İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Hiçbir hesabı tutmayan büyük ekonomistimiz, son olarak akıl dolu bir hamleyle ‘dolara çevrilebilir mevduat’ kavramını 50 yıl sonra tekrar hayatımıza soktu. ‘Büyük Türkiye, büyük güç’, hedef 1973. 2023 hedefleri gitti, yerine 1973 çözümleri geldi. Çocuk mu kandırıyorsun sayın Erdoğan? Madem kur farkını, yani gizli faizi ödeyecektin, bugüne kadar faizle bu kadar oynayıp döviz lobilerinin ekmeğine niye yağ sürdün? Türkiye ekonomisi deneme tahtası mı" dedi. Dolar kurundaki düşüş için de Akşener, "Madem kur düştü, madem artık uçuyoruz, o zaman hemen doğal gaz ve elektrik fiyatlarını düşürün. Madem bu büyük bir ekonomik başarı, o zaman bu başarının nimetlerinden şu zor kış şartlarında milletimiz de yararlansın. Buyurun, hodri meydan. Artık tek kurtuluş, sandıkla gelecek kurtuluşumuz" diye konuştu.

Meral Akşener, bugün partisinin grup toplantısında konuştu. Akşener’in, Maraş katliamında hayatını kaybedenleri anarak başladığı konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

İYİ PARTİ’NİN MAKUL SİYASET ANLAYIŞI SAYESİNDE KAZANAN MİLLETİMİZ OLDU

“Bizim siyaset anlayışımıza göre muhalefet, iktidarın gözü, kulağıdır. İktidarlar, milletin ne yaşadığını görmek, ne derdi var bilmek zorundadır. Ama zaman zaman bunu ıskalayabilirler. İşte o noktada devreye muhalefet girer. Muhalefetin görevi, millet adına iktidarı denetlemek, yoldan çıktığında da gerekli uyarıları yapmaktır. Nitekim bu anlayış doğrultusunda, kurulduğumuz günden bu yana birçok konuda milletin menfaatine olduğunu gördüğümüz çok sayıda öneri sunduk. Bazılarını duymazdan geldiler. Bazılarını da kısmen de olsa yaptılar, milletimize faydası oldu. Bunun son örneğini asgari ücret çalışmalarında yaşadık. Dedik ki ‘Asgari ücreti 4 bin lira yapın. Devlet eliyle 555 lira vergi muafiyeti sağlayıp işverenin yükünün bir kısmını da omuzlayın.’ Sonuçta ne oldu? Asgari ücret 4 bin 253 lira oldu. İşveren maliyetinin 450 liralık kısmını da devlet üstlendi. İşçilerimiz de zam oranını olumlu buldu. Yani İYİ Parti’nin makul siyaset anlayışı sayesinde kazanan milletimiz oldu. Demek ki neymiş; muhalefete kulak verildiğinde kıyamet kopmuyormuş. Muhalefete kulak verildiğinde iyi şeyler oluyormuş.

ÜÇ AYDA BİR ASGARİ ÜCRETE GÜNCELLEME YAPILSIN

Yalnız milletimizin bu kazancının ne kadar süreceğinden endişe duyuyoruz. Bu yüzden, bazı önemli itiraz noktalarımız ve bazı tamamlayıcı önerilerimiz var. Şimdi bu arkadaşlar belli ki farkında değiller ama, kendi elleriyle yol açtıkları yüksek enflasyon yüzünden açıklanan asgari ücret artışı 4 ayda eriyecek. O yüzden biz, İYİ Parti olarak, üç ayda bir asgari ücrete güncelleme yapılmasını ve çalışanımızın emeğinin enflasyona karşı korunmasını öneriyoruz. Ayrıca daha önce söyledim, şimdi de tekrar ediyorum: Verimliliği artırmadan yapılan, enflasyon sarmalı neticesinde gelen ücret artışları refahı artırmaz. Üstelik hane halkı, özel sektör ve kamunun mali dengelerinde de bozulmaya neden olur.  İktidarın izlediği mevcut yol, çok kısa bir süre içinde enflasyonu artırarak asgari ücret zamlarını eritir. Buradan iktidardakilere seslenmek istiyorum: Eğer gerçekten bir refah artışı sağlamak istiyorsanız işe, hayat pahalılığını azaltmakla yani enflasyonu düşürmekle başlayın. Eğer gerçekten bu millete nefes aldırmak istiyorsanız işe, ilçe ziyaretlerimde kulağıma ‘15 gündür yemek pişiremedim’ diye fısıldayan kadınları dinleyerek başlayın. Mesela işe, her hafta bu çatı altında ağırladığımız milletimizin sesini duyarak başlayın.”

GÜNEŞ: “ASGARİ ÜCRETİ BELİRLEMEDEN ÖNCE CEBİNİZE KOYUN DA SONRA BELİRLEYİN”

Akşener, konuşmasının bir bölümünde asgari ücretli çalışan Cem Güneş’e söz verdi. Güneş, “Özel bir şirkette asgari ücretli olarak çalışıyorum. Ayrıyeten de hafta sonları, evimi geçindirebilmek için taksi şoförlüğü yapıyorum. Bana faydası oluyordu, ama gaza ve benzine gelen son zamlardan sonra sağ olsun devletimiz bunun da önünü kesti” dedi.

Eşinin MS hastası olduğunu söyleyen Güneş, şöyle devam etti:

“Ben, aileme bakabilmek için gece gündüz demeden, tatil bilmeden çalışmak zorundayım. Ama ne yaparsam yapayım, hayat şartlarında olmuyor. Hep bir zam yağmuru altında ıslanıp duruyorum. Asgari ücrete zam geldi, sözde zam. Bana göre sus payı bu. Bu sus payı, zaten gelmeden de bitti. Asgari ücretliye bu zamdan tasası kaldı. Bir dahaki ayın sonunu nasıl getiririm tasası. Kuracağım en büyük hayal, çocuğumu yatağa aç sokmamak olacaktır. Bizim en büyük yeteneğimiz, yetmeyen şeyleri yetirmeyi başarmak. Yeni gelen zamlarla bu yeteneğimiz yine tekrar ortaya çıkacak. Anlayacağınız; zorlu bir maraton, yine beni ve benim gibi geçim sıkıntısı içinde olan asgari ücretli insanları bekliyor. O ücreti belirlemeden önce cebinize koyun da kasabı, marketi, manavı bir ödeyin. Doğal gazı, elektriği, suyu, kirayı… Sonra da bir görün, cebinize ne kalacak o paradan. Önce bunu yapın, sonra belirleyin asgari ücreti.”

“MİLLETİNE YABANCILAŞMIŞ YÖNETİM ANLAYIŞINA BAKAR MISINIZ”

Güneş’in ardından konuşmasına devam eden Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrikalı gençlerle buluşmasını hatırlatarak şunları söyledi:

“Mozambikli bir genç kızın sözleri, Sayın Erdoğan’ı derinden etkiledi. Ne demiş o genç? ‘Daha adil bir dünya istiyorum’ demiş. Hiç reklam kokmayan bu hareketten, Sayın Erdoğan da derinden etkilenmiş. Pek bir duygulanmış. Yani ‘adil bir düzen’ isteyen milyonlarca gencimizi itip kakan, hatta hızını alamayıp terörist ilan eden gerçek bir gönül insanı, adeta bir sevgi pıtırcığı olan sayın Erdoğan, Afrikalı bir genç kız daha adil bir dünya isteyince çok duygulanmış. Yazık, kıyamam. Ekonomi yangın yeri, sayın Erdoğan Mozambikli gençlerin derdine düşmüş. Şu ciddiyetsizliğe bir bakar mısınız? Milletine yabancılaşmış şu yönetim anlayışına bir bakar mısınız?

SEVİMLİ HAYALET CASPER MİSALİ

Bu garip tavır yetmiyormuş gibi, kendisi iki gün önce de çıktı ve bir açıklama yaptı. Dedi ki ‘Başbakanlığım döneminde döviz rezervini 135 milyar dolara çıkardık, ama daha sonra, bir düşüş yaşandı. Ben o sırada yoktum, Cumhurbaşkanıydım.’ Arkadaş, var ya hani, ‘sevimli hayalet Casper’ misali o sırada orada değilmiş. Şu ibretlik psikolojiye bir bakar mısınız? Sayın Erdoğan, o günleri geçtim, belli ki sen şimdi de buralarda değilsin. Türkiye, 1994 ve 2001 krizlerinden daha derin bir kur krizi yaşıyor. Sen oralı bile değilsin. Palyatif adımlarla ön almaya çalıştığın bu kur krizinin devamı, üretimde ve bankacılık sektöründe bir krizdir, bunu böyle bilesin. Her gün bir şirket ya da birlik, faaliyetlerine daha fazla devam edemeyeceğini belirten açıklamalar yapıyor. Bak, sana sadece son üç günden örnek vereyim: Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği, sizin bu akıl ve bilim dışı politikalarınız sonucu artan üretim maliyetlerinden dolayı yaz aylarında et ve süt darboğazı yaşanacağını söylüyor. Enerji, Petrol, Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikası, dayanacak güçleri kalmadığını, iflasın eşiğine geldiklerini açıkladı. TURYOL, İstanbul’daki bazı seferlerini durdurduğunu açıkladı. İlaç ve tıbbi cihaz üreticilerinin önemli bir kısmı iflasın eşiğinde. Ortopedi ve beyin cerrahisi ameliyatlarının yapılamama riski var. İş bilmez ekibinle el ele verip sebep olduğunuz hayat pahalılığı ile memleketi, milletçe yoksullukta eşitlendiğimiz bir duruma getirdiniz. Fakat bu kafayla giderseniz bir süre sonra sadece yoksullukla değil, Allah korusun yoklukla da karşılaşacağız. Bu vesileyle buradan sayın Erdoğan’ı, içine girdiği bu garip psikolojiden acilen çıkıp, belli ki başbakanlığı döneminden beri başında bulunmadığı görevinin yeniden başına dönmeye ve milletimizi de daha fazla mağdur etmemeye davet ediyorum.

GARDIROPTAN KIYAFET SEÇER GİBİ HER SABAH YENİ BİR YALAN SEÇİYORLAR

Maalesef ülkemiz, ekonomi cahili bir adamın saçma sapan deneyleri ile sınanıyor. Maalesef her yeni gün, bir önceki günden daha kötüye gidiyor. Biz, her seferinde kendisine bu deneyin başarısız olduğunu söylüyoruz. Ama o inatla anlamıyor. Ekonomistler söylüyor, anlamıyor. Sivil toplum kuruluşları söylüyor, anlamıyor. İş dünyası söylüyor, anlamıyor. İhracat birlikleri söylüyor, anlamıyor. Ak Partililer bile söylüyor, onu da anlamıyor. Kızıyoruz, anlamıyor. Güzellikle söylüyoruz, anlamıyor. Tane tane anlatıyoruz, anlamıyor. Doğrusunu gösteriyoruz, yine anlamıyor. Sonuçta, bir inat uğruna memlekette ne ocaklar sönüyor. İşler o kadar çığırından çıktı ki artık ne yalan söyleyeceklerini şaşırdılar. Önce ‘Bu bizim ekonomik modelimiz’ dediler. Sonuç kötü olunca suçu dış güçlere attılar. Baktılar ki ortada dış güç falan yok, sonra dönüp tekrar iç güçlere havale ettiler. Arada bir, ekonomik modelle dış güçler arasında gidip geliyorlar. Gardıroptan kıyafet seçer gibi her sabah yeni bir yalan seçiyorlar. Sayın Erdoğan, bir model uygularsın, bazı konularda iyileşme olur, bazı konularda işler kötüye gider. Oturur tartışırız. Ama uyguladığın sözüm ona modelle her şey kötüye gidiyorsa bunun artık tartışılacak bir yanı yoktur.

EV ALMAK, ARABA ALMAK ARTIK NEREDEYSE İMKANSIZ

Merkez Bankası politika faizini indirdi. Peki faizler düştü mü? Hayır. Tahvil faizleri yüzde 24’e dayandı. Sen ‘Faizi indirdim’ diye caka satarken yönettiğin devlet, -pardon o yönetmiyormuş, başbakanlığından beri yönetmiyor, ne diyoruz ki biz de kendi kendimize- yüzde 24 faiz ödüyor. Peki enflasyon düştü mü? Hayır. Hatta hızla hiper enflasyona doğru gidiyoruz. Satın alma gücü arttı mı?  Mesela sen faizi düşürünce daha rahat ev ya da araba alabiliyor muyuz? Hayır. Tam tersine ev almak, araba almak artık neredeyse imkansız. Şu anda tüm yatırımlar durdu. Ekonomiye güven arttı mı?  Hayır. Çünkü kimse önünü göremiyor.

O TOKAT MİLLETE İNDİ

Yahu hala niye ısrar ediyorsun kardeşim? Saraya kapandın. Zaten anlamadığın ekonomiyi, damadına ve liyakatsiz kadrolara bıraktın. Sonunda olan oldu. Beş müteahhidin keyfi ve parti kodamanlarının lüks hayatları dışında ekonomide iyi giden hiçbir şey kalmadı. Doğru tedavinin ilk adımı, doğru teşhis koymaktır. Buradan açıkça ifade ediyorum; bu krizin sebebi, bizzat Sayın Erdoğan ve ülkemize musallat ettiği bu ucube sistemdir. Değerli kardeşim, ikide bir ‘dış güçler’ deyip meseleden sıyrılmaya çalışma. Dış güçler her zaman vardı, bundan sonra da olacak. Bu krizin sebebi bizzat sensin, sen. Ne güzel söylemiş Ozan Arif; ‘Her türlü hatayı, yanlışı yap yap; ondan sonra vay efendim, dış güçler. Çarşıya uymazsa evdeki hesap; ondan sonra vay efendim, dış güçler. Dış güçler de hırlı değil elbette; ama önce kendine bak sen, git de. Gözleriniz malda, mülkte, servette; ondan sonra, vay efendim, dış güçler. Liyakati almayarak hiç kâle; akrabaya, tanıdığa ihale. Cenabı-Hak koyunca da bu hale; ondan sonra, vay efendim, dış güçler. Fırsat deyip dört tarafa dal götür. Kitabına uydur uydur, mal götür. Yol yaparken yolsuzluk yap, çal götür: ondan sonra vay efendim, dış güçler. Etrafınız hep yiyici tip dolu. Altlarında dört çekerli cip dolu. Hepisinde cukka sağlam, cep dolu; ondan sonra vay efendim, dış güçler. Pirinç, buğday, nohut, bulgur, soğan, et. Ne varsa hep dışardan ithal et. Üretmeden yaşar mı bir memleket? Ondan sonra vay efendim, dış güçler.’ Sayın Erdoğan, sen milleti bu ucube sistemine ikna ederken ‘Verin yetkiyi; dolarla, faizle nasıl uğraşılıyormuş görün’ demiyor muydun? ‘Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi dış güçlere tokat gibi inecek’ demiyor muydun? O tokat, ine ine millete indi. Bir kere olsun yaptığın hatanın sorumluluğunu al yahu. Ayıptır, günahtır.

BU ÇİLENİN SORUMLUSU SENSİN

O kadar bilgili, tecrübeli insan varken damadını Hazine ve Maliye Bakanlığı’na dış güçler mi getirdi? İki senede üç defa Merkez Bankası Başkanı’nı dış güçler mi değiştirdi? Merkez Bankası’nda 128 milyar doları sana dış güçler mi sattırdı? Piyasaları şoka sokan, Keynes’i mezarında ters döndüren ‘faiz sebep, enflasyon neticedir’ tezini dış güçler mi yazdı? Türk çiftçisini dış güçler mi borca soktu? Kamu bankalarından milyar dolarlık ballı kredileri yandaşlarına dış güçler mi verdi? Devleti dolandıran düzenbaza yılın ihracatçısı ödülünü dış güçler mi verdi? 1,5 milyar dolarlık köprüye 13 milyar dolar garantiyi dış güçler mi verdi? 5’li çetenin vergi borçlarını dış güçler mi sildi? Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi ucubesini dış güçler mi getirdi? Milletimize bu zorlukları reva gören sensin sayın Erdoğan. Bak; işte bütün bunlar sebep, olanlar da sonuçtur. İktidar, karar mercii olduğu kadar sorumluluk merciidir. Bu fakirliğin, bu zamların, bu fırtınanın, bu çilenin sorumlusu sensin. ‘Ben o sırada orada yoktum’ deyip geçemezsin. Sorumluluğunu kabul edeceksin. Ya aklın ve bilimin gerektirdiğini yapıp ekonomiyi düze çıkartacaksın ya da sandığı getirip hesabını milletimize vereceksin.

HİÇBİR HESABI TUTMAYAN BÜYÜK EKONOMİST

Hiçbir hesabı tutmayan büyük ekonomistimiz, son olarak akıl dolu bir hamleyle ‘dolara çevrilebilir mevduat’ kavramını, 50 yıl sonra tekrar hayatımıza soktu. ‘Büyük Türkiye, büyük güç’, hedef 1973. 2023 hedefleri gitti, yerine 1973 çözümleri geldi. Saray medyası, 2 gündür bu çaresizliği milletimize ‘ekonomik başarı’ diye itelemeye çalışıyor. Allah akıl fikir versin. Arkadaş, ‘Nas var’ diye diye gezdi; pazartesi akşamı çıktı, hayatımıza yepyeni bir faiz tipini sokuverdi. Türk lirası mevduata dönenlere kur farkını devlet olarak ödeyeceklerini açıkladı. Yani gitti, Türk lirasını dolara bağladı. ’Benim itibarım yok, Amerika’yı kendime kefil tutuyorum’ dedi. Çocuk mu kandırıyorsun sayın Erdoğan? Madem kur farkını, yani gizli faizi ödeyecektin, bugüne kadar faizle bu kadar oynayıp döviz lobilerinin ekmeğine niye yağ sürdün? Madem adına ‘faiz’ demeden faiz ödeyecektin, sanayicimizden esnafımıza, çiftçimizden emekçilerimize bu çileyi neden yaşattın? Adını faiz koysan, bankalar piyasa şartlarına göre davranacak, yükü de omuzlayacaklardı. Ama şimdi, ‘kur farkını ödeyeceğim’ diyerek hem faiz hem de döviz lobisini milletin hazinesinden besleyeceksin. Türkiye ekonomisi deneme tahtası mı?  Türk milleti kobay mı? Böyle iş bilmezlik olur mu? Böyle devlet yönetilir mi? Yazıklar olsun.

GERÇEKTEN ZEKA DOLU ADIMLAR

Mart ayından beri otomatiğe bağladığın saçmalıklar zincirini yapmasaydın şimdi nasıl bir Türkiye olurdu biliyor musun? Dolar kuru 7 lira 50 kuruş, enflasyon yüzde 16-17, politika faizi yüzde 15, hazinenin borçlanma faizi yüzde 16 olurdu. Bütçenin ve ülkenin dış borçları da katlamamış olurdu. Oysa senin şımarıklığın yüzünden bugün enflasyon yüzde 50’lere koşuyor. Ticari kredi faiz oranları yüzde 30’u aştı, daha da yükselecek. Hazine borçlanma faizleri yüzde 24 oldu, o da yükselecek. Yalnız hakkını teslim edeyim; politika faizi daha düşük, yüzde 14. Tüketicinin, esnafın, sanayicinin faizi yükseldi, bir tek senin politika faizin düştü. Artık Merkez Bankası, bankalara yüzde 14’le borç veriyor. Bankalar da aynı parayı Hazine’ye yüzde 24’le satıyor. Gerçekten zeka dolu adımlar. Yürekten kutluyorum. Bu vesileyle iktidardakilere bir çağrıda bulunmak istiyorum: İki gündür saray medyasında, davul zurna eşliğinde kutlama yapmayı biliyorsunuz. Madem kur düştü, madem artık uçuyoruz; o zaman hemen doğal gaz ve elektrik fiyatlarını düşürün. Madem bu büyük bir ekonomik başarı, o zaman bu başarının nimetlerinden şu zor kış şartlarında milletimiz de yararlansın. Buyurun, hodri meydan.

TEK KURTULUŞ, SANDIKLA GELECEK KURTULUŞUMUZ

Senin için her şey yolunda olabilir. Ama esnaflar, çiftçiler çok yorgun. Öğrenciler, gençler çok yorgun. Emekliler, kadınlar çok yorgun. Senin yüzünden artık çocuklar bile yorgun. İnsanlarımızın sabretmeye gücü de mecali de kalmadı. Ayıptır, günahtır. Bu büyük millete böyle zulüm yapılır mı? Düşün artık bu milletin yakasından. Yazıktır, günahtır. Hâlâ çıkıp utanmadan, ‘Ekonomik kurtuluş savaşı mücadelemizi başarılı bir şekilde sürdürüyoruz’ diyorsun. Ortadaki tek savaş, milletçe, senin bu cahil inadına karşı verdiğimiz savaş. Ortadaki tek mücadele, senin ve ekibinin beceriksizliğinizle olan mücadelemiz. Ve artık tek kurtuluş, sandıkla gelecek kurtuluşumuz.

"GENÇLERE VE 4 MİLYON KADINA AYLIK 1000 LİRA DESTEK"

Akşener, partisinin hazırladığı 'İYİ Yaşam Geliri Modeli'ni tanıttı. Model hakkında hazırlanan videoyu partililere izleten Akşener, şunları söyledi:

"Buradan iktidara sesleniyorum: O devamlı 'çıkar telefonunu göster' diye taciz ettiğiniz gençler var ya işte 1997 ve sonrası doğumlu o gençlerimizin tam 6,2 milyonu yoksul. Yani bu gençler, onlara ukala ukala telefonunu soran şımarıklardan daha yoksul. Ülkemizin genel yoksulluk oranı yüzde 15 iken bu gençlerimizde yoksulluk yüzde 40’a kadar çıkıyor. Biliyor musunuz; bugün Türkiye’de 15-24 yaş grubundaki 11,7 milyon gençten 2 milyondan fazlasının evinde bilgisayar yok. 850 bin gencin evinde internet bağlantısı yok. 1,3 milyon genç, eskimiş giysilerinin yerine yenisini alamıyor. 1 milyondan fazlası, ikinci bir ayakkabı alamıyor. İnsanın canını acıtan, sayın Erdoğan ve etrafının değil ama hepimizin vicdanını yaralayan bu tabloya seyirci kalamayız. Kalmayacağız. Bu projeyle; 18-26 yaş arasındaki tüm gençlerimize, 4 milyon hanedeki kadınlara, 2021 fiyatlarıyla aylık 1000 lira İYİ Yaşam Gelir Desteği sunacağız. Bu projemizle yoksulluğu ve gelir adaletsizliğini azaltıp kişi başına düşen geliri de artıracağız.

Bu vesileyle sizlere, partimizin önümüzdeki cuma günü İstanbul’da düzenleyeceği İYİ Kalkınma Kongresi’yle ilgili de bilgi vermek istiyorum. Farklı tarihlerde gerçekleştireceğimiz toplamda 4 günlük bir kalkınma kongresi düzenleyerek, İYİ Parti’nin ekonomi ve kalkınma alanlarındaki vizyonunu, programını, projelerini ve çözüm önerilerini sizlerle paylaşacağız. 4 oturumun sonucunda da İYİ Parti iktidarında uygulayacağımız ekonomi ve kalkınma alanındaki programımızı, 100 günlük, 300 günlük ve 500 günlük takvimimizi tamamlayıp sizlerin dikkatine sunacağız.

BİZ DERTLİNİN PARTİSİYİZ

Şunu asla unutmayın; biz, Anadolu’dan yükselen sesleriz.  Biz, bağrına taş basanların merhemiyiz. Biz, Türk milletinin kutlu iradesinin gücüyüz. Biz, şanlı bayrağına, kutsal toprağına ve aziz ecdadına sahip çıkanlarız. Biz, Ata’sının yadigârı Cumhuriyet’e vefa duyanlarız. Biz, fukaranın partisiyiz. Biz, dertlinin partisiyiz. Biz, çarenin ve umudun partisiyiz. Biz, makulün partisiyiz. Bizim mücadelemiz, hak mücadelesi, hukuk mücadelesi, adalet mücadelesidir. Bizim mücadelemiz, milletimizin evini, ocağını, yurdunu yaşatma mücadelesidir.”(ANKA)