Ankara Garı’nda 10 Ekim 2015’te DAİŞ’in bombalı saldırısı sonucu yaşanan katliam nedeniyle yapılan yargılamalarda, sanıklarla ilişkisi bulunan kadınların dinlenmesi yönündeki taleplerin çoğu kabul edilmedi. Katliama dair 19'u tutuklu 36 kişi hakkında 2016 yılında açılan dava, 50’yi aşkın duruşmanın ardından Ağustos 2018’de sonuçlandırıldı. Dava sonunda 9 sanığa "Anayasal düzeni ihlal" suçundan birer kez, "kasten öldürme" suçundan da 100'er kez olmak üzere toplam 101'er kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Firari sanıklar İlhami Balı, Savaş Yıldız, Edremit Türe, Deniz Büyükçelebi, Yakup Selağzı, Kasım Dere, Nusret Yılmaz, Mustafa Delibaşlar, Walentina Slobodjanjuk, Muhammet Zana Alkan, Ömer Deniz Dündar, Cebrail Kaya, Ahmet Güneş, Kenan Kutval, Bayram Yıldız ve Hasan Hüseyin Uğur ile “insanlığa karşı” suçtan yargılaması süren sanık Erman Ekici yönünden ise dava Ankara 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.

SADECE 5 KADIN DİNLENDİ 

Firari sanıklar yönünden devam eden dosyada 1’i duruşma salonuna getirilmek üzere şimdiye kadar sadece 5 kadın dinlendi. Dinlenen kadınlar, 10 Ekim Katlamı’nın planlayıcılarından olan firari sanık İlhami Balı’nın eşi Hülya Balı, Şengül Büyükçelebi, İçişleri Bakanlığı'nın arama listesinde isimleri bulunan Ayşenur İnci ve Demet Taşar ile son celsede dinlenen firari sanık Muhammet Zana Alkan’ın imam nikahlı eşi Büşra Şahin. Yıllarca katliamın sanıkları olan eşleriyle Suriye’de kalmış ve işgal edilen evlerde yaşamış olan kadınların ortak özelliği ise yargılandıkları dosyalarda “etkin pişmanlıktan” faydalanıp serbest bırakılmaları.

DEĞERLENDİRME YOK

Kadınların çoğu, hapis cezası verilmesine rağmen Yargıtay aşamasında savcılıkların aleyhe başvuruları ve kendi avukatlarının başvuruları sonucu savunmalarında söyledikleri “Kandırılmış, kocası istediği için onunla gitmiş” ifadelere atıfta bulunarak, etkin pişmanlıktan yararlandıkları gerekçesiyle cezaları bozularak serbest kaldı. Tutuklu olarak 10 Ekim Ankara Katliamı ile ilgili yargılanan sanıklar Esin Durgun ve Hatice Akaltın için verilen cezalar yönünden yapılan temyiz başvurusunda ise tebliğnamede hiç bir değerlendirme yer almadı.

11 KADIN DAHA DİNLENMELİ 

Tanık olarak dinlenen kadınlar, “etkin pişmanlıktan” yararlanmalarına rağmen firari sanıklar hakkında bilgi vermekten imtina etti. Kadınların duruşmalarda verdikleri çelişkili ifadelerin yanı sıra, sadece ölen sanıkları tanıdıklarını söylemleri ise dikkat çekiyor. 9 Haziran’da görülecek olan duruşmaya, yıllarca Suriye’de yaşamış olan ve kaçak yollarla Türkiye’ye dönüş yapan Hülya Yıldız, Merve Dündar ve Serpil Dere isimli firari sanıklarla ilişkisi olan 3 kadın daha tanık olarak dinlenecek. Ancak dava avukatlarının 3’ünün bilgisinden emin oldukları dosyanın firari sanıklarıyla ilişkilendirilebilecek yaklaşık 11 kadının daha dinlenmesi yönünde talepleri var.

KADIN TUGAYI ÇAĞRISI

10 Ekim Ankara Katliamı Davası Avukat Komisyonu üyesi Senem Doğanoğlu, dinlenilmesini istedikleri kadınların DAİŞ’in 2015 yılında yaptığı “hilafet” çağrısıyla Suriye’ye gittiklerini belirterek, aslında tanık değil, sanık olarak dosyada yer almaları gerektiği söyledi. Doğanoğlu, “İŞİD kadın tugayı 2015’te bir manifesto yayınlanmış ve tüm kadınları hilafetin çatısı altında, yeni kurulacak olan devlette ana kurucu unsur ve mücahit olarak çağırdı. Bu cihat çağrısında ‘siz devletimize yeni çocuklar yetiştirecek ve evde savaşçı adamlarımızın selametini sağlayacaksınız’ denildi. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet roller itibariyle ‘üzerinize düşeni yapacaksınız ama bu sefer siz bu devletin kurucu unsuru olacaksınız’ diye bir manifestoyla kadınların büyük ölçüde çağrıldığı bir dinamik var” dedi.

KANDIRILMIŞ HİKAYESİ

DAİŞ’e katılım sağlamak üzere propaganda videoları çeken ve dağıtanların da büyük ölçüde kadınlar olduğuna dikkati çeken Doğanoğlu, “Yine para transferleri açısından kadınların çok etkin kullanıldığını biliyoruz. Dolayısıyla sıradan bir üyelik ya da evrensel olarak kabul edilmiş o naif kandırılma hikayesi, gerçek bir hikaye değil. Dolayısıyla Suriye’de kadın tugayı içinde olsun olmasın orada tam da ‘yeni bir devletin’ kurucu unsuru olarak kadın ve anne imgesini sürekli yeniden üreten ve bunu icra eden kadınlar. Hatta bunlara evrensel olarak ‘İŞİD gelinleri’ de deniliyor. Sıradan bir gelinlik ve eşlik değil kurucu unsur olmak üzere gidiyorlar” ifadelerinde bulundu.   

HİÇBİRİ DURUŞMAYA GETİRİLMEDİ

Tüm bu bağlantılarından dolayı 10 Ekim Ankara Katliamı yargılamasının ilk aşamalarında kadınların dinlenilmesiyle ilgili birçok talepte bulunduklarını ifade eden Doğanoğlu, şunları söyledi: “Bu kadınlar eşler statüsünde olup, yargılandıkları dosyalardan ‘etkin pişmanlıkta’ bulunan kadınlar. Çünkü elimizde daha fazla kadın ismi yoktu. Ama bunların genel olarak reddi doğrultusunda karar çıktı. Artık firari sanıklar dediğimiz, yakalanmayan sanıklar ve insanlığa karşı suçtan yargılanan Erman Ekici’nin devam eden yargılamasında, bu kadınların neden dinlenilmesi gerektiğini konusunda takriben üç duruşma geçirdik. En sonunda da Adıyaman Cumhuriyet Başsavcılığı 2018 yılında başlayan süreçte, ‘Suriye’den kadınlar geliyor, ifadelerinde de sizin dosyanızda firari olarak yargılanan sanıkların isimleri geçiyor’ diyerek, ifadelerini bizim dosyaya gönderdi. Ancak hiçbiri duruşmaya getirilmedi.” 

SAVAŞ SUÇU

Yüz yüze teşhise yarar fotoğrafların gösterilmesi açısından kadınların duruşmaya getirilmesinin önemli olduğuna vurgu yapan Doğanoğlu, “Ceza muhakemesi de bunu gerektiriyor ki biz sıradan değil, bir katliam yargılaması yapıyoruz. Ama sadece Ankara’da yaşayan Büşra Şahin dinlenebildi huzurda. Bu kadınlar Suriye’ye çok kolay geçiyorlar ve ‘makar’ adını verdikleri eve yerleşiyorlar. Evlerde ya eşleriyle ya da başka yerlerden gelen kadınlarla kalıyorlar. Dolayısıyla İŞİD’in işgal ederek yağmaladığı topraklarda yaşayan, pazarda gezen, gündelik yaşama katılan yani oraya yerleşen kadınlar. Duruşmalarda ‘evler kimin’ diye sorduk, ‘orada el konulmuş evler’ dediler. Kaldıkları evler işgal edilmiş, köleleştirilmiş yerinden edilmiş insanların evleri. Uluslararası ceza hukuku açısından savaş suçu anlamına geliyor. Bunlar aslında savaş suçu işleyen kadınlar” diye konuştu. 

ANKARA EKİBİ 

Duruşmalarda ifade veren kadınların, “Biz evde oturuyorduk, çocuk bakıyorduk” demeyi yeterli bulduklarını söyleyen Doğanoğlu, “Ama zaten İŞİD kadınları keskin cinsiyet rollerini tanımlandığı bir manifestoyla çağırıyor. İfadeleri alınan kadınların çoğu El-Hol kampındaydılar. El-Hol kaçış güzergahları kuruyorlar veya Irak ya da Suriye’den Türkiye’ye geçiş yapıyorlar” dedi. 

Hülya Balı ve Şengül Büyükçelebi’nin bir müddet tutuklu kaldıktan sonra “etkin pişmanlıktan” yararlanıp serbest kaldıklarını hatırlatan Doğanoğlu, “Çoğu haklarında kayıp başvurusu yapılmış kadınlar. Ayşenur İnci ve Demet Taşar gibi bazı kadınlar yazdıkları mektuplarda, ‘ben artık bu devlet altında yaşayamıyorum, hilafete gidiyorum, şeriat altında yaşamak istiyorum’ diyor. Büşra Şahin de yine soruşturma aşamasında etkin pişmanlıktan faydalanmış olan bir kadın. Hala hakkındaki soruşturma devam ediyor” diye belirtti. 

Son celse dinlenen Büşra Şahin’in Ankara’dan bir ekiple Suriye’ye gittiğini dile getiren Doğanoğlu, “Ankara ekibi özellikle Êzidî kız çocuklarının Türkiye’ye getirerek köleleştirilmesi konusunda aktif olan, soykırımcı bir çete. Büşra Şahin’in de bu ekipten olduğunu düşünüyoruz ama soruşturma devam ediyor” diye kaydetti.

Büşra Şahin’in de “etkin pişmanlıktan” yararlanmasına rağmen hiç kimseyi tanımadığını belirttiğini söyleyen Doğanoğlu, şöyle konuştu: “Yeni soruşturmaya imkan verecek, bir soruşturmada delileri güçlendirebilecek bir beyanın etkin pişmanlık olarak değerlendirilme imkanı vardır. Bu da cezayı ya katkısı oranında düşürür ya da hakikaten etkin pişmanlık içindedir, bu nedenle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilir. Ama bu kadınların hiçbiri yönünden TCK açısından üyeliğin dışında verilebilecek cezalar çok olmakla birlikte, daha altının verilmesi mümkün değil.”  

SANIK OLMALARI LAZIM

Firari sanıklarla ilişkisi olduğu düşünülen tüm kadınların dinlenilmesi gerektiğinin altını çizen Doğanoğlu, “10 Ekim Ankara Katliamı’na doğrudan katkıları olup olmadığından bağımsız olarak Suruç Diyarbakır, Ankara katliamlarını  gerçekleştirmiş olan bir örgüte zamansal ve aynı zamanda Suriye ile Irak’ta soykırım savaş suçu işlemiş bir örgüte gitme iradeleri nedeniyle aslında bu kadınlar sanıklar. Terörizmin çok dışında her eyleme bu kadar bilinen ve büyük suçları işlemeye devam eden bir örgütün kurduğunu iddia ettiği bir devlet bünyesinde kurucu unsur olmak üzere gitmiş olan kadınlardır. Bu dosyanın tanıkları değil sanıkları olması gerekiyor” ifadelerini kullandı.  

Mezopotamya Ajansı / Zemo Ağgöz