Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü’ne yönelik yaptığı saldırıda Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer'in yargılandığı davanın ilk duruşması İzmir 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde sürüyor. Duruşma müşteki avukatlarının iddianameye dair beyanlarıyla devam ediyor. Kimlik tespiti yapıldığı sırada mahkeme başkanının katil Gencer’e yönelik yumuşak tavrına tepki gösteren HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Bu adam Minbîç’te eğitildi ve katildir. IŞİD’lidir. Bu kadar sakin davranamazsınız. Bu kadar sakin olamazsınız buna katil gibi davranın” diye konuştu.

SİLAHLA GİRDİLER

Avukat Cahit Kırkazak, arka sıralarda bulunan 2 polisin mahkeme salonuna silahlı olarak girdiğini belirterek tutanak tutulmasını istedi. Mahkeme başkanı avukatların isteğini tutanağa geçmemesi üzerine Kırkazak, “Salonda silah var. Silahların gölgesinde duruşma yapılmaz” dedi. Avukatların itirazları sırasında silahla salonda bulunan polisler salondan kaçtı. Avukatların tepkileri üzerine salona silahla giren polislerin ismi tutanağa geçirildi ve silahlı olan diğer polisler salon dışına çıkarıldı.

'SALDIRI PLANLI 

İddianamenin değerlendirilmesi hakkında konuşan avukat Türkan Aslan Ağaç, davadan bir gün önce HDP Bahçelievler İlçe Örgütü’ne benzer bir silahlı ve bıçaklı saldırının yapıldığını hatırlattı.  Ağaç, “Ancak saldırganlar bu defa amaçlarına ulaşamamışlardır. Deniz Poyraz'ı katledenin yargılandığı davanın ilk duruşmasından bir gün önce böylesi benzer bir saldırının gerçekleştirilmesi sıradan, olağan bir olay gibi görülemez. Davanın şikayetçileri, müdahilleri olarak bizler bu şekilde görmüyoruz. Yapılmak istenen eylem, öz itibariyle Onur Gencer isimli tetikçi katilin eyleminin selamlanması, dava öncesi kendisine mesaj verilmesidir” dedi. Ağaç, Bahçelievler’deki saldırının da HDP İzmir İl Örgütü’ne yönelik yapılan saldırının da organize ve örgütlü bir saldırı olduğunu kanıtladığını söyledi.

DELİLLER KARARTILDI

“Bugün sanık sandalyesinde Onur Gencer tek başına oturuyorsa bu saldırının ve cinayetin arka planının aydınlatılması konusundaki siyasi iradenin eksiliğinden ve aynı zamanda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının ve ona bağlı kolluğun maddi gerçekliği tüm detayları ile ortaya çıkarılması konusundaki irade eksikliğinden kaynaklanmaktadır” diyen Ağaç, “Bu irade eksiliği delillerin gereken özen, titizlik ve hassasiyetle toplanmamasına ve delillerin karartılmasına neden olmuştur. Savcılığın elindeki yasal imkan ve olanaklar saldırının arka planın ortaya çıkarılması için kullanılmamıştır. Aksine, maddi gerçekliğin tüm yönleriyle açığa çıkarılmasını manipüle etmek üzere kullanılmıştır” ifadelerini kullandı.

DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜĞÜ

Saldırının gerçekleştirildiği HDP İzmir İl binasının merkezi bir bölgede yer aldığına dikkati çeken Ağaç, “Aynı zamanda da kolluğun çeşitli birimleri tarafından 7/24 HDP'ye gelen gideni kontrol altında tutmak, istihbari bilgi toplamak amacıyla gözetlenmektedir. HDP İzmir İl binası önünde 7 Şubat 2020 tarihinden itibaren başlayan provakatif eylem nedeniyle İzmir Valiliği’nin talimatıyla hemen iş merkezinin kapısının önüne kurduğu üzerine ‘güvenlik’ yazan çadır adeta karakol olarak kullanılmaktadır. HDP önünde yapılan provakatif hiçbir eylem ve etkinlik kolluk tarafından engellenmemiştir. Adeta kolluğun gözetim ve denetimi altında saldırı gerçekleştirilmiştir. Tüm bu olay zinciri takip edildiğinde devlet, yaşam hakkına yönelik olarak ne pozitif ne de negatif yükümlülüklerini yerine getirmediği için mevcut saldırıdan birincil derecede sorumludur” ifadelerini kullandı.

TARAFSIZLIK

Delillerin eksik toplandığını belirten Ağaç, “Soruşturma kapsamında fiili olarak savcılık adına delilleri toplayan, muhafaza eden, ifadeleri alan, delil analizleri yapan, delilleri yorumlayan, kendisine göre delilleri ayıklayan birim olan İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi'nin bu saldırı kapsamında mağdur tarafın HDP olması nedeniyle ne kadar tarafsız ve bağımsız hareket ettiği büyük bir tartışma konusudur” dedi. Ağaç, buna dair iktidar yetkililerinin, polislerin bağlı bulunduğu İçişleri Bakanlığı’nın ve İzmir Valiliği’nin HDP’yi hedef gösteren söylemlerini ve polisin saldırı günü sergilediği tavrını örnek olarak gösterdi.

KATLİAM GÜNÜ

Polisin saldırı günü sergilediği tutuma dair Ağaç, şöyle devam etti: “Kolluğun sanığın çanta ile yukarı çıktığını bilmeleri nedeniyle olsa gerek sanıkla ilk karşılaştıklarında kolluğun hemen ‘çanta nerede’ diye sorması, sanık aşağı indiğinde ‘ismin ne abiciğim’ diyerek sanığı karşılamaları, olay yeri incelemesinin özensiz yapılması nedeniyle delillerin bütünlüklü olarak toplanmaması, telsiz konuşmalarına göre sanığın iş merkezi içinde olay sonrası katlar arasında dolaştığı bilinmesine rağmen iş merkezinde gerekli önlemler ve tedbirler alınarak delil toplama işleminin yapılmaması, kolluğun ifade alım aşamasında sanığı soruları ile yönlendirme çabası, sanık ile bağlantılı olabilecek kişi yada siyasi grupların ortaya çıkarılması konusunda soru sormaktan imtina etmesi, deliller toplanmadan yakalama, gözaltına alma işleminden yaklaşık 20 saat gibi kısa bir sürede gözaltı süresinin sonlandırılması gibi işlemler bir bütün olarak değerlendirildiğinde kolluğun bağımsız ve tarafsızlığını dosyada koruyarak soruşturmayı etkin yürüttükleri asla hukuken kabul edilemez.”

HAKİMDEN MÜDAHALE

Mahkeme heyetinin konuşmalarını özetlenmesi isteği üzerine söz alan avukat İmdat Ataş “Karşımızdaki kişi tasarlayarak ve yurtdışında eğitimini alarak bir katliam gerçekleştirdi. Bu saldırgan eylemi tek başına gerçekleştirmedi, kontrgerilla faaliyeti olarak gerçekleştirdi. Savcılık bu kapsamda soruşturma yürütmeliydi. Elimizde yeterli veri var. Örgütlü faaliyeti sadece biz söylemiyoruz. Sanık tek başına hareket ettiğini söyleyebilir ama ifade tutanağı incelendiğinde aksi olduğu fark edilecektir. Katilin aslında kim olduğunun savcılık tarafından adeta üstünü örtmüştür. Bu ilişkiler ağı ve çete yapılmasının ortaya çıkarılmasını talep ediyoruz. Türkiye’de politik olmayan bir cinayet işlense sanık en az 24 saat gözaltında tutulur. Oysa sanık 20 saat tutulmuş, Savcı tek başına bir süreç yürütmüştür. Bu sebeple yürütülen soruşturma eksik bir soruşturmadır” diye konuştu. 

'ÖRGÜT BAĞLANTISI ARAŞTIRILMADI'

 Ataş, her ne kadar örgütlü suçlar yönünde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olsa da bunun yargılama sürecinde suçun örgütlü suçlar kapsamında tamamlanabileceğini söyledi. Ataş, sanığın SADAT ile ilişkilerinin  araştırılmadığını delil toplama aşamasının yüzeysel yürütüldüğünü vurgulayarak, “Sadece FETÖ/PDY ile sınırlı tutulmuştur. Bu dahi soruşturma makamının, siyasi cinayetin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması konusundaki irade eksiliğini göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır. Sanığın, örneğin terörist cihatçı selefi gruplar ile ilişkilenme olasılığı hiç düşünülmemiştir. Sanığın kendisini hareketleriyle, fotoğraflarıyla, el işaretleriyle ifade ettiği siyasi hareketin geçmiş pratikleri de dikkate alındığında organize suç örgütleri ile ilişkili olabileceği gerçekliği savcılık tarafından tamamen yok sayılarak hiçbir araştırma yapılmamıştır. Bu kişilerin en azından sosyal medya hesapları incelendiğinde ezici bir çoğunluğun aynı siyasal zeminden beslendiği ve örgütlendiği görülecektir. Yine bu kişilerin sosyal medya hesapları incelendiğinde ortak noktalarının Kürtlere ve HDP'ye karşı olan nefret söylemlerinde birleştiklerini görmekteyiz” ifadelerini kullandı. 

ÇANTANIN TUTANAĞI YOK

Savcılık makamının sadece yakalanan şahıs ile sınırlı bir soruşturma yapılacağının, azmettiricilerinin ya da  yardım edenleri araştırmak amacıyla hareket etmeyeceğinin kolluğa verdiği sözlü emir ve talimatlar ile ortaya koyduğunu aktaran Ataş, “Eşyalar tutanağa bağlanmış ancak, çanta içerisinde çıkan eşyalara ilişkin ayrıca bir tutanak hazırlanmamıştır. Bu nedenle çanta içerisinde hangi malzemelerin, hangi delillerin elde edildiğini bilmiyoruz. Kamera görüntülerine bakılınca sanığın elindeki çantanın şişkin görünümlü olması nedeniyle dolu ve ağır olduğu anlaşılmaktadır. Tutanağın olmaması delillerin karartılmış olma ihtimalini bu nedenle ortaya çıkarmaktadır. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu savcısı Caner Ulu ile görüşme yapan İzmir Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin aldığı sözlü emirler yazılı hale getirilmiştir. Savcılığın ilk vermiş olduğu emir ve talimat içeren tutanak haricinde diğer hiçbir tutanağında ne tarih ne de saat belirtilmemiştir. Bu dahi soruşturmanın hangi ciddiyetle yürütüldüğünü göstermesi açısından önemlidir. Mahkemenin belki bu aşamada yeni bir iddianame yazması gerekecektir” şeklinde konuştu. 

ŞÜPHELİLERİN BELGELERİ DOSYADA YOK

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 29 Eylül’de Nurgül Gencer, Nuri Gencer ve Onur Gencer hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmaktan” dolayı yürütülen soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini aktaran Ataş, “Nuri Gencer ile Nurgül Gencer hakkında savcılığın soruşturma yürüttüğüne ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmamakla birlikte sadece İzmir 7’inci Sulh Ceza Hakimliği'nin 2021/3573 D. İş kararında ‘Kasten öldürme suçu ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında suç işlediğine ilişkin somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin bulunduğu ve başka türlü delil elde etme imkanının bulunmadığı anlaşıldığından CMK’nın 135. Maddesi gereğince kullandıkları telefonların 17.06.2020 ile 17.06.2021 tarihleri arasında yapmış oldukları iletişimin tespitine karar verilmiştir. Bu evrak dışında bu kişilerin soruşturmaya dahil edildikleri konusunda dosyada bilgi belge bulunmamaktadır. Bu şahıslar ile ilgili olarak başkaca  delil toplama işlemi yapılmamıştır” diye aktardı.  

OLAY KARARTILMIŞ

Muhtemel delillerin soruşturma makamı tarafından gözaltı süreci içerisinde toplanmadığını vurgulayan Ataş, şöyle devam etti: “Örneğin, sanığın kullandığı telefonda kayıtlı kişiler hakkında  araştırma yapılmamış, elde edilen cep telefonuna dayanarak sanığın olay günü aradığı ve sanığın arayan kişiler hakkında araştırma yapılmamış, silahı satın aldığını belirttiği iş yerinin resmi kayıtlara göre sahibi olan kişinin ifadesine başvurulmamış, hala başvuru yapılmamış, sanığın ifadesinde olaydan bir gün önce arkadaşları ile vakit geçirdiğine yönelik beyanına rağmen arkadaşlarının kim olduğu sorusu yöneltilmediği gibi bu konuda araştırma yapılmamış, özel eğitim aldığını açıkladığı İzmir Poligon'a ve eğitmenlerine ilişkin araştırma yapılmamış, Suriye'deki görevlendirmesi ve işyeri özlük dosyalarını istenmemiş. Sürekli özel taksilere binmiş bunun kaynağının nereden geldiği araştırılmamış. Olay sonrası sanığı arayanlar araştırılmamış. Bunlar sadece gördüklerimizin bir kısmı. Olay aydınlatılmamış adeta karartılmıştır savcılıkça.” 

SANIK İFADESİNDE YÖNLENDİRİLDİ

Ataş, katilin üzerinde çıkan çantanın tutanak altına alınmadığını ve çantada ne olduğu henüz bilmediklerini, savcılığın ve kolluğun sanığı ruh hastası olarak gösterecek sorularla yönlendirdiğini dile getirdi. Ataş, “Kolluk da savcılık da bu suçun ortağıdır” şeklinde konuştu. Akın Akyüz isimli şahsın olaydan sonra tehdit içerikli ve katliamı destekleyen paylaştığını hatırlatan Ataç, “Normalde bu kişinin sanık olması gerekirdi ama savcılık sanığın ismini yanlız yazdığı gerekçesiyle bu talebi reddetti” diye konuştu. Hrant Dink cinayetinde de katliamın bir kişiye yıkılmak istendiğini ancak yıllar sonra olayın örgütlü olduğu ortaya çıktı” dedi. 

72 BİN 667 FOTOĞRAFTAN 23’Ü İNCELENDİ

Ataş, şöyle devam etti: “Benzer şekilde, failin cep telefonunda bulunan 72 bin 667 fotoğraftan yalnızca (failin tek başına bulunduğu ve atış poligonunda çektirmiş olduğu) 23 adet fotoğraf rapora alınmış, diğer fotoğraflar üzerinde failin azmettiricileri ya da işbirliği içinde hareket etmiş olabileceği faillere dair bir iz/ipucu araştırılmamıştır. Rapora göre; failin telefonunda bulunduğu görülen on binlerce veri örneğin 584 adet mesajlaşma, 2 bin 160 adet arama günlüğü, 3 bin 63 adet aranan öğe, 928 adet cihaz konumu, 231 adet e-posta yazışmaları, 315 adet sohbet verisi,  bin 108 adet video, 439 adet ses kaydı, 546 adet parola, 12 bin 183 adet web geçmişi gibi soruşturmaya konu bir tespit içermediği gerekçesi ile hiçbir şekilde değerlendirme konusu yapılmamıştır."

KATİLLE TAKSİYE BİNEN KİŞİ POLİS

Ataş, "1 Eylül 2021 tarihli dilekçemiz ile Oytun Yüksel isimli şahsın şüpheli ile Kara Termal Otel’de birlikte gittiği ve aynı şekilde HDP il binasının bulunduğu yerde baz sinyallerinin olduğu beyan edilerek sanıkla örgütsel ilişkilerinin araştırılması talep edilmiştir. Bunun üzerine, savcıyla ile yapılan görüşme neticesinde bu kişiye ilişkin olarak, Onur GENCER isimli şahsın yanında taksiye binerek Kaya Termal isimli işyerine gittiği şahsın Oytun Yüksel isimli şahıs olabileceği değerlendirilmiş, şahısla ilgili yapılan araştırmada… şahsın Ankara Emniyet Müdürlüğünde sivil memur olarak görev yaptığı tespit edilmiştir. Oytun Yüksel isimli kişi, soruşturma aşamasında bilgi sahibi sıfatı ile alınan ifadesinde; Kaya Termal Otel’de fail Onur Gencer ile birlikte SPA hizmeti aldığını, kendisinin otelden ayrıldıktan sonra failin otelde kaldığını beyan etmiştir. Ancak kolluk, bu kişinin beyanlarına itibar ederek yalnızca ifadesi ile yetinmiş, ayrıca otel kayıtlarına dair bir araştırma yapmamıştır. Oysa dosya kapsamından bu kişinin kritik önemde olduğu ve özellikle kolluğun bu durumun farkında olduğu aşikârdır.”

SADAT’LA İLGİLİ ARAŞTIRMA YAPILMADI

"Yine savcılık, müşteki vekillerinin talebi doğrultusunda aynı gün vermek zorunda kaldığı talimatta, ‘şüphelinin SADAT AŞ ile irtibatının araştırılmasını’ istemiştir" diyen Ataş, sözlerini şöyle tamamladı: "Bu talimata gelen araştırma sonucu da oldukça ilginçtir. İki TEM görevlisi tarafından tanzim edildiği anlaşılan 3 sayfadan ibaret ‘İnternet Tespit Tutanağı’ konuya ilişkin yapılan tek araştırmadır. Bu tutanağın içeriği incelendiğinde; yalnızca SADAT’ın web sitesine bakıldığı ve adeta SADAT’ı aklama gayreti ile siteden yapılan alıntıların rapora aktarıldığı görülmektedir.

DİJİTAL MATERYAL KAYIP

Failin evinde yapılan aramaya dair düzenlenen 17.06.2021 tarihli ve 16.55 saatli “Arama ve Elkoyma Tutanağı”na göre evden 9 adet dijital materyal bulunarak el konulmuştur. Ancak tutanağın 5. sayfasında delil torbalarına konulan dijital materyal sayısı 8 adettir. Dijital materyallerden birinin neden eksildiği ve bu materyalin nerede ve akıbetinin ne olduğu belli değildir. Bu dijital materyal içinde ne olduğu bizim tarafımızdan şüphelidir."

Duruşma avukat Türkan Aslan Ağaç'ın beyanlarıyla devam ediyor.

DAVA ERTELENDİ

Yapılan uzun istişareler sonucu Şakran Cezaevi Kampüsü'nde görülme kararı değiştirilerek davanın Bayraklı Adliyesi'nde görülmesine karar verildi.

‘KATİLLER HALKA HESAP VERECEK’

Avukatların ve iddia makamını beyanları alınmadan ara karar kurulmasına karşı çıkan salondakiler, “Kimleri koruyorsunuz?” dedi. Mahkeme heyetinin ara kararı kurduktan sonra salondan ayrılmaya kalkışması üzerine salondakiler, “Katiller halka hesap verecek”  sloganları atarak alkış ve sıralara vurarak durumu protesto etti. Salondakiler, “Sizlerin de sanık sandalyesinde olması lazım. Siz de artık tarafsınız” diyerek mahkeme başkanına tepki gösterdi.

MAHKEME BAŞKANI: ÖZEL YETKİLİ DEĞİLİM

Mahkemeye tepki gösteren HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Türkiye tarihinde ilk kez bir katil siyasi partiye girerek katliam yaptı. Böyle ani kararla bitiremezsiniz. Şakran cezaevinde yargılamanın yapılmasını istemiyoruz” dedi. Mahkeme Başkanı, “Ne moral kaldı ne hal kaldı, arbede çıktı” yanıtını verdi.

Avukatlar, “Biz buraya çok mu moralli geldik” ifadelerini kullandı. Mahkeme başkanı ısrarla, “Biz genel yetkili bir mahkemeyiz, özel yetkili değiliz” sözleri dikkati çekti. Mahkeme başkanı, “Ben şimdi herkes arasından çıkıp evime gideceğim korumam yok, biraz da beni anlayın” dedi. Salondakiler, “Bizden size birşey gelmez devletten gelmesin ondan sakının” yanıtını verdi.

DURUŞMA 24 OCAK’A ERTELENDİ

Verilen karara itiraz eden avukatlar mahkeme başkanı ile, bir sonraki duruşmanın farklı bir tarihe alınması için istişare yaptı. Yapılan istişarelerin ardından duruşma 24 Ocak’a ertelendi.