaat olmak üzere zorunlu olmayan mal ve hizmet üretiminde milyonlarca kişi şu an iş başında. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) geçtiğimiz günlerde yayınladığı raporu göre, bu işçilerin sayısı 16,4 milyon.  

DERT SALGIN DEĞİL ALGI 

Üretimin devam ettiği ve işçilerin yüzde 80’inin çalıştığı bir sürecin “tam kapanma” olarak görülemeyeceğini vurgulayan Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası (Dev Yapı-İş) Genel Başkanı Özgür Karabulut, "iktidar salgını değil algıyı yönetmeye çalışıyor" dedi. İktidarın salgın sürecini işverenlerin çıkarları doğrultusunda yönettiğini kaydeden Karabulut, “Önceden eğitim ve sağlık patronu olan bakanların ihtiyaçları için önlemler gevşetildi. Bugün de turizm patronu olan turizm bakanının otelleri canlansın diye kararlar alınıyor” diye belirtti. 

DESTEKLİ KAPANMA ÖNERİSİ 

İşçilerin tıka basa otobüslerle işe gittiklerine dikkati çeken Karabulut, “İşçilerin yaşamını önemseyen bir iktidar ne yazık ki bu topraklarda yok. Tek düşündükleri patronların çıkarları ve kendi iktidarları. Ama bu durum böyle gitmez” dedi. Salgının önlenmesi için zorunlu çalışması gerekmeyen tüm işletmelerin 28 gün kapatılması gerektiğini vurgulayan Karabulut, “Burada çalışanlara gelir desteği verilmesi gerekiyor. Bizim kasamızdan patronlara verilen destekler işçilere verilmeli. Gelir desteği verilmeli ki tam kapanma olsun. Salgının yayılım hızı böyle azalabilir. Araştırmalar gösteriyor ki salgın işyerlerinde yayılıyor. İşçi sağlığı sorunu bir halk sağlığı sorunu haline geliyor” diye konuştu. 

SETLER KAPATILMALI 

"Tam kapanma" kararını eleştiren Sinema Emekçileri Sendikası (Sine-Sen) Örgütlenme Daire Başkanı Galip Görür, “Tam kapanmada setlerin çalışması hayati bir şey değil. Bir insan yeni bir film izlemese ya da dizinin yeni bölümünü izlemese hayati bir sıkıntı içine girmez. Ama setlerde insanların yan yana gelmesi hayati bir sıkıntı çıkarıyor. Yüzlerce insan yan yana çalışıyor. İnsanlara virüs bulaşıyor” ifadeleri kullandı. 

Setlerin de yasaklara dahil edilmesini isteyen Görür, “Çalışanların ise bu zamanda paralarının ödenmesi gerekiyordu. Setlerin yasaklanması bir ara muallakta kalmıştı ama yapımcılar ve onların dernekleri biraz baskı yaparak setlerin çalışmasını sağladılar” dedi.

HASTA İŞÇİLER ÇALIŞTIRILIYOR

Tekstil fabrikasında çalışan Bünyamin Alkan, pandemi sürecinde kronik hastalıkları olan işçilerin dahi çalıştırıldığını anlattı. İşçilerin hem pandemi hem de hak gasplarına karşı mücadele ettiğini ifade eden Alkan, “Sigorta hakkımız elimizden alındı. Emekliliğe yönelik bir prim yatışı olmadı. Daha sonra nakdi yardım adı altında bir ödenek oldu. O da zaten 49 TL gibi bir parayı kapsıyordu. Maalesef verilen para da hiçbir şeye yetmiyor” diye dert yandı. Alkan, salgın sürecinde işçilerin açlık ile yüz yüze bırakıldığını kaydetti.  

'TEK YOL DİRENİŞ' 

Pandeminin tavan yaptığı süreçte işçilerin fabrikalara ve şantiyelere gönderildiğine dikkati çeken tekstil işçisi Ercan Tilmaş ise, kararların sınıfsal çıkarlar gözetilerek alındığını dile getirdi. Tilmaş, "topyekun bir direnişle" bu sistemin değişebileceğini söyleyerek, işçiler arasında ayrım yapılmadığını kaydetti. Tilmaş, “Komiteler veya emek meclisleri kurarak örgütlü bir toplum inşa elde edebiliriz. Başka kurtuluş yolumuz yok. Çürümüş sisteme karşı tüm kesimleri mücadeleye çağırıyorum" ifadelerini kullandı.