Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılmasını talep etmek amacıyla 866’ncı kez bir araya geldi. Koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle online gerçekleştirilen bu haftaki eylemde, 30 önce gözaltında kaybedilen Hüseyin Toroman’ın dosyası paylaşıldı.

24 yaşında olan Toroman'ın 27 Ekim 1991’de İstanbul’da bulunan evinin önünden elleri silahlı, telsizli ve kendilerini “sivil polis” olarak tanıtan birileri tarafından zorla beyaz Toros’a bindirilerek kaçırıldığını ifade eden gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, Toroman’ın gözaltına alındığının inkar edildiğini anımsattı.

İSTEĞİ KATİLLERİN BULUNMASI

Toroman’ın annesi Hatice Toroman, oğlunun kaybedilişinin üzerinden 30 yıl geçtiğini vurguladı. Bu 30 yıllık sürede acı ve öfkesinin dinmediğini dile getiren anne Toroman, “İstediğim tek bir şey var; Katiller bulunsun. Hesap sorulsun. Yavrularımız kim öldürdü, nereye attılar? Ölmeden cezalandırıldıklarını görmek istiyorum. Yaşım 75’e geldi hala katillerin bulunmasını bekliyorum” dedi.

Toroman’ın ablası Sakine Toroman, kardeşinin sabah kahvaltısı için evinden çıktığını, bu esnada kapıda bekleyen bazı kişiler tarafından kaçırıldığını ifade etti. “Kaçırılma bütün mahallenin gözü önünde oldu” diyen Toroman, “Ne yazık ki olaydan sonra aramalar sonuç vermedi. Çalmadığımız kapı kalmadı. Aradan 30 yıl geçti hala bulamadık. Aradan geçen zamanda hükümetler, başbakanlar ve cumhurbaşkanları değişti. Değişmeyen tek şey feryatlarımıza kulaklarını kapatmaları oldu. Oysaki bir devlet vatandaşlarının yaşamlarını korumakla yükümlüdür” diye konuştu.

'İKTİDARLAR SUÇA ORTAK'

Gelen hükümetlerin de bu kayıplar için bir şey yapmadığı bu nedenle onların da bu suçların ortakları olduğunu belirten Toroman, AKP iktidarının kayıpların bulunmasına destek olmadığı gibi Galatasaray Meydanı'nı da yasakladığını ifade etti. 

İHBAR MEKTUBU

Toroman’ın kaybedilişine değinen dosya avukatı Gülseren Yoleri, gözaltına alındığına dair yapılan başvurulara “alınmadı” şeklinde cevaplar verildiğini aktardı. Dosyaya yıllar sonra bir “ihbar” mektubunun geldiğini işaret eden Yoleri, mektubun “Doğruluktan şaşmayan bir emniyet mensubu” şeklinde imzalandığını dikkati çekti. Bu kişinin Gebze Emniyet Müdürlüğü’nde hukuka aykırı türlü olayların yaşandığını dair aktarımda bulunduğunu belirten Yoleri, bu olaylara ilişkin ayrıntılı bilgilere yer verdiğini paylaştı.

EMNİYET MENSUBUNUN ANLATIMLARI

Toroman ile ilgili de bilgilerin yer aldığını dile getiren Yoleri, mektupta yer alan ifadeleri şöyle aktardı: “Nöbetçi olduğum bir gün işkenceli sorgu sonrasında ölmüş, Gebze İlçe Emniyet Müdürünün talimatıyla baş komiser Remzi Akıncılar tarafından eski hisar yollu üzerinde köprü civarına gömülmüştür.” Daha sonra bu bilgiler ışığında bölgede bir kazı çalışmasının yapıldığını dile getiren Yoleri, bir bulguya rastlanılmadığını kaydetti. Yoleri, 20 yılın ardından dosyanın zaman aşımı nedeniyle kapatıldığını belirtti.

Ancak yapılan itirazlar sonucunda işlenen suçun insanlık suçu kapsamında olduğu için dosyanın tekrar açıldığını belirten Yoleri, buna rağmen  etkin bir soruşturmanın yürütülmediğini dile getirdi.

ETKİLİ BİR HUKUK SİSTEMİ YOK

Toroman’ın kaybedilme sürecinin yer aldığı basın metnini paylaşan Cumartesi İnsanı Çağla Seven, uluslararası içtihatlarda gözaltında kaybedilenlere ilişkin yer alan hususlara işaret etti.  Türkiye’de bu kaybedilmelere ilişkin yeterli araştırmanın yapılmadığını neden olanlarının ise hukuki yaptırıma tabi tutulmadığını dile getiren Seven, sürecin cezasızlıkla sonuçlandığını kaydetti. Etkili bir hukuk sisteminin olmadığını ifade eden Seven, “Devlet hukuka uysun. Derhal etkili bir soruşturma yapılsın. Kaç yıl geçerse geçsin, kayıplarımızı aramaktan vazgeçmeyeceğiz” diye ifadelerini kullandı.