Van’da kayyım ataması sonrası çöküş: İlçeler hizmetsiz, mezarlıklar ve yeşil alanlar sahipsiz kaldı
Van’da kayyım ataması sonrası çöküş: İlçeler hizmetsiz, mezarlıklar ve yeşil alanlar sahipsiz kaldı
İçeriği Görüntüle

PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıkarılmasını Kürt Özgürlük Hareketine komplo olarak değerlendiren ve bu gün Türkiye’nin birçok kentinde yaşanan duruma tepki gösteren Kürtler BDP öncülüğünde Erciş’te de yaşanan durumu kınadı. BDP Erciş İlçe binası önünde bir araya gelen yüzlerce kişi ellerinde siyah zeminin üzerinde yazılı “Ölüm Değil Çözüm İstiyoruz” pankartı ile Öcalan lehine sloganlar atarak, Zilan parkına kadar yürüyüş gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen yürüyüş ve basın açıklamasına, BDP Erciş İlçe başkanı Abidin İnci, KURDİ-DER Erciş şube Başkanı Cevdet Zilanlı, TUHAD-FED Erciş temsilcisi Fevzi Can ve çeşitli sivil toplum kurum üyeleri ile birlikte BDP İl ve ilçe meclis üyeleri katıldı. Özgürlük mücadelesinde yaşamalarını yitirenler anısına yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından basın açıklamasını BDP Erciş İlçe yönetim üyesi Recep Akyüz, okudu.Akyüz 9 Ekim uluslar arası komplonun 15. Yıl dönümünü kınadıklarını ifade ettiği açıklamada yaşanan komplonun uluslar arası bir komplo olduğunu ifade ederek komplo nedenini 3 maddelik özetle sıraladı.



‘Kürt sorunu, 20. yy başlarındaki emperyal paylaşım savaşının sonucu’


9 Ekim Komplosu’nun PKK lideri Abdullah Öcalan şahsında, Kürtlerin özgürlük mücadedesini ve kazanımlarını hedeflediği ifade eden Akyüz açıklamasında şu sözlere yer verdi.” Kürt sorunu, beşyüz yıllık kapitalist modernitenin ve onun 20. yy başlarındaki emperyal paylaşım savaşının bir sonucu kurbanı olarak bugünkü varlığını tüm yakıcılığıyla korumaktadır. Doğal olarak Kürt sorununun bölgesel ölçekteki gelişim değişim parametrelerini de küresel ölçekte okumak gerekmektedir.” Diyen Akyüz,Aksi durum, sorunun özünün görülmesini engelleyecek, dar, sığ bir yaklaşım olacağını ifade etti. Akyüz, “Bu da halklara kazandırmayacağı gibi kaybettirecektir. Sayın Öcalan, bu gerçeği AİHM’e sunduğu savunmalarında, ‘İmralı’ya kadar yaşanan tüm sürecin ABD-AB işbirliğiyle gerçekleştirildiğinden hiç kuşkuya düşmedim. T.C’ye biçilen rolün ise gardiyanlık olduğundan kuşkuya düşmedim’ şeklinde ifade etmiştir” dedi.
‘Kürt sorunun çözümüne karşı gladio işbirliği devreye giriyor’
Kürt sorununun bir kapitalist modernite sorunu olduğunu kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Akyüz, “bunun bölgesel-yerel iktidar ve askeri-siyasi-bürokratik işbirlikçi uzantılarını tarihsel güncel olarak yakalayabilirsek, her şeyin gayet açık bir şekilde görüleceği anlaşılacağı ortadadır. Dolayısıyla Kürt sorunu ne zaman kendi iç dinamikleri üzerinden demokratik çözüm sürecine girse, mutlaka bu küresel yerel gladio işbirliği devreyegiriyor” açıklamasında bulunan Akyüz, sözlerine şöyle devam etti. “Hatırlanacağı üzere Sayın Öcalan, son yıllarda basına yansıyan açıklamalarında, ‘Dörtlü Komplo Dönemi”nden bahsetmektedir. Bu açıklamalarında, ne zaman diyalog-müzakere süreci yaşansa, ateşkesler ilan edilse, mutlaka bir takım komploların devreye sokulduğunu belirtmektedir. Kısaca hatırlatmak gerekirse; Birinci Komplo Dönemi olarak, Özal ile yürütülen görüşmeler ve akabinde ilan edilen ateşkes ve Özal’ın öldürülmesi, İkinci Komplo Dönemi olarak Erbakan ile yapılan görüşmeler, 28 Şubat süreci ve Erbakan’ın tasfiye edilmesi, Üçüncü Komplo Dönemi olarak, Ecevit döneminin İmralı görüşmeleri ve Ecevit’in ölümüyle sonuçlanan tasfiye süreci ve Dördüncü Komplo Dönemi olarak AKP iktidarı dönemini tanımlamaktadır” dedi.


“ İkinci Komplo Dönemi’nin Erbaka devamı niteliğindedir”


9 Ekim Komplosu’yla amaçlananın Kürt Hareketi’nin Öcalan şahsında boğuntuya getirilmesi olduğunu da aktaran Akyüz, Öcalan’ın ‘sağlık, güvenlik ve özgür dolaşım’ şartlarıyla başlatılan çözüm sürecinde rol oynayacağını belirtti. Kürt siyasetinin geldiği düzey ve Suriye’deki devrimsel gelişmeler, Kürtler açısından komplonun etkilerinin ortadan kaldırılma sürecini olduğunu ifade eden Akyüz,,açıklamasına şöyle devam etti.“9 Ekim Komplosu bu minvalde değerlendirildiğinde, İkinci Komplo Dönemi’nin (Erbakan) devamı niteliğindedir. Tabii burada en belirleyici etken bu yıllarda ABD’nin bölgesel-küresel paradigma değişikliğidir. Bu bağlamda, Erbakan döneminde, Devlet-PKK demokratik çözüm görüşmelerinden sonra Erbakan’ın hem Kürt sorunu ölçeğinde, hem de “küresel medeniyetler çatışması” tezinin (Huntington) yerel versiyonu olan “irtica tehdidi” senaryosu neticesinde (28 Şubat ) alaşağı edilmesiyle 9 Ekim Komplosu arasında kaçınılmaz bir ilişki-nedensellik mevcuttur. Sayın Öcalan, bu dönemdeki çözüm çabalarına karşılık olarak, Türkiye’de Kürt sorununun demokratik çözümüne şans vermek için 1 Eylül 1998’de tek taraflı ateşkes ilan ettiklerini açıklamıştı. Ancak o dönem, ne bölgesel koşullar ne de Türkiye’nin iç koşulları bu ateşkese devlet tarafından olumlu cevap verilmesine uygun değildi. Tam tersi; bu ateşkese verilen siyasi cevap 9 Ekim Komplosu olacaktı” dedi.

Akyüz yaşanan komplo nedenlerini ise 3 maddelik özetle şöyle sıraladı.

1- İki kutuplu dünya düzeninin (Soğuk Savaş dönemi) çökmesinden sonra, tek taraflı hegemonik inşa atılımına giren ABD, küresel hegemonya zaferini teoride olduğu gibi (Tarihin sonu tezi) pratikte de ilan etmek için, özellikle hegemonya (Kapitalist hegemona) bunalımlarının, krizlerinin düğümlendiği Ortadoğu’ya hakim olmak zorundaydı. Bunun için yeni bir sistem (Büyük Ortadoğu Projesi), yeni bir söylem (Medeniyetler Çatışması) ve mevcut taşların yerinden oynaması-denge halinin bozulması için yeni hamlelere (Sayın Öcalan’a komplo, Irak’ın işgali) ihtiyaç duyulmaktaydı.

2- Bu açıdan bakıldığında Sayın Öcalan ve Kürt özgürlük mücadelesinin, halkların özgürce biraradalığına dayanan özgürlükçü çizgisi, ABD’nin bölgesel politikalarının ve inşa hamlelerinin önünde engeldi. Mevcut durum ABD açısından sürdürülebilir olmaktan çıkmıştı.

3- Türkiye’de 28 Şubat süreci yaşanmış ve sistem içi dengeler küresel dizayna göre şekillenmişti. Yeni sistem temsilcileri (2000’li yıllarda AKP eli ile adım adım örülen hegemonik inşa sürecinde, Ergenekon-Balyoz gibi davalarla şu anda Silivri’de tutulan “Özerk Gladio” temsilcileri), 9 Ekim’den kısa bir süre önce Suriye sınırına kadar gidip, Sayın Öcalan’ın Suriye’den çıkmaması durumunda gerekirse savaş ilan edeceklerini açıklayarak, sistemsel işbirlikçilik-gardiyanlık rolünü oynuyorlardı.