Mardin'in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ve 8 Mart 1996 tarihleri arasında 3’ü çocuk 8 kişi ile ailelere bilgi verdiği iddia edilen Uzman Çavuş Bilal Batır'ın kaybedilmesine ilişkin açılan ve sonrasında nakledilen davanın 21’inci duruşması Adıyaman 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Aralarında dönemin karakol komutanının da bulunduğu 18 kişi hakkında “taammüden öldürme” suçlamasıyla açılan dava duruşmasına, mağdurların avukatı Erdal Kuzu ile kaybedilen kişilerin ailelerinden birer kişi katıldı. Davanın diğer sanık ve müdafileri mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. 

Esası hakkında mütalaa verilen duruşmada savcı, sanıklar ile ilgili, “öldürme eylemine iştirak ederek üzerlerine atılı suçu işlediğini gösterir her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği” gerekçesiyle beraat talep etti. 

‘DEVLET POLİTİKASI OLARAK CEZASIZLIK’

Daha sonra duruşmada söz alan avukat Erdal Kuzu, mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre talep ederek konuşmasına başladı. Kuzu, ayrıca adresi bildirilen Abdullah Çolak ve Adem Kul hakkında beyanlarının alınması için talimat yazılmasını talep etti. Mütalaanın kendilerini şaşırtmadığını ifade eden Kuzu, “Devlet politikası olarak bir cezasızlık politikası yargı sistemine hakimdir. Devlet adına suç işleyenler bir çeşit koruma altına alınmaktadır. Mevcut mütalaa buna uygun bir mütalaadır. Savcı sanıklar lehine olan delillerden bahsetmiş, ancak sanıkların suç işlediği yönündeki kuvvetli delillerden bahsetmemiştir. MİT raporundan bahsetmemiştir. Dönemin kaymakamının beyanlarını görmezden gelmiştir. O tarihte Dargeçit’te çalışan uzman çavuşun 'infaz etmeye gidiyorduk' cümlesini görmezden gelmiştir. Kaybedilen kişilerin cenazelerinin bulunmadığından bahsedilmiştir. Dosyadaki ATK raporunda Dargeçit ve Kızıltepe'de bulunan ve kimlikleri dosyada yazılı maktullerle örtüşen raporları görmezden gelmiştir. Halk adına duruşmaya katılırken, bilinen devlet refleksi savcılık mütalaasına sinmiştir” diye konuştu. 

‘HUKUKİ DAYANAKLARDAN UZAK’

Mütalaanın dosyada ortaya çıkan gerçeğin üstünü örtemeyeceğinin altını çizen Kuzu, “Sanıklar mağdurların ve halkın nezdinde cezalandırılmışlardır. Bu dosyada verilen bu mütalaa hukuki dayanaktan yoksundur. Ayrımcılık gütmektedir. İdeolojik niteliktedir. Dolayısıyla mütalaayı kabul etmiyoruz. Ayrıntılı beyanda bulunmak için süre verilmesini talep ediyoruz. Yargılamanın da sürüncemede kalmaması açısından dosyaya hakim heyetin karar vermesi için de duruşmaların yakın bir tarihe bırakılmasını talep ediyoruz. Ayrıca maktul Mehmet Emin Aslan yönünden de nüfus kaydına ölüm kaydının düşürülmesini talep ederim” ifadelerini kullandı.

Duruşmaya katılan kaybedilenlerin yakınları Mahsum Kaya, Ömer Coşkun ve Hazni Doğan “Mütalaaya iştirak etmiyorum. Gelecek celse mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre talep ediyorum. Adaletin yerini bulmasını istiyoruz” diyerek bir sonraki duruşmada mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre talep etti.

‘OĞLUMUN KATİLLERİ İLE YAŞAMAK İSTEMİYORUM’

Kaybedilen Davut Altınkaynak’ın babası Abdülaziz Altınkaynak ise, “Mütalaaya iştirak etmiyorum. Gelecek celse mütalaaya karşı beyanda bulunmak için süre talep ediyorum. O günlerin canlı tanığıyım. Abimle birlikte gözaltına alındım. Herkes için adalet önünde eşit olmak istiyoruz. Sanıkların tutuklu yargılanmasını beklerken, tutuksuz yargılanmasının talep edilmesi bizi şaşırtmıştır. Hukuk düzeninin bu şekilde suçluları koruduğu bir ülkede yaşamak istemiyorum” ifadelerini kullandı. Baba Altınkaynak, kaybedilerek katledilen 12 yaşındaki oğlunun fotoğrafını mahkeme heyetine göstererek, “Davut 12 yaşındaydı onu 12 metre derinliğinde bir kuyudan çıkardık. 12 yaşında yakılarak katledilen bir çocuğun katilleri ile birlikte yaşamak istemiyorum. Adalet varsa benim oğlum 12 yaşında katledildi, katleden kişilerin cezalandırılmasını istiyorum” diye konuştu. 

KARAR DURUŞMASI 

Verilen aranın ardından mahkeme heyeti dönemin Dargeçit Savcısı Adem Kul’un bu celse bildirilen adresinden yeniden tanık sıfatı ile beyanının alınmasına yönelik talimat yazılmasına, yazılacak talimata tanığın bizzat SEGBİS sureti ile beyanının alınmasının istenmesine, tanık hakkında doğrudan zorla getirme emri düzenlemesi istenmesine, taraflara iddia makamının mütalaasına karşı savunma ve beyanda bulunmak üzere karar duruşması olacak şekilde bir sonraki duruşmayı 28 Haziran saat 09:30’a ertelenmesine karar verdi.

DAVA HAKKINDA 

Mardin’in Dargeçit ilçesinde 29 Ekim 1995 ile 8 Mart 1996 tarihleri arasında Davut Altınkaynak (13), Seyhan Doğan (14), Nedim Akyön (16), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Olcay (20), Abdurrahman Coşkun (21), Hikmet Kaya (24) ve Süleyman Seyhan (57) ile uzman çavuş Bilal Batır kaybedilmişti. Söz konusu kaybedilmelerle ilgili, dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutanı Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin ile Faruk Çatak, Mahmut Ayaz, Naif Çelik, Ramazan Savcı, Kemal Kaya, Mehmet Acar, Faik Acar, Hüseyin Altunışık, Mehmet Emin Çelik, Sadık Çelik, Fethullah Çelik, Osman Demir, Bahattin Ergel hakkında, “taammüden öldürme” suçundan soruşturma başlatılmıştı. 

30 Ekim 2014 tarihinde söz konusu soruşturmanın davaya dönüşmesi sonucu Midyat'ta yargılama başlamıştı. "Güvenlik" gerekçesiyle daha sonra Adıyaman'a nakledilen davanın 13 Mart 2017 tarihinde görülen 7’nci duruşmasında, dava dosyası bu kez Ankara 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne nakledilmişti. Ankara'daki mahkemenin davayı kabul etmemesi üzerine Yargıtay dava duruşmalarının tekrardan Adıyaman'da görülmesine karar kılmıştı.  

İSTİHBARAT MÜDÜRÜ JİTEM’İ İTİRAF ETTİ

Dargeçit JİTEM Davası’nda bugüne kadar yaşanan gelişmelere ve itiraflara rağmen sanıkların tutuksuz yargılanmasına devam edilirken, dosyada yaşanan çarpıcı gelişmelerin başında dönemin Mardin İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Muhammet Demirel’in şüpheli sıfatı ile verdiği ifade gelmişti. Demirel 6 Haziran 2013’te JİTEM’in varlığını itiraf ettiği ifadesinde, “O dönem Mardin İl Jandarma Komutanlığı içerisinde ayrı bir binada JİT dedikleri jandarma istihbarat timinin olduğunu, bunların hiyerarşik olarak Mardin İl Jandarma Komutanlığı’na değil, Diyarbakır Jandarma İstihbarat Grup Komutanlığı’na bağlı olduklarını, bu timin toplam 5-6 rütbeli personelden oluştuğunu, ayrıca bunların kullandığı sivil elemanların da olduğunu, bu rütbelilerin kendilerine bağlı çalışmadığını ve genelde kod isim kullandıkları için isimlerini ve faaliyetlerini bilmediğini” dile getirmişti. 

CİNAYETİN RESMİ KOORDİNATLARI ORTAYA ÇIKTI

Bunun yanı sıra geçtiğimiz yıl dosyaya eklenen 2 Kasım 1995 tarihli tutanakla davanın seyri de değişti. Söz konusu tutanakta silah deposu olduğu bildirilen Ulaş Köyü doğusundaki (50-51) koordinatlarından bahsedilirken, Mardin İl Jandarma Komutanlığı söz konusu koordinatların 2 Kasım 1995’teki tutanakta geçen "50-51 koordinatları" ile Nedim Akyön ve Davut Altınkaynak’a ait kemiklerin bulunduğu 2015 tarihli tutanaktaki Ulaş (Dîlan) köyündeki Pekurt Mağaralarının koordinatlarının aynı olduğunu bildirdi.