Milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılması talebiyle hazırlanan fezlekeler Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderildi. Çoğu HDP'li 25 milletvekili hakkında hazırlanan 33 fezlekede "terör örgütü propagandası yapma", "suçu ve suçluyu övme", "suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma", "halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik" gibi suçlamalar yer alıyor.

Dokunulmazlığının kaldırılması istenen milletvekilleri arasında HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan da var. Paylan için dokunulmazlığının kaldırılması istemiyle hazırlanan fezlekeler arasında HDP'nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş için kullandığı "Sevgili Selahattin Demirtaş" ifadesi, Boğaziçi Üniversitesine atanan rektöre tepki gösterdiği tweetleri, Gezi eylemlerinde yapmış olduğu paylaşımlar, Osman Kavala’nın serbest bırakılması talebi suç sayıldı. 

Artı Gerçek'ten Seda Taşkın'ın haberine göre, Paylan’ın "Sevgili Selahattin Demirtaş için, Figen Yüksekdağ için ve sevgili Leyla Güven" sözleri, "suçu ve suçluyu övmek" olarak değerlendirilerek dokunulmazlığının kaldırılması istendi.

SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARI SUÇ SAYILDI

Sosyal medya paylaşımları da suç sayılan Paylan’ın, “Boğaziçi Üniversitesi'ne de kayyım rektör atadılar. Üniversiteleri özgür olmayan ülkenin geleceği aydın olamaz! Bu küçük saltanat kısa sürecek. Devran döndüğünde üniversiteler rektörlerini yeniden kendileri seçecek” paylaşımı, rektörün yasal yollarla atanmayarak kayyım olarak lanse edildiği gerekçesiyle; “Osman Kavala bugün pespaye bir ‘iddianame’ ile hakim karşısına çıkıyor. Ona ve sevenlerine üç yıldır yaşattığınız zulüm yeter! Osman Kavala’dan özür dileyin ve serbest bırakın” paylaşımı ise "suçu ve suçluyu övme" olarak fezlekede yer aldı.

Gezi direnişi hakkında yaptığı “Ben de Gezi’deydim” paylaşımı Mayıs 2013’te başlayan Gezi olaylarında Türkiye’nin yönetim şekline karşı eylemlere destek vermesi olarak değerlendirildi.

‘TORBA DOSYAYA ÇEVİRMİŞLER’

Hakkında hazırlanan fezlekelere ilişkin değerlendirme yapan Paylan, fezlekelerin içeriği olan suçlamalara ilişkin herhangi bir delil olmadığını söyledi. Paylan, “Bu kadar büyük istinatlar ortaya koyulmuşken tek bir somut delil olmadığını gördüm. Bu kadar boş bir dosya olduğu için torba dosyaya çevirmişler” dedi. 

‘TÜM SORUMLULUK BİZE YIKILDI’

6-8 Ekim olaylarına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de tescil ettiği biçimde, o dönemde anayasal hak olarak iktidarın politikasını protesto çağrısı yaptıklarını söyleyen Paylan, “HDP’nin çağrı yaptığı akşam hiçbir olay olmadı. Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Ekim’de 'Kobane düştü düşecek' sözlerinin ardından patlak veren olayların tüm sorumluluğu bize yıkılmak istendi” diye konuştu. 

‘FEZLEKELER PROVOKASYON AMAÇLI’

Ankara Cumhuriyet Başsavcısının itibar suikastı yaptığını belirten Paylan, “Bu pespaye fezleke ile sanki büyük bir suç varmış algısı yaratmaya çalışıyorlar. Bu tamamen iktidarın kaybetme korkusudur. Muhalefet bloğunda ‘tek adam’ rejimini bitirmeye yönelik motivasyonu kırma çabasıdır. Türkiye acilen parlamenter sisteme dönüş yapmalıdır. Ben bu fezlekeleri provokasyon olarak değerlendiriyorum. Bütün toplum ve muhalefet partileri bu provokasyona karşı uyanık olmalıdır” dedi. 

‘MECLİSE ATANMIŞ KAYYIM GİBİ’

7 yıl sonra yaşanan olayların fezlekelere konu olmasını da değerlendiren Paylan, 6-8 Ekim olaylarında milletvekili olmadığını hatırlattı. Paylan, “Yargı ortada bir suç görüyorsa değil 7 yıl, 7 gün bile beklemezdi. Ortada bu kadar ‘büyük suçlar’ varken yargı neden 7 yıl bekledi? Çünkü Saraydan bir talimat geldi. Zaten Ankara Cumhuriyet Başsavcısı meclise atanmış bir kayyım gibi çalışıyor. Yapılanlar meclise bir darbedir ve bu darbe geri püskürtülmelidir” ifadelerini kullandı.