İstanbul Sözleşmesi’nin çekilme kararının iptali istemiyle açılan 10 davaya dair Danıştay 10’uncu Dairesi’nde görülen duruşma Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın avukatlarının savunmalarının ardından savunmalara karşı son beyanların alınmasıyla devam etti. 

Mahkemede, Cumhurbaşkanı vekili Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal, savunma yaptı. Yazılı savunma verdiklerini hatırlatan Topal, sözlü savunmasını da elindeki kağıtları okuyarak yaptı. 

CUMHURBAŞKANI VEKİLİNDEN ‘FESİH’ SAVUNMASI 

Topal, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek kadına yönelik şiddetle mücadeleyi engellemiyor. Anayasamız ve 6284 sayılı kanun ve konuyla ilgili diğer mevzuatların uygulanmasına önemle özen gösteriliyor. İptali istemiyle sunulan dilekçelerin çoğu Türk hukuku ve milletlerarası hukuka hakim olmayan özensiz birbirinin kopyası dilekçelerdir. Cumhurbaşkanı kararının hükmünde İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından feshedildiği ifade edilmiştir. Fesih kavramı eleştiri konusu olmuştur buna açıklık getirelim. Anlaşmaları sona erdirmenin birden fazla hususu var. Karar hukuka uygun alınmıştır. Uluslararası hukukta sözleşmelerin sona erdirilmesi çok yönlü olup teknik açıdan sözleşmeden çekilmesini anayasada düzenlemenin tercih edilen bir durum değildir. Fesih suretiyle de sona erdirilebilir. Çok taraflı anlaşmalarda fesih suretiyle sona erdiren ülke bakımından bağlayıcı olmakta. Bu nedenle İstanbul Sözleşmesi hakkında da fesih bildirimiyle sona erdirilmiştir. Fesih kelimesinin kullanılması bu tür sözleşmeler için uygundur” dedi. 

'YETKİ YÜRÜTMEDE' 

Dava dilekçelerindeki iptal talep gerekçelerine dair Topal, “Anayasa’da aksi belirtilmedikçe anlaşmaların sona erdirilmesi yetkisi yürütmeye ilişkin bir konudur. Anayasa maddeleri ve uygulama birlikte değerlendirildiğinde ülkemizce imzalanan bir sözleşmenin hükümleri iç hukukta bağlayıcı hale gelmektedir. Bahse konu sözleşme bakanlar kurulu kararı ve Cumhurbaşkanı’nın onayıyla yürürlüğe girmiştir. Adı geçen sözleşmenin ülkemiz bakımından feshedilmesi için 6251 sayılı kanunun yürürlükten kaldırılması gerekmiyor” diye aktardı. 

Cumhurbaşkanlığın düzenlediği ve düzenleyemediği alanları anlatan Topal, sözleşmenin feshedilmesinin hukuka uygun olduğunu savundu. Topal, “Venedik Komisyonu tarafından hazırlanan raporun bağlayıcılığı yok ve Cumhurbaşkanı’mızın aldığı kararları Avrupa Konseyi ve Venedik raporları üzerinden sorgulamıyoruz” ifadelerini kullandı. 

'YAŞAMIMIZLA EŞ DEĞERDİR' 

Savunmaya dair söz alan avukat Oya Aydın Göktaş, “Davalı taraf ısrarla Cumhurbaşkanı’nın kararını Anayasa’daki sessizliği lehine yorumlayarak Cumhurbaşkanı’nın kararının doğru olduğunu savunuyor. Anayasa’daki sessizliği, yürütme organında tek taraflı bir kişinin bir yasayı kaldırmasını kabul etmiyor. Söz konusu Cumhurbaşkanı kararnamesi zaten Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyoruz. Dayanak gösterdikleri karar da milletlerarası usul ve esaslara ilişkin. Uluslararası hukukta çok fazla sona erdirme yöntemi vardır ama biz kelimelere takılmıyoruz. Biz bu sözleşmeler arasında çok açık bir ayrım olduğunu söylüyoruz. Cumhurbaşkanı kararını savunurken, Meclis’in uygun bulma yetkisini veren değerini küçülmektedir. Bu yetkinin bu kadar küçümsenerek teknik sorun gibi algılanması kabul edilmez. Bu kanun bizim yaşamımızla eş değerdir, bütün kanunları Cumhurbaşkanı yayınlar. Resmi Gazete’den sonra yürürlüğe girer. Yasama, yürütme, yargı yükü erkini kabul eden, hiçbir devlet böyle teknikçe durumu kabul etmez” ifadelerini kullandı.

'HERKES YARGI DENETİMİNE TABİ'

Emre Topal’ın Venedik Komisyonu’na dair savunmalarına ilişkin ise Göktaş, “Anayasa’daki sessizlik, ‘parlamentonun kararına gerek yoktur’ diye anlaşılamaz. Venedik Komisyonu da bizim yaptığımız tespiti yapıyor. Türkiye’de herkes tüm işlem ve eylem nedenlerinden kaynaklı yargı denetime tabidir. İstanbul Sözleşmesi yürürlükteyken Türkiye aile davalarında arabuluculuğu getiremiyordu çünkü İstanbul Sözleşmesi buna izin vermiyordu. İstanbul Sözleşmesi bizim aracılığımızla uygulanmaya devam edilecek” sözlerini kaydetti. 

'MECLİS’E SORMADAN ÇEKİLEMEZ'

Emre Topal’a “Sözleşmeleri çevirirken yanlış çevirmeyin” diyerek sözlerine başlayan avukat Hülya Gülbahar, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeye dair kısımda Türkçe karşılığı fesih değil çekilmedir. Çok taraflı sözleşmelerde fesih değil çekilme söz konusudur. Sadece Anayasa’nın 90’ıncı maddesine baksak bile yeterli. Değişiklik getiren her kanunun Meclis’ten geçmesi gerekiyor” dedi. 

'ANAYASA’NIN VERDİĞİ TEK YETKİ ONAY YETKİSİ'

Hukuk Profesörü Serap Yazıcı da davalının yaptığı savunmalara katılmadığını kaydetti. Türkiye’nin ulusal hukuku ile ilgili bir konuyu tartıştıklarını belirten Yazıcı, “Türkiye taraf olduğu bir uluslararası sözleşmeden çekilebilir mi çekilmez mi? Tabi çekilir ama usule uygun çekilir. Ancak hiçbir yargı ve makam yorum yoluyla kendisine verilmeyen bir yetkiyi kullanamaz. Anayasa Cumhurbaşkanı’na uluslararası sözleşmelere dair tek bir yetki vermiştir o da onay yetkisidir. Anayasa’nın açıkça tanımadığı bir yetkiyi Cumhurbaşkanı kararnamesi tanıyamaz” dedi. Cumhurbaşkanı avukatını kasteden Yazıcı, “25 yıla yakın süre içinde ders vermiş bir hukukçu olarak eğer bir öğrencim bu soruya böyle yanıt verirse sıfır verirdim” dedi. 

'ALLAH KİMSEYE İNANMADIĞI KAĞITLARI OKUTMASIN'

TBB Başkan Yardımcısı Avukat Sibel Suiçmez, “Davalı yanın beyanları bizim için sürpriz değil, hiçbirini kabul etmiyoruz. Davalı vekilinin dilekçemizi yeterli bulmaması haddi değil. Allah kimseye inanmadığı kağıtları okumayı nasip etmesin” dedi. 

Söz alan davalı vekili Fatma Turan Taşdemir mahkeme heyetine, “Alkışlara dahi müsade ettiniz ama biz konuşurken ‘kısa kesilmesini’ istediniz. Bu bizi üzdü” dedi. Taşdemir, iptali istemiyle ilgili talebin reddine karar verilmesini istedi. 

SAVCI: İPTALİ KARARI VERİLSİN

Ardından Danıştay savcısı mütalaasını açıkladı. Savcı, kararın iptali yönünde karar verilmesini istedi. Savcının mütalaası salondakiler tarafından alkışlandı. Mütalaaya karşı söz alan avukatlar da savcılık görüşüne katıldıklarını belirterek işlemin yok hükmünde olduğunun ve kararının iptali yönünde karar verilmesini istedi. 

Davalı vekilleri ise savcılığın görüşüne katılmadıklarını ve davanın iptal edilmesini istedi. 

KANUN 30 GÜNÜ ÖNGÖRÜYOR 

Mahkeme başkanı davaya dair kararını daha sonra yazılı olarak tebliğ edeceğini söyledi. Duruşma salonda bulunanların “Yaşasın kadın dayanışması” sloganlarıyla son buldu. 

Kanuna göre 30 gün içinde gerekçeli kararın yazılıp taraflara tebliğ edilmesi gerekiyor.