Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ve beraberindeki heyetin Mardin ziyareti sürüyor.  Dün Artuklu ilçesinde tarihi Mardin esnafı tarafından sıcak karşılanan heyet bugün de Mardin’in Kızıltepe ilçesinde bulunan Buğday Pazarı esnafını ziyaret etti. Ziyaret öncesinde konuşan Sancar, Buğday Pazarı’nın, bölgenin kalbinin attığı yer olduğunu belirterek, “Ekonomide, özellikle de tarım alanında en iyi ve en geniş teknoloji ile çalışan bir örgütlenmeye sahip” dedi.

DEDAŞ YÜZÜNDEN TARIM ALANLARIN BİR KISMI BOŞ

Buğday Pazarına gelince konuşulacak ilk meselenin DEDAŞ olduğunu söyleyen Sancar, “Üretimde yaşanan büyük sıkıntıların nedenlerinden biri de elektriktir. Dün bir köye taziyeye giderken tarım arazilerinin önemli bir bölümü boştu. ‘Gönüllü nadas mı var diye sordum?’ ‘Hayır’ dediler. Çiftçinin önemli bir kısmı bu sene ekim yapmamış. Çünkü elektrik parası çok yüksek. Üretim giderlerini karşılamıyor. ‘Elektrik parası o kadar fazla ki o kadar çalışma boşa gidecek ve ürünlerin de geçime bir faydası olmayacak’ dediler. Tarım arazilerinin yüzde 40’ına yakını boş. İlk ekimde bile çok fazla boş tarla var. Bu da durumun vahametini gösteriyor” ifadesinde bulundu.  

Elektrik kesintilerinin zulme dönüştüğüne dikkati çeken Sancar, “Burası Türkiye’nin tahıl ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’sini karşılıyor. DEDAŞ, o da zaten önümüze gelen bir konu ve gündeme getirdiğimiz büyük bir sorun. Hububat üretiminin yüzde 20’sini karşılayan bir bölgede yaşanan bu sorun basit bir sorun olarak ele alınamaz. Gerçekten zulme dönüşmüş durumda” diye konuştu. Hükümetin tarım politikalarının büyük mağduriyetler yarattığına işaret eden Sancar, “DEDAŞ’ın yaptıkları ve hükümetin tarım politikası Mardin bölgesinde özellikle Kızıltepe’de çok büyük mağduriyetler yaratıyor. Faturalarını ödeyemeyen çiftçiler artık tarımsal faaliyet yapamaz hale geldiler. Çözüm aradık. Maalesef bir çözüm bulunamadı. Zulüm devam ediyor” diye belirtti. 

‘BÖLGE BİLİNÇLİ OLARAK MAĞDUR EDİLİYOR’

Kürt bölgesinin bilinçli bir şekilde mağdur edildiğini ifade eden Sancar, “Bunun basit bir elektrik faturası meselesi olmadığını biliyoruz. Bu bölge bilinçli bir şekilde mağdur ediliyor. Özellikle bu iktidarın ve bundan önce pek çok iktidarın bölgeye bakışında eşit yurttaş anlayışından uzak olmaları söz konusu. Eğer böyle olmasaydı bu sorunlar bu kadar kronik hale gelmezdi ve bu kadar ağır tahribatlar doğmazdı. Buna rağmen çiftçimiz çalışkan ve üretim yapmaya çalışıyor. Sorunlar bununla da bitmiyor. Sulama konusunda da GAP meselesi var. Bugüne kadar çoktan sonuçlanması gerekirdi. Ama bildiğimiz kadarıyla yüzde 40 civarında tamamlandı ve bölgenin hepsi sulama kanallarının devreye girmesini bekliyor” dedi. 

GAP TAMAMLANAMIYOR

GAP’a gitmesi gereken kaynakların yolsuzluğa, ranta ve yandaşa gittiğine vurgu yapan Sancar, “GAP Türkiye’nin en prestij projesi olarak gündeme getirilmiştir. Yıllardır büyük kaynaklar da aktarıldı. Bu kaynakların nereye aktarıldığını şimdi araştırırsanız Türkiye’nin kronik hastalıklarından biri olan yolsuzlukla, rantla, yandaşları kayırma gerçeğiyle karşılaşırsınız. O nedenle çiftçinin umutla beklediği sulama projeleri tamamlanamıyor. Eğer tamamlanmış olsaydı DEDAŞ kaynaklı elektrik meselesi de yaşanmayacaktı” dedi.

MAYINLI ARAZİLER HALA TEMİZLENMEDİ

Mayınlı arazilerin temizlenmesinin 2022 yılına da yetişmeyeceğine dikkati çeken Sancar, “Hem Kürt sorununda hem de Ortadoğu’da izlenen politikalar nedeniyle  büyük bir potansiyel değerlendirilemiyor. Kastettiğim mayınlı arazilerdir. 510 kilometrelik bir alan 350 metre genişliğinde. Yıllardır mayından temizlenecek deniliyor. Uluslararası OTTAWA Sözleşmesi, mayınların temizlenmesine ilişkin bir sözleşmedir, Türkiye de imza attı ve taraf oldu. 2014 yılına kadar mayınların temizlenmesi gerekiyordu ama yetişemedi. Mayınların temizlenmesinin 8 yıl daha süreceği söylendi. 2022 yılında bu süre de dolacak ama bu uluslararası sözleşmeyi uygulamak ve izlemekle yetkili kuruluşun açıklamalarından anlaşıldığı kadarıyla 2022’de de bu mümkün olmayacak” ifadelerini kullandı.

AYNI ŞEHİRLERİN SINIRLARI BÖLÜNMÜŞ

Qamişlo ile Nusaybin’in bölündüğünü ve verimli toprakların 45 yıldır kullanılamadığını hatırlatan Sancar, “1959’dan beri sınır bölgesi hiçbir şekilde kullanılmadı. Yani kimyasal yok. Son derece verimli topraklar ve dünyada organik tarıma en elverişli topraklar arasında bulunuyor. 2010 -2011’de mayın temizleme konusu tartışılırken, AKP hükümeti bunu bir uluslararası şirkete verip temizletmeyi gündeme getirdi. Temizletecekti ama bütün topraklar, 45 yıl boyunca arazileri temizleyecek şirkete verilecekti. Bütün toprakları onlar işleyecekti. Bir İsrail firmasıyla ön anlaşma yapılmıştı. Büyük tepki gelince o anlaşma bozuldu. Türkiye’nin teknik imkanları, mayınları tek başına temizlemeye yetmiyor. Eğer bu bölge mayından arındırılırsa ve doğru bir tahsis politikası izlenirse, bugün bölgeye çok büyük katkısı olacak bir tarımsal üretim alanına dönüşecekti. Niye olmuyor? Çünkü bu iktidar bu iki bölge arasındaki kardeşliği bile kabul etmiyor. Yani Suriye’nin öbür tarafı, Kuzeydoğu Suriye ile burası aslında bir bütündür. Yani Qamişlo ile Nusaybin birbirini tamamlardı. Aynı şehirlerin sınırları bölünmüş” şeklinde konuştu. 

EKONOMİK ÇÖKÜŞ KADER DEĞİL

Bölgedeki ekonomik çöküşün kader değil, siyasal ve ekonomik tercihlerin bir sonucu olduğuna işaret eden Sancar şöyle devam etti: “Eğer Türkiye’de bu iktidar Suriye Kürtlerine, Suriye'deki Kürtlerin hak mücadelesine düşmanca yaklaşmasaydı, orayı etnik bir tehlike olarak algılamasaydı ve sunmasaydı şimdiye kadar sınırın iki yakası arasında çok daha iyi işler yapılmış olurdu. Hem siyasi anlamda hem de ekonomik anlamda. Zaten Suriye iç savaşı başladığından beri ticaret durdu. Nakliyecilik de büyük bir sorun yaşıyor. Çünkü Mardin bölgesinde tarımdan sonra en büyük sektör nakliyecilik. Son 7-8 yıldır bölgede yaşanan ekonomik çöküş gerçekten dramatik. Ve bu bir kader değil, bir mecburiyet değil. Bu tamamen siyasal ve ekonomik tercihlerin bir sonucudur.” 

HDP SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE ETKİLİ OLUR

“HDP ne kadar güçlü olursa sorunların çözümünde o kadar etkili olur” diyen Sancar, “Bu sorunların çözülmesi için gerçekten bir güç olmamız gerekiyor. Mardin halkının HDP’ye, bizlere desteği büyüktür. Her zaman bunu büyük şükranla dile getiriyoruz. Sorunlarımızı ancak içimizden çıkanlarla çözebiliriz. Bu konuda eksiklerimiz ve yetersizliklerimiz varsa eleştirilerinize ve uyarılarınıza açığız. Sizin partiniz, çocuklarınızın ve kardeşlerinizin partisi HDP. Bu parti ne kadar güçlü olursa, sorunların çözümünde de o kadar etkili olur” diye konuştu. 

SİZLERLE YÖNETİMİ HEDEFLİYORUZ

Hedeflerinin Kürt halkını kendi kimliğiyle yönetime taşımak olduğunun altını çizen Sancar şunları kaydetti: “Elbette iktidara 'çözüm üretin' diye sesleneceğiz. Muhalefet partisi olarak elbette Meclis’te ve başka alanlarda sorunları dile getireceğiz ve baskı kurmaya çalışacağız. Ama bunlarla sorunları çözmek konusunda mesafe almamız zor oluyor. Hedefimiz sizlerle birlikte bu ülkenin yönetiminde yer almak. Biz halkımızı Türkiye’de yönetime taşımak istiyoruz. Kendi kimliğiyle, tercihleriyle Kürt halkını yönetime taşımak istiyoruz. Kimse Kürtler adına hareket etmesin. Bizler partiniz olarak, sizler halkımız olarak bizatihi, yönetimi hedefliyoruz.” 

Kürtleri özne olarak kabul etmeyen hiçbir girişimin herhangi bir sorunu çözemeyeceğine de değinen Sancar sözlerini şöyle sürdürdü: “Yerel yönetimlerde bile buna imkan tanımayan çok gaddar bir zihniyet var. Ama bunun ötesine biz de gözümüzü diktik, hedefimizi bunun daha ötesine koyduk. Diyoruz ki biz HDP olarak Kürtlerin, Türkiye yönetiminde doğrudan kendileri olarak yer almalarını sağlayacağız. Kürtleri özne olarak kabul etmeyen hiçbir girişim herhangi bir sorunu çözemez. Kalıcı bir şekilde çözüm üretmek için Kürtlerin bir özne olarak kabul edilmesi, temsilcilerinin de eşit aktör olarak görülmesi gerekir. Bunu başarırsak sorunlarımızı da hep birlikte daha kolay ve hızlı çözebileceğimize inanıyoruz."