AKP-MHP iktidarıyla birlikte Cumhur İttifakı’nda yer alan Yeniden Refah Patisi ve HÜDA-PAR, kadınları ve çocukları hedef alan açıklamalarına devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde “Mutlaka müfredatımızı sil baştan gözden geçirecek bir eğitim devrimine ihtiyacımız var. Karma eğitimin devam ettiği okullarda gençler birbirini taciz edebilirler” ifadelerini kullanan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’na yönelik tepkiler devam ediyor. Zekeriya Yapıcıoğlu’nun konuşmasını değerlendiren Eğitim Sen Wan Şube Kadın Sekreteri Funda Demir Bozkurt, ÇEDES’le ve bu açıklamalarla eğitimin dini referanslarla tarikat ve cemaatlere terk edildiğini vurguladı. 

‘Karma eğitim hedef alındı’

Eğitimin toplumların değişim ve dönüşümünü sağlayan en birincil basamak olduğunu söyleyen Funda, eğitim aracılığıyla toplumda çok ciddi değişimler yaratılabileceğini ifade etti. İktidarların bunun çok farkında olduğunu belirten Funda, bunun tüm devletler için geçerli olduğunu kaydederek, “Eğitimdeki politikalar temelinde toplumun değişim dönüşümünü yaratmak amaçlıdır. AKP-MHP iktidarı ve onlarla birlikte Meclis’te yer bulan Yeniden Refah Partisi ve HÜDA PAR gibi partiler kadını, kız çocuklarını hedef alan söylemleriyle kendini var eden bir sistem yaratmaya çalışıyorlar. Bu sistemin içerisinde de öncelikle karma eğitimi hedef aldılar. Bunun da temel mevzusu, toplumda bir değişim yaratmak. Bu değişimin yaratılmasında da daha önce eğitimin dinselleştirilmesi, biraz daha muhafazakârlaştırılması amaçlanıyor. Bu anlamda da ilk olarak tabi ki eğitim hedef alınmış oluyor” dedi.

‘Amaç kadınları ve kız çocuklarını özel alana hapsetmek’

Asıl amaçlanan şeyin temelinde kadınları ve çocukları kamusal alandan çekip onları özel alana hapsetmek olduğunun altını çizen Funda, “Biz bu iktidarın kadına yönelik bütün politikalarının farkındayız. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi, 6284 sayılı yasanın tartışmaya açılması, bunların hiçbiri pratikte öylesine söylenen, öylesine yapılan şeyler değildir. Bu, kadın mücadelesinin veya kız çocuklarının okullaşma oranının önünde bir engel oluşturmak, bir set çekmek ve böylelikle toplumu kendi istedikleri şekilde dizayn etmenin yöntemidir. Burada eğitimdeki temel konu, eğitimcilerin temel talebi laik, bilimsel, anadilinde, kamusal, fırsat eşitlikçi bir eğitimdir. Ve bunun en önemli iki ayağı bilimsel ve laik olmasıdır” ifadelerini kullandı.

‘Eğitimin bilimsel ve laik tarafı ortadan kalkıyor’

Bu uygulamalarla eğitimin özellikle dini referanslarla, dini söylemlerle cemaatlere, tarikatlara terk edildiğini vurgulayan Funda, böylelikle eğitimin bilimsel ve laik tarafının ortadan kaldırıldığını kaydetti. Funda, “Bu korkunç bir noktaya evrilebilir çünkü geri dönüşü olmayabilir. Önümüzde çok ciddi örnekler var. İran’daki Molla rejiminden bahsedebiliriz. Afganistan’daki Taliban rejiminden bahsedebiliriz. Orada kız çocuklarının okula gitmesi yasaklandı. Kadının tek başına sokağa çıkması, üniversitelere girmesi, kamusal alansa görünür olması yasaklandı. Burada da bu ufak adımlar bizi kaygılandırmıyor değil. Bu kaygı düzeyimizi de belki de artırmamız gerekiyor. Çünkü eğitimin bilimsel tarafı neredeyse yok. Tamamen dini referanslar, tamamen gerçeğe uzak referanslarla yol alıyoruz. Bu anlamda karma eğitim çok da kıymetli bir eğitimdir” sözleriyle varılabilecek noktaları hatırlattı.

‘Çocukların üstün yararı gözetilmeli’

Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 15’inci maddesinde bu durumun açıkça ifade edildiğini paylaşan Funda, “Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir” ifadesinin yer aldığını paylaşarak, onun dışında karma eğitimin esas alındığını sözlerine ekledi. Funda, “Fakat son günlerde bakanın açıklaması vardı. Ailelerin bu yönlü talebi var, kız çocukları için gerekirse okullar açılabilir şeklinde. Burada ailelerin talebi değil, çocuğun üstün yararı gözetilerek neler yapılabiliri konuşmamız gerekiyor. Çocukların üstün yararında bilimsel, eşitlikçi, anadilinde, kamusal, laik bir eğitim vardır. Biz bunları konuşmak yerine daha çok tam da iktidarın istediği biçimde karma eğitimi konuşmaya başlıyoruz. Aslında bu tartışmaya çok da kapalı olması gereken bir mevzudur” sözleriyle ilgili maddeyi hatırlattı.

‘Cinsler arasında ortaklaşma sağlanmazsa sonuç şiddet olur’

Pedagojik olarak çocukların karşı cinsi tanıyıp birlikte büyümesinin çok önemli bir fırsat olduğunun altını çizen Funda, çocuğun karşı cinsi tanımazsa ileriki yaşamında da onarılmaz sonuçların ortaya çıkabileceğine dikkat çekti. Cinsler arasında ortaklaşma sağlanamazsa bu durumun şiddet olarak geri döneceğini kaydeden Funda, “Toplumsal şiddetin, kadına ve kız çocuğuna yönelik şiddetin temelini sınıflardan atmış olacağız. Çünkü erkek çocuk kız çocuğuna nasıl davranması gerektiğini öğrenemediği zaman bunu ileriki yaşlarında, evleneceği kadına, annesine, kız kardeşine veya sokakta gördüğü herhangi bir kadına yönelik bir şiddet açığa çıkacaktır” dedi.

‘Eğitim bilim ışığında ortaya konulmalı’

Toplumu dini referanslarla şekillendirme çabasının çok net olduğunun altını çizen Funda, bu durumun okullarda da görüldüğünü aktararak, “Diyanet İşleri Başkanlığı’yla birlikte ortaya koymuş oldukları protokollerden de görebiliyoruz. Eğitim geleneksel referanslardan ziyade bilim ışığında ortaya konulması gereken bir sistemdir. Bizim eğitim sistemimizdeki en büyük yanılgı da bu. Bugün sınıflarımızda bile artık bilimi, bilim insanlarını tartışamaz noktaya geliyoruz. Bu çok bilinçli, çok farkında olarak yapılan bir durumdur. Bir İran Molla Rejimi direkt buraya gelecek demek değil ama evet toplumu, eğitimi, çocuklarımızı daha çok dini referanslarla şekillendirmek istedikleri ortada” sözlerine yer verdi.

‘ÇEDES’le çocuklar cemaat ve tarikatlara terk ediliyor’

Eğitim Sen’in sadece eğitim emekçilerine yönelik politikalar üreten bir sendika olmadığını ifade eden Funda, bu sendikanın, eğitim sisteminin bütün eksikliklerinin farkında olan, gören bir noktadan yaklaştığını söyleyerek, “Biz eğitim ortamında bilimsel olmayan çocuğun üstün yararını gözetmeyen her türlü protokol ve projeye karşı hukuki girişimlerimizi başlatıyoruz. ÇEDES, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik Spor Bakanlığıyla ortak yürütülen bir proje. Bu projede manevi danışmanlar atanıyor okullara. Bunların pedagojik yeterliliği sorgulanamayacak boyutta. Bu manevi danışmanlar üzerinden çocuklara tıpkı daha önce yaşanan fakat yeniden farklı boyutuyla ortaya çıkan cemaatlere, tarikatlara terk etmek, onların önünü açmak gibi bir proje olarak bakıyoruz” diye belirtti.

ÇEDES’in iptali için hukuki girişim

İlk olarak İzmir’de ve Eskişehir’de pilot uygulama gerçekleştirildiğini hatırlatan Funda, son olarak şu ifadeleri kullandı: “İzmir’de 842 okulda manevi danışmanlar atandı. Bununla ilgili bizim hukuki girişimlerimiz başladı. ÇEDES protokolünün iptal edilmesiyle ilgili durumu yargıya taşıdık. Aynı zamanda 16 Eylül’de İzmir’deki şubelerimizin öncülüğünde ÇEDES projesine karşı büyük bir bölge mitingi gerçekleştirilecek. Yine yerellerde karşılaştığımız bu tarz sorunlarda hukuki girişimlerimizi başlatıyoruz. Bilimsel ve laik bir eğitimin, anadilde eğitimin öneminin ne kadar büyük olduğunu ifade ediyoruz. Bunlar bizim için eğitimin vazgeçilmez ilkeleri, bu ilkelerden vazgeçmek kendi çocuklarımızın üstün yararını görmezden gelmek demektir. Toplumun, tam da iktidarın istediği referanslarla yeniden şekillenmesine göz yummaktır. Biz bunlara göz yumacak bir sendika değiliz.”