İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun, Failler Yargılansın" şiarıyla düzenlediği eylemin 513'üncüsünü gerçekleştirdi. Eylem Diyarbakır Valiliği'nin açık alanda yapılmasını yasaklaması nedeniyle bu hafta da dernek binasında düzenlendi. Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer, Diyarbakır Valiliği'nin yasak kararını kınadıklarını belirterek,"Yasaklarla gerçeğin örtülemeyeceğini bir kez daha haykırıyoruz" ifadesini kullandı.

'YETKİLİLER KATİLLERİ CEZASIZLIK ZIRHIYLA KORUDULAR'

"Birçok kişinin gözaltında, sokak ortasında ya da kaçırılmak suretiyle devlet güçleri tarafından aleni bir şekilde kaybedilmesini protesto etmeye devam ediyoruz" diyen Acer, "90'lı yıllardan itibaren sistemli bir şekilde dönemin iktidar sahiplerinin bilgisi ve onayıyla insanlar katledildi. Cenazesini bulup gömebilenler şanslı sayılıyordu o dönemde. Çünkü birçok anne evladını gömemedi ve hala coğrafyamızda dondurulan yüzlerce yas var. Bu ağır ve dramatik toplumsal bir durumdur. Bunu yaşamaya hala devam ediyoruz. Yetkililer, katilleri cezasızlık zırhıyla korudular" diye konuştu.

'OLAYIN ÜSTÜ ÖRTÜLMEK İSTENDİ'

Cezasızlık politikasının en son örneği olarak ise İzmir'de dün görülen ve 16 kişinin öldürüldüğü Lice davasının en son sanığının da beraat etmesini gösteren İHD Diyarbakır Şube Sekreteri,  "Yargı sisteminin nasıl çalıştığını acı bir şekilde bir daha gördük. Lice davasını bütün kamuoyu biliyor. 93 yılında Lice'de 16 kişi öldürüldü ve çok sayıda ev ve iş yeri yakıldı. Olayın üstü örtülmek istendi ama örtülemedi. Katliamla ilgili iddianame zaman aşımına bir gün kala kabul edildi. Bu çok önemliydi ama sonuç ne yazık ki bu şekilde devam etmedi. Yargılama 21 yıl sonra 16 Ocak 2015'te başladı. İddianameye göre saldırıyı o dönemin yetkililerinin açıkladığına göre PKK yapmamıştı. Olayın failleri olarak dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Emekli Albay Eşref Hatipoğlu ile Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında dava açıldı. Ancak sanıklar tutuklanmadı" şeklinde konuştu.

'NE YAZIK Kİ VİCDANLAR BİR KEZ DAHA ZEDELENDİ'

Mahkemenin başka illere taşınmasını aklama süreci olarak değerlendiren Acer,"Sanıklardan Tünay Yanardağ'ın Ağustos 2015'te hayatını kaybettiği mahkemeye iletilmişti. Davanın tek sanığı olarak Hatipoğlu kaldı geriye. Mağdur avukatları Yanardağ'ın ölümüne inanmadıklarını ve bunun mahkeme tarafından araştırılmasını istemişlerdi, ama mahkeme bunu kabul etmedi. En son davanın tek sanığı olan Hatipoğlu İzmir'de dünkü duruşmada beraat etti. Ne yazık ki vicdanlar bir kez daha zedelendi. Bir kez daha yargının ve adaletin nasıl işlediğini bu ülkede görmüş olduk" ifadelerini kullandı.

'GERÇEKLERİN ÜSTÜ HİÇBİR ZAMAN KAPANMAYACAK'

Türkiye'nin uluslararası mahkemelerde görülen davalarda birçok kez tazminat ödemeye mahkum edildiğini dile getiren Acer, bu durumun bile faili meçhuller gerçeğini onaylamaya yettiğini belirterek, "Ama Türkiye'deki yargı sistemi hala bu hakikatlere gözünü kulağını kapatmaya sanıkları, failleri korumaya devam ediyor. Biz insan hakları savunucuları olarak adalet arayışımızı sürdüreceğiz. Gerçeklerin üstünü kapatmak isteseler de gerçeklerin üstü hiçbir zaman kapanmayacak" ifadesinde bulundu.  

MEHMET ACAR'IN HİKAYESİ ANLATILDI

Acer'in konuşmasının ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın, Şırnak'ın Cizre ilçesi Dirsekli köyü Zura mezrasında 1994 yılında kaybedilen Mehmet Acar'ın hikayesini anlattı.

Acar'ın sık sık tehdit edildiğini aktaran Yalçın, bundan dolayı bir dönem Bursa'ya taşındığını ancak daha sonra ailesiyle birlikte köyüne döndüğünü söyledi. Acar'ın 1994 yılında itirafçılar Adem Yakin ve Abdulhakim Güven ile sivil giyimli telsizli kişilerce gözaltına alındığını araya bazı kişilerin girmesinden iki gün sonra serbest bırakıldığını anlatan İHD Kayıp Komisyonu Üyesi, Acar'ın eve dönünde eşine "Beni yine alacaklar, beni kaybedecekler" dediğini, serbest bırakılmasından iki gün sonra aynı şahıslar tarafından köyden alındığını belirtti. Köyden alınan Acar'ın olay öncesi olaya tanıklık etmesi için kardeşini çağırdığını, kardeşi Reşit Acar'ın olay yerinde Abdulhakim Güven'i araba içinde, Bedran kod adlı Adem Yakin'in Mehmet Acar'ı zorla arabaya bindirmeye çalıştığını gördüğüne tanıklık ettiğini kendisinin de kardeşi Mehmet Acar'la gitmek istediğini kaydeden Hasan Yalçın, ancak buna izin verilmediğini ifade etti. O günden sonra Mehmet Acar'dan bir daha haber alınmadığını vurgulayan Yalçın, Ailenin Cizre Cumhuriyet Savcılığına yaptıkları başvuruların sonuçsuz kaldığının altını çizdi.

Açıklama, yapılan 5 dakikalık oturma eyleminin ardından sona erdi.

BATMAN 

İHD Batman Şubesi ise, düzenledikleri eylemin 419’uncusunu şube binasında gerçekleştirdi. Açıklamada, "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" pankartı ile farklı tarihlerde yaşamını yitiren kayıpların fotoğrafları taşındı. Eyleme, kayıp yakınları, insan hakları savunucuları ve Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP) üyeleri katıldı

'HESAP VERMELERİNİ UMUYORUZ'

Bu haftaki açıklamayı okuyan İHD Batman Şube Sekreteri Fahrettin Asutay, 22 Ağustos 1998 tarihinde Gercüş'ten Batman'a yola çıkmasının ardından kendisinden bir daha haber alınamayan Ali Gündüz'ün kaybedilme hikayesine dikkat çekti. Mustafa Kaya, oğlu Fatih Kaya ve Ali Gündüz'ün birlikte kayıp olduğunu dile getiren Asutay, bunun üzerine Gündüz'ün oğlunun İHD başvurduğunu belirtti. Asutay, Gündüz’ün oğlunun beyanlarını şöyle aktardı:“Babam eve gelmeyince her tarafa haber saldık. Kimseler görmemişti. Ağlayıp durduk. Daha sonra ikamet ettiğim Kızıltepe savcılığına başvuruda bulundum. Savcılığın yaptığı araştırmada da bir sonuç alamadık. Aradan geçen bunca zaman içinde her gün her saat babamızı bekledik ancak ondan hiç bir haber alamadık. Babamla beraber kaybolan kişilerden de haber alınamamış. Üç kişinin birden bire ortadan kaybolması ve bugüne kadar hiçbirinden haber alınamamış olması düşündürücüdür.O günden beridir aramadık yer bırakmayan aile; acılarının çok büyük olduğunu, babalarının akıbetini merak ettiklerini ve sorumluların biran önce belirlenip, faillerin adalet önünde hesap vermelerini umduklarını dile getirmektedirler." 

Açıklamanın beş dakikalık oturma eyleminin ardından sona erdi.