İsviçre’nin Bürgenstock bölgesinde gerçekleştirilen iki günlük Ukrayna Barış Konferansı’ndan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’in “Barış yolculuğuna başlıyoruz” ifadelerine rağmen barış müzakerelerine dair somut bir ilerleme çıkmadı. Rusya’nın davetli olmadığı ve davetli olduğu halde katılmayan Çin’in yokluğunda gerçekleşen zirvede, Ukrayna Dışişleri Bakanı Kulabı’nın “Elbette Rusya ile konuşmamız gerekli bir zamanın geleceğini anlıyoruz” demesi dikkat çekti. Zirvede nükleer santrallerin güvenliği, gıda tedarikinin engellenmemesi ve karşılıklı esir takası maddelerinde mutabakat sağlandı. Ortak bildiride Ukrayna'nın "toprak bütünlüğünün" barış anlaşmasının temeli olması gerektiği belirtilirken, 8 ülke bildiriyi imzalamadı.

90’A YAKIN ÜLKEDEN TEMSİLCİLER İSVİÇRE’DEYDİ

Aralarında ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un da bulunduğu 90’a yakın ülke lideri ya da temsilcisi, İsviçre’nin Bürgenstock kasabasındaki lüks tatil beldesindeki iki günlük “Ukrayna Barış Konferansı” adı altında bir araya geldi.

Zirve, Ukrayna’nın sınırlı da olsa Rusya’ya toprak kaybetmeye devam ettiği, ABD ve NATO’lu müttefiklerinin Ukrayna’ya verdikleri silahları Rusya topraklarında kullanma yasağını kaldırdıkları ve İtalya’daki G7 zirvesinde dondurulan Rus varlıkları üzerinden Ukrayna’ya 50 milyon dolarlık kredi verilmesi kararının açıklandığı bir dönemde gerçekleşti.

ORTAK BİLDİRİ İMZALANDI

Zirve, "Bürgenstock Bildirisi"nin imzalanmasıyla son buldu.

Zirve, 90'dan fazla ülke ve kuruluşun katılımıyla gerçekleşirken, ortak bildiri 80 ülke ve 4 kuruluş tarafından onaylandı. Endonezya, Libya, Suudi Arabistan, Tayland, Hindistan, Meksika, Güney Afrika, Brezilya ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin de bulunduğu 16 ülke ve kuruluş çekimser kaldı.

Bildirgeye imza atan 80 ülke ve 4 uluslararası kuruluş, üç maddede uzlaştıklarını belirtti. Bildirgede, uzlaşılan başlıklar şöyle yer aldı:

“İlk olarak, nükleer enerji ve nükleer tesislerin her türlü kullanımı güvenli, emniyetli, korunaklı ve çevresel açıdan sağlam olmalıdır. Zaporijya Nükleer Enerji Santrali de dahil olmak üzere Ukrayna nükleer enerji santralleri ve tesisleri, Ukrayna'nın tam egemen kontrolü altında ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ilkeleri doğrultusunda ve gözetimi altında güvenli ve emniyetli bir şekilde çalışmalıdır. Ukrayna'ya karşı devam eden savaş bağlamında herhangi bir nükleer silah tehdidi veya kullanımı kabul edilemez.

İkinci olarak, küresel gıda güvenliği, gıda ürünlerinin kesintisiz üretimine ve tedarikine bağlıdır. Bu bağlamda, Karadeniz ve Azov Denizi'ndeki deniz limanlarına erişimin yanı sıra serbest, tam ve güvenli ticari seyrüsefer kritik önem taşımaktadır. Limanlarda ve tüm güzergâh boyunca ticari gemilere, sivil limanlara ve sivil liman altyapısına yönelik saldırılar kabul edilemez. Gıda güvenliği hiçbir şekilde silah haline getirilmemelidir. Ukrayna tarım ürünleri, ilgili üçüncü ülkelere güvenli ve serbest bir şekilde sağlanmalıdır.

Üçüncü olarak, tüm savaş esirleri tam takas yoluyla serbest bırakılmalıdır. Sınır dışı edilen ve hukuka aykırı olarak yerlerinden edilen tüm Ukraynalı çocuklar ve hukuka aykırı olarak alıkonulan diğer tüm Ukraynalı siviller Ukrayna'ya iade edilmelidir.

Barışa ulaşmanın tüm tarafların katılımını ve taraflar arasında diyaloğu gerektirdiğine inanıyoruz. Bu nedenle, tüm tarafların temsilcilerinin daha fazla katılımıyla yukarıda belirtilen alanlarda gelecekte somut adımlar atmaya karar verdik.”

SONUÇ BİLDİRGESİ TASLAĞINDA RUSYA’DAN TALEPLER

Reuters’a göre sonuç bildirgesi taslağında daha önce Rusya’nın “saldırganlığına” yapılan atıf silinerek “savaş” ifadesi kullanıldı. Ukrayna’nın Zaporijya nükleer santrali ve Azak Denizi limanları üzerindeki kontrolünün yeniden sağlanması ve Rusya’nın buralardan çekilmesi çağrısı da yapıldı. Rusya şu anda Ukrayna topraklarının yüzde 20’sini ele geçirmiş durumda.

Ayrıca Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi çağrısında bulundu. Ancak Ukrayna için “savaş sonrası” çözümün nasıl olabileceği, Ukrayna’nın NATO ittifakına katılıp katılamayacağı ya da her iki taraftan askerlerin çekilmesinin nasıl yönetileceği gibi somut konulara yer verilmedi.

Bildiride Rusya’nın işgal ettiği Ukrayna topraklarından Rusya’ya kaçırdığı ileri sürülen 20 bin Ukraynalı çocuğun geri gönderilmesi çağrısı da yer aldı.

ABD’DEN UKRAYNA’YA YENİ YARDIM AÇIKLAMASI

ABD Başkanı Joe Biden’ın yerine zirveye katılan ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris ise Ukrayna’ya 1.5 milyar dolardan fazla yardım yapılacağını açıkladı. Harris'in ofisinden yapılan açıklamaya göre, 1.5 milyar dolar enerji yardımı için 500 milyon dolarlık yeni fon ve daha önce duyurulan 324 milyon dolarlık fonun acil enerji altyapısı onarımı ve Ukrayna’daki diğer ihtiyaçlar için yeniden yönlendirilmesini içeriyor. Ayrıca Ukraynalı mültecilere ve savaştan etkilenen diğer insanlara yardım etmek üzere Dışişleri Bakanlığı ve ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı tarafından 379 milyon dolardan fazla insani yardım yapılacağı duyuruldu.

Japonya Başbakanı Kişida Fumio da, zirvede yaptığı konuşmada “Güç veya baskı yoluyla statükoyu tek taraflı olarak değiştirmeye yönelik herhangi bir girişim haklı gösterilmemeli” dedi. Ukrayna’da kalıcı barış için uluslararası çaba gösterilmesi çağrısı yapan Kişida, Japonya’nın bu ülkenin enerji altyapısının yeniden düzenlenmesine ve mayın temizleme çalışmalarına destek vermek istediğini belirtti.

Hizbullah lideri Nasrallah’ın ölümüyle ilgili yeni iddia Hizbullah lideri Nasrallah’ın ölümüyle ilgili yeni iddia

ZELENSKİY: BARIŞ YOLCULUĞUNA BAŞLADIK

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy ise zirvenin ilk günü yaptığı konuşmada beklentilerini şöyle açıklamıştı:

“Birincisi, güvenliğin geri dönüşünün gerçekten mümkün olduğunu kanıtlamaktır. İkincisi, nükleer ve gıda güvenliğinden esirlerin ve sürgünlerin serbest bırakılmasına, savaşın yeniden alevlenme tehdidi olmaksızın tamamen sona erdirilmesine kadar barışa yönelik her adımın hayata geçirilmesi için gerçek bir plan sunmaktır. Bunun mümkün olduğuna inanıyorum.”

Zelenskiy, ayrıca, “Bizim için temel olan BM şartı. Sonra tüm taraflarca kabul edilen ve halklar için şeffaf olan eylem planı masaya yatırıldığında o zaman plan Rusya temsilcilerine iletilecektir. İkinci Barış Zirvesi’nde de savaşın gerçek anlamda sona erdiğini kaydedebileceğiz. Şu anda bu yolculuğa başlıyoruz” ifadelerini kullandı.

Bir sonraki zirvenin Suudi Arabistan’a yapılacağı iddia ediliyor.

UKRAYNALI BAKAN: RUSYA İLE KONUŞMANIN ZAMANI GELECEK

Bu arada Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba daha sonra yayınlanacak nihai bildiri hakkında gazetecilere yaptığı açıklamada “Metin dengeli, Ukrayna’nın ısrarcı olduğu tüm ilkesel pozisyonlarımız dikkate alındı. Elbette Rusya ile konuşmanın gerekli olacağı bir zamanın geleceğini çok iyi anlıyoruz" ifadelerini kullandı.

Bakan Kuleba, "Ancak bizim tutumumuz çok net: Rusya’nın şu anda konuştuğu gibi ültimatom diliyle konuşmasına izin vermeyeceğiz" dedi.

RUSYA: ZAMAN KAYBI

Rusya ise zirveyi zaman kaybı olarak değerlendirdi.

Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitry Medvedev, “Barış forumuna katılanların hiçbiri onun orada ne yaptığını ve rolünün ne olduğunu bilmiyor” dedi.

NATO UKRAYNA’YA DAHA FAZLA MÜDAHİL OLACAK

İsviçre’deki zirvede sık sık kullanılan “barış” ifadesine rağmen NATO yöneticilerin Ukrayna’ya dair son açıklamaları ise bu konuda şüphe yaratıyor. Temmuz ayındaki NATO Zirvesi öncesi geçtiğimiz hafta yapılan NATO Savunma Bakanları toplantısı da NATO’nun Ukrayna savaşına askeri olarak daha fazla müdahil olacağına işaret etti.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, müttefiklerin Almanya’da konuşlu NATO Komutanlığı üzerinden Ukrayna’nın güvenlik ve eğitim koordinasyonuna dair plan üzerinde anlaştığını duyurarak, “NATO, Müttefik ülkelerdeki eğitim tesislerinde Ukrayna silahlı kuvvetlerinin eğitimini denetleyecek, bağışların planlanması ve koordinasyonu yoluyla Ukrayna’yı destekleyecek, teçhizatın transferini ve onarımını yönetecek ve Ukrayna Silahlı Kuvvetleri'nin uzun vadeli gelişimine destek sağlayacaktır” dedi.

 “Açık ara farkla dünyanın en güçlü askeri gücüyüz. Dünyadaki askeri gücün yüzde 50'sini temsil ediyoruz ve elbette tüm müttefikleri savunabilecek kabiliyetlere sahibiz” diyen NATO Sekreterinin ittifakın nükleer gücüne dair açıklamaları da endişe verici. Stoltenberg “Nükleer kapasitelerimizin devam eden adaptasyonunu da görüştük. Biz nükleer bir İttifakız” ifadelerini kullandı.

Geçtiğimiz hafta New York Times gazetesi de ABD’nin mevcut nükleer cephaneliğini modernize etmeye yönelik milyonlarca dolarlık bir programın yanı sıra, konuşlandırdığı toplam nükleer silah sayısını arttırma planları yaptığına dair bir haber yayımlamıştı.