Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve desteklediği paramiliter grupların 20 Ocak 2018’de başlattığı saldırı sonrası 18 Mart’ta selefi grupların denetimine geçen Efrîn, demokrasi, bilim, eğitim merkeziyken Birleşmiş Milletler (BM) verilerine yansıdığı şekliyle talan, gasp, tecavüz, etnik temizlik ve Türkleştirme merkezine dönüştürüldü. Selefi gruplarının denetiminde olan kente ilişkin Efrîn İnsan Hakları Örgütü’nün 30 Ocak 2021 tarihinde paylaştığı 3 yıllık verilere göre, saldırılarda 613 kişi yaşamını yitirdi, 498 kişi doğrudan yapılan bombardımanda hayatını kaybetti, 82 kişi ise alıkonulduktan sonra işkenceyle öldürüldü. Saldırılarda 303'ü çocuk, 213'ü kadın olmak üzere 730 kişi de yaralandı. Geçen 3 yılda Efrîn’de bini kadın 7 bini aşkın kişi kaçırıldı. Ailelerinden fidye almak için kaçırılan insanların yarısından fazlasının akıbeti bilinmiyor. Şimdiye kadar 75'i katledilen, 69’u tecavüze uğrayan kadınlardan yüzlercesinin akıbeti bilinmiyor. 

DEMOGRAFİK YAPI DEĞİŞTİRİLİYOR

Saldırı öncesi nüfusunun yüzde 90’ı Kürt olan Efrîn’in bugün demografik yapısı değiştirildi. Kentte Kürtlere dair tüm izler bir bir siliniyor. Kentin Türkiye ve bağlı grupların eline geçmesinden sonra 300 binden fazla Efrînli yerlerinden edildi. İdlib, Hama, Humus, Guta, Lazkiye ve Halep'ten getirilen selefi grubu ailelerinden olan 400 bin kişi Kürtlerin yaşadığı evlere yerleştirildi. 

TÜRKÇELEŞTİRME POLİTİKALARI 

Türkçe, tüm okullarda zorunlu eğitim dili haline getirildi. Yerleşim yerleriyle birlikte cadde, sokak ve meydan isimleri de Türkçeleştirildi. Azadî Meydanı’nın ismi "Atatürk Meydanı", Newroz Kavşağı "Selahattin Kavşağı", Demirci Kawa Meydanı "Zeytin Dalı Meydanı" olarak, Qestel Miqdat Köyü "Selçuk Obası", Kûtana Köyü "Zafer Obası" ve Kurzêlê Köyü’nün ismi de "Cafer Obası" olarak değiştirilirken, yerleşim yerlerinin birçoğuna AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın posterleri asıldı.

64 OKUL YIKILDI 

Efrîn Eğitim ve Öğretim Komitesi’ne göre, saldırılar sonucu 64 okul yıkıldı. Bu okullarda saldırılardan önce toplam öğrenci sayısı 50 bin 855’ken, saldırılar sonrası 13 bin öğrenci Şehba’ya yerleşti. Yine saldırılarla birlikte Efrîn Üniversitesi dahil merkezdeki tüm eğitim kurumları kapatıldı, Kürtçe materyaller kaldırıldı, yerine Türkçe ve Arapça ders kitapları dayatıldı.

KÜLTÜREL VE EKONOMİK TALAN

Efrîn'deki tarihi mekanlar da hedef alındı. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) listesinde yer alan Duderî Mağarası ve Lübnanlı Yahudilerin inanç merkezlerinden biri olan Marmaron Tapınağı gibi çok sayıda tarihi mekan ve eser paramiliter gruplar tarafından yağmalandı. 20 milyon zeytin ağacı bulunan zeytin diyarı Efrîn'de toplanan zeytinlere ve zeytinden üretilen yağa el konuldu. Türkiye’ye taşınan zeytinler daha sonra İspanya, ABD ve Almanya gibi ülkelere satıldı. Bunlarla birlikte şimdiye kadar 314 bin 400 zeytin ağacı kesildi, 11 bin hektar tarım arazisi yakıldı.

DEMOKRATİK ULUSA SALDIRI

Efrîn’de 18 Mart 2018 tarihinden bu yana yaşanan insan hakları ihlalleri ve uluslararası hukuk örgütlerinin sessizliğini bölgede gazetecilik yapan Sozda Oremar ile Efrîn İnsan Hakları Örgütü Başkanı Îbrahîm Şêxo, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. 

Gazeteci Sozda Oremar, Türkiye ve desteklediği paramiliter grupların asıl amaçlarının “demokratik ulus” bilincine saldırmak olduğunu söyledi. Efrîn'in önce bütün uluslar için bir koruma alanı olduğunun altını çizen Oremar, “Suriye’de savaş yaşanan kentlerden çıkmak zorunda kalan yüzbinlerce kişiyle birlikte 1 milyon yurttaş Efrîn’de bir arada mutlu, kardeşçe yaşıyorlardı” dedi. Türkiye’nin 20 Ocak 2018’de 72 savaş uçağı, ağır silahlar ve binlerce paramiliter güçle Efrîn kantonuna saldırdığını hatırlatan Oremar, saldırıların amacının kıyım yapmak olduğunu, aradan geçen 3 yılda bunun gözlemlendiğini aktardı. Efrîn’deki demografik yapının değiştirildiğine dikkat çeken Oremar, “İşgalden önce güzelliğiyle tanınan Efrîn coğrafyası, Türk devleti ve çeteleri tarafından talan edildi” diye konuştu. 

‘EFRÎN KADIN ŞEHRİYDİ’

Efrîn’in işgalden önce bir kadın şehri olduğunu vurgulayan Oremar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu işgalde kadınlar için özellikle bir başlık açmak lazım. Efrîn kadınların güzelliğiyle kendini süslemişti. AKP’nin kadınlara karşı düşmanlığını Efrîn’de de gördük. Efrîn işgal edildiğinden bu yana her gün kadınlar tecavüze maruz kalıyor, kaçırılıyor, birçok kadın sokağa çıkamayacak durumda. Erdoğan’ın çeteleri vahşice kadınlara saldırıyorlar. Kadınların yaşı fark etmiyor, sadece Kürt olması saldırıya uğraması için yeterli onlar için.”

EFRÎN’İ RAKKA’YA ÇEVRİLDİ 

Efrîn’de kadınların maruz kaldığı politikaları, DAİŞ’in işgal ettiği süreçte Rakka’da kadınların yaşadıklarına benzeten Oremar, “Rakka işgal edildikten sonra nasıl DAİŞ’in başkenti olduysa, kadınlar nefessiz bırakıldıysa, Efrîn’de işgal edildikten sonra aynı şeyler yaşandı. Türk devleti Efrîn’i Rakka’ya çevirdi. Kadınların güzelleştirdiği bir şehir olarak bilinen Efrîn şimdi kadınlar için cehennem gibi. Kadınlar günlük ihtiyaçlarını karşılayamayacak bir durumda. Her gün kadınların katledildiği, tecavüze maruz bırakıldığı haberleriyle karşı karşıya kalıyoruz” şeklinde konuştu. 

SADECE EFRÎN DEĞİL

Sadece Efrîn’de değil paramiliter grupların işgali altında bulunan Cerablus, Bab, Ezaz, Serêkanî ve Girê Spî gibi kentlerde de benzer hak ihlallerinin yaşandığına değinen Oremar, insan hakkı ihlallerinin birden fazla defa belgelenmesine rağmen uluslararası hukuk örgütlerinin sessiz kalmasına tepki gösterdi. Kongreya Star Efrîn Şubesi’nin birçok belgeyle katledilen kadınlarla ilgili kamuoyu oluşturduğunu ifade eden Oremar, saldırıya maruz kalanların Kürt kadınları olduğu için herkesin “kör, sağır” kaldığını sözlerine ekledi.

EFRÎN’E GERİ DÖNME MÜCADELESİ

Efrîn’de kadınların gösterdiği onurlu duruşun şuan Şehba’da devam ettiğine dikkati çeken Oremar, şunları söyledi: “Şehba’da direnen kadınlar örgütlülüklerini arttırdı. Mücadelelerine o kadar bağlılar ki ne olursa olsun onlar için zorluklar değil direniş öncelikli. Efrîn halkı 3 yıldır Şehba’da zorlu şartlar altında, bütün olumsuzluklara rağmen Efrîn’e dönmek için mücadele ediyor. Şimdi Şehba’daki mücadele Efrîn’e geri dönme mücadelesidir.” 

İNSAN HAKLARI AYAKLAR ALTINDA 

Efrîn İnsan Hakları Örgütü Sözcüsü Îbrahîm Şêxo ise, Efrîn'de bütün insan haklarının ayaklar altına alındığını söyledi. Sadece insanlara karşı değil ağaçlara, taşlara karşı da soykırım uygulandığını ifade eden Şêxo, “Efrîn işgal edildikten sonra 300 binden fazla kişi zorla göç ettirildi. Göç eden yurttaşlar Şehba, Halep, Cizîre başta olmak üzere birçok yere gitmek zorunda kaldı. Buna karşı 400 bine yakın Türkmen ve Arap farklı yerlerden Efrîn’e getirildi ve Kürtlerin evlerine yerleştirildi” diye konuştu.  

Kentte yüzde 90 olan Kürt nüfusunun yüzde 20’ye kadar gerilediğini söyleyen Şêxo, “Efrîn’in demografik yapısı değiştirildi. Meydan, sokak isimleri değiştirildi, kimi yerlere Erdoğan, Atatürk ismi verildi. Kürtlere dair ne varsa değiştirdiler. Binlerce ton zeytin çalınıp Türkiye’ye götürüldü. Bu videolarla belgelendi. Kadınlar katledildi. Efrîn’in tarihi eserleri çalındı. Onlarca yıldır ayakta kalan zeytin ağaçları kesildi” şeklinde konuştu.

‘SESSİZ KALANLAR ORTAKTIR’

Saldırılardan önce Efrîn’in savaşın olmadığı, mutlu ve huzurlu bir kent olduğunu kaydeden Şêxo, şunları vurguladı: “Ama işgalden sonra terörün yeri oldu. DAİŞ’in fikirleri Efrîn’de hayat buluyor.  Bütün bu hukuksuzluklara karşı uluslararası hukuk örgütleri görevini yerine getirmedi. Üzerinden 3 yıl geçti bu hukuksuzluklara karşı kimse sesini yükseltmedi. Bu sessizlik ortak oldukları anlamına geliyor, sesiz kalanlar da bu soykırıma ortaklar. Efrîn’deki işgalin bir an önce son bulması gerek. Göç etmek zorunda kalan herkes geri dönmeli ve maddi manevi tazminatları verilmeli. Savaş suçu işlemiş herkes hukuk önünde hesap vermeli.” 

MA / Emrullah Acar - Barış Polat