PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit devam ederken, 10 Ekim’de dünyada 74 merkezde “Abdullah Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm” kampanyası başlatıldı. Kampanyaya katılımlar dünyanın her yerinde giderek artarken, eylemlerin sonuç alınıncaya kadar devam edeceği mesajları veriliyor. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Wan Milletvekili Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Kürt halkına mesaj verilmek isteniyor

Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’nda 25 yıldan bu yana tecrit altında tutulduğunu belirten Gülcan, 34 aydan bu yana da hiçbir haber alınamadığını söyledi. Tecridin sadece Abdullah Öcalan’a yönelik olmadığını belirten Gülcan, “Sayın Öcalan şahsında Kürt halkına ve Orta Doğu halklarına mesaj verilmek isteniyor. Uygulanan tecrit ne hukuki, ne ahlaki ne de vicdani. Bunu iyi görmek gerek. Kürt halkı yüz yıldır kültür, varlık ve dili ile yok ediliyor. Buna karşı da büyük bir irade ve direniş var. Bu ağırlaştırılmış tecrit ile ‘sizi yine yok ederiz’ mesajı veriliyor. Bu tecrit niye yürütülüyor? Bu tecrit Kürt sorununun çözülmemesi için yürütülüyor ve sistem bunda ısrarlı. Bunu iyi teşhir etmek gerek” dedi. 

‘Sistemlerinin devamı için çözüm sürecini bitirdiler’

“Çözüm sürecini” hatırlatan Gülcan, o dönemde çatışmaların olmadığını, kan dökülmediğini, ölümlerin yaşanmadığını söyledi. İktidarın kendi sistemini yürütemediğini dile getiren Gülcan bu yüzden sürecin sonlandırıldığını belirtti. Gülcan, şunları söyledi: “2015 sürecinden sonra hem şavaş devam etti hem de direniş. Hem masayı devirdiler hem de İmralı’da dünyada örneği olmayan bir tecrit ağırlaştırıldı. Neden İmralı’ya kulak vermiyorlar? Çünkü onlar da  İmralı’da söylenek bir sözün hem Kürt sorununun çözümü hem de tüm Orta Doğu halklarının sorunlarının çözümü için kapı açacağını biliyorlar.  İmralı sorunların çözüm anahtarı.  Nasıl eşit ve ortak bir yaşam sürdürülebilir onlar da biliyor ki bunun anahtarı İmralı’da. Bu sorunların çözümü için biz de DEM Parti olarak sorumluluk almaya hazırız.  Demokratik bir siyaset, Kürt halkının sorunlarının çözümü için diyalog yolunun açılması için biz hazırız. Savaş, ölüm ve tutuklama ile bir şey çözülmedi bundan sonra da çözülmez. Kürt halkı kendi kimliğini unutmaz ve yok edilmesine de izin vermez. Bugüne kadar Kürt halkı direndi ve bundan sonra da direnir. Bu yüzden de artık yeter bu savaş son bulsun diyoruz. Barış, özgürlük ve eşitlik kapısı açılsın. Bu yüzden Sayın Öcalan’a kulak vermeliler. Sayın Öcalan, ‘imkan verilirse bir haftada bu sorunu çözerim’ demişti. Bunun için iktidarın İmralı’ya kulak vermesi ve ona göre bir siyaset yürütmesi gerek. Bu sorun ağırlaştığında anneler ve cezaevlerindeki arkadaşlarımız elini taşın altına koyuyor. Bu annelerin ve cezaevlerinin yükü olmamalı. Bizler de sesimizi yükseltmeliyiz. Dışarıdaki herkes özgürlük, barış ve eşitlik  sesini yükseltmeli.”

‘CPT rolünü oynamıyor’

Sadece Türkiye’nin değil, diğer devletlerin de bu komploda parmakları olduğunu söyleyen Gülcan, komplo ile birlikte tecridin başladığını ifade etti. Avrupa Konseyi İşkencenin Önlenmesi Komitesi’nin (CPT) İmralı ziyaretlerine de dikkat çeken Gülcan, CPT’nin gerekli adımları atmadığını söyledi. Gülcan, şöyle devam etti: “CPT, ziyaretler yapıyor, raporlarını da hazırlıyor. Bunun dışında bir şey yapmıyor. Eğer CPT rol ve misyonunun oynasa tecrit bu kadar ağırlaşmaz. Diğer yandan Türkiye kendi hukukunu da uluslararası hukuku da tanımıyor. Türkiye uluslararası hukukun gereklerini de yerine getirmiyor. Tecridi sadece hukuki olarak da ele almamak gerek. CPT, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi rol ve misyonunun yerine getirmeli.”

Kadına karşı da tecrit yürütülüyor

Kürt halkına yönelik tecridin özellikle kadına karşı da uygulandığını belirten Gülcan, ekonomide, siyasette, emekte sorunlar yaşandığına işaret etti. Gülcan, Kurdistan’da özel savaş yürütülüyor. Bu da tecritle bağlantılı.  Özellikle gençler, kadınlar ve genç kadınlara yönelik yürütülüyor. Gençler kimliğinin farkına varmasın diye onları özel savaş politikaları ile uzaklaştırıyorlar. Buna karşı kadınlar direnişlerini sürdürüyor” dedi. 

‘Sorumluluk hepimizin’

Demokratik siyasete ihtiyaç olduğunun altını çizen Gülcan, tüm sorumluluğun cezaevleri üzerinde kalmaması için şunları dile getirdi: “Dışarıda çok şey yapılmıyor. Tüm yük yine cezaevlerine bırakılıyor. 2018 yılında açlık grevleri başlatılmıştı. 200 gün sürdü. O dönem eylem amacına ulaştı ve görüşmeler yapıldı. Ancak bir süre sonra bu tecrit devam etti. Cezaevlerindeki arkadaşlarımızın elinden gelen bu eylem ve ellerinden geleni yapıyorlar. Ancak bu yükün biz dışarıda olanlar ve siyaset yürütenlerin omuzunda olması gerek. Sadece sahip çıkmak ve ziyaret yetmez. Hep birlikte elimizi taşın altına koymalıyız. Sorumlu olan biziz ve hepsi bizim yetersizliğimiz. Kim Kürt sorununun çözülmesini istiyorsa çalışmalarda yer almalı. Eğer Kürt sorunu çözülürse sadece Kürt halkı değil tüm Türkiye halkları ve Orta Doğu halkları da sonuç alır. Barış, özgürlük ve eşitlik içinde yaşar.” 

Tecrit son bulmalı

“Tecrit, neden yürütülüyor, neden Sayın Öcalan üzerinde yürütülüyor, neden bu sorun hem Türkiye hem de Orta Doğu’ya yayıldı” diyen Gülcan, “Bu soruların sorulması gerek. Bunların altını çizmek gerek. Sadece açıklama ile olmaz. Diplomatik açıdan, kurum kuruluşlar çalışma yürütmeli. Demokratik haklarımız ne ise kullanmalıyız. Türk devletine ve dünya devletlerine çağrım bu tecridi sonlandırsınlar. Savaşla hiç  bir sorun çözülmez. Bir kez daha masa kurulmalı. Bir kez daha demokratik siyaset  ve Kürt sorununun çözümü için adım atılmalı ve bu savaş son bulmalı” ifadelerini kullandı.