Cumartesi Anneleri/İnsanları, gözaltında kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 992'nci kez Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi. İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve hak savunucularının da destek verdiği eylemde, ellerinde karanfiller ve kayıpların fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri/İnsanları, bu haftaki açıklamalarında 1 Nisan 1996 yılında Edirne’den ailesinin yanından İstanbul’daki evine gelmek için yola çıktıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Talat Türkoğlu’nun akıbetini sordu.

Açıklamayı İHD Gözaltına Kayıplara Karşı Komisyon üyesi Zeynep Yıldız okudu.  Eylemlerinin 992’nci haftasında Anayasa Mahkemesi (AYM)  ihlal kararlarına rağmen, mekan yasağı ve katılımcı kısıtlamalarıyla toplanma özgürlüklerine dönük ihlallerin devam ettiğini belirten Yıldız, “992 haftadır ısrarla dile getiriyoruz: Kayıp yakınlarına etkili ve ulaşılabilir iç hukuk yolu sağlanmıyor. Onların seslerini duyurma ve taleplerini görünür kılma çabaları yasaklarla, kısıtlamalarla ve yargı tacizleriyle engelleniyor” dedi.

28 yıl önce gözaltında kaybedilen Talat Türkoğlu dosyasında bugüne kadar hiçbir iktidarın sorumluluğunu yerine getirmediğini söyleyen Yıldız, Türkoğlu dosyasında adalet sağlanması talebiyle buluştuklarını kaydederek şunları söyledi:  “Sosyalist kimliğiyle bilinen 45 yaşındaki Talat Türkoğlu İstanbul Avcılar'da yaşıyordu. 29 Mart 1996 tarihinde annesini ziyaret etmek için Edirne’ye gitti. İstanbul’dan Edirne’deki evin kapısına kadar sivil polisler tarafından takip edildiğini kardeşlerine söyledi. Ailesinin yanında kaldığı sürede onlar da bu duruma tanıklık etti.1 Nisan 1996 tarihinde İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.”

JİTEMCİNİN İTİRAFLARI

Türkoğlu’ndan haber alınamaması üzerine ailesinin İHD ve Uluslararası Af Örgütü’ne başvurduğunu, resmi makamlara yapılan başvuruların sonuçsuz kaldığını vurgulayan Yıldız, “ Resmi makamlar Talat Türkoğlu’nun gözaltına alınmadığını ve nerede olduğunu bilinmediklerini söyledi. 1997 yılında JİTEM mensubu Kasım Açık’ın yaptığı itiraflar basına yansıdı. Talat’ın eşkâl, kullandığı saat, giysi, ayakkabı, cüzdan bilgilerini ayrıntıları ile veren Kasım Açık; Onun Edirne yakınlarında bulunan Çadırkent’te polisler, askerler ve itirafçılardan oluşan bir ekip tarafından sorgulandığını ve işkence ile öldürülen bedeninin Meriç Nehri’ne atıldığını söyledi. Bu beyanlar üzerine Türkoğlu Ailesi ek bir soruşturma yapılması için savcılığa başvurdu. Ancak savcılık, etkin bir soruşturma yürütmeden kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi” dedi.

AİHM KARARI DİKKATE ALINMADI

Yıldız devamındaki süreci şöyle aktardı: “AİHM’e taşınan davada ise Türkiye, etkili bir soruşturma yapmadığı ve Talat Türkoğlu’nun yaşama hakkını korumaya yönelik yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle mahkûm oldu. AİHM'in Türkiye'yi mahkûm etmesinin ardından İHD avukatı Gülizar Tuncer, Edirne Savcılığı’na dilekçe ile başvurarak AİHM’in verdiği mahkûmiyet kararı gereği, soruşturmanın derinleştirilerek sürdürülmesi talebinde bulundu. Ancak Edirne Savcılığı, evrensel hukuka aykırı bir biçimde zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Bu karar üzerine yapılan itiraz başvurusu reddedildi.  Aile 18 Ağustos 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi de 2020 yılında başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verdi. Aile kararın icrası için tekrar AİHM’e başvurdu.

'ZAMANAŞIMI KARARI KALDIRILSIN'

Türkoğlu’nun gözaltında kaybedilmesi ile ilgili iç hukukta yapılan tüm girişimlere rağmen, zamanaşımı devreye sokularak dosyanın kapatıldığına dikkati çeken Yıldız, Türkoğlu dosyasında uluslarası hukuka aykırı olarak verilen tüm zamanaşımı kararlarının kaldırılmasını ve dosyanın yeniden açılarak etkin bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesini talep ettiklerinin altını çizdi.  Yıldız, Türkoğlu başta olmak üzere tüm kayıplar için adalet istemekten vazgeçmeyeceklerini belirtti.

Ardından konuşan Türkoğlu’nun kız kardeşi Münübe Türkoğlu da, 28 yıldır kardeşi için yaptıkları tüm arama sonuçlarının sonuçsuz kalmasına rağmen mücadele etmeye devam edeceklerini vurguladı.

‘BARİYERLER NEYİ KORUYOR’

Daha sonra gözaltında kaybedilen Hüseyin Toraman’ın ablası Sakine Toraman da Almanya'dan eyleme katıldığını belirterek, “Bundan 33 yıl önce kardeşimi kaçıranlar hesap vermekten kaçındılar. Bugünkü hükümet de bu bariyerleri buraya koyarak, sorularımıza cevap vermeyerek, kayıplarımızı aramamızı engelleyerek bu suçun ortağılar. Bu bariyerler neyi koruyor? Biz yakınlarımızı arıyor, onların akıbetini soruyoruz. Bu içten içe yanan bir köz. Kuşaklardan kuşaklara, anneler başladı çocukları yerini aldı. Onlar büyüdü torun sahibi oldular, torunlar buraya geliyor. Ben kardeşimden nasıl vazgeçerim. Verin toprağı olsun, bir mezarı olsun. Kayıplarımızı aramaktan, sorumlulardan hesap sormaktan vazgeçmeyeceğiz.” şeklinde konuştu.

‘BAKAN ADALETSİZLİĞİ GÖRMÜYOR’

Bitlis'te eylemler 2 gün süreyle yasaklandı Bitlis'te eylemler 2 gün süreyle yasaklandı

Son olarak 1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız da, “Cumhurbaşkanına sesleniyorum, 29 yıldır biz burada aynı yerdeyiz. Oysa 22 yıldır nereden nereye… İçişleri Bakanlığı’na da sesleniyorum, bizi buraya diktiniz, meydanlarda dolaşıyorsunuz gelin bir görün. Adalet Bakanı da adaletsizliği görmüyor, meydanlarda dolaşıyor. Buradan Emine Erdoğan’a da sesleniyorum. Bir gün olsun kadın milletvekilleriyle buraya gelsin, kendini bir günlüğüne benim yerime koysun. Oğlunu da bir günlüğüne Murat Yıldız’ın yerine koysun. Bu duyguyu nasıl yaşıyor görelim. Bu bariyerlerin kalkmasını her daim dile getireceğiz” çağrısını yaptı.

Açıklamanın ardından Cumartesi Anneleri, Galatasaray Meydanı’na karanfil bıraktı.