Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Merkez Yürütme Kurulu (MYK) AKP’nin seçim darbesine karşı Wan’da iki gün boyunca demokratik protesto haklarını kullananlara dönük gerçekleştirilen gözaltı ve tutuklamalara dair yazılı açıklama yaptı. 

Özel'den 'ahmak davası' açıklaması: İmamoğlu'nun olası adaylığına kısıt getirmek için kumpas! Özel'den 'ahmak davası' açıklaması: İmamoğlu'nun olası adaylığına kısıt getirmek için kumpas!

“Halkımızın demokratik tepkileri suç değildir; gözaltı ve tutuklamalara derhal son verilmelidir” başlığı ile yapılan açıklamada, “Demokratik gösteri hakkı suç değildir. Bunu suç olarak gören otoriter anlayışın halk tarafından kabul görmediğini ve güçlü bir itirazla karşılaştığını belirtmek isteriz” denildi. 

İRADE GASPI DEMOKRATİK TEPKİ İLE KARŞILANDI 

Açıklama şu şekilde:31 Mart günü seçimin dürüstlüğüne ve seçmen iradesine aykırı uygulamaların ortaya çıkması üzerine Türkiye’nin her yerinde 1-3 Nisan arasında protestolar gerçekleşmiştir. Van Büyükşehir Belediye Eş Başkanlığını kazanan Abdullah Zeydan’a mazbatasının verilmemesi kitlesel olarak demokratik bir tarzda protesto edilmiştir. Ayrıca usulsüzce seçmen kaydı taşınan asker ve polislere oy kullandırılarak Şırnak, Kars ve Bitlis başta olmak üzere çok sayıda yerde halk iradesinin gasp edilmesi de ciddi bir demokratik tepkiyle karşılaşmıştır.

‘AYAKLANMA GİRİŞİMİ’ OLARAK LANSE EDİLMESİ KABUL EDİLEMEZ 

Van halkının ve Van halkıyla dayanışmak amacıyla sokağa çıkan diğer kentlerdeki halkımızın demokratik tepkisi ve direnişi sonuç vermiş ve YSK kararıyla Abdullah Zeydan’a mazbata verilmesine karar verilmiştir. Bu karar duyulduktan hemen sonra protesto gösterileri yerini kutlamalara bırakmıştır. Ancak iktidar sözcülerinin Van’la ilgili yapmış olduğu açıklamalar, demokrasi anlayışlarının sorunlu olduğunu ve otoriter yönetim biçiminde ısrarcı olacaklarını göstermektedir. Özellikle demokratik protesto hakkının “ayaklanma girişimi” ve “yasa dışı gösteri” olarak lanse edilip bunun üzerinden polis operasyonları yapılması kesinlikle kabul edilemez.

BASKI YARGI YOLU İLE DEVAM ETMEKTEDİR 

Anayasanın 34.maddesinde barışçıl gösterilerin temel bir hak olduğu açıkça ifade edilmektedir. Nitekim bu konuda siyasi iktidarı bağlayan çok sayıda AİHM ve AYM kararı da bulunmaktadır. Ancak iktidar bugüne kadar başta Gezi Parkı protestoları olmak üzere en meşru demokratik gösterileri bile suç olarak lanse etmekten geri durmamış ve yargıyı sopa olarak kullanmıştır. 31 Mart seçimlerinde ağır bir yenilgi almasına rağmen siyasi iktidar bu baskı politikasına yargı yoluyla devam etmektedir.

ÇOK SAYIDA KENTTE GÖZALTI YAPILDI 

İçişleri Bakanı bugün sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda; Van’da meydana gelen olaylar başta olmak üzere 14 ilde (Van, Diyarbakır, Şırnak, İzmir, Mardin, Batman, Kocaeli, Antalya, Urfa, Adana, Mersin, Ankara, Bingöl ve Manisa) toplam 340 kişinin gözaltına alındığını belirtmiş, bu kişilerin demokratik gösterilere katılmalarını farklı isimlerle suç olarak lanse etmiş ve operasyonlara devam edeceklerini söylemiştir. Bunun dışında demokratik gösteri hakkını kullandıkları için bizim tespit ettiğimize göre İstanbul Esenyurt’ta 86, Sancaktepe’de 26, Çağlayan Adliyesinde 13 avukat olmak üzere toplam 125 kişi daha gözaltına alınmıştır. Çok sayıda kentte de benzer gözaltılar yapılmıştır.

KOLLUK ŞİDDET UYGULADI 

İçişleri Bakanına hatırlatmak isteriz ki Van’da yaşanan hukuksuzluğu ve irade gaspını protesto etmek için gerçekleşen demokratik gösterilerde başta milletvekilleri ve parti yetkililerimiz olmak üzere çok sayıda kişiye kolluk tarafından şiddet uygulanmış, birçok kişi darp edilmiş, yakın mesafeden kişilere zarar verecek şekilde biber gazı ve plastik mermi sıkılmış, yaygın olarak kitleye tazyikli suyla zarar verilmiş ve özellikle çok sayıda çocuk polisler tarafından dövülerek işkence ve kötü muameleye maruz bırakılmıştır. Hakkari Yüksekova’da protestoculara polis eşliğinde sivil giyimli paramiliter güçler tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırı, Hakkari’de sivil polislerin 12 yaşındaki çocuğa işkencesi, Van’da çantasında DEM Parti bayrağı olan gençlerin polis şiddetine maruz kalması, Şırnak’ta İl Eş Başkanımız Abdullah Güngen’in işkenceyle gözaltına alınması gibi kötü örnekleri çoğaltmamız mümkündür. Kolluk tarafından gerçekleştirilen bu suçlar görülmez ve soruşturulmazken, demokratik gösteri hakkını kullanan insanların “terörist” veya “suçlu” olarak lanse edilmesi siyasi iktidarın 31 Mart’ta açığa çıkan halk iradesinden bir şey anlamadığını göstermektedir.

DEMOKRATİK GÖSTERİ HAKKI SUÇ DEĞİLDİR

Haklı, meşru ve barışçıl gösteri hakkını kullanan ve esasında YSK kararıyla da haklı oldukları ortaya çıkan halkımıza yönelik keyfi gözaltı ve tutuklamalara derhal son verilmelidir. Demokratik gösteri hakkı suç değildir. Bunu suç olarak gören otoriter anlayışın halk tarafından kabul görmediğini ve güçlü bir itirazla karşılaştığını belirtmek isteriz.”