Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı askeri harekat üçüncü gününde devam ediyor. Dünyanın gözünü çevirdiği savaşta, yeni dünya düzenine dair emperyalist güçlerin ürettiği silah sistemlerinin pazar arayışları bir kez daha halklara ödetiliyor. Bir yandan AB ve ABD, diğer yandan Rusya ve Çin’in dengesinde ilerleyen Ukrayna savaşının, ne kadar süreceği belli değil. 

Şimdiden küresel ekonomiye yansımalarının görüldüğü savaşın etkilerini gazeteci-yazar Hüseyin Aykol Mezopotamya Ajansı'na değerlendirdi.

‘KAPİTALİZMİN KRİZİNİN SONUCU’

Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı harekatın arka perdesinin kapitalizmin içine girdiği krizin sebep olduğuna dikkati çeken Aykol, “Kapitalizm, dönemsel olarak krize girer, ihtiyaçtan fazla üretir ve bu ihtiyaç fazlası üretim nedeniyle de 10 -15 yılda bir krize girer. Bunu öncelikle enerji fiyatlarıyla oynayarak, Ortadoğu başta olmak üzere Afrika gibi ülkelerde savaşlar çıkararak, taraflara silahlar, uçaklar satarak, aşmaya çalışır” dedi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı’nın da böyle başladığının altını çizen Aykol, “Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da Almanya ve Fransa arasında Alsas-Loren kömür havzası vardı. Bu kömür havzasının paylaşımı nedeniyle Birinci ve İkinci Dünya Savaşı ortaya çıktı. Avrupa Birliği (AB) bu kömürün savaş çıkmadan nasıl paylaşılacağı üzerine kuruldu. Yani aslında ülkelerin birbirine müşteri olmasıyla çözüldü. Günümüzde de kapitalizm derin krizi, pandemiyle birlikte daha da ağırlaştı. Bu krizi aşmak için de böyle büyük bir savaş çıkarıldı” diye ekledi.

‘MESELE PAZAR ARAYIŞI’

Paylaşılmak istenen saha olarak Ukrayna’nın hem büyük hem de zengin bir coğrafya olduğuna vurgu yapan Aykol, kapitalizmin girdiği krizini de bu savaşla aşmaya çalıştığını belirtti. Sahada olan iki gücün de kapitalist olduğuna işaret eden Aykol, “Bir tarafta ABD ve AB’nin diğer tarafta da Çin ve Rusya’nın olduğu bir sistem savaşı değil, kapitalistler arasında bir güç savaşı var. Bundan sonra pazara kim hakim olacak; Çinliler ve Ruslar mı? Yoksa AB ve ABD mi? Asıl mesele bu” diye belirtti.

‘NATO CANLI TUTULMUŞ OLACAK’

Sömürgeci, emperyalist devletlerin başka ülkeler üzerinde etkilerini silah ve teknoloji satarak, sağladığını da ifade eden Aykol, Ukrayna’ya ne kadar silah satılacağı ya da Rusya’nın kabul ettiği Cumhuriyetlere kendi silahlarını ne kadar satabileceği üzerinden hesaplar yapıldığını belirtti. NATO’nun Sovyetler Birliği’ne karşı kurulan savunma -aslında saldırı aracı- olduğunu hatırlatan Aykol, “Şimdi NATO’yu dağıtmaları gerekirken, dağıtmıyorlar. Çünkü; ‘Rusya ve Çin bizim karşımızda eskiden ideolojik ama şimdi ekonomik bir düşman var, çok saldırgan, NATO üyesi yapmaya çalıştığımız Ukrayna’yı bize yaptırtmıyorlar’ şeklinde bir algı yaratılmak isteniyor. Bu savaşla dağıtılmış olması gereken saldırgan NATO, canlı tutulmaya çalışılıyor. Bu da saldırıya uğrayan bir ülkeyi korumaktan ziyade ülkeye silah ve teknoloji satarak, sömürme anlamına geliyor. Yani aslında iyi NATO’cularla kötü Rusyacılar arasında bir savaşı değil, kapitalizm içindeki bir sorunu tartışıyoruz” şeklinde konuştu.

‘YENİ SİLAHLAR İÇİN SAVAŞA İHTİYAÇ VAR’

Türkiye ile Yunanistan arasında tırmandırılan gerilimin de bu kapsamda olduğunu anımsatan Aykol, şunları söyledi: “Türkiye ile Yunanistan arasında hiçbir şekilde savaş çıkarmayacak olan ve araya girecek güçler var ama bu gerginlikle hem Yunanistan’a hem de Türkiye’ye müthiş silah satıyorlar. Savaş çıkartabilecekleri yerlerde de her iki tarafa aynı devlet silah satıyor. Silahların yenilerinin yapılıp satılması, modellerinin yükseltilmesi için savaş çıkarmaya ihtiyaç var.”

‘MÜŞTERİ DENGESİ’

Bu savaşta önemli bir meselenin de nükleer silahlar olduğunu aktaran Aykol, soğuk savaş ardından bazı ülkelerin çok güçlü nükleer silahlara sahip olduğunu belirtti. Nükleer silahların gücünü ise Aykol, “Bu savaş başladığında dünya ortada kalmayacak gibi bir güçlü silah deposu var. Geldiğimiz noktada dünyada devletler, birbirini müşteri olarak gören vaziyetteler. Siz Rusya’da 50-60 milyon kişiyi öldürdüğünüzde Avrupa açısından 50-60 milyon kişilik pazarı yok etmiş oluyorsunuz. Bu iş Çin içinde öyle. Almanya, Rusya'ya ‘Nasıl savaş ilan ediyor, konuşarak, çözmemiz gerekiyor’ diyor. Çünkü Rusya ile çok büyük alışveriş halinde. Ondan enerji, doğalgaz alıyor. Almanya için Rusya büyük bir pazar ve bu pazarı kaybetmek istemiyor. Karşılıklı ulusların müşteri olması nükleer savaştan koruyor. Rusya’da bugün Avrupa'ya kafa tutarken, ona güveniyor. Karşılıklı bir restleşme var. Şu anda savaş hali kullanacakları dehşetli bir silah dengesi varsa da ikinci aşamada birbirine karşı müşteri dengesi var” ifadelerini kullandı.

AB’NİN ENTEGRE EDİLME GİRİŞİMİ

Kapitalist iktidarların var olan bu savaştan da kendilerine pay çıkardığını söyleyen Aykol, “Mesela ABD kendisinden uzaklaşmaya çalışan AB’yi böylece tehdit ediyor, yanına çekmeye çalışıyor. AB bir ara kendi ordusunu kurmaya çalıştı ama kuramadı. AB, bir yerde savaşmadan NATO’nun askeriyle kendisini korumaya çalışıyor. Birleşmiş Milletler, Almanya’nın doğalgaz üzerinden Rusya ile alışveriş yapmasını engellemeye çalışıyor. Böylece ekonomik olarak büyümesini engellemeye çalışıyor. O anlamda bu savaş aslında çok katmanlı bir savaş. Şu anda mesele bu savaş üzerinden AB, ABD’ye daha fazla entegre edilmeye çalışılıyor, biat ettirilmeye çalışılıyor. AB’nin Rusya ile ithalat ve ihracat ilişkileri kesilebilirse, hayırlı olacağı düşünülüyor” diye belirtti.

‘TEKELLER NEMALANMA PEŞİNDE’

Bu savaşta devletlerin insani boyutunu düşünmediğini kaydeden Aykol, bütün kapitalist tekellerin savaştan nemalaya çalıştığını ifade etti. Aykol, şöyle konuştu: “Bu yıl temsilciler seçimi var ve ABD Başkanı Joe Biden’in yenilgi alması bekleniyor. Biden seçmenine; ‘Ukrayna’da demokrasi olsun istedik, şu kadar harcama yaptık, ücretler düştüyse, alım gücü düştüyse oraya harcama yaptık’ savunması yapacak. Kendi başarısızlıklarını değil Avrupa demokrasisini konuşacak, Türkiye’de Erdoğan seçimi erteleyebilecek, Macaristan’da bu yıl Nisan seçimleri kaybetmesi beklenen iktidar, bunu kullanacak, Almanya’da, Fransa’da yükselen enflasyon var. Bu enflasyon yerine Ukrayna’yı tartışacak. Bu krizin ceremesini, Ukraynalı yoksul asker ile Rusya’da askere alınmış yoksul kişiler çekecek. İnsanlar ölecek, sakat kalacak, nesilden nesile acılar hatıralarda kalacak. Rusya ile Ukrayna arasındaki düşmanlık devam ettikçe de bu kullanılmak için emperyalistler devletler elinde bir koz olacak.”

‘HEM EKONOMİK HEM SURİYE'DE YANSIMASI OLUR’

Ukrayna-Rusya savaşının Türkiye’ye de hem ekonomik kriz hem de Suriye'deki varlığı üzerinden etkileri olacağını dile getiren Aykol, şöyle devam etti: “Türkiye NATO üyesi olduğu için Ukrayna’yı savunan tarafta olmak zorunda. Bunun yanı sıra silah satan Türkiye için Ukrayna bir pazar alanı. Türkiye, Ukrayna’nın fiilen tarafında ama bu oraya asker göndermesi, gidip savaşması anlamına gelmiyor. Yapamaz. Nasıl Almanya, Rusya’ya karşı çok karşı çıkan bir konuma gelemiyorsa, aynı şey Türkiye’deki iktidar açısından geçerlidir. Rusya’nın Türkiye’de yatırımları var, Suriye’de ortak operasyonlar yürütüyorlar, bölge tutuyorlar. Burada Erdoğan iktidarının çaresizliği şu; uzun müddet hem Ukrayna’nın yanında silah satarak durdu. Ama bu saatten sonra Avrupa’ya karşı Rusya ile ticaret yapabilirim tavrını da sürdüremeyecek.”

‘RUSYA İDLİB’DE MÜSAMAHA GÖSTERMEZ’

Aykol, hükümetin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün korunması gerektiği şeklindeki açıklamalarının da bir anlamı olmadığının altını çizerek, şunları aktardı: “Türkiye’nin kendisi Suriye’de ciddi bir şekilde toprak tutuyor. Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi şu anda Donbass’daki cumhuriyetleri tanımasına karşı çıkması anlamsız. Erdoğan iktidarı savaş uzun sürerse Suriye’de Rusya’nın baskısına maruz kalacak. Bu olay sadece Ukrayna topraklarındaki krizi büyütmeyecek, Amerika ve Rusya’nın müdahil olduğu tüm yerlerde de yeniden krizlerin, çatışmaların başlamasına neden olacak. Rusya, Ukrayna’da kendisinin canını acıtan adımları Türkiye’den görürse yani silahların gönderilmesi, NATO’nun yaptırım kararlarına fiilen uyma, doğalgazı Rusya’dan değil de başka yerden alma şeklinde yaptırımlara giderse; Rusya şu ana kadar İdlib’de gösterdiği müsamahayı göstermeyecek. Orada bulunan İslamcı cihadistleri çıkmaya zorlayacak. Türkiye şu anda Suriye’den gelen nüfusu entegre etmede zorlanırken, İdlib’den gelecek 200 bin kişilik nüfus başına bela olacaktır ki; bunların içerisinde 30-40 bin İslamcı savaşçılar var ve bunların bir kısmı Türkiye’ye de karşı. Bu da her gün bir yerde bomba patlaması anlamına gelecek. Türkiye NATO üyesi ve Rusya’nın canını acıtacak hamleler yaparsa bunun karşılığını başta enerji kesilmesi, ikinci olarak Rusya’nın Türkiye’nin Suriye’deki varlığına karşı hareket edeceği anlamına gelir.”

MA / Berivan Altan