Ertuğrul Kürkçü, Sedat Peker'in yayınlanan videoları üzerinden tartışılmaya başlanan devlet-mafya ilişkisine ilişkin, "Toplumsal muhalefet mutlaka ve mutlaka ortaya çıkan gerçekler üzerinden devletten ve hükümetten hesap sormaya başlamak zorundadır. Siyaseten çözülecek bir meseleyle karşı karşıyayız hukuken çözülecek bir mesele değil bu" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü Artı TV'de yayınlanan Aris Nalcı ile Haber Aktüel programına konuk oldu. Kürkçü, Sedat Peker'in dün ve bugün yayınlanan videoları üzerinden toplumsal muhalefetin rolü, ortaya çıkan gerçekler, devlet ve mafya ilişkisine dair değerlendirmelerde bulundu.

'PEKER'İN TANIKLIĞI İÇERİDEN VE BİR İFŞA GÖREVİ GÖRÜYOR'

Sedat Peker'in tanıklığının içeriden olduğunun altını çizen Kürkçü sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Peker'in söylediklerini en azından yüzeysel olarak kabul etmemiz gerekir. Bugün yaptığı açıklamalar, yolsuzluklar ve hortumlama mekanizması, yani devlet kaynaklarının Saray'a bağlı bir sermaye grubu yaratmak üzere kullanılması bunlar üzerinden de egemenliğin yeniden kurulması yönündeki çabaları...  Bunlar malum olmayan şeyler değildi. İktidarın iç ve dış ekonomik ilişkilerini eleştiren pek çok yazar ve araştırmacı bunlara pek çok kez parmak bastı. Peker'den ilk defa işittiğimiz bir şey olmadığını düşünüyorum. Önemli olan Sedat Peker'in 'whistle-blower' olarak hareket etmesi. Biliyorsunuz ABD gibi ülkelerde güvenlik bürokrasisi içinde yer alan insanların ellerindeki kamudan saklanan ve toplum aleyhine devlet faaliyeti gösteren belgeleri yayınladılar. WikiLeask bunları uluslararası alanda dolaşıma soktu ve önemli bir aydınlanma sağladı. Peker'i kısmen böyle sayabiliriz. Bir tanığımız var çünkü. Zaman mekan ve şahıs olarak söylediklerini kanıtlayan biri. Tanıklık ve içeriden meşru ifşa işlevi görüyor. Sedat Peker bir yandan siyasi mücadelenin içinde. Ben kabul ediyorum şahsi sebeplerle yapıyor. Saf dışı edilmese böyle bir mücadelenin içerisinde göremezdik. Tabloya baktığımızda şunu anlıyorum Peker kendi duruşunun arkasına ideolojik motif sergiliyor, Türk-İslamdan ziyade Turancı perspektif çiziyor. Seküler dünya görüşüne kendini yerleştiriyor.  Erdoğan'ın mensup olduğu İslami yoruma göre şekillendirme sırasında tasfiye edildiğini ve bir varoluş mücadelesine sürüklendiğini anlıyoruz. Peker oluşan yeni muhalefet dalgası içinde kendini konumlandırmak ve bunun sınırlarını çizmek istiyor. Peker'in anlattıklarını dinlerken dokuzuncu defadır bir ırkçı, Turancı, Kürt düşmanı bir ideolojik bombardıman altında kalıyorum. Milyonlarca insan bunu pasif olarak alıyor, tekrar ediyor. Müesses nizam içerisinde bir değişim perspektifi çiziyor. Kürtlere, sola, devrimcilere bu iktidar ne kötülük yaptı bunu bilmemiz lazım. Affedilmesi gereken suçlar arasına sokulmaya çalışılıyor. 25 yıldır kontrgerilla olan birinin eline kan bulaşmadığını varsayamıyorum."

'PEKER'İN BAŞLATTIĞI İFŞA SÜRECİ ERDOĞAN'I DA İÇİNE ALACAKTIR'

Sedat Peker'in yeni bir saflaşmada taraf olduğunu ve başlattığı ifşa sürecinin Erdoğan'ı da içine alacağını ifade eden Kürkçü, "Peker'de bir devlet hükümet ayrımı yaptığını hissediyoruz. Gerçek olmayan bir kuvvete yaslandığını düşünüyorum. Erdoğan'dan ayrı bir devlet ve hükümet ilişkisi kalmadı gibi. Erdoğan'a rakip olabilecek iki isimden söz ediyor. Hulusi Akar ve Hakan Fidan. Orduya ve MİT'e yanaşarak bu çerçevede bir hesaplaşma yürütmeye çalışıyor. Halkın hesabı bu değil. Benim söyleyeceğim şudur; Peker'in istemeden kendisinin dışlanma sürecinde dahil olduğu bir yeni saflaşma vardır. Peker bu çerçevede çeşitli parametrelere sırtını yaslayarak konuşmaktadır. Onun başlattığı ifşa süreci Erdoğan'ı içine alacaktır. Artık kendisi de farkında, ölümün sözünü etmeye başladı. Bunlar kimse için temenni edilecek şeyler değil. Bu noktaya geldiğini hissettmesi hukukun kalmadığını idrak ettiğini gösteriyor" dedi.

'SİYASET VE MUHALEFET DEVREYE GİRMEZSE KİMSE KİMSEDEN HESAP SORAMAZ'

Peker'in ortaya döktükleri üzerinden toplumsal muhalefetin mücadelesinin önemine vurgu yapan Kürkçü sözlerine şöyle devam etti: 

"Burada bir müdahale gerekir. Toplumsal muhalefet, mutlaka Ve mutlaka ortaya çıkan gerçekler üzerinden devletten ve hükümetten hesap sormaya başlamak zorundadır. Siyaseten çözülecek bir meseleyle karşı karşıyayız, hukuken çözülecek bir mesele değil bu. Yüce Divan'ı Parlamento çoğunluğu oluşturabilir. Siyaset ve sosyal muhalefet devreye girmezse kimse kimseden hesap soramaz. İçten içe bir çürüme, bir çaresizlik hali bu toplumda var olacaktır. Burada da tabii ki parlamentodaki ana muhalefet paritisine ve HDP'ye büyük bir rol düşüyor. Devlet içi bir çatışmanın yedeğine düşmeden ve bu çürümeyi önleyerek bir siyaset yürütmek gerekli. Birbiriyle karşı karşıya gelmiş olan bu güçlerin ötesinde bir üçüncü imkanın mevcut olduğunu ortaya koymak gerekiyor. Peker'den bilmediğimiz bir şey işitmedik. Belediyelerdeki bu emme basma tulumba mekanizması bilinen bir şey. 31 Mart seçimlerinde iktidar partisinden alınan belediyeler geçmişe dair çok sayıda örnek koydular. Demirören'in sürecini hepimiz zaten adım adım izledik. Fakat burada bir şahidimiz var bu şahitliğe dayanarak hesap sormaya başlamak gerekir. Sonuçta muazzam sosyal ve sağlık sorunlarıyla dolu geçen bir pandemi sürecinin sonunda devletin pandemiden muzdarip olan insanlara sağladığı kaynak Demirören'in sağladığı kaynak kadar değil. Burada ses çıkarma vaktidir, tüm bunlarla ilgili olarak herkesin itirazını en açık biçimde dile getirmesi gerektiğini düşünüyorum. 

'NETFLİX DİZİSİ İZLERCESİNE BU SÜRECİ İZLEMEYE DEVAM EDEMEYİZ'

Şunu akıla oturtmak gerekir; Peker'in devlete dair bakışının kendi umutlarını yansıttığını fakat burada bir hakikat olmadığını düşünüyorum. Erdoğan rejiminden ayrı bir öz devlet gibi düşünüyor ama öyle bir şey vardıysa bile Erdoğan'dan geriye ittifak halinde bir çekirdek kaldı. Her şey toplumdadır, siyasettedir, demokratik güçlerdedir. Ben daha fazla bu uykusuz gecelerde bir Netflix dizisi izlercesine bu süreci izlemeye devam edemeyeceğimizi bunun çürütücü olacağını söylemek isterim."