Mêrdîn’in Mîdyad (Midyat) ilçesinde 1994 ile 1996 yılları arasında gözaltında kaybedilen Şehmus Eroğlu, Hüsni Çankaya, Nihat Aydoğan, Abdüllatif Şahin, Tevfik Ay, Mehmet Emin Atuğ, Şükrü Demir, Hizni Bilmen ve Abdülkadir Demir’e dair 2012 yılında başlatılan soruşturma kapatıldı. 

Dönemin Karakol Komutanı Hilmi Kahraman ile astsubaylar Mehmet Ziya Odabaş, Metin Çetin, Murat Sevim ve Adem Kılıç hakkında açılan soruşturmanın kapatılmasına “zaman aşımı” gerekçe gösterildi. Kararda, 9 kişinin öldürüldüğüne dair “herhangi bir delilin olmadığı” savunuldu.

KARARA İTİRAZ EDİLDİ 

14 Mayıs 1995'te gözaltına alındıktan sonra kendilerinden bir daha haber alınamayan Mehmet Emin Atuğ, Şükrü Demir, Hizni Bilmen ve Abdülkadir Demir, Mîdyad’a bağlı Kerşafê kırsal mahallesinden. 4 isim, aynı zamanda akraba. Aileden bazı kişilerin PKK’ye katılmasının ardından köy muhtarı ve 3 azası ile birlikte gözaltına alındılar. Askerler, daha sonra 4 ismi serbest bıraktıklarını iddia etseler de kendilerinden bir daha haber alınamadı. Karakoldaki askerler de 4 ismin yakınlarına, “PKK’ye katılmışlardır” cevabı verdi.

Dosyanın kapatılmasına da olayın yaşandığı yıllarda 4 ismin yakınlarına verilen yanıt gerekçe gösterildi. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, “PKK’ya katıldıkları değerlendirilen” ve “PKK tarafından öldürülmüş olabilecekleri” iddialarıyla soruşturmayı yürüttü. Savcı, herhangi bir delil bulunamadığına işaret ederek, dosyada zaman aşımı kararı verdi. İnsan Hakları Derneği'nden (İHD) avukat Erdal Kuzu, karara itirazda bulundu. 

29 YILDIR DEVAM EDEN ARAYIŞ 

29 yıldır kaybettikleri 4 yakınlarının akıbetleri için mücadele veren aileler, savcının dosyayı kapatmasına tepkili. Fatma Atuğ, kaybedildiğinde 70 yaşında olan Mehmet Emin Atuğ’un eşi. Aynı zamanda kaybedilen Hizni Bilmen’in kuzeni, Şükrü ve Abdulkadir Demir’in ise kız kardeşi.

Yaşananlara tepki gösteren Atuğ, "Serbest bıraktıklarını söylediler. Ama gelen olmadı. Akşam saatlerinde yine silah sesleri gelmeye başladı. Cam kırıldı, bardaklar, tepsiler, dolaplar hepsi yere düştü. Her şey halının üzerine yıkılmıştı. Sabah oldu, kapı çalındı. Korucular ve askerler gelmişti. Kızımın nerede olduğunu sordular. Ben de eşimin ve akrabalarımın devlet tarafından alındığını, bırakılmadıklarını söyledim. 'Eşin PKK’ye katılmış’ dediler. Evimizi başımıza yıktılar. Ama davamızdan geri dönmeyeceğiz. Aramaya ve sormaya devam edeceğiz. İki kardeşim, Hacı Ahmet, amcamın oğlu... Nasıl unutacağım?" sözleriyle yaşananları anlattı. 

'NASIL UNUTACAĞIZ?'

29 yıldır "işkence" çektiklerini dile getiren Atuğ’un kızı Zekiye Atuğ, tanıklıklarını işaret ederek, "Ne olursa olsun davamızdan geri dönmeyiz. Çocuklarımızın çocukları da olsa bu dava sürecek. Babam, 2 dayım, amcamızın oğlu… Kim ne derse desin, biz davamızdan dönmeyiz" dedi. 

Olay gününde yaşananları anlatan Atuğ, "22 nüfus babamın evindeydi. Akşam toplarla babamın evini bombalamaya başladılar. Amcam yere düştü. Diğer amcam da öyle. Onun da hayvanları ölmüştü. Babamın evini delik deşik ettiler. Gazeteci istedik, kimse gelemedi. Sesimizin duyulmasına izin vermediler. Ne çıkmaya izin veriyorlardı ne de kimsenin yanımıza gelmesine. Annemin kafasını yardılar. Sopayla vuruyorlardı. Köyde dayak atılmadık kimse bırakılmadı. Köylülerin hepsini yarı ölü hale getirmişlerdi. Sonradan ölenlerin hepsi onların işkencesinden öldü. Bu kadar şey yaşandıktan sonra nasıl bu davanın peşini bırakacağız? Biz davamızdan geri dönmeyiz. Biz işkence gördük, başkası görmesin" ifadelerini kullandı. 

‘KEMİKLERİMİZİ VERSİNLER’

Gözaltında kaybedilen Hizni Bilmen’in eşi Şükriye Bilmen, eşi ve akrabalarının karakola gittikten sonra bir daha dönmediklerini söyledi. Yıllardır yakınlarını bulmaya çalıştıklarını belirten Bilmen, "Tanklarla, toplarla köye saldırdılar. Herkesi dayaktan geçirdiler ve işkence ettiler. Sabaha kadar köyü bombalayıp, kurşun yağdırdılar. Biz köyde kimse kalmadı diye düşündük. Sabaha kadar taradılar. Bütün evleri yıktılar, hayvanlarımızı öldürdüler, insanlarımızı öldürdüler. O kadar çok şey yaptılar ki artık dile gelmiyor” dedi. 

Eşini ve akrabalarını sorduklarında “Kızlarınız ne zaman gelirse onlar da o zaman gelecek” cevabı aldıklarını paylaşan Bilmen, "29 yıl geçti. Her yere başvurduk, bir sonuç alamadık. Hepsi de hacıydı. Madem geri getirmediler, kemiklerini neden vermiyorlar?  Biz davamızın arkasındayız. Sağ olduğumuz sürece unutmayacağız ve davamızdan vazgeçmeyeceğiz. Kemiklerimizi versinler. Bir Fatiha okuyalım" diye konuştu. 

‘ÖLSEM DE VAZGEÇMEM’

Şükrü Demir’in eşi Sultani Demir ise, yaşananları anlatarak, yakınları için verdikleri mücadeleye vurgu yaptı. Demir, devlet dairelerinde kendisine “davandan vazgeç, maaş bağlayalım” denildiğini aktaran Demir, “Sağ olduğum sürece davamdan geri dönmem. Ben maaş için bu yola çıkmadım. Ben bunu yapanlardan hesap sormak için çıktım yola” dedi.

MA / Ahmet Kanbal