HDP Diyarbakır Milletvekili ve Dış İlişkiler Komisyonu Eş Sözcüsü Hişyar Özsoy, dün akşam Medya Haber Tv’de yayımlanan “Amed’ten Bakış” programının konuğu oldu. Özsoy, programda ABD’nin Afganistan’dan çekilmesiyle Taliban’ın ülkenin kontrolünü ele geçirmesi ve bu durumun küresel siyasette yol açacağı değişimler ile birlikte Türkiye’nin Şengal’e yönelik gerçekleştirdiği son hava saldırısına dair sorulara yanıt verdi.

‘ABD, NATO VE BATI İÇİN BÜYÜK BİR HEZİMET’

Taliban’ın 20 yıl sonra Afganistan’da kontrolü bütünüyle ele geçirmesinin öncelikle ABD, NATO ve Batı için büyük bir hezimet olduğunu dile getiren Özsoy, “ABD, 11 Eylül saldırılarının hemen ardından Afganistan’a girdi ve çok kısa bir süre içerisinde Taliban’ı iktidardan indirdiler. ABD oraya 2 milyar dolar kaynak aktarıp, binlerce askerini verdi. Fakat 20 yıl boyunca o kadar imkana, uluslararası müdahaleye, uluslararası STK’lere rağmen açıkçası Afganistan toplumunu temsil edecek bir siyasi yapı üretemedikleri için tuzla buz olmuş bir durum sözkonusu. Ülke paramparça ve Taliban daha önce olduğundan çok daha güçlü. Şuan için batıya yönelik ılımlı mesajlar verse de çok kısa süre içerisinde eski Taliban’ı aratmayacak ölçüde vahşetini sergileyen, toplumun üzerine giden bir yapı göreceğiz orada maalesef” dedi. 

Özsoy’un, Taliban’ın ülkenin kontrolünü bu kadar hızlı bir şekilde ele geçirmesinin ABD açısından beklenen bir sonuç olup olmadığı yönündeki soruya yanıtı ise, “Bu hızla ordunun çöküşünü düşünemedi bir taraftan ama bunun örnekleri var. DAİŞ, Musul’a girdiği zaman koca Irak ordusu savaşmadı. ABD’nin onca yıl eğittiği, donattığı belli ki çok da eğitememiş zaten bunları, tuzla buz oluyorlar. Mermi sıkmadan teslim oluyorlar. Afganistan’da beklenilenden biraz hızlı oldu gelişti ama Afganistan’daki askeri yapının Taliban’a karşı savaşamayacağını herkes biliyordu” oldu.

‘ABD MÜDAHALECİLİĞİNDE ÖNEMLİ BİR EŞİK’

ABD’nin tam da bunun için Katar’da yapılan toplantılarda Afganistan’ın  resmi hükümetini değil, onları dışlayarak Taliban’la oturup, anlaştığını dikkati çeken Özsoy, şöyle devam etti: “Ortada böyle bir anlaşma var ve şimdi siz kendinizi Afgan ordusunun yerine koyun. ABD Doha’da Taliban liderleri ile görüşüyor ve hükümeti dışta bırakıyor. Buradan ne sonuç çıkarırsınız? ABD bir şekilde Taliban’la anlaşacak ve ülkeyi onlarla temsil edecek. Bunu gören Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’de apar topar ülkeyi terk etti, kaçtı. Dolayısıyla bu çok beklenmeyen bir durum değil. ABD, 2014 yılından bu yana Afganistan’da muharip güç bulundurmuyor, hava saldırıları ile askeri  destek veriyordu ve çekilmeye dair belli bir takvim vardı  Trump döneminde tartışılmış. Hatta 3 ay gibi bir gecikme de sözkonusu. Joe Biden bunu söylüyor; ‘Biz 3 ay geciktik. Fakat en nihayetinde ya Taliban’la büyük bir savaşın içerisine girecektik veyahut apar topar oradan çıkacaktık’ diyor. Bence şunun altını çizmek lazım. Tabi başarısızlık olunca herkes birbirine fatura çıkarmaya başlar. Biden mıydı, Trump mıydı diye. Trump’a destek veren Cumhuriyetçiler şimdi Biden’ı suçluyorlar falan. Fakat ortada şöyle net bir durum var. ABD ve Avrupa’daki kimi liberal çevrelerin dışında ABD toplumu çok büyük bir oranda bu askeri müdahalelerin, işgallerin bitmesini istiyordu. Yani mesele burada sadece Trump ile Biden meselesi değil. ABD’nin askeri müdahaleciliğine dair Amerika toplumu içerisinde  çok ciddi bir tepki var. Onlar sadece bunun sözcüsü. Onun için Biden eleştirilere rağmen ‘ben bizim askerlerimizi geri getirdim’ diyor. Tam da Trump’ın 2016’da söylediği gibi. Dolayısıyla bu ABD dış politikası, müdahaleciliği konusunda önemli bir eşik noktası.” 

KİM, NASIL POZİSYON ALACAK?

Taliban’ın ülkede kontrolü sağlaması ile hem komşu ülkelerin hem de bölgesel ve küresel güçlerin nasıl pozisyon alacaklarını sorusuna da yanıt veren Özsoy, “Bölge ve dünya şok içerisinde. Batının 20 yıldır terörist olarak tanımladığı örgüt, Afganistan’da kontrolü ele geçirdi ve bu örgütle çalışmak dışında çok fazla bir seçenek yok doğrusu” diye belirtti.

‘BÜTÜN GÜÇLER TALİBAN’LA GÖRÜŞMEK ZORUNDA’

ABD Başkanı Biden’ın Taliban’ı bir nevi bomba gibi bölgeye bıraktıktan sonra şimdi çekildiğini söyleyen Özsoy, “Bütün güçler haliyle iktidara geldiği için Taliban’la görüşmek zorunda. Bu güçlerin de değişik kaygıları var. Çin mesela İslamcı grupların güçlenmesini istemiyor ülkesi içerisinde. Şimdi bir bakın İran devrimi sonrası bir çok yerde İslamcı hareketler yükseldi. Benzer bir durum yaşayabiliriz. Herkes siyasi  İslam’n sonu derken, Taliban’ın bu zaferi üzerinden başka coğrafyalarda radikal İslam önderlikli bir takım hareketler görebiliriz. Fakat diğer taraftan da Afganistan toplumu önemli oranda değişmiş, Taliban’ın gömleği de o toplumun üzerine kolay kolay girmez. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Afganistan öyle kolay istikrara kavuşur diye bir şey yok. Şuan güçler yeni duruma göre yeniden konumlandırmaya çalışıyor. Fakat Afganistan gibi bir coğrafyada Taliban oturacak da, yönetecek de, bölgeye istikrar gelecek diye bir şey sözkonusu değil. Önümüzdeki dönem Afganistan maalesef birçok vesayet savaşının merkezi olmaya devam edecek” ifadelerini kullandı. 

TÜRKİYE-TALİBAN İLİŞKİSİ

Türkiye’nin Taliban’a yönelik verilen mesajları da değerlendiren Özsoy, “Batı kamuoyunda birçok açıdan izole hale gelmiş Erdoğan’ın tam da ABD, Afganistan’dan çıkmak isterken bir ol kapmaya çalıştığını” söyledi.

‘ERDOĞAN TAŞERONLUĞA OYNUYOR’ 

Özsoy, “Bunun için Taliban’la kültürel yakınlığımız var denildi. Yani fikir olarak çok aykırı değiliz denildi. Bir şekilde yıkılmış, darmadağın edilmiş bir coğrafya var. Birisinin oradaki kalıntıları, yıkılmış şeyleri temizlemesi, bunun taşeronluğunu alması lazım. Erdoğan bugün buna oynuyor. Suriye’de de buna oynuyor. ‘Ben en nihayetinde bir NATO gücüyüm, siz müsaade ederseniz kırıp döktüklerinizi biraz temizlemeye çalışalım’ diyor batıya… Erdoğan bugün batı için nasıl faydalı, daha fazla kullanışlı olabilirim diyerek, rol kapmaya çalışıyor. Ki Merkel’de Afganistan konusunda ‘Türkiye ile çalışmak istiyoruz’ dedi. Şimdiye kadar Suriyeli mülteciler vardı, şimdi üzerine bir de Afgan mülteciler eklendi. Hele hele genç erkek Afgan mülteciler sorunu var. Dolayısıyla Erdoğan durumu bir fırsat olarak görüyor ve böyle de değerlendiriyor. Önümüzdeki dönemde Suriyeli mültecileri Avrupa’ya karşı baskı aracı olarak kullandı, şimdi de Afgan mültecileri benzer bir yaklaşım sergileyebilir” diye konuştu.

ŞENGAL SALDIRISI

Dünyanın gözünün Afganistan’a çevrildiği bir dönemde, Türkiye’nin Şengal’de bir hastaneyi bombalayıp sivillerin ölümüne neden olmasına ilişkin ise, “açık ve net şekilde bir savaş suçu, insanlığa karşı suç” diyen Özsoy, uluslararası hukukun uygulanması halinde bunu yapanların yargılanacağını vurguladı.

‘SİVİLLER BİLE BİLE VURULDU’

Fakat ortada uluslararası hukuk olmadığı, ciddi bir boşluk ve karambol olduğu için Türkiye hem Afganistan hem de Suriye’de batıya faydalı olmanın siyasetini güderken aslında kimsenin dönüp Şengal’de ne oluyor ne bitiyor diye bakmadığı eleştirisinde bulunan Özsoy, şunları söyledi: “Yakın bir zamanda Türkiye’nin temel gündemi Rojava’ydı. 2018, 2019’da sürekli olarak Rojava’ya saldırıldı. Oradaki özerk yönetimi boşa çıkarmaya, statü kazanmasını engellemeye dönük askeri müdahaleleri oldu. Biden dönemi ile birlikte Rojava’ya dönük saldırı zemini ABD orada olduğu müddetçe bulamayan bir Türkiye  var. Zaten Biden iktidara geldikten sonra Rojava’dan ziyade Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içerisinde operasyonlara başlandı. Nisan ayından bu yana yoğunlaşmış saldırılar ve orada alan tutmaya başlamış durumda. Yani sıcak takip meselesi falan değil. Gidiyor yerleşiyor, askeri üslerini kuruyor, zaman içerisinde hazırlık yapıyor. ABD’nin bölgeden köklü çekilmesi olursa Suriye ve Irak’tan diye… Yani o askeri üsleri sadece PKK’ye karşı kurduğunu herhalde kimse düşünmüyor. Birazcık siyaset okuyan bir insan, Ortadoğu, Kürdistan, Suriye ve Irak. Herkes biliyor ki hem Türkiye hem İran, ABD’nin, batının Irak’tan çekilmesi ile birlikte orada Kürtlerin bütün kazanımlarına yönelik ciddi bir saldırı başlayacak. Bunun askeri ve siyasi hazırlıkları da yapılıyor. Ortada böyle bir durum var. 

Şengal ise, Rojava ile Federe Bölge arasında kritik bir noktada ve burada ilginç durumlar var. Irak Başbakanı Kazimi’nin orayı ziyareti sözkonusuydu. Şengal’e yönelik benzer saldırılar daha önce de olmuştu. Bu defa çok gözü kara bir şekilde hastaneyi vurdular. Oranın hastane olduğunu, içerisinde siviller olduğunu bile bile vurdular ve şimdiye dek ne Kürdistan Bölge hükümeti ne Irak merkezi hükümetinden ne de batı kamuoyundan hala bir ses seda yok. Dolayısıyla belli ki Türkiye’nin bu saldırılarına destek veriyorlar. Kimisi fiili olarak destek veriyor kimisi de yerelden istihbarat desteği veriyor. Yerelden bu tür istihbarat destekleri olmadan bu tür saldırıları yapabilmek çok mümkün değil.”

TAHRAN VE BAĞDAT’IN PLANI

HDP’li ve vekil, Şengal’in stratejik önemi üzerinde de durdu. Şengal’e yönelik saldırıları geleceğe yönelik hazırlık gibi düşünmek gerektiğinin altını çizen Özsoy, “ABD’nın Irak’tan çekilmesi ile birlikte şuan konuşulan senaryolardan bir tanesi Tahran ve Bağdat’ın Federe Bölge Yönetimi ortadan kaldırıp, bir nevi kültürel özerkliğe dönüştürmenin planlarını yapıyor. Türkiye’nin de desteğini bu konuda alacaklardır. Dolayısıyla Afganistan’dan çekilme meselesi basit değil. Bunun bölgesel yansımaları, özelliklede Ortadoğu’ya Kürdistan’a çok derin yansımaları olacaktır. Şayet Kürtler yani bu durumu iyi analiz edip, yeni bir pozisyon almazlarsa onca mücadeleden sonra son 20 yılda elde ettikleri hemen hemen bütün kazanımları tehdit altındadır” uyarılarında bulundu. 

Özsoy, bu tehditlere rağmen Kürdistan Bölge Yönetimi’nin Türkiye’nin saldırıları karşısındaki sessizliğini ise sert sözlerle eleştirdi.

‘BÖLGE YÖNETİMİ KÜRTLERİN KAZANIMLARINA KARŞI BİR POZİSYONDA’

Kürdistan Bölge Yönetiminde hakim olan siyasi güçlerin Türkiye ile siyasi, askeri, istihbarat, ekonomik her anlamıyla çalıştığını söyleyen HDP’li vekil, “Bunların siyasi tercihleri bu. Şuan Güney Kürdistan’ın Türkiye’ye bu kadar bağımlı olmasına sebep olan getiren bir siyasetleri var. Kürt siyasetçiler olarak biz mümkün mertebe sorumlu bir şekilde Kürt arası çelişkiler derinleşmesin diye, böylesi bir sorumlulukla laflarımızı kimi zaman yuvarlıyoruz, söylememeye çalışıyoruz. Yani kendi kavgamızı kendi evimizde yapmak istiyoruz ama bu limiti çoktan geçmiş bir mantık sözkonusu. Yani şuan Kürdistan  Bölgesel Yönetimi’ne liderlik yapan kesimlerin açıkça Kürtlerin kazanımlarına karşı bir pozisyonu sözkonusu” dedi.

‘AĞZINIZA KİLİT Mİ VURULDU?’

“Dolayısıyla bazı şeyleri artık köşeli bir şekilde ortaya koymakta, masaya yatırmakta fayda var” diyen Özsoy, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Bakın hiç böyle sağa sola çekmeden çok net söyleyeyim, çok siyasetçi ağzına da girmeden. Şengal’de Êzidîler yaşıyorlar ve koca bir vahşete maruz kaldılar, herkes kaçtı. Hiç kimse Şenşal’deki Êzidîlerin imdadına yetişmedi işte bazı PKK’li güçler, Rojava’dan giden YPG’li güçler dışında. Bir şekilde bir koridor açıp bu insanları kurtardılar. Böyle bir travmadan sonra bir özeleştiri yapmak, sorumluları yargılama gibi bir durumda yok Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde. Gerçekten de insan hayret ediyor. Çok pişkince, utanma arlanma olmadan dönüp işte… 

Ya Şengal halkı size güvenmiyor. Şengal halkı Irak’a da güvenmiyor. 73 kez kıymdan geçirilmiş bir halk bu. Bu halk kendisini savunmak istiyor. Bu ayakta kalma meselesidir. Bundan meşru hiçbir şey olamaz. Şimdi söylediklerim belki Türkiye’de suç bile addedilebilir ama bu insanlar sürekli kıyımdan geçiriliyorlar ve bu insanların egemenliği altında yaladıkları Irak hükümeti ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi ikisi de böyle bir vahşet karşısında zerre kadar sorumluluğunu yerine getirmemiş. Şuan bu insanlar diyorlar ki biz size güvenmiyoruz. Kendi canımızı, malımızı korumak için kendi savunmamızı yapmak istiyoruz. Bana sorarsanız bundan daha meşru bir pozisyon olabilir mi yahu. Şimdi Türkiye, Taliban’a ılımlı mesajlar veriyor diyor. İşte DAİŞ için ‘öfkeli çocuklar’ diyordu Davutoğlu o dönem.  Bu tür yapılarla, güruhlarla ilişki kurma hatta ilişki kurmanın siyasetini yapan Türkiye, sözkonusu Şengal olduğu, Êzidîler olduğu zaman her türlü vahşeti yapacak pervasızlığa pekala girebiliyor. Gerçekler bazen böyle dümdüzdür. Dolayısıyla Taliban’la da DAİŞ’le de her türlü rezilliğin altına imza atan çeteleri destekleyen Türkiye’nin pozisyonu hayatta kalmaya çalışan, soykırımdan kurtulmaya çalışan bir halkın oluşturduğu özsavunmayı dağıtmaya, oraya saldırmaya çalışan konumda. Hastaneye saldırıldı, ama sus pus herkes. Kürdistan Bölge Yönetimi’nden olanlardan bu konuda tek ses duymadık. Siz duydunuz mu? Böyle bir rezaletten sonra hala Şengal üzerinde hak iddia edebiliyorsunuz. Ağzınıza kilit mi vuruldu, çıkıp iki kelime söyleyemiyor musunuz.”