DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014 tarihinde gerçekleştirilen eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişi hakkında açılan Kobanê Davası’nın duruşmasında aylık tutukluluk incelemesi yapıldı.  Hükmün açıklanmasının beklendiği duruşmada mahkeme heyeti, daha sonraki bir tarihte hükmün açıklanacağına karar kılmıştı. 

Heyetin, siyasetçilerin tutulduğu cezaevlerine gönderdiği talimat yazısında, “Mahkememiz dosyasının kapsamı, sanık sayısı, sanıklara ayılı suçların sayısı, taraf beyanları ile sanıklar ve müdafilerinin savunma boyutları ile dava dosyasının incelenmesinin henüz tamamlanmamış olması nedeniyle 17.04.2024 tarihinde yapılacak olan duruşmada hükmün açıklanmayacağı ancak duruşma açılarak tutuklu sanıkların tutukluluk durumunun değerlendirileceği hususunun aşağıda bilgileri yazılı tüm sanıklara 16.04.2024 saat 17.00 mesai bitimine kadar tebliğ edilmesi ve detaylı olarak hazırlanacak tebliğ tebellüğ belgesinin çok acele olarak mahkememize gönderilmesi…” ifadeleri yer almıştı. 

DURUŞMAYA YOĞUN İLGİ 

Başlanan duruşmaya, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, DEM Parti milletvekilleri ile DEM Parti Hukuk Komisyonu üyesi avukatların yanı sıra CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi, Amed Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever, Türkiye İşçi Partisi Milletvekili (TİP) Ahmet Şık’ın da bulunduğu çok sayıda kişi izleyici olarak katıldı. Öte yandan çok sayıda siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcisi ile çok sayıda yurttaş duruşmayı takip etti.

Gazze’de yaşamını yitirenlerin sayısı 34 bin 454’e yükseldi Gazze’de yaşamını yitirenlerin sayısı 34 bin 454’e yükseldi

Demirtaş ile bir kısım siyasetçilerin Sesli Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldığı duruşmada, bir kısım siyasetçi ise duruşma salonunda hazır bulundu. 

Dosyaya eklenen evrak ve mazeretlerin okunmasıyla başlayan duruşmada mahkeme başkanı, sanık Ayhan Bilgen’in, hakkındaki adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına dönük talepte bulunduğunu bildirdi. 

HÜKÜM İÇİN BAŞKA TARİH VERİLECEK 

Daha sonrasında mahkeme başkanı hükmün açıklanmamasına dair, “SEGBİS çözüm tutanaklarının yetişmesi ve dosyanın kapsamı, savunmaların boyutu değerlendirildiğinde bu sürenin yeterli olmayacağı değerlendirerek, hüküm duruşmasının başka bir tarihe ertelenmesine karar vereceğiz. Bu kapsamda bugün tutuklu sanıkların tutukluluk durumunu gözden geçireceğiz ve hüküm için başka bir tarih vereceğiz”  diye belirtti. 

İDDİA MAKAMI TUTUKLULUĞUN DEVAMINI İSTEDİ 

Sonrasında mütalaasını sunan iddia makamı, kuvvetli suç şüphesine dair somut delillerin bulunduğu, “kaçma şüphesi” olduğu iddiasıyla atılı suçlamalara dair tutukluluk sürelerinin aşılmadığı ve suçların katalog suçlardan olması gerekçesiyle sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. 

Ardından iddia makamının görüşüne dair tutuklu siyasetçilere beyanda bulunmaları için söz verildi. 

BM GENEL SEKRETERİNİN ‘DAYANIŞMA ÇAĞRISI’ HATIRLATILDI

İlk olarak söz alan tutuklu siyasetçi Alp Altınörs, bir tweetin bahane edilerek 4 yıldır tutsak bulunduklarını hatırlatarak, “DAİŞ’e karşı yapılmış çağrı bahane yapılarak hapisteyiz. Çağrımız demokratiktir, ifade özgürlüğü kapsamındadır. Teröre, DAİŞ’in soykırımına karşı yapılmış bir çağrıdır. Sadece 6 Ekim 2014 günü dünyanın en kapsamlı örgütü olan dönemin BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun yaptığı çağrıyı size anımsatacağım. Ban Ki-mun, ‘Bu saldırı daha şimdiden sivillerin kitlesel yerinden edilmesine ölümlere sebep olmuştur. Terörist grubun barbarca saldırısı sırasında çok ağır insan hakları ihlallerinin ışığında genel sekreter, Ayn-El Arab’ın kuşatılmış sivillerini kurtarması için elinde imkan bulunan herkesi dayanışmaya çağırmaktadır’ sözlerini kullanmıştı” ifadelerini kullandı. 

‘DÖRT YILDIR İÇERDEYİZ’

Altınörs, beyanlarını şöyle sürdürdü: “Ama siz ısrarla iktidarın bu çağrıyı kriminalize etmeye yönelik kumpas senaryosunu uyguladınız. 4 yıldır bizi içeride tutuyorsunuz. Bu davada yargılanan tek bir kişiye ‘şu camı kırdınız’ diye bir suçlama dahi yok. Twit atmaktan 4 yıldır içerideyiz. Hukuken aklanmış bir twitten bizi 4 yıldır içeride tutuyorsunuz. 

Çağrımızın amacı açıktır; soyludur ve dayanışmacıdır. Bu halk DAİŞ canileri tarafından kılıçtan geçirilirken, bizler sessiz kalamazdık ve buna sessiz kalan hükümeti aynı zamanda protesto ettik. Çağrımız karşılık verdi o koridor açıldı ve soykırım engellendi. Soykırım engellendi diye de 4 yıldır içeride tutukluyuz. Talebimiz bizlerden 4 yıldır çalınan özgürlüğümüzü iade etmenizdir.” 

‘BİZİ REHİN ALMIŞ DURUMDASINIZ’

Daha sonra beyanlarda bulunan tutsak siyasetçi Dilek Yağlı, “Heyetinizin 4 yıldır dikkate almasa da dinlediğini varsaydığım şeyleri tekrar etmenin bir anlamı olduğunu düşünmüyorum. İlk sorgu ve savunmalarda esasa dair savunmalarda görüşlerimizi dile getirdik. Şimdiye kadar pek çoğunu duymadınız. Bugün karar duruşmasını ertelemesini duyunca açıkça şimdiye kadar ara isteme taleplerimizi ya da ‘bu şekilde 4 yıl yargılama sağlıklı yapılamaz’ sözlerimizi şu an dikkate almanız biraz tuhaf” diye belirtti. 

Yağlı, davadaki usul işlemlerinin dahi henüz tamamlanmadığını dile getirerek, şunları belirtti: “Örneğin 22’nci celse ile ilgili tutanağınız henüz bize ulaşmış değil. Beni Dilek Yağlı olarak değil, fikirlerimi yargıladığınız. ‘HDP, Anayasal haklarını kullanamaz’ dediniz. Vereceğiniz karar da benimle ilgili bir karar olmayacak. Geldiğimiz aşamada kendimizi tekrar ediyoruz. Tahliye taleplerini usulen yapıyoruz ama Dilek Yağlı’yı tahliye etmeyeceksiniz ancak Kobanê’ye dair dayanışma çağrısını tahliye etmiş, ya da cezalandırmış olacaksınız. 4 yıldır infazı beklenen bir ceza ile bizi rehin almış durumdasınız. Sizi hukuka davet ediyorum.”

‘ÇAĞRIMIZ MEŞRU BİR ÇAĞRIDIR’

Davanın politik bir tercih olarak devreye konulduğunu belirten tutsak siyasetçi Günay Kubilay ise, “HDP ile meşru zeminlerde mücadele etmeyi göze alamayan siyasi iktidar gayri meşru yollara başvurmuştur ve 6 yıl sonra bu kumpas davasını başlatmıştır. Siz de heyet olarak bu durumu görüyorsunuz. Bu uygulamaların da bir sınırı var. HDP MYK’sının tek eylemi vardı. 6-7 Ekim’deki twitter çağrısı. Bu çağrı IŞİD barbarlığına karşı yapılmış meşru bir çağrıdır. Bugün de benzer bir şey olsaydı, bu çağrıyı yapardık” ifadelerine yer verdi. 

‘TARİH EN BÜYÜK YARGIÇTIR’

Bugün İsrail’in Filistin’e yönelik soykırım saldırılarına karşı çıkıldığını söyleyen Kubilay, devamında şunları dile getirdi: “Dünyanın neresinde olursa olsun ezilen, baskıya uğrayan, soykırıma maruz kalan hangi halk varsa HDP onun yanındadır. O yüzden de bize ortada böyle bir MYK’nın işlemiş olduğu bir suç varmış gibi aktarılmasını kabul etmiyoruz. Orada demokratik bir destek çağrısı vardır. Bu aynı zamanda insanım diyen herkesin onurla sahip çıkacağı destek çağrısıdır. Bugün böyle bir destek çağrısını yapan, demokratik nitelikte çağrıyı yapan bizleri cezalandırmak aynı zamanda IŞİD’i ödüllendirmek olacaktır. Böyle bir ödülü IŞİD’e bahşetmeyeceğinizi düşünüyorum. Siz açık bir mahkeme olarak bir karar vereceksiniz. Bu aynı zamanda sizin göreviniz ama bu tür davalarda son sözü her zaman tarih söyler. Tarih bu konuda en büyük yargıçtır. Dolayısıyla bizi şimdiden haklı çıkarmıştır, dolayısıyla da hiç kimse bu tür destek çağrılarından kendini alıkoymamalıdır. 

‘DAVANIN ESASI HDP’DE SİYASET YAPMAK’

Bir diğer tutsak siyasetçi İsmail Şengül de, Kobanê Davası’nda açığa çıkacak “tablonun” Türkiye’nin önümüzdeki dönemdeki gidişatını belirleyeceğini dile getirdi. Şengül, “Bugünlerin geçeceğine inanıyorum. Bu davanın esası HDP’de siyaset yapmak, çeşitli görevler almaktır. Bu süreçte atılmış bir adet twitter mesajı kriminalize edilmiştir ve bu iddianame düzenlenmiştir, yargılama başlamıştır. HDP’de görev almak maalesef kriminal bir olgu olarak sunulmuştur. Türkiye demokrasisi açısından çok büyük karar bir lekedir. Birçok farklı bileşenden oluşan, Kürt sorununda demokratik çözümü savunan, kadınların gençlerin özgürlük mücadelesini savunan Türkiye’nin 3’üncü siyasi partisinin bu biçimiyle kriminalize edilmesi siyasidir. O dönemki çağrımızın temelinde DAİŞ’in katliamlarını durdurmaktı. Bunu anlamak için 4 yıl mahkeme yapmayan gerek yoktu.

Son olarak beyanda bulunan Selahattin Demirtaş, “Herhangi bir söz talebim yok Tüm arkadaşların özgürlüğünü talep ediyorum” dedi.

ÜRKÜT’E KANSER TEŞHİSİ KONULDU

Ardından dava avukatları konuştu. Avukat Öztürk Türkdoğan, “Mahkemenizin Türkiye’yi rahatlatacak tahliye kararı vermesi gerekiyor” dedi. Eski RTÜK üyesi olan tutsak siyasetçi Ali Ürküt’ün avukatı ve aynı zamanda oğlu Erhan Ürküt söz aldı. 

Ürküt, babası hakkında yakın zaman önce kanser teşhisi konulduğu bilgisini paylaştı. Ürküt, "Tutuklanmadan önce herhangi bir hastalığı, rahatsızlığı yoktu. Cezaevinde kansere yakalandı. Babama bir şey olursa sorumlusu sizsiniz” dedi. 

HUKUKİ HİLE YAPIYORSUNUZ

Avukat Cemile Turhallı Balsak, siyasetçiler hakkında iddia edilen “kaçma şüphesinin” olgusal temellere dayanmadığını söyledi. Balsak, "AİHM, 6-7 Ekim olayları ile ilgili değerlendirme yaparken olgusal bir neden üzerinden değerlendirme yapar. Şu an bir yargısal hile ile karşı karşıyayız. Sebahat Tuncel ve Gültan Kışanak açısından 7 yıllık sürenin dolmadığını dile getiriyorsunuz. Malatya iddianamesini değil, bu mahkemenin iddianamesini esas alıyorsunuz. Ara kararınızda böyle bir şey çıkıyor. Şu an hukukun altına dinamit döşüyorsunuz. Hukuki bir hile yapıyorsunuz" diye konuştu. 

Avukat Şevin Kaya, "Geldiğimiz aşamada yerel mahkeme kararlarının da savcı talebiyle kaldırıldığını gördük. Biz burada hukuki güvenlik ilkesinden bahsetmek durumundayız. AİHM kararlarının tanınmamasından yerel mahkeme kararlarının tanınmamasına geldik. Hiçbir yurttaşın hukuki güvenlik kapsamında yargılamasının olmadığını görmüş olduk” diye konuştu. 

Diğer avukatlar da siyasetçiler hakkında tahliye talebinde bulundu. 

DURUŞMAYA KATILMAYAN SİYASETÇİLER 

Duruşmaya, 13 tutsak siyasetçi ise katılmadı. Duruşmaya katılmayanların isimleri şöyle: “Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Sabahat Tuncel, Zeynep Karaman, Zeynep Ölbeci, Ayla Akat Ata, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Pervin Oduncu, Meryem Adıbelli, Ali Ürküt, Nazmi Gür, Bülent Parmaksız.”