Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Türkiye’de pek çok sorun ve sıkıntının olduğunu vurgulayan Günay, “Toplumumuzun değişim beklentisi, bu cendereden kurtulma isteği var, süren bir mücadele ve direnenler var. Bütün bunlar bizim çözüm irademizi, ısrarımızı, mücadele azmimizi daha fazla büyütüyor” dedi.

AÇLIK GREVİ EYLEMİ 

107 cezaevinde 2 binden fazla siyasi tutuklunun süresiz-dönüşümlü devam eden açlık grevi eylemlerinin 64’üncü gününe girdiğini hatırlatan Günay, şöyle devam etti: “İki aydan fazla bir zamandır insanlar imkânsızlıklar içerisinde direniyor, bu mevcut gidişata itiraz ediyor. Tutsakların talepleri çok açık. İktidar bloğunun, kendisine muhalefet edenlerle doldurduğu cezaevlerinde, binlerce siyasi tutsak, başta İmralı’daki ağırlaştırılmış mutlak tecrit olmak üzere, OHAL şartları ile birlikte artık tahammül edilemez seviyeye gelen cezaevlerindeki hak ihlali ve hukuksuzluklara karşı direniyor.”

‘MÜCADELEYİ YÜKSELTECEĞİZ’

Son 10 yılda Türkiye’de haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı her düşünceden, her çevreden insanların bin bir çeşit eylem ve etkinlik düzenlediğini dile getiren Günay, “İnsanlar ellerinde fener ile adalet arıyor artık. Bu son 10 yılda dünyada gündem olan 2 büyük açlık grevi yaşandı bu ülkede. Peki bu grevlerin devlet aklına anlattığı, ifade ettiği tek bir şey yok mu mudur? Bunca hukuksuzluk varken, insanlar buna karşı bedenlerini açlığa yatırmak zorunda kalmışken, hükümet yetkililerinin çıkıp ‘demokratik bir yönetim’ olduklarına dair söylemlerde bulunması bu ülkenin trajedisidir. Açlık grevlerini izlemek için kurulan komisyonumuz ve sivil toplum kuruluşları tarafından oluşturulan Açlık Grevi İzleme Komisyonları çalışmalarına devam ediyor. Süreci takip ediyoruz. Bu talepler meşru ve demokratik taleplerdir. Tutsakların taleplerinin kabul edilmesi için mücadeleyi yükseltmeye devam edeceğiz” ifadelerinde bulundu. 

HDP BİNASINA BASKIN 

Esenyurt ilçe binalarına yönelik yapılan baskına tepki gösteren Günay, “Saray iktidarı, karşısında gerilediği toplumsal muhalefeti ayrıştırmak ve bastırmak için her gün yeni bir saldırı biçimi geliştiriyor. Tutsakların taleplerine kulak vermek yerine Esenyurt’ta yine algı oluşturmak için Sarayın kolluk güçleri tarafından parti binamıza gece yarısı korsanvari bir şekilde, hukuksuzca kapılar kırılarak yapılan operasyon tam bir provokasyondur. Siyaseten HDP karşısında tökezleyen, İstanbul’u ve İstanbul’un en büyük ilçesi Esenyurt’u seçim stratejimiz sebebiyle kaybeden Saray iktidarı, intikam operasyonları yapıyor. Neymiş efendim ilçe binamızda Öcalan’ın fotoğrafları asılıymış! Bu, tutsakların ‘tecridi bitirin, Öcalan çözüm için devreye girsin’ talebine karşılık ‘Biz hukuksuzlukta, tecritte ısrar edeceğiz’ mesajıdır” diye konuştu.

‘ÖCALAN İRADEMDİR’ DİLEKÇELERİ MECLİS’TE

Partilerinin kuruluşundan beri Türkiye’de Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için mücadele ettiklerinin altını çizen Günay, şunları söyledi: “Bir tek eve daha ateş düşmesin, toplumsal müzakere ve uzlaşma ile toplumsal barışın sağlanması için çabalıyor. Ve partimiz Sayın Öcalan’ı barışçıl bir çözüm adresi, iradesi ve imkânı olarak gördüğünü her platformda açıkça dillendiriyor. Milyonlarca insanın ‘Öcalan İrademdir’ dilekçeleri hala Mecliste duruyor.

SİYASET KURUMUNA SALDIRI

Öcalan’ın barış çabasını, onun fotoğraflarını suçmuş gibi göstererek engelleyemezsiniz. Sarayda kurulan tekçi koalisyonun aksine HDP dün ne dediyse, bugün de aynısını diyor. Biz dün de barışın temel aktörlerinden biri de Sayın Öcalan’dır diyorduk, bugün aynı şeyi tekrar ediyoruz. Dün Öcalan ile müzakere yürütüp bugün kendisini kriminalize etmeye çalışan tekçi rejim gidecek ve tekrar toplumsal barış, Kürt meselesinin demokratik çözümü ile mümkün olacaktır. Ortada bir suç varsa, o da Esenyurt ilçe binamızın hukuksuz, korsanvari bir şekilde basılması ve ilçe eş başkanlarımız Dilan Kılıç ve Ercan Sağlam’ın iki defa gözaltına alınmasıdır. Dünyanın hiçbir yerinde parti binaları bu şekilde basılmaz, basılamaz. Bu siyaset kurumuna yönelik bir saldırıdır.

BEYHUDE ÇABALAR

Biz buradan AKP-MHP rejimini bir kez daha uyarıyoruz. Partimizi kriminalize etme çabalarınız beyhudedir. Halklarımız bu yalanlara inanmıyor. Aksine sizin bu hukuksuzluklarınıza daha çok öfkeleniyor. Siz de farkına varın artık, partimize dönük bu faşizan saldırılar, ülkede hukukun kırıntısı kalmışsa eğer, onu da yok ediyor. Biz bu baskılara asla boyun eğmeyeceğiz. Partimiz, halkımız nasıl ki her seferinde size gereken cevabı verdiyse bu faşizan politikalarınıza da bir kez daha güçlü bir cevap verecektir.

GENÇLER VE KADINLAR HEDEFTE

Topluma karşı geliştirilen bu saldırıların öncelikli hedefleri arasında gençler ve kadınlar bulunuyor. Gençlerin geleceğini çalan ve karartmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bu ülkedeki yönetim modellerinin gençlere dair sicili dün olduğu gibi bozuk. Türkiye devrimci önderlerini 20’li yaşlarında asan, 17’sine henüz basmayan Erdal Eren’i idam eden korkak zihniyet bugün gençleri kaçırarak, işkence tehdidiyle, gözaltı ve tutuklamalarla susturmaya çalışıyor.

GÖKHAN GÜNEŞ’İN KAÇIRILMASI

Bu görünmeyenler kimdir, iktidar neden bu mesele karşısında neden sessiz. Gençlik örgütlendikçe AKP-MHP iktidarının en ağır saldırısına maruz kalmaktadır. Sorgulamayan, eleştirmeyen bir gençlik yaratılmak istenmektedir. Son olarak İstanbul’da Gökhan Güneş isimli genç zorla kaçırıldı ve günlerce kendisinden haber alınamadı. Gökhan Güneş, 5 gün boyunca elektrik, kaba dayak ve soğuk su işkencesine maruz kaldığını ve dikey mezara konulduğunu kamuoyuna açıkladı. Bu vahşeti uygulayanlar kendilerini Gökhan Güneş’e ‘Görünmeyenler’ olarak tanıtıyor.

GÖRÜNMEYENLER KİMDİR?

Buradan hükümete ve İçişleri Bakanlığına soruyoruz bu ‘görünmeyenler’ kim, kimlere bağlı? Onları görünmez kılan kimler? Gündüz ortası kamera kayıtları olmasına rağmen bu çeteler yer yarıldı da içine mi girdi? Her konuya ilişkin sabah akşam algı operasyonları yapan sizler neden bu olay karşısında dut yemiş bülbül gibi suskunsunuz? Hükümeti derhal bu soruları yanıtlamaya çağırıyoruz. Gökhan Güneş’i kaçırarak işkenceye maruz bırakan, ajanlık dayatan bu çeteler hakkında etkin bir soruşturma yürütülmeli, failler açığa çıkarılmalı ve cezalandırılmalıdır.

AKP GENÇLİKTEN KORKUYOR

Yine, Partimize dönük siyasi soykırım operasyonları hız kesmeden devam ediyor. Partimiz Gençlik Meclisine yönelik hukuksuz, keyfi bir operasyon daha yapılmış ve 14 arkadaşımız hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Aralarında MYK ve PM üyemiz Sevim Akdağ’ın da bulunduğu 8 arkadaşımız gözaltına alınmış. Gençlik Meclisimize dönük kaçırma, ajanlık dayatması, işkence ve tehdit rutin bir hal aldı. Çünkü dediğimiz gibi, AKP gençlikten, gençliğin direngen cesaretinden, iradesinden ve ısrarından korkuyor, tüm faşist yönetimler gibi AKP’de, gençliğin faşizme karşı mücadelenin öncüsü olduğunu biliyor. 

TJA’YA SALDIRI

Tıpkı gençlik meclisimize olduğu gibi kadın meclisi üyelerimize, TJA aktivistlerine, yani kadın mücadelemize yönelik siyasi soykırım operasyonlarının bir parçası olarak kadın arkadaşlarımıza sistematik gözaltı ve tutuklamalar maruz kalıyor. TJA dönem sözcüsü Ayşe Gökkan hakkında tutuklama kararı çıkarılarak, gözaltına alınıp tutuklandı. Ayşe Gökkan siyasi faaliyetlerinden, kadın özgürlük mücadelesi yürüttüğünden dolayı şimdiye kadar hakkında 200 soruşturma açılmış, 83 defa keyfi şekilde gözaltına alınmış ve yıllarca cezaevinde tutsak edilmiştir. Fakat kadın özgürlük mücadelesinden asla geri adım atmamıştır. Gençlik Meclisi üyelerimizi ve kadın mücadelesi yürüten TJA aktivistleri Zeynep Ölbeci ve Ayşe Gökkan’ı derhal serbest bırakın.

Biliyorsunuz, kadına yönelik şiddeti önlemekle yükümlü Meclisi, bu şiddeti, kadın kırımına dönüşen saldırıları önlemeye, gerekli tedbirleri almaya dönük acil toplanmaya çağırdık. Fakat genel görüşme talebimiz ret edilerek, iktidar hem kadına yönelik şiddete geçit vererek bu şiddetin devam etmesini istedi hem de önlem almayı ret ederek bu şiddetin, kadın kırımın ortağı olduğunu bir kez daha kabul etmiş oldu.

ZİRAAT BANKASI

AKP iktidarı döneminde kamu bankaları da siyasetçilerin, siyasetçi yakınlarının, şirketlerin ve holdinglerin arpalığı haline geldi. Hiçbir iktidar döneminde bu denli yağma ve talan yaşanmadı. Şirketlere holdinglere hesabı sorulmayan milyonlarca dolarlık krediler veriliyor, hesap dahi sorulmuyor. Ancak yurttaşa, çiftçiye verilen krediler son kuruşuna kadar alınıyor, malına mülküne haciz konuluyor. Bunun son örneğini Ziraat Bankası’nda yaşanan skandallarla gördük. 

SABAH VE ATV’NİN SATIN ALINMASI

Biz söylemiyoruz, Sayıştay raporları söylüyor: Ziraat Bankasının 1,6 milyar dolar kredi verdiği ve ‘vergi cenneti’ olarak bilinen British Virgin Adalarındaki bir şirketten, Mart/2020 ayına kadar, sadece 17,5 milyon TL’sini geri tahsil edebildiği ortaya çıktı. Ayrıca geciken taksit ve faiz ödemelerinin toplamının 726 milyon dolar. Çalık Grubu'na ait Sabah ve ATV’nin satın alınması için oluşturulan 630 milyon dolarlık havuzun, 200 milyon dolarlık kısmının Ziraat Bankası karşılamıştı. Daha iki yıl önce Demirören Grubu, Doğan Grubu’nu satın aldı. Ziraat Bankası’nın verdiği kredi 700 milyon Dolar. Burada kirli bir tezgâh döndüğü açık. AKP iktidarı kendi medyasını kamu bankalarından kredi vererek oluşturuyor. Ve bu medya organları üzerinden de algı operasyonları ve kara propaganda ile muhaliflerine saldırıyor.

ZİRAAT ÇİFTİNİN PEŞİNE DÜŞÜYOR

Ziraat Bankası niye kurulmuştu? Çiftçilere kolaylık sağlamak ve tarımın gelişmesine yardımcı olmak için. Diğer kurumlar gibi Ziraat Bankası da kuruluş amacından bu şekilde kopartılmış durumda. Çiftçiye değil yandaşa kredi verme, onları ihya etme derdine düşen bir banka var artık. Patronlara verdiği kredinin peşine düşmeyen Ziraat Bankası çiftçinin peşine düşüyor. Haciz koyuyor, arsalarını ihaleye çıkarıyor, traktörünü bağlıyor.

Bakın basına yansıdı: Ziraat Bankası’nın, bankaya olan borçlarını ödeyemeyen çiftçilerden eline geçen 890’ı tarla, 120’si arsa toplam 1940 gayrimenkulü satışa çıkarıldı. Böyle bir vicdansızlık nerede görülmüş? Ne yapsın bu çiftçiler? Niye çiftçinin malına mülkünü satışa çıkarıyorsunuz da verdiğiniz milyonlarca dolarlık kredilerin peşine düşmüyorsunuz? Zaten ülkede tarımı bitirdiniz. Çiftçi 100 kuruşa ürettiği malı 90 kuruşa satıyor. Üzerine bir de ödeyemediği kredi için malına, mülküne haciz koyuyorsunuz! Çiftçinin aldığı üç kuruş krediyi ertelemek çok mu zor? Cengiz’in, Limak’ın vergi borçlarını bir gecede silebiliyorsunuz da gariban çiftçinin kredisini ertelemek çok mu zor?  İşte bu soygun düzenidir, halka karşı düşmanlık politikasıdır.

ÇİFTÇİNİN YANINDA OLACAĞIZ

Sizin kitabınıza sömürüden, adaletsizlikten başka bir şey yok mu? Çiftçiye yaptınız bu zulme son verin artık. Biz HDP olarak bu zulmü dile getirmeye devam edeceğiz. Çiftçinin, köylünün yanında durmaya devam edeceğiz. AKP iktidarı Cengiz’in, Çalık’ın yanında durmaya devam etsin. Onlar patronları zengin etmenin derdine düşsün. Biz alın teriyle toprağa can veren çiftçinin yanında duracağız. Borçlarını ödeyemediği için sütünü Ziraat Bankası önüne döken çiftçinin yanında olacağız ve hesabını sormaya devam edeceğiz.

EKONOMİ

Bakın size TÜİK verileriyle çok ibretlik bir ayrımcılık, ‘bölücülük’ hikayesi anlatayım. TÜİK 2019 Yılı GSYH (gayri safi yurtiçi hasıla) İl Bazlı İstatistikleri Açıkladı: İl düzeyinde cari fiyatlarla GSYH hesaplamalarına göre; 2019 yılında İstanbul 1 trilyon 327 milyar 452 milyon TL ile en yüksek GSYH'ye ulaştı ve toplam GSYH'den yüzde 30,7 pay aldı. 395 milyar 731 milyon TL ve yüzde 9,2 pay ile Ankara, 263 milyar 38 milyon TL ve yüzde 6,1 pay ile İzmir izledi.

BÖLGESEL EŞİTSİZLİK

İl düzeyinde GSYH hesaplarında son 10 sırada: Siirt, Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak, Antep, Hakkari, Bitlis Muş illeri var. Bölgesel eşitsizlik her konuda net bir şekilde ortada. Cumhuriyet tarihinden bu yana bölgesel anlamda değişen hiçbir veri yoktur. Türkiye haritası iki zıt renkten oluşuyor. Bu eşitsizlik ekonomik, sosyal, siyasal bütün konularda böyledir. Bu harita bölgesel ekonomik eşitsizlik haritasıdır. En yoksul iller ile en varsıl illeri gösteriyor. Bu harita 1980 yılında da böyleydi. Bu harita1960 yılında da böyleydi 2004 yılında da böyleydi. Bu harita 2021 yılında da böyle.

AYRIMCILIĞA KARŞI MÜCADELE

Ayrımcılık sadece bu ekonomik haritayla mı sınırlı. Şu gördüğünüz en yoksul iller haritası aynı zamanda kayyım haritasıdır, aynı zamanda süreklileşen OHAL haritasıdır, aynı zamanda sokağa çıkma yasağı haritasıdır, aynı zamanda toplu mezar haritasıdır, şark ıslahat planı umumi müfettişlik haritasının planıdır. Mesele her yerde aynı ayırmacılık ve kayırmacılıktır. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi önerimiz bu yüzden hedef alınıyor, bize bu yüzden saldırılıyor. Bu eşitsizlik devam etsin, sömürü derinleşsin diye bize saldırılıyor. İşte bizde bu yüzden direniyoruz direnmeye ve bu eşitsizliği, ayrımcılığı, bölücülüğü bitirmek için mücadele etmeye devam edeceğiz.“

8 ŞUBAT'TA ANKARA'DA

Gazetecilerin muhalefet partilerine ziyaretleriyle ilgili soruya Günay, “Muhalefet partilerini ziyaret etme programımız 1 Şubat’ta başlayacak. Yargı, ekonomik sorunlar, demokrasi ve adalet meselesine dair, yaşanan krizleri nasıl aşabileceğimize dair istişare yapmak istiyoruz. Bu konuları ayrımsız bütün muhalefet partilerle tartışmak istiyoruz. İktidarın politikaları ülkeyi felakete sürüklüyor ve biz buna dur demeye çalışan bir partiyiz. Ekonomik kriz başta olmak üzere adalet, yargı, demokrasi meselesinde bir araya gelip görüş alışverişinde bulunmak istiyoruz. Bu muhalefet partileri için önemli. Eşbaşkanlar düzeyinde randevu taleplerimiz oldu geri dönüşler oldu, ziyaretlerimiz 1 Şubat’ta başlayacak” dedi.

Günay, başlatacakları “Adalet” kampanyasının da 8 Şubat’ta Ankara’da eşbaşkanların katılımıyla yapılacak bir etkinlikle başlatılacağını belirtti.