Halkların Demokratik Partisi (HDP) Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, ARTI TV Haber Aktüel'de Petek Türkmen'in konuğu oldu. Erdoğan'ın açıklamış olduğu 'Karadeniz doğalgaz rezervi müjdesi'ni değerlendiren Ertuğrul Kürkçü, bunun yeni birşey olmadığını Türkiye'nin 2004’ten beri Karadeniz’de doğalgaz yatağı keşfettiğini belirterek, "Dolayısıyla geri dönüp baktığımızda bütün bu bulunanların varlığı zaten öngörülen fakat ekonomik olarak işletilebilirliği tartışılan bunun için kaynakların varlığı tartışılan bir konu. Ekonomisi çok büyük ölçüde ithal edilen enerji kaynaklarına bağlı bir ülkede doğalgaz, kaya gazı, gaz hidratı, petrol vb. karbonhidrat türevlerinin elde edilme heyecanı ile bu konunun önem kazanması doğal. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Ama doğru mu ben buna şüpheyle yaklaşmamız gerektiğini söylemek isterim." ifadelerini kullandı.

"Karbon ayak izleri bırakarak yürüyen bir hükümet, dünyanın geleceği için çalışıyor olamaz" diyerek yenilebilir enerji kaynaklarının öneminin altını çizen Kürkçü, "Bizim beklediğimiz müjde ya da muhalefet olarak vermemiz gereken müjde Türkiye’nin Güneş enerjisi kaynakları başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına dönük bir enerji sağlama stratejisine kavuştuğu olabilir. Biz burada bunların hiçbirisini görmüyoruz. 2023’e kalmış 3 yıl 3 yıl içinde böyle bir sonucun elde edilmesi ihtimali neredeyse sıfır. Buna inandırıcı bir açıklama gözüyle de bakamayız." sözlerini dile getirdi.

'AKP 2004'TEN BERİ DOĞALGAZ KEŞFEDİYOR'

Ertuğrul Kürkçü'nün değerlendirmeleri şöyle oldu: 

Benim bildiğim kadarıyla yeni bir şey yok. Türkiye aşağı yukarı 2004’ten beri Karadeniz’de doğalgaz yatağı keşfediyor. Sırayla takip ettiğimiz zaman Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetlerinin genel olarak dış ödeme sıkıntılarıyla karşı karşıya kaldığı, cari açığın büyüdüğü, bütçenin büyük baskılar altında olduğu dönemlerde daima doğalgaz keşfiyle meşgul olur. Bunların hepsinin varsayılan büyüklüklerinin Tayyip Erdoğan’ın bugün duyurduğu büyüklükle eşdeğerdir. Örneğin 2007’de Hilmi Güler, muazzam gaz yatakları keşfettiklerini söylemişti. Sondajlar başladı bir Brezilya firmasıyla birlikte yapıldı. Sondaj kuleleri devrildi sonra bu işten para bollaşınca vazgeçildi. Taner Yıldız aşağı yukarı bugün bulunduğu söylenen bölgede Romanya ve Ukrayna ile deniz sınırlarının ekonomik bölge sınırlarının kesiştiği yerde Istranca bölgesinde doğalgaz yatakları bulduklarını söyledi.

'ŞÜPHEYLE YAKLAŞMAK GEREKİYOR'

Şimdi de Erdoğan aynı şeyi söylüyor. Dolayısıyla geri dönüp baktığımızda bütün bu bulunanların varlığı zaten öngörülen fakat ekonomik olarak işletilebilirliği tartışılan bunun için kaynakların varlığı tartışılan bir konu. Ekonomisi çok büyük ölçüde ithal edilen enerji kaynaklarına bağlı bir ülkede doğalgaz, kaya gazı, gaz hidratı, petrol vb. karbonhidrat türevlerinin elde edilme heyecanı ile bu konunun önem kazanması doğal. Bundan daha doğal bir şey olamaz. Ama doğru mu ben buna şüpheyle yaklaşmamız gerektiğini söylemek isterim.

'BÜYÜK BİR HALKLA İLİŞKİLER PROJESİ'

Bunun Erdoğan tarafından açıklanması problemin daha da büyük olduğunu gösteriyor çünkü bundan medet umuluyor. Çok büyük ölçüde rejimin prestijinin yükseltilmesi bakımından büyük halkla ilişkiler projesi var ortada ve gerçek bir kaynak olup olmadığı şüpheli. İkinci bir noktada şu, Türkiye’nin bir enerji açığı var. Türkiye’nin enerji ithalatına ayırdığı kaynaklar iktisadi ve idari krizlerin sermaye açığının en önemli bölümlerinden birini oluşturuyor ama bunun için en önemli en doğru kaynağın karbonhidrat yataklarına yatırım yapmak olduğu çok şüpheli. Çünkü kömürden ya da petrolden, doğalgazdan elde edilen elektriğin kilovat maliyetleri bugün artık güneş enerjisi ile elde edilen kilovat maliyetlerinden daha yüksek.

'HALKIN BEKLEDİĞİ MÜJDE OLAMAZ'

Türkiye esasen dışarıya para ödemekten çok, ekolojik olarak efektif bir yatırım yapmaktan çok, büyük geleceğini düşünerek yatırım yapmaktan söz ediyorsa bir karbonhidrat yatağına da ulaşmış olması ve bunun için yatırım yapacak olması halkın beklediği müjde olamaz. Bizim beklediğimiz müjde ya da muhalefet olarak vermemiz gereken müjde Türkiye’nin Güneş enerjisi kaynakları başta olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına dönük bir enerji sağlama stratejisine kavuştuğu olabilir. Biz burada bunların hiçbirisini görmüyoruz. 2023’e kalmış 3 yıl 3 yıl içinde böyle bir sonucun elde edilmesi ihtimali neredeyse sıfır. Buna inandırıcı bir açıklama gözüyle de bakamayız.

'GEZEGENİN GELECEĞİ TEKLİKEYE ATILMAKTA'

Ne kadar çok vaadin bu şekilde televizyon ve gazete haberleri arasında ölüp gittiğini hatırlayacak olursak biz şöyle diyelim: Birincisi böyle bir enerji kaynağına ulaşmak mümkündür ama tılsımlı bir kaynak yoktur doğru dürüst bir strateji ile yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmiyorsanız sahici bir enerji kaynağına yönelmiyorsunuzdur. İkincisi karbonhidratlara yönelmek demek aslında şöyle ya da böyle en az karbondioksit salınımı yapanlar bile küresel ısınmaya sera gazlarının birikmesine hizmet ettikleri için son tahlilde, Türkiye’de dahil olmak üzere kürenin gezegenin geleceğini tehlikeye atmaktadırlar. O yüzden karbon ayak izleri bırakarak yürüyen bir hükümet, yürüyen bir ülke dünyanın geleceği için çalışıyor olamaz. Bu kadar bayram edecek bir şey yok, tarihsel olarak intihara doğru hızlı adımlarla gidiyoruz demek bu açıdan müjde sayılamaz. Bir açıdan yeryüzünde dünyada en bol bulunan nimet olarak güneş enerjisi ve rüzgar enerjisi yenilenebilir kaynaklardan enerji teminine yönelik hiçbir plan hesap ortada olmadığına göre bize bir müjde verilmiş olmuyor.

'BUGÜN BAŞLANSA 3 YIL İÇİNDE TEMİN EDİLEMEZ'

Tabiki biz felaket tellalı olmayalım gelecekte bunların yapılabileceğini düşünelim ama hükümetin övünebilecek hiçbir yenilenebilir enerji perspektifi yok. Bundan önce en çok övündüğü şey nazır damat beyfendinin en çok övündüğü şey linyit yatakları bulup yapmaktan ibaretti şimdi bunun yerine diyorki doğalgaz buldum 2023’e kadar çıkarabilirim böylelikle hep birlike kurtulabiliriz. Bir bu herşeyden önce mantıklı değil. Bugünden itibaren çalışmaya başlansa 3 yıl içinde temin edilemez. İkincisi temin adilse bile bişey değildir. Bunun temin edilmesi için Türkiye’nin iktisadi çarpıklığı ortadan kalkacak değildir.

'AMAÇ HÜKÜMETİN YAKLAŞMAKTA OLAN ÇÖKÜŞÜNÜ ÖTELEMEK'

O nedenle biz önümüze bakalım doğa dostu doğa insan çatışmasını ortadan kaldıran sürdürülebilir kaynaklara dayalı bir enerji temini siyaseti bunun imal ettiği yeni bir ekonomik düzen bizim için en önemlisidir. Yoksa bölgesel çapta öteki bölge egemenerine kafa tutmak onlarla savaşabilir olmak dolayısıyla enerji temini bir tür efelik konusu olarak görmek ne iç ne de dış politika bakımından çok anlamlı değer verilecek bir şey değil. Bu anlamda hükümetin yaklaşmakta olan çöküşünü ötelemek üzere kendi taraftarlarına moral vermek üzere yaratmış olduğu eskilerin tekrarı olan bir efsane üretimidir. Buna sahici bir mesele olarak bakamayız hükümetin bu stratejisinin şuan görünür bir başarısı yok. O açıdan işimize bakalım işimiz bu hükümeti demokratik özgürlükçü özyönetimci bir hükümete dönüştürmek değiştirmektir.

(Artı Gerçek)