Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, "Milli irade dediğiniz şey, yüzde 10 oy almış bir genel başkanın devleti esir alması mı? Bu mu başkanlık sistemi?" dedi. Demokrasi ve Atılım Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, "Milli irade dediğiniz şey, yüzde 10 oy almış bir genel başkanın devleti esir alması mı? Bu mu başkanlık sistemi?" diye sordu. Babacan ayrıca, RTÜK'ten Bahçeli'nin konuşmalarına "18 yaş sınırı" konulmasını isterken, "Çocuklarımızın edep ve ahlakını bozacak hakaretlerin, küfürlerin tüm kanallardan yayınlanmasını çok sakıncalı" dedi.

Partisinin Çanakkale il kongresinde Babacan, özetle şunları söyledi:

MİLLİ İRADE YÜZDE 10 ALMIŞ BİR GENEL BAŞKANIN DEVLETİ ESİR ALMASI MI?

"2018 seçimlerinde vatandaş oy verdi, ülkeyi yönetsin diye bir cumhurbaşkanı seçti. Ama seçilen cumhurbaşkanı daha sonra tuttu, yüzde 10 oy almış bir genel başkana adeta memleketi teslim etti. Hayretle izliyoruz. Küçük ortak ne söylese, şu anda hükümetin istikameti o taraf oluyor. Küçük ortak çete liderlerine methiye düzüyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı tek kelime edemiyor. Sözcüsü de kalkıp küçük ortağa mazeret buluyor. Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi arkadaşlar? Buna bu millet razı olmaz. Milli irade dediğiniz şey, yüzde 10 oy almış bir genel başkanın devleti esir alması mı? Bu mu başkanlık sistemi?"

SİYASETTEN ANLADIĞINIZ BU MU?

Küçük ortak, ülkede Sayın Erdoğan dışında ne kadar siyasetçi varsa, hepsine bağıra bağıra fırça çekiyor. Zamanında Sayın Erdoğan’a da yapıyordu. Onu da unutmadık. Bantı geri sarın, neler neler söylüyordu, ne kadar ağır ifadeler kullanıyordu. Şimdi döndü, zaten bu aralar sık sık görüyoruz, U dönüşleri, 180 derece dönüşler, şimdi döndü. İktidar partisindenmiş, muhalefet partisindenmiş hiç fark etmiyor. Çete liderleri siyasetçileri tehdit etsin, siz de ekranlardan hakaret dolu, hiddet dolu açıklamalar yapın… Siyasetten anladığınız bu mu?: 

KÜÇÜK ORTAĞIN YAYINLARINA 18 YAŞ SINIRI KONULSUN

2001’deki krizde de ortaktınız, bugün de ortaksınız. Kaçamazsınız. Vatandaşlarımız bunların konuşulup, sakin sakin çözülmesini istiyor. Artık bıktı bu millet kavgadan, bağırıştan, çağırıştan. Ortada bir problem var, derin bir toplumsal kriz var bunu siz bağırıp çağırmakla, çok gürültü yapmakla örtemezsiniz kusura bakmayın. Buradan bir çağrı da RTÜK’e yapmak istiyorum. Pandemi dönemindeyiz. Çocuklarımız evlerde. Küçük ortağın yayınlarına 18 yaş sınırı konulsun lütfen. Çocuklarımızın edep ve ahlakını bozacak hakaretlerin, küfürlerin tüm kanallardan yayınlanmasını çok sakıncalı. Çocuklarımızın evde bağırış çağırış, küfür dinlemesini, siyasetçilerin topluma kötü örnek olmasını istemiyoruz. Artık bu devir değişmeli."

UYAN DA BALIĞA GİDELİM

Ekonominin bu kötü durumda olmasının en önemli sebebi, şu andaki yönetimin hukuku çiğnemeyi bir alışkanlık haline getirmesi. Mafyanın, çetelerin, karanlık güçlerin kol gezdiği, Cumhurbaşkanının desteğiyle alt mahkemelerin anayasaya uymadığı bir dönemde, hukuk reformundan bahsediyorlar. Ekonomi dibe vurunca akıllarına insan hakları geliyor demek. Yani bu ülkenin petrol kaynakları, doğal gaz kaynakları olsa, hazırı satıp parasını yiyip dağıtarak yönetseler ekonomiyi, akıllarına insan hakları falan da gelmeyecek. Laf aramızda, öyle yapan epeyce ülke var etrafımızda. Gıptayla bakıyorlar, 'keşke bizde de petrol olsaydı da biz de öyle yapabilseydik' diye.  Peki şu son günlerde ne vaat ediyorlar? Piyasa mekanizmasında rekabetçiliğin sağlanmasını, mülkiyet hakkının korunmasını ve sözleşme serbestisini vaat ediyorlar. Arkadaşlar, hani bir söz vardır: 'Uyan da balığa gidelim.' 

İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN KORUNMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ"

Babacan, 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" ilişkin olarak şöyle konuştu:"Kadına şiddet sadece fiziksel şiddet değil. Ekonomik, psikolojik ve sosyal hiçfark etmez. Kadına yönelik şiddetin her türlüsüne karşı bizim topyekün, toplum olarak mücadele etmemiz gerekiyor. Bunun aması yok, fakatı yok, bir gerekçesi yok, olamaz da. Başta İstanbul Sözleşmesi olmak üzere kadına yönelik şiddeti engellemek amacıyla oluşturulan tüm uluslararası sözleşmelerin ve ulusal düzenlemelerin de mutlaka korunması gerektiğini düşünüyoruz. "(ANKA)