Hürriyet gazetesinin eski Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın CHP ve İyi Parti Kayseri İl Başkanlıklarına yaptığı ziyaretin ‘yumuşak bir geçişin işareti’ ve ‘ileriye yönelik bir ihtimale aralanmış bir kapı’ olabileceğini men sürdü.

Ziyaretin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve çevresinde de ‘Akar acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan izin aldı mı? sorusunu sordurduğundan emin olduğunu kaydeden Özkök, Bahçeli’nin “Bu ziyaretle ne yapılmak istenmektedir…” tepkisi verebileceğine diaket çekti.

Özkök, “Tansu’ya Mektuplar” başlığı altında yazdığı ve “newsletter” olarak paylaştığı yazısında Seçim meydanlarında iki sopanın ucunda geçirilmiş seccadelerin propaganda panosu gibi sallandığı günlerde Hulusi Akar’ın iki büyük muhalif partinin il başkanlığını ziyaret etmek ihtiyacını duyması önemli bir “hissiyatın” ifadesidir. Çünkü artık, Erdoğan ve AKP’nin bu seçimi kaybetme ihtimali en az kazanma ihtimali kadar kuvvetlidir.’ ifadelerini kullandı.

Ertuğrul Özkök şunları yazdı:

Özkök’ün “Galiba her şey çok iyi mi olacak, geliyor mu gerçekten gelmekte olan?” başlıklı yazısı şöyle:

Galiba her şey çok iyi mi olacak, geliyor mu gerçekten gelmekte olan?

Başında “galiba” gibi ihtimal ifade eden bir kelime olan cümlenin “mi” soru eki ile devam etmesi dil kuralları açısından tuhaf görünebilir.
Ama gördüğünüz bu fotoğraf da bu cümle kadar tuhaf…
Millî Savunma Bakanı Hulusi Akarın Kayseri’de CHP ve İyi Parti il başkanlıklarını ziyaret etmesini nasıl yorumlamalıyız?
Haberi “Sol haber” sitesinin Twitter hesabında okudum.
Altındaki yorumlar, sitenin takipçilerinin gözünde bu ziyaretin ne anlamış geldiğini çok iyi anlatıyordu.

Ziyaret üzerine üç farklı yorum

Bir yorum şöyleydi:
(*) “Galiba geçiş dönemine hazırlık yapılıyor. Galiba geliyor gelmekte olan…”
Bir başka yorum:
(*) “Yumuşak geçiş işareti…”
Bir ikinci grup yorum tepki biçimindeydi.
Mesela biri şöyleydi:
(*) “Kapısından geçmesine izin vermezdim…”
Bir üçüncü grup yorum vardı ki azınlıkta kalmıştı:
(*) “Hulusi Akar’ı bu davranışından dolayı tebrik ederim. Siyasi nezaket bunu gerektirir.”

Bir liberal arkadaşımın yorumu ise şuydu

Demek ki bu ziyaretin sol kesimde bile farklı yorumları var.
Ancak bir arkadaşım sabah bana şu yorum yazmış:
“Bu ziyaret 1930 seçimleri gibi…”
Yani tek parti döneminin etkili bir kişisinin bir parti merkezini ziyareti gibi…
Benim dikkatimi daha çok daha altındaki iki yorum yazısı çekti.

Ve ziyaret hakkında çok dikkat çekici iki soru

Biri sadece şunu yazmış:
(*) “Allah allah…”
Yani “Nereden çıktı şimdi bu ziyaret” diyor gibi…
Yorum değil bir merak sorusu…
İkincisi ise biraz adım daha ileri giderek benim kafamdaki soruyu sormuş:
(*) “Acaba izin aldı mı?”
Anlamı açık..
“Cumhurbaşkanı Erdoğan”dan izin aldı mı” diye soruyor.

Asıl merak ettiğim şu: MHP Genel Merkezi’nde hangi soru soruldu?

Şuna eminim.
Bu iki soru MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve çevresinde de sorulmuştur…
Devlet Bahçeli’yi MHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturduğundan beri en yakından takip eden insanlardan biriyim.
Bugüne kadar onun aleyhine tek satır yazı yazmadım.
Çünkü PKK olayının en tehlikeli günlerinde “Kürt meselesini kaşımamak” gibi çok sorumlu bir siyaset izledi.
Çünkü 2001 krizinde, seçimi kaybetme pahasına gerçekçi bir sıkı para politikasının izlenmesinin altına imzasını attı.
Onu tanıdığım kadarı ile yazıyorum…
Yazdığım son iki merak sorusu Devlet Bahçeli’nin kafasında, küçükten biraz daha büyük bir soru işaretine yol açmıştır.
O şüphe sorusu da şudur:
“Bu ziyaretle ne yapılmak istenmektedir…”

İyi Parti İl Başkanı’nın sözleri basit bir nezaket mi?

Bir de İyi Parti Kayseri İl Başkanı’nın söylediği şu söz dikkati çekiyor:
“Bizlere şeref verdiniz. Ayaklarınıza sağlık…”
Basit bir “nezaket” ifadesi mi?
Yoksa ondan ileri bir “memnuniyet” ifadesi mi?
Hatta ileriye yönelik bir ihtimale aralanmış bir kapı mı?
Zaman gösterecek.

Acaba Hulusi Akar da aynı şeyi mi hissediyor?

Şimdi bu ziyarete bakınca ben de şu soruyu soruyorum:
“Acaba Hulusi Akar kendi ittifakının üyelerine bile anlatamadığı bazı şeyleri CHP ve özellikle İyi Parti üyelerine daha kolay anlatabilir mi?”
Yanlış anlamayın, sağlam bir bilgiye dayalı iddialı bir yargıyı soru haline getirip sormuyorum…
Sadece bir “hissiyatımı” diye getiriyorum.
Basit bir nezaket ziyaretini amacını çok aşan biçimde yorumluyor olma ihtimalim de kuvvetlidir.
Ama şunu etkilemeden de geçemeyeceğim.
Seçim meydanlarında iki sopanın ucunda geçirilmiş seccadelerin propaganda panosu gibi sallandığı günlerde Hulusi Akar’ın iki büyük muhalif partinin il başkanlığını ziyaret etmek ihtiyacını duyması önemli bir “hissiyatın” ifadesidir.
Çünkü artık, Erdoğan ve AKP’nin bu seçimi kaybetme ihtimali en az kazanma ihtimali kadar kuvvetlidir.

Güçlendirilmiş Başkanlık Sistemi son seçime giriyor

Şurası kesin…Güçlendirilmiş, kontrolsüz şeffaf olmayan, keyfi başkanlık sistemi ne Türkiye’ye, ne AKP’ye ne de Erdoğan’a yararlı oldu.
Kutuplaşmayı artık düşmanlık haline çevirdi.
Ekonomiyi dibe vurdurdu.
Dış politikayı perişan etti…
Sonunda bir deprem felaketinin ilk 48 saatinde felç etti…
İşte o nedenle Akar’ın belki de basit bir nezakete hissiyatının ifadesi olan bu ziyareti, insanlarda çok farklı yorumlara yol açıyor.
Bu da önümüzdeki seçimde “Galiba her şey daha iyi olacak” umudunun artmasına yol açıyor.
Neticede, seçimin sonucu ne olursa olsun bugünkü haliyle “Külliye yönetiminin” artık devam edemeyeceğinin işaretlerinden sadece biri de bu olabilir….
Ve son bir merak sorusu:
Acaba o referandumda Hulusi Akar ne oy kullanmıştı.
Tahminim “Hayır” demişti…