Ekonomik krizin en çok etkilediği kentlerden olan İstanbul’da yaşam her geçen gün daha da zorlaşırken, toplumun önemli bir kesimi ise zor şartlara rağmen hayata tutunmaya çalışıyor. Güngören ilçesine bağlı Merter semtindeki tekstil bölgelerinde emekli olmasına rağmen hamallık yapmak zorunda kalan işçisinden, nakliyecisine, seyyar tezgahlarda iş yapanlardan işverenlere kadar birçok kesim krizin yaşamlarını kötü bir şekilde etkilediğini ifade ederek, bunun sorumlusunun siyasi iktidar olduğunu söyledi. 

‘HER AY İÇERİDEYİZ'

Bir firmada ambar işçisi olarak çalışan Şükrü Can adlı yurttaş, aylık yaklaşık 3 bin TL civarında maaşı olduğunu ve bu maaşla ihtiyaçlarını karşılamalarının mümkün olmadığını ifade etti. Bir çocuğu ve eşi ile birlikte 3 kişilik bir aile olduklarını söyleyen Can, “Hele hele bu zamanda bu ücretlerle ihtiyaçlarımızı karşılamamız çok zor. Üç kişilik bir çekirdek aile olmamıza rağmen geçinemiyoruz. Bin 150 TL kira veriyoruz. Mutfak masrafı en kötü ihtimal bin TL’yi buluyor. Faturalar kışa girdikçe artmaya başladı. Hesaba kitaba gerek yok, aylık minimum 4 bin TL giderimiz oluyor. Faturalar ve ekstra giderlerle beraber her ayı içeride bitiriyoruz. Hayat şartları çok zor, bu şartlarla geçinemiyoruz. Her gün gözümüzü ayrı bir zam ile açıyoruz. Biriken faturalarımızı ödeyebilmek, geçinebilmek için bu yüklerin altında saatlerce çalışıyoruz” diye konuştu.

‘DERDİMİZ GEÇİNMEK’

Kötü gidişin sorumlusunun ekonomiyi yönetenler olduğuna dikkat çeken Can, “Yöneticiler halkı ve halkın yaşam tarzını hor görüyor. Kazananlar zaten kazancına kazanç katarak gidiyor, onun altındaki insanlar da her gün yarın ‘nasıl geçineceğim, nasıl kiramı faturamı ödeyeceğim’ derdinde. Bu ülkede bu insanların tek derdi geçinmek” dedi.

‘HERŞEYDEN KISARAK YAŞIYORUZ’ 

Mağazalarda çıkan ürünlerin nakliye ve dağıtım işlerini yapan Ahmet Kandemir (33) isimli yurttaş, ağabeyiyle çalışarak 8 kişilik bir aileye baktıklarını ifade ediyor. Tüm çabalarına rağmen ekonomik olarak çok sıkıntı yaşadıklarını belirten Kandemir, “Hayat pahalılığı belli, verilen maaşlar belli. Her şeye zam geliyor. Daha geçen hafta elektriğe zam geldi. Giderlerim baya arttı. Yaklaşık 30 senedir İstanbul’dayız, çalışıyoruz. Daha zar zor bir daire sahibi olabildik. O kadar çalışıyoruz ama karşılığını alamıyoruz açıkçası. Ben bekarım ama bu hayat şartlarında da evlenmek istemiyorum. Her şeyden kısarak yaşıyoruz. Bu şekilde idare etmeye çalışıyoruz. Ay sonunda kazancımızdan geriye elimizde bir şey kalmıyor” ifadelerinde bulundu.

NEDEN AKP POLİTİKALARI

Krizin sebebinin AKP’nin politikalarından ve ekonomik hatalarından kaynaklandığına işaret eden Kandemir, “Dolar 8 TL’nin üstüne çıktı. Bununla beraber TL de eriyor. Bu da otomatikman bize de yansıyor. Çünkü birçok şey yurtdışından alınıyor. Kendi üretimimiz diyebileceğimiz bir şey yok. Fasulyesinden nohuduna, mercimeğine kadar her şey yurtdışından getiriliyor. Bunlarda dolarla geldiği için dolar yükseldiğinde fiyatlar artıyor. Bu da bize hayat pahalılığı olarak yansıyor” diye belirtti.

‘GİTTİKÇE FAKİRLEŞİYORUZ’

Sakettin Eryılmaz isimli nakliyeci de, tüm işçi ve emekçilerin kötü şartlarda kötü ücretler karşılığında çalışmak zorunda bırakıldığının altını çizerek, küçük bir işveren kesimin gittikçe zenginleşirken toplumun önemli bir bölümünün de sürekli fakirleştiğini söyledi. 

Eryılmaz, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Askıda Ekmek” kampanyasına ilişkin, “İnsanları ekmeğe muhtaç edip daha sonra askıya ekmek asacak kadar saçma bir şey yok. Önemli olan bu insanları ekmeğe muhtaç etmemektir. İnsanları ekmeğe muhtaç ettikten sonra askıya astığınız ekmekle hiçbir şey değiştiremezsiniz. Bir ekmekle de bir insanın geçinmesi düşünülemez zaten” diye tepki gösterdi.

‘OY POLİTİKASI OLARAK GÖRÜYORUM’ 

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Malatya’da kendisine eve ekmek götüremiyorum diyen yurttaşa “Bana abartılı gibi geldi. Al keyif çayı iç” diyerek, çay fırlatmasını da değinen Eryılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “İnsanlara hakaret ederek bunu çözemezsiniz. Evime ekmek götüremiyorum diyen insanın derdini dinlemek, ona yardımcı olmak gerekir. 'Ben evime ekmek götüremiyorum' diyen insanı toplum içinde rencide etmek kadar saçma bir şey yoktur. Bu çay meselesi de geçmişin makarna politikasına döndü. Bunu ben oy toplama politikası olarak görüyorum. İnsanları o duruma soktuktan sonra çay, makarna vermek yanlış bir davranıştır. Önemli olan insanları bu duruma düşürmemektir.”

‘İŞİN İÇİNDEN NASIL ÇIKAYIM?’

Sıktığı taze meyve sularını satarak geçimini sağlamaya çalışan Mehmet Demirtaş da, 20 yıldır bu işi yaptığını ve tüm çabalarına rağmen geçimini sağlayamadığını kaydetti. Demirtaş, kazandığı para ile kira ve faturaları anca karşılayabildiğini söyleyerek, “Kazandığım para ile kira ve fatura giderlerimi ancak ödeyebiliyorum. Şu anda sadece bin 600 TL kira ödüyorum, faturalar minimum 300 TL geliyor. Mutfak da işin içine girince kazancımı aşıyor. 4 tane çocuk da okula gidiyor, işin içinden nasıl çıkayım” diye sordu. 

'HAYAT ŞARTLARI ZOR'

Devlet dairesinden emekli olduktan sonra geçimini sağlayamadığı için iki yıldır hamallık yapan Yaşar Genç (55) ise, günlük bazen 20, bazen 50, bazen de 100 TL kazanabildiğini dile getirdi. Emeklilik maaşının bin 500 TL olduğunu ifade eden Genç, “Ama hamallık yapıyorum. Ben yaptığım işten utanmıyorum, devlet utansın. Hayat şartları zor.  Pazara gittiğiniz zaman en aşağı 300 TL giderimiz oluyor. Kirada yaşıyorum, faturalar var, çocuk okutuyorum. Aldığım maaş ile ay sonuna çıkamıyorum. Ben bin TL kira veriyorum, 300 TL kadar fatura ödüyorum, mutfak masrafını hiç saymıyorum bile. Markete gittiğimde en kötü ihtimalle 150 TL para veriyorum. Bin 500 TL emekli maaşını hangi birine harcayacağım?” dedi. 

Tekstil firmalarının bulunduğu bölgede çok sayıda lise ve üniversite öğrencisinin de hamallık yaptığını belirten Genç, “Yakışır mı bir lise, üniversite mezununa burada hamallık yapsın. Ama hayat şartları zor, buna mecbur bırakılıyorlar” diye konuştu.

Mezopotamya Ajansı / İdris Sayılğan