Organize suç örgütü yöneten Sedat Peker’in yayınladığı videolarla ortaya saçılan devlet-mafya-medya ilişkisine ilişkin tartışmalar sürüyor. Uyuşturucu ticaretinden, tehdit ve şantajlara, cinayetlerden tecavüzlere, mal ve mülklere el koymalara kadar pek çok kirli ilişkinin ifşa edildiği videolar, AKP ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile 1996’da İçişleri Bakanı olduğu dönemde yaşanan Susurluk kazasında ismi yine mafya ve çetelerle anılması üzerine görevinden istifa eden Mehmet Ağar’ı zor duruma soktu. 

Geçtiğimiz gün katıldığı bir TV programında Soylu’nun itiraf niteliğindeki, “Organize suç örgütleri gayrinizami harbin en önemli aparatlarından biridir” şeklindeki açıklaması, büyük yankı uyandırdı. Açıklamayla Soylu’nun, kendini aklamak için devlet ilişkilerine işaret ettiği ifade edilirken, söz konusu gayrinizami harbin kimlere karşı yapıldığı sorusunu tekrar gündeme getirdi. Açıklama, 1990’lı yıllarda işlenen “faili meçhul” cinayetlerinin paramiliter ve mafya yapılanmaları ile işbirliğinde yapıldığını akıllara getirdi. 

GAME OVER

Kürt meselesinde devlet, mafya ve medyanın aynı safta konumlanmış durumda olduğunu ifade eden medya eleştirmeni Ragıp Duran, ifşaların tek adam rejiminin iflasının sinyalleri olduğunu kaydetti. Peker’in açıklamalarıyla ortaya saçılan devlet-mafya-medya ilişkilerinin tek adam rejiminin sonunun yaklaştığını gösteren yeni bir emare olduğuna dikkat çeken Duran, “Sistem, iflas sinyali veriyor. Bir sonraki aşamada bip bip diye ötecek ve Game Over yazısı çıktıktan sonra, ekran kararacak” değerlendirmesinde bulundu. İktidarın eski ve yeni ortakları ile 19 yıldır saray rejiminden nemalanan çeşitli kesimlerin iktidarın çökmekte olduğunu gördüğünü belirten Duran, herkesin kendini kurtarma telaşına düştüğünü söyledi. Duran, yasadışı ve gayrimeşru işleri teşhir ederek kendilerini aklamaya çalışanlar olduğunun altını çizerek, topyekun yozlaşma ve çürüme ortamında devletin de mafyanın da medyanın da kendi payına düşeni aldığını dile getirdi.

KİM DEVLET KİM MAFYA?

Duran, TV kanallarında milliyetçilik ve devletçilik propagandası yapmak üzere yayınlanan tarihi dizilerde açık bir şekilde görüldüğü üzere devletin yasa dışı ve gayrı meşru yapılarla ilişkisinin çok eskilere dayandığını vurgulayarak, “Türk devletinin üst düzey her yöneticisinin kalbinde bir Yakup Cemil yatar. Beyinlerinde de bir Talat Paşa. Bugün gelinen aşamada devlet kim, mafya kim sorusu bile gündeme geldi. O kadar iç içe geçmiş durumdalar yani. Bir İçişleri Bakanı kimi şüphelilerin ‘bacaklarını kırmaktan’ söz ederken, mafya kılıklı bir başkası, savcıların nasıl çalışması gerektiğini anlatıyor. Devlette süreklilik esastır derler. Bu ilke mafya için de geçerli. Hatta mevcut durumun resimaltı, ‘devlet ve mafya işbirliğinde süreklilik esastır’ cümlesi olabilir. Kuruluşundan itibaren demokrasiye itibar etmeyen bizim cumhursuz cumhuriyetimizin yöneticileri, toplumun sorunlarını çözemedikçe, yasadışı ve gayrı meşru yöntem ve yapılara yöneldiler. Gerçi bu yönelme de sorunları çözemedi ama yöneticilerin bir süre daha iktidarda kalmalarını sağladı” diye anlattı.

KÜRT KARŞITI İTTİFAK

Devlet-mafya-medya ilişkisini Kürt sorunundaki çözümsüzlük kapsamında ele alınması gerektiğini vurgulayan Duran, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana inkar ve şiddet yöntemlerinin devam ettiğini hatırlattı. Duran, devlet politikalarında başarısız olurken, Kürt sorununun hem global düzeyde siyasi bir mesele haline geldiğini hem de Kürt hareketinin Şeyh Said dönemine oranla çok daha güçlenip örgütlendiğini kaydederek, “Mesele bence sadece Ağar ve Peker’le sınırlı değil. Resmi muhalefet olsun, eski ya da yeni kurulan partiler olsun hepsi Kürt meselesinde, tıpkı Ermeni meselesinde olduğu gibi, devletin resmi politikalarını savunuyor. Kürt meselesinde de devlet, mafya ve egemen medya aynı safta konumlanmış durumda” diye belirtti.

MUHALEFETİN TUTUMU 

Peker’in açıklamalarının bunca ilgi görmesinin AKP’ye karşı ciddi, tutarlı, güven veren ve kitlesel bir muhalefetin eksikliğinden kaynaklandığına işaret eden Duran, tek adam rejimini sünepe, milliyetçi ve devletçi refleksleri olan bir muhalefetin alt edemeyeceği kanısının yaygın olduğunu belirtti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Devlet, mafya liderine koruma verir mi?’’ sözlerini hatırlatan Duran, ‘’Bula bula, işin en can alıcı noktası olarak koruma meselesine takılmış bir siyasetçi, muhalif de olamaz, lider de. Videoları izleyenler, ‘Bunlar kendi içlerinde birbirlerini yiyerek çökecekler. İçeriden gelen bilgiler olmasa biz bunların ne berbat işlere bulaştıklarını bile belki bilemeyecektik’ diyor " ifadelerini kullandı.

BU NASIL GAZETECİLİK?

Peker’in açıklamalarında bir kez daha tartışmaya açılan devlet-mafya ilişkisinde medyanın rolüne ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Duran, ‘’Kendine gazeteci diyen ama bakanla ve suç örgütü lideriyle abi-kardeş ilişkisine giren, yukarıdan dikte edilen her şeyi haber ya da köşe yazısı diye yayınlayan mesleğimizi rezil edenlere gazeteci demek doğru değil. Türk egemen medyası öyle bir ortam yarattı ki, bu tür cibiliyetsiz, sefil, şahsiyetsiz insanlar etrafta gazeteci diye dolaşabiliyor. Mesleğine düşkün, öncelikle kamu çıkarını gözeten, işini profesyonel kriter ve ilkelere göre yapanları cezaevine tıkar ya da sürgüne gönderirseniz meydan bu tür çapsız, iğrenç yaratıklara kalır. Çok da şaşırmamak lazım: Böyle Reis’e böyle Bakan, böyle mafya bozuntusuna da böyle gazeteci’ diye konuştu.

Mezopotamya Ajansı / İdris Sayılğan