Azerbaycan-Ermenistan arasındaki çatışmalardan sonra yaptığı barış çağrıları nedeniyle HDP Milletvekili Garo Paylan Türkiye’de iktidar blokunun taraftarlarınca tehdit edilmeye başlandı.Paylan Hem partisinin hem de kendisinin barış için çabalarını ve bu nedenle hedef haline getirilmek istenmesini Yeniyaşam Gazetesi'nden Hüseyin Kalkan'a konuştu. Paylan, HDP’nin savaş karşısındaki tavrını çok net cümlelerle anlatıyor: “Ülkemizde ırkçı politikalar uzun süredir sürdürülüyor. Bu ırkçı politikalara amasız fakatsız karşı duran tek parti var, bu parti gurur duyduğum partim HDP’dir. Parti olarak her zaman savaşın karşısında durduk, barışın yanında durduk. Ve gadre uğrayanın kimliğine bakmadan savaş karşı politikalar sürdürdük. Bu sebeple hedef haline getirildik. Gerek ben gerek partim hedefe konulduk. Bu nedenle ırkçı saldırılara uğradık.”

TARAFLARDAN BİRİNİ TUTMUYORUZ

Paylan, iki tarafın savaşta taraf tuttukları için değil, tam aksine Meclis’teki diğer partiler Azerbaycan’ın yanında saf tutmadıkları için hedef alındıklarını söyleyerek, “Biz, çatışan taraflara ateşkes çağrısı yapıyoruz. Biz sorunu şiddetle, savaşla değil diplomatik yollarla çözülmesi çağrısı yapıyoruz. Çünkü şunu biliyoruz savaş yıkımdır. Savaşın kazananı yoktur. Barışın da kaybedeni olmayacağını çok iyi biliyoruz. Azeri-Ermeni çatışmasının kazananı olmayacaktır. Kaybedenler Azeri ve Ermeni halkı olacaktır. Bölge barışı kaybedecektir. Bu nedenle taraflarda birini tutmuyoruz. Barış istiyoruz” diye konuştu.

AMASIZ FAKATSIZ

“İktidar ırkçılığı yükseltmek için bu savaşta yararlanmaktadır. Türkiye silah satarak bu savaştan yararlanmaktadır” diyen Paylan, Rusya’nın tutumunu ise “Rusya bölgedeki hegemonyasını güçlendirmek ve iki devlet üzerindeki denetimini daha çok artırmak için bu savaşı kullanmaktadır” sözleriyle açıklıyor.

ASAM HAKKINDA SUÇ DUYURUSU

Garo Paylan’ın söylediklerini çarpıtarak gazete ilanları ile kendisini hedef gösteren ASAM hakkında suç duyurusunda bulundu. Bunun doğrudan hedef göstermek olduğunu ve bu tür hedef göstermelerin geçmişte yol açtığı felaketleri hatırlatmış. Paylan, ilanlarla hedef gösterilmenin onların beklediği gibi toplumda bir linç ortamının oluşturmadığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ben yalnızca barışın yanında durdum, çatışmaların durması talebini ortaya koydum ve taraf tutmadım. Azeri ve Ermeni halklarının kaybedeceği, Azeri ve Ermeni gençlerinin öleceği bir savaşı durdurmak için mücadele verdim. Irkçı bir linç iklimini oluşturamadılar. Ama bunun karşısında benim yanımda olduğunu belirten yüzbinlerce insan oldu. Yalnızca Türkiye de değil bütün dünyada büyük destek kampanyaları söz konusu oldu. Bu saldırının barışın sesinin yükselmesine vesile olduğunu da düşünüyorum.”

BAYRAKLI KONVOYLAR

Savaş yanlıları sadece Paylan’ı ve HDP’yi hedef göstermekle yetinmediler. Azerbaycan’ı desteklemek için Azerbaycan bayrağı taşıyan konvoylar düzenlediler ve bu konvoylar Ermenilerin ikamet ettiği semtlerde ve Ermeni Patrikhanesi’nin önünde geçmesine özen gösterdiler. Paylan, Türkiye’deki Ermenilerin dört kuşaktır devletin içindeki karanlık odakların hedefi olduğuna dikkat çekerek şunların altını çizdi: “6-7 Eylül 1955 pogromu bunun en önemli örneğidir.  Bu pogromda yalanlarla bir saldırı iklimi yaratıldı, Rum halkına, Ermeni halkına karşı saldırılar düzenlendi. İnsanlar hayatlarını kaybetti, kadınlar tecavüze uğradı, haneleri, işyerleri basıldı. Öyle bir katliamla karşı karşıya kaldık. Biz azınlıklar bu ülkede zaten azız, eğer çoğunluk ırkçı politikaların esiri olursa, ırkçı politikalara yol verirse devlet içindeki belli odaklar bu tür olayları organize eder. Şu anda Azerbaycan devletinin Türkiye ile ciddi askeri-finansal ilişkileri söz konusu. Türkiye’nin belli yapılanmaları finanse ettiğini çok iyi biliyoruz. Bu tür yapılanmaların Ermenilere karşı kullanılabileceğini düşünüyorum. Bu anlamda iktidarı bir kez daha uyarıyorum, ırkçı söylemlere son vermesi için. Türkiye’de Azeri vatandaşlar olduğu gibi Ermeni vatandaşların da olduğunu unutmasınlar. Çok kimlikli, çok kültürlü bir topluma sahip olduklarını unutmasınlar. Savaş politikalarından vazgeçsinler. Yoksa bu tutum nefret suçlarına yol açar.”

SAVAŞ TAMTAMLARI ÇALINIYOR

Garo Paylan, Hrant’ın sözünü ettiği güvercin tedirginliğinin en derin bir şekilde yaşandığı bir dönemde olduğumuzu söylüyor. Paylan şu vurguları yapıyor: “Dedelerim, büyük annelerim şöyle derdi: ‘Siz bilmezsiniz, anlamazsınız, neler oldu, neler yaşadık.’ Bu tür ırkçı saldırıların nasıl oluştuğunu onlar bilirlerdi ve bize anlatırlardı. Hrant Dink’in katledildiği 2007 yılı da böyle bir nefret yılıydı. Irkçı söylemlerin devrede olduğu bir dönemdi. Ama siyaset kurumu bu kadar ırkçılığa yedeklenmemişti. Şimdi savaşın sesinden başka hiçbir ses duyulmuyor. Hrant Dink hedef gösterildi ve sonunda katledildi. Ama toplum ve siyaset ırkçılığa bu kadar yenilmemişti. Savaş politikaları bu kadar hakim değildi. Şimdi ise sadece ırkçı sloganlar duyuluyor. Savaş tamtamları çalınıyor, ırkçılık körükleniyor. Bu anlamda belki de uzun zaman sonra yeniden güvercin tedirginliğinin en derin olduğu bir dönemi yaşıyoruz.”