HABER MERKEZİ-AKP Hükümeti tarafından çocuk haklarını koruyucu tedbirler alınmadığından çocukların kaybolması önlenemediği gibi kaybolduktan veya kaçırıldıktan sonra da katledilmelerinin önüne geçilemiyor. 4 yaşındaki Leyla Aydemir 15 Haziran günü Ağrı’da, 8 yaşındaki Eylül Yağlıkar ise 22 Haziran günü Ankara Polatlı’da kaybolmuş ve daha sonra cansız bedenleri bulunmuştur.
'16 ÜLKENİN NUFÜSÜNDAN FAZLA ÇOCUK KAYBOLMUŞ DURUMDA'
TÜİK verilerine göre Türkiye’de kayıp çocuk’ vakalarının 8 yılda 100 bini aştığı ortaya çıkmış ve sadece 2008-2016 yılları arasında bile 16 ülkenin nüfusundan fazla çocuk kaybolmuş durumdadır. Bizler şunu çok iyi bilmekteyiz ki; çocukların bu durumu yaşıyor olmasının en önemli nedenlerinden biri, topluma dayatılan gerici eğitim anlayışından tutalım, çocuk ihmal ve istismarcılarına karşı cezai yaptırımların yetersiz olması, cezasızlık politikası ve en önemlisi de çocukların korunması bağlamında önleyici, koruyucu tedbirlerin iktidar tarafından hayata geçirilmemesidir. Yine bu çerçevede özellikle Diyanet’in yaptığı açıklamalar ve gerici eğitim sistemi ile birlikte müfredata sistematik biçimde serpiştirilen cinsiyetçi anlayış da bu durumu besleyen bir noktada durmaktadır. Müfredata yer alan bir kitaptaki ‘Küçük gelin’ örneğinden tutalım da bir başka hikayede ‘Aman kızım, babana kocana karşı gelme’ şeklindeki diyalog örneği, ‘Kadın kocasına köle olmalıdır, kurban olmalıdır, olmazsa dayağı hak eder’ gibi kadını yok sayan, çocuk istismarını meşru gösteren biçimlerdeki cümleler özellikle örtük (gizli) öğrenme yoluyla kız çocuklarının bilincine itaat etme, istismarı normal gösterme şeklinde empoze edilmektedir.
''AKP'NİN ÇOCUK DÜŞMANI KADIN DÜŞMANI GERİCİ ANLAYIŞI''
Bunlar istisna değil, AKP’nin yaratmak istediği kadın düşmanı, cinsiyetçi bir neslin oluşturulma çabalarıdır aynı zamanda. Hatırlanacağı üzere dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, “Bunlar tecavüzcü değil, bunlar cinsel istismar suçunu işlemiş kişiler değil, tamamen ailelerin ve ‘küçüğün rızası’ ile de yapılmış işler” diyerek 12 yaşındaki kız çocuklarına yönelik istismarı meşrulaştırmıştı.Kamuoyu kayıp çocukların akıbeti hakkında büyük bir endişe yaşarken AKP’nin ‘küçüğün rızası’ gibi Türkiye'nin taraf olduğu her türlü uluslararası çocuk hakları sözleşmesini hiçe sayan bir cümleyi hukuka uygun hale getirmeye çalışması da tüm bu yaşanılan çocuk ihmali, istismarı ve ölümlerinden bağımsız düşünülemez. İşte AKP’nin çocuk düşmanı, kadın düşmanı bu gerici anlayışı çocuklarımızın korunması önünde en büyük engel olarak karşımızda durmaktadır. Bu anlayış devam ederken yine aynı kişi, aynı anlayış ile kayıp çocuklar Leyla ve Eylül için televizyon ekranlarına çıkıp “Kimyasal hadım düzenlemesini yeni dönemde devreye sokacağız” diyerek mecliste verdiğimiz ve kendilerinin reddettiği Çocuk istismarının önlenmesi amacıyla Araştırma Önergesi’ni ve hazırladığımız Çocuk Hakları Bakanlığı’nın kurulması hakkındaki Kanun Teklifimizi kamuoyuna unutturmaya ve çocuklara yönelik istismarı, şiddeti görünmez kılmaya çalışmaktadır. Oysa bilinmelidir ki cinsel istismarı “hadım” üzerinden cezalandırmak, her istismarcıyı pedofili olarak göstermek, suçu basitleştirmektir. Her istismarcı “pedofilidir” demek, istismarı bir hastalık olarak görmek veya göstermeye çalışmak, bu suça neden olan sosyokültürel birçok etkeni göz ardı etmektir. Zira cinsel istismar eyleminde bulunan failin hastalığı değil suçudur. Faillerin suçu işlemesinin nedeni cinsel dürtüleri değil aksine şiddet eğilimleri ve kadına yönelik bakış açılarıdır.